Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Akraba evliliklerinde niçin sakat doğumlara rastlanıyor?

Kur’an-ı Kerim’de bunlar yasak değildir. Akraba evliliğinden doğma oldukları halde bir sakatlığı olmayan binlerce insan vardır. Sakat doğum olan evliliklerde süt akrabalığının olup olmadığına bakılmamaktadır. Bu yönde bir araştırma Kur’an verilerine göre yapılmazsa çıkacak sonuç tabii ki tatminkâr olmaz.

Evlenilmesi haram olan ve olmayan akrabanın hangisi/hangileri olduğuna dair lütfen aşağıdaki linkte yer alan cevabımızı okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/akraba-evlilikleri-hangi-batna-kadar-haramdir.html

Erkeklerin serçe parmaklarına kına yaktırmaları haram mıdır?

Hayır, haram değildir. Bu, örfle ilgili bir husustur. Burada erkeklerin kadınlara benzemeye çalışması söz konusu değildir. Sakıncalı olan, erkeklerin tıpkı kadınlar gibi giyinmesi ve süslenmesi yani onlar gibi olmaya çalışmasıdır. Örfümüzde yer etmiş olan bu âdetin hadislerde yasaklanan durumla bir ilgisi yoktur.

Şefkat tokadı diye bir şey var mı?

Günahların cezası hemen verilmez. Zira kul, günah işler ama tevbe ederse Allah o günahları affeder. Ama tevbe etmez ve günahta ısrar ederse Allah günahlarından “bir kısmının” cezasını dünyada verir, diğerlerini ahirete bırakır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rum, 30/41)

Aşağıdaki ayetler de konuya açıklık getirmektedir:

“Sana ne iyilik gelse Allah’tan gelir, sana ne kötülük gelse senden kaynaklanır…” (Nisa, 4/79)

“Senden önceki topluluklara da elçiler göndermiştik.  Belki yalvarıp yakarırlar diye onları sıkıntıya ve zarara uğratmıştık.

Verdiğimiz sıkıntılar başlarına gelince yalvarıp yakarsalardı olmaz mıydı? Ama kalpleri katılaştı ve yapmakta olduklarını Şeytan onlara güzel gösterdi.

Kendilerine hatırlatılan görevleri unuttukları zaman önlerine bütün kapıları açarız. Verilen nimetlerle şımardıkları bir sırada da onları yakalayıveririz. Birden bire umutsuzluğa düşerler.” (En’âm, 6/42-44)

Bu ayetlerde de görüldüğü gibi Allah Teâlâ, akıllarını başlarına almaları için zaman zaman kullarını bir takım sıkıntılara maruz bırakmaktadır. Halk arasında “şefkat tokadı” olarak bilinen durum da bu ayetlere göre anlaşılabilir.

Ailelerinin istememesine rağmen gençler resmi nikâhla evlenebilirler mi?

Resmi nikâhları yapıldıysa bu nikâh dinen de geçerli olur. Burada şu hadis devreye girer:

“Veli ve iki güvenilir şahit olmadan nikâh olmaz. Bu şekilde kıyılmayan nikâh bâtıldır. Anlaşamaz­larsa sultan (yetkili makam) velisi olmayanın velisidir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 20, (2083); Tirmîzî, Nikâh, 14 (1102); İbn Mâce, Nikâh, 15, (1879); Ahmed b. Hanbel, Müsned,  6/66.)

Şimdi gidip bir de imam nikâhını kıydırsınlar. Çünkü resmi nikâhta mehir belirleme başta olmak üzere birkaç eksiklik bulunmaktadır. Bunları da imam nikâhı ile tamamlasınlar. Nikâhta önemli olan, denetimdir. Bu denetim de nikâhın hukuken kontrole alınması ile sağlanmıştır. Dolayısıyla herhangi bir sorun yoktur.

Bununla ilgili olarak aşağıdaki linkte bulunan görüntülü cevabımızı izlemenizi de tavsiye ederiz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bir-kiz-ailesinin-rizasi-olmadan-evlenirse-ailesinin-tutumu-ne-olmali.html

Ev almak için biriktirilen paraya zekât düşer mi, düşmez mi?

Diyanet’in bu konudaki görüşü şöyledir:

Temel ihtiyaçlar için biriktirilen para zekâta tabi midir?

Aslî ihtiyaçlar; ev, ev eşyası, giyecek, ulaşım ve yiyecek gibi hayatın güvenli ve sağlıklı bir şekilde devamı için gerekli olan şeylerdir. Bu ihtiyaçları temin etmek için biriktirilen paralarla onları karşılamak üzere sözlü ya da yazılı herhangi bir taahhüde girilmişse o takdirde bu paralardan zekât vermek gerekmez. Çünkü sözlü ya da yazılı taahhüde girildiğinde bu para, artık temel ihtiyaç için harcanmış demektir. Ancak böyle bir taahhüde bağlanmamış paranın, nisap miktarına ulaşması ve  üzerinden bir yıl geçmesi halinde, zekâtının verilmesi gerekir.

www2.diyanet.gov.tr/dinisleriyuksekkurulu/Documents/Zekat.pdf

Yukarıda altı çizili yerden de görüleceği gibi eğer borçlanılmadıysa ev almak için biriktirilen paranın zekâta tabi olduğu Diyanet tarafından da kabul edilmiştir. Bizim bu konudaki cevaplarımız ise aşağıdaki linklerde bulunmaktadır:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ev-icin-para-biriktiriyorum-zekat-verecek-miyim.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/evi-olmayan-bir-insan-zekat-verir-mi.html

Sağ yanağına vurana sol yanağını çevir düsturu İslam’da var mıdır?

Hayır, bizim dinimizde böyle bir anlayışa yer yoktur. İslam’ın bir ceza hukuku prensipleri vardır. Buna göre haksızlığa uğrayan biri, uğradığı haksızlılığın mislini yapmak veya affetmek arasında muhayyerdir ama affetmesi tavsiye edilmiştir. Yani sağ yanağına bir tokat yiyen kimse, o kişiye aynı ölçüde iki tokat atma hakkına sahiptir. Biri yediği tokadın karşılığı, diğeri de onun cezasıdır. İsterse o kişiyi affeder ama öbür yanağını dönmez.

Konuyla ilgili daha geniş bilgiye www.suleymaniyevakfi.com sitemizde bulunan KUR’AN IŞIĞINDA DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR kitabının “Ceza Hukuku Prensipleri” bölümünden ulaşabilirsiniz.

İnsan niçin günah işler? Her günahın tevbesi olur mu?

İnsanda “huysuzluk” vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“İnsan gerçekten pek huysuz yaratılmıştır. Başına bir fenalık gelince feryat eder, imkân verildiğinde de pinti kesilir.” (Meâric, 70/19-21)

İnsanda “nankörlük” vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“İnsan, başı sıkışınca yan üstü veya oturarak ya da ayaktayken bize yalvarıp durur.  Sıkıntısını giderdiğimizde de sanki sıkışıp da hiç yardım istememiş gibi geçer gider. Aşırılık edenlere, yaptıkları şey böylece güzel gösterilmiştir.” (Yunus, 10/12)

İnsanda “cimrilik” de vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Mallarınız ve evlatlarınız sadece sınanmanız içindir. Allah’a gelince, büyük ödül, onun yanındadır.

Onun için gücünüzün yettiği kadar Allah’tan sakının. Dinleyin; itaat edin, infak edin ve kendiniz için hayır yapın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa onlar umduklarını bulurlar.

Allah’a güzel bir ödünç verirseniz o, onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar, Allah iyiliği karşılıksız bırakmaz ve yumuşak davranır.” (Teğabun, 64/15-16-17)

Bütün bu özellikler, insanın kusurlu davranmasına sebep olur. Ama insan, neyi doğru neyi yanlış yaptığını tespit edecek güçtedir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“(Nefse) isyankâr­lı­ğını ve takvasını ilham ede­nin hakkı için, onu arındıran gerçekten um­du­ğuna kavuşmuş, kirle­tip karartan da her şeyini kaybetmiş olur.” (Şems, 91/8-10)

İyilik yapan, o iyiliğin neşesini içinde duyar, kötülük yapan da vicdan azabı çeker. Bu, Allah’ın büyük bir ikramıdır. Bu sayede kişi, hatadan dönme ve tevbe etme ihtiyacı duyar. Günah ne kadar ağır olursa olsun, tevbe kapısı daima açıktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“De ki: Ey aşırı gidip kendilerini tüketen kullarım! Allah’ın ikramından umudunuzu kesmeyin. Çünkü Allah günahların hepsini bağışlar. O, bağışlayıcıdır, ikramı boldur.

Rabbinize yönelin de size azap gelmeden önce ona teslim olun; yoksa yardım görmezsiniz.

Rabbinizden size indirilenlerin en güzeline, Kuran’a uyun. Sonra o azap size, beklemediğiniz bir anda gelir de hiç anlayamazsınız.” (Zümer, 39/53-55)

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Allah size açık açık anlatmak, sizden öncekilerin uygulamalarını göstermek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah bilir, doğru karar verir.

Allah ister ki, sizin tevbelerinizi kabul etsin; arzularının peşine takılanların isteği ise sizin iyice onlara yönelmenizdir.

Allah sizi rahatlatmak ister. İnsanoğlu zaten zayıf yaratılmıştır.” (Nisa, 4/26-28)

Kişi, tevbe etmeden ölmüş olsa, bu durumda Allah’ın bağışlamayacağı tek günah şirk günahıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Allah şirki bağışla­maz, onun dışında kalanı dilediği kimse için bağışlar.” (Nisa, 4/48)

Şirk, ortak etmek demektir. Allah’a şirk, ona ait özelliklerden birini veya bir kaçını başka bir varlıkta da görmektir. Bu varlık kimi zaman kişinin kendi arzuları olur. Ama çoğunlukla bunlar, Allah’a yakın sayılan büyükler ve ruhanilerdir. Din büyükleri ve ruhaniler, yarı insan yarı tanrı sayılarak Allah ile insan arasında arabuluculuk konumuna getirilirler. Onları din adamları temsil eder. Allah’ın ortağı ile ilişkide olmak, Allah ile ilişkide olmak sayılacağından din adamları bu yolla büyük bir din sömürüsü yaparlar. Her namazda okunan Fatiha suresinde “Allahım! Yalnız sana kul olur, yalnız senden yardım dileriz” ayetleri yer alır. Bu ayetlerin gereğini yapan Müslümanlar, şirkten ve sömürüden uzak bir dini hayat sürerler.

Sonuç olarak insan, bilerek veya bilmeyerek her türlü günah ve kusur işleyebilir. Ne zaman günahtan dönmek isterse tevbe kapılarının açık olduğunu bilmeli ve asla umutsuzluğa kapılmamalıdır.

Benzer bir görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/insan-sonunu-bile-bile-nicin-gunah-isliyor.html

 

Annemi razı etmek için istemediğim bir kişi ile evlenmeli miyim?

Dinimiz ana baba hakkına, onları görüp gözetmeye büyük önem vermiştir. Birçok ayette ana babaya ihsân emredilmiştir. İhsân, “iyi ve güzel davranmak” demektir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et.

Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.”
(İsra, 17/23-25)

“Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: «Hem Bana, hem de annene babana şükret! Unutma ki sonunda Bana döneceksiniz.»

Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.”
(Lokman, 31/14-15)

Bu ayetlerde yer alan ihsân/iyi davranma ile körü körüne itaati birbirine karıştırmamak gerekir. Annenizin sizi istemediğiniz bir kişi ile evlendirmeye hakkı yoktur. Bu konuda en fazla bir tavsiyede bulunabilir. Evleneceğiniz kişi ile bir hayat geçirecek olan siz olduğunuz için bu konudaki karar da size aittir. Annenizi kırmadan bunu ona iyice izah etmeli, onun da gönlünü almak suretiyle bu meseleyi halletmelisiniz.

Sınava girip aynı fakülteyi ikinci kez kazansam kul hakkı olur mu?

Devlet size böyle bir hak tanıyorsa bunda bir sakınca olmaz. Neticede bu bir sınav ve herkes birbiri ile yarışarak bu bölümleri kazanıyor. Siz eğer diğer öğrencilerden daha iyi bir konumda iseniz orası bir kez daha sizin hakkınız olur. Ama yine de son karar size aittir. Vicdanınız rahat etmeyecekse böyle bir şey yapmaz, yolunuza devam edersiniz. Şu hadisi hatırlatmak yeterli olacaktır.

Vâbısa b. Mabed adındaki bir sahabî di­yor ki, Hz. Muhammed sallal­lahu aleyhi ve sellem’e git­tim buyurdu ki; “iyi­likten ve günahtan sormak için mi geldin?”

Evet, dedim.

Parmaklarını bir araya getirerek göğsüne vurdu ve üç kere şöyle dedi:

“Nefsine danış, kalbine danış Vâ­bısa (“istefti kalbek”)! İyilik, nefsin yatış­tığı, kalbin yatıştığı şeydir. Günah da içe dokunan ve göğüste te­reddüt do­ğuran şeydir. İsterse in­san­lar sana fetva vermiş, yaptığını uygun bul­muş ol­sunlar.” (Sünen-i Dârimî, Büyû’, 2; Ahmed b. Hanbel, 4/228)

Azer, İbrahim Aleyhisselamın babası mı, amcası mı?

Kur’an-ı Kerim’in zahirine ve tefsircilerin büyük ço­ğunluğuna göre Azer, Hz. İbrahim’in babasıdır. Amcaya ve dedeye de baba tabirinin kul­lanıldığını ve Nebîmizin soyunda hiç kâfir bulunmadığını iddia ederek bazıları, Azer’in Hz. İb­rahim’in amcası olduğunu söy­lemişlerdir ki Şiiler bu görüştedir. Fakat Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın da isabetle belirttiği gibi bu iddialar, Kur’an’ın zahirine karşı zorlama ve lüzumsuz bir ta­assuptan başka bir şey değildir.

(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstan­bul, 1936, c: 3, s. 1964-1965, En’âm Suresi 74. ayetin tefsiri)

Abdestimin bozulup bozulmadığı konusunda şüphem olursa ne yapayım?

Eğer gaz kaçırmadığınızdan eminseniz kesinlikle namaza devam etmelisiniz. Zira fıkıhta “şekk ile yakîn zâil olmaz” (Mecelle, madde: 4) diye bir prensip vardır. Yani şüpheyle gerçekler ortadan kalkmaz. Bu konuda taviz vermemeli, namaza devam etmelisiniz. Aksi takdirde zamanla vesveseye düşer, hayatınızı zindana çevirirsiniz. Vesvese şeytandır. Bu konuda ona prim vermeyin.

Bu gibi konularda yaşanan vesveselerden kurtulmakla alakalı olarak aşağıdaki linkte yer alan görüntülü cevabımızı izlemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/ibadetlerimde-asiri-derecede-vesvese-var-nasil-kurtulabilirim.html

Âdetli kadınlar camiye girebilirler mi?

Fıkıh mezhepleri, âdetli bir bayanın mescide girmesini caiz görmezler; ama konuyla ilgili hadislerden bu sonuca varmak mümkün değildir.

Bizim görüşümüze göre kadınlar özel günlerinde de mescide girip vaaz, mukabele dinleyebilir, oturabilir. Bazı hadislerde görülen mescide girme yasağı, mescidi kirletmeme amacıyladır.

Âdetli bir kadının yapamayacağı tek şey eşi ile cinsel ilişkiye girmektir. Bunun dışında bir yasak yoktur.

www.suleymaniyevakfi.org/ramazan-ve-oruc/detli-kadinin-orucu-ve-namazi.html

Konuyla ilgili olarak bir bayan öğrencimize ABDEST VE HAYIZ başlıklı bir araştırma yaptırdık.  O araştırmanın ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜ’nün başlığı ABDESTSİZ MESCİDE GİRME‘dir. Orayı okumanızı tavsiye ederiz.

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/abdest-ve-hayiz.html

Son zamanlarda sıkça bahsedilen “istikrâi okuma” ne demektir?

“Sözlükte “bir şeyin durumunu ve özel­liklerini öğrenmek için araştırma yapma, çaba harcama” anlamına gelen istikra mantıkta “tikelden (cüz’î) tümele (külli), özelden genele, tek tek olguların bilgisin­den bu olguların dayandığı kanunların bilgisine götüren zihinsel işlem” için kul­lanılan bir terimdir.

Meselâ bakır, demir, al­tın ve gümüşten her birinin ısı etkisiyle genleştiğini ve bunların hepsinin maden olduğunu bildikten sonra, “Bütün ma­denler ısıtılınca genleşir” hükmüne var­mak; aynı şekilde gramerde kelime kav­ramının isim, fiil ve edatlardan oluştuğu­nu, isim, fiil ve edatın da anlamlı sözcük­ler olduğunu bildikten sonra bütün keli­melerin anlamlı sözcükler olduğu hükmü­ne varmak birer istikradır.” (Abdülkuddüs Bingöl,  “İstikrâ”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c:23, s: 358.)

İstikrâî okuma da metinden hareketle metinde söylenmeyen şeyleri düşünmek, onları zihinde canlandırmak ve muhakeme yapıp bir neticeye varabilmektir. Yani parçadan bütüne doğru hareket edip bir sonuca varmak demektir.

Akraba evlilikleri hangi batna kadar haramdır?

Dinimizde evlenmeyi yasak hale getiren akrabalık, yakın akrabalık, sıhrî akrabalık ve süt akrabalığı yoluyla olur.

a- Yakın akrabalar: Bir kişi yakın akrabalarından anne ve nineleri, kendi kızı ve torunları, kardeşleri ve kardeşlerinin kızları ile torunları, halası ve teyze­siyle evlenemez.

b- Sıhrî akrabalar: Bir kişi nikahladığı kadının annesi ve nineleriyle ebediyen evlenemez. Kendisiyle gerdeğe girdiği eşinin kızı ve torunları da aynıdır. Babası ve dedesinin eşleriyle, oğlunun ve torunlarının eşleri de kendisine ebediyen haramdır.

c- Süt akrabalığı: Bir şahsın, iki yaşına kadar sütünü emdiği kadınla o ka­dının eşi, çocukları ve emzirdiği diğer çocukları kendine süt yönünden akraba olurlar. Bazı istisnaları olmakla birlikte bir Müslüman, yakın akrabalık sebebiyle evlenemeyeceği kadınlarla süt akrabalığı sebebiyle de evlenemez. Mesela bir kişi, sütannesi, süt teyzesi, süt halası ve sütkardeşiyle evlenemez.

Bunlar dışında kalan akrabalarıyla evlenmesinde dinî yönden bir sakınca yoktur.

İlgili ayetler şöyledir:

“Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın. Geçmişte olan oldu. O çirkin, çok iğrenç ve pek kötü bir yoldur!

Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan analarınız, sütkız kardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz karılarınızın yanınızda bulunan kızları size haram kılınmıştır. Gerdeğe girmeden ayrıldığınız kadınların kızları ile evlenmenizin günahı yoktur. Kendi soyunuzdan olan oğullarınızın eşleri ile iki kız kardeşi birlikte nikâhınız altında bulundurmanız da haram kılınmıştır. Geçmişte olan oldu. Allah’ın bağışlaması çok ikramı boldur.

Kocalı kadınlar da haramdır; (savaş esiri olarak alıp) sahip olduklarınız başka. Bu, Allah’ın size yazdığıdır. Bunlar dışında kalanlar ise namuslu yaşamanız ve zinadan kaçınmanız şartıyla size helaldir. Bunlardan hangilerinden nikâh ile yararlanırsanız mehirlerini belirlediğiniz miktarda verin. Mehri belirledikten sonra gönül rızası ile başka bir şekilde uyuşmanızın bir günahı yoktur. Allah bilir, doğru karar verir.” (Nisa, 4/22-24)

“En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır” hadisini açıklar mısınız?

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem her konuda bizim için en iyi örnektir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Andolsun ki Resulullâh, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzâb, 33/21)

Bahsettiğiniz hadisi, yukarıdaki ayetle birlikte düşündüğümüzde kadınlara iyi muamelede de bizim için en iyi örneğin Peygamberimiz olduğu anlaşılmaktadır. Peygamberimiz, bu hadisi ile tüm Müslümanlar için bir genelleme yapmış ama “kadınlara nasıl iyi davranacağınızı da benden öğrenin” demiş olmaktadır.

İddaa oyununun oynanmasını yaygınlaştıracak proje hazırlamak caiz mi?

Bahsettiğiniz şey basit bir oyun değil; milletlerin baş belası, kötülüklerin anası ve Allah’ın kesin olarak yasakladığı bir KUMARdır. Dolayısıyla bir Müslümanın, kumarın yaygınlaşması ve neticesinde milletin ifsâd olması için destek vermesi düşünülemez. Aksine, bu tür kumarların tamamen kaldırılması, yok edilmesi yönünde çalışmalar yapmalısınız. Projelerinizi hayırlı işlere yönlendirmeniz hususunu hatırlatır, bu tür yanlış düşüncelerden Allah’a sığınmanız gerektiğini tavsiye ederiz.

Bir müslümanın kumar oynaması nasıl caiz değilse buna alet olması, vesile olması da caiz değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“İyi bir işe arka çıkan ondan bir pay alır; kötü bir işe arka çıkan da onun sıkıntısına katılır. Allah, her şeyin karşılığını verir.” (Nisa, 4/85)

“İyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın.” (Maide, 5/2)

Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/iddaa-veya-ganyan-bayisi-olmanin-hukmu-nedir.html

Sabah namazı imsakten önce kılınabilir mi?

Namazın şartlarından biri, kılınacak olan namazın vaktinin girmesidir. Bir namaz, vaktinden önce veya sonra kılınamaz. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Namaz inananlara vakitleri belirlenmiş olarak farz kılınmıştır.” (Nisa, 4/103)

Sabah namazının vakti, ikinci fecrin doğuşu ile yani imsak vaktinin girmesi ile başlar. Bu zamandan önce sabah namazının kılınması mümkün değildir.

Sabah namazının vakti konusunda daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte yer alan cevabı okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sabah-namazinin-vaktini-kurana-gore-aciklarmisiniz.html

Müslümanların gayrimüslimleri takdir etmesi günah mıdır?

Denebilir, günahı yoktur. Peygamberimizden nakledilen; “Arapların en hayırlıları, cahiliye döneminde hayırlı oldukları gibi İslam döneminde de hayırlı olanlarıdır” hadisi Müslüman olmasa da insanların hayırlı işler yapabileceklerini gösterir. (Bkz: Buhârî, Enbiya 8, 14, 19, Menâkib 1, 25, Tefsir, Yusuf 1; Müslim, Fezâil 168, (2378); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/, 257, 260, 391)

Bundan dolayı Allah Teâlâ kendilerine kitap verildiği bildirilen Yahudi ve Hristiyanlardan bahsettikten sonra; “Herkesin bir hedefi vardır, o ona yönelir. Siz iyiliklerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi bir araya getirecektir. Allah’ın gücü her şeye yeter.” (Bakara, 2/148) buyurmuş, Müslümanlara onlarla hayırlı olan her işte yarışma emri vermiştir.

Ayrıca Yusuf aleyhisselam, henüz Müslüman olmayan efendisinden bahsederken; “o benim efendimdir, bana iyi bakmıştır.” (Yusuf, 12/23) buyurarak onu takdir etmiştir.

Bunlar gösteriyor ki kendileri Müslüman olmasalar dahi işlerini güzel yapan insanlar Müslümanlar tarafından takdir edilebilir. Bunun herhangi bir günahı olmaz.

Süeda isminin manası nedir? Bu ismi koymakta bir sakınca var mı?

Süeda ismi mutlu, mes’ud, bahtiyar insanlar anlamına gelir. Musa aleyhisselamın annesinin isminin Süeda veya Süheda olduğuna dair herhangi bir bilgiye rastlayamadık.

Musa aleyhissselamın annesinin adı Kur’an’da zikredilmemektedir. Tevrat’ta ise isminin Yokebed (Yoheved) olduğu belirtilir. (Bkz: Tevrat, Çıkış, 6:20)

Bazı İslami kaynaklarda da Musa aleyhisselamın annesinin adı Ayariha, Eyarihat, Luha, Yuha, Yuhabez, Yuhaned, Yuhanez, Baduna olarak gösterilmektedir. (Kurtubi, Begavi gibi tefsirlerden Kasas suresi 28. ayetine bakılabilir) Fakat bu bilgiler de İsrailiyat kaynaklıdır.

Sonuç olarak Süeda isminin kız çocuklarına konulmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

Adam öldü. Karısı, bir oğlu ve bir kızı kaldı. Miras nasıl taksim edilir?

Nisa suresinin 12. ayetine göre anneniz, mirasın sekizde birini alır.

“…Sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızındır; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır…” (Nisa, 4/12)

Aynı surenin 11. ayetine göre siz, erkek kardeşinizin yarısı kadar pay alırsınız:

“Allah evladınız hakkında, erkeğe iki kız hissesi kadar tavsiye eder…” (Nisa, 4/11)

Buna göre miras 24 paya bölünür. 3 pay annenize, 7 pay size, 14 pay da erkek kardeşinize düşer.