Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Cihat nedir, bu önemli görevi günümüzde nasıl yerine getirmek gerekir?

Cihat; gayret göstermek, var gücüyle çalışmak, çabalamak, bir işi başarmak için tüm imkanları kullanmak anlamına gelen “cehd” kelimesinden türemiş bir kavramdır. Hayatın gayesi olarak Allah’a kulluk etmek, Allah ve Resulü’nün koyduğu ölçülerin fert ve toplum hayatına uygulanmasına çalışmaktan İslâm’ı diğer insanlara tebliğe, İslâm ülkesini ve Müslümanları her türlü tehlike ve saldırılara karşı savunma ve bu konuda gerektiğinde savaşmaya kadar kapsamlı bir anlam taşıyan cihad; kalp, dil, el ve silah gibi beşerî aksiyonun ortaya konulduğu her vasıta ile yapılabilmektedir. (Ahmet Özel, “Cihad”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1993, c: 7, s: 528)

Cihat, şemsiye bir kavram olarak düşünülmelidir. Silahlı mücadeleyi ve savaşı da içerir; ama sadece savaş anlamına gelmez. Kur’an’da savaş anlamına gelen kelime “kıtâl/mukâtele” dir. Cihat’ın sadece savaş anlamına gelmediğinin en büyük delili şu ayettir:

“Öyleyse kâfirlere itaat etme ve onlara karşı Kur’an’la büyük bir cihat et.” (Furkân, 25/52)

Kur’an ile cihat… Kur’an ile cihat, Kur’an’ı silah olarak kullanmak değildir elbette. Buradan anlaşılması gereken, kafirlerle mücadelenin Kur’an’la ve Kur’an’a uygun bir şekilde yapılması gerektiğidir. Dolayısıyla bir Müslümanın Allah rızasını hedef edinerek İslam için var gücüyle çalışması cihat kapsamına girer. Bir de düşmanla yapılacak olan savaş her zaman karşılaşılabilecek bir olay değildir. Fakat insan sürekli olarak nefsiyle ve şeytanla mücadele halindedir. İşte bu mücadelenin adı da cihattır. Yani gerektiğinde mal ile cihat yapılır, gerektiğinde can ile… Kısacası Allah için neyi, nerede, ne zaman ve ne şekilde yapmak gerekiyorsa onu, orada, tam zamanında ve en iyi şekilde yapmanın adıdır cihat.

Bugün Müslümanlar olarak öncelikli vazifemiz Allah’ın gösterdiği şekilde yaşamaya, elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmaktır. Bunun yolu da Kur’an’ı anlamak, yaşamak ve Müslümanlar olarak hep birlikte Kur’an etrafında birleşmekten geçer. Bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde Allah da bizlere her alanda büyük başarılar nasip edecektir. Bu, Allah’ın müjdesidir. Aşağıdaki ayetleri düşünüp buna göre hareket etmemiz gerekmektedir:

Nûr, 24/55-56: Allah, içinizden inanan ve iyi iş yapanlara söz vermiştir; öncekileri hâkim kıldığı gibi bunları da mutlaka yeryüzüne hâkim kılacak, razı olduğu dini bunlar için sabitleştirecek ve korku çekmelerinin ardından güvene kavuşturacaktır. Bunlar bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra da görmezlik eden olursa onlar yoldan çıkmış olurlar. Namazı tam kılın, zekâtı verin ve bu elçiye boyun eğin ki ikram olunasınız.

Muhammed, 47/7: Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.

Hacc, 22/40: Allah, kendisine yardım edenlere elbette yardım eder. Allah güçlüdür, her işin üstesinden gelir.

Rum, 30/47: İnananlara yardım boynumuza borçtur.

Bakara, 2/214: Öncekilerin başlarına gelenlerin bir benzeri sizin de başınıza gelmeden Cennet’e girebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Baskılar ve zorluklar onları öyle sarmış, öylesine sarsılmışlardı ki Allah’ın elçisi ve beraberindeki müminler: “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek!” diyecek hale gelmişlerdi. Bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.

Âl-i İmrân, 3/103: Allah’ın ipine hep beraber sıkı sarılın; kendinizi kenara çekmeyin. Allah’ın üzerinizde olan nimetini aklınızdan çıkarmayın. Bir zamanlar birbirinize düşmandınız; Allah kalplerinizi birbirine ısındırdı da onun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarındaydınız, oradan sizi o kurtardı. Allah, âyetlerini işte böyle açıklar ki hedefe ulaşabilesiniz.

Saff, 61/10–13: Ey iman edenler! Sizi can yakıcı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz sizin için en iyisi budur.

İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.

Bundan başka, sevdiğiniz bir şey daha: Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır. İnananlara müjde ver.

 

KAYNAK: Yahya Şenol, “Bize Soruyorlar”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Ekim-Aralık 2015, Sayı: 11, s: 98.

Konuyla ilgili görüntülü cevabımız da aşağıdadır:

 

Domuz gübresi kullanılarak yetiştirilen ürünleri yemek haram mıdır?

Eti helal bir hayvana ait olsa da hayvan gübresi zaten pistir. Fakat gübre toprağa atıldığında başkalaşım (istihâle) geçirmek suretiyle ürüne tesir ettiği için herhangi bir haramlık söz konusu olmamaktadır.

Domuz gübresinde de durum aynıdır. Bu tür gübrelerle yetişen ürünleri yemek caizdir.

Birden fazla dairesi olan kişiler zekâttan muaf mı tutuluyor?

Bahsettiğiniz mallar, sürekli yıpranan ve yıprandıkça değeri azalan mallardır. Kiraya verilmediği veya satılmadığı taktirde bir gelir getirmez; aksine büyük sıkıntı kaynağı olurlar. Bir ayet şöyledir:

“(Hayra) neyi harcayacaklarını da soruyorlar. De ki: “Artanı!” Allah, ayetlerini size böyle açıklar ki düşünesiniz.” (Bakara, 2/219)

“Artanı” diye meal verdiğimiz “afv =العفو” sözü, hem zekât verecek kişinin durumunu hem de zekât malının özelliğini ifade eder. İşlenen günah da kişinin yapısında olmadığı, sonradan ortaya çıktığı için onu görmezlikten gelmeye de “af” denir. Bir ayet de şöyledir:

“Artandan al, iyiliği emret; kendini bilmezlerden de yüz çevir.” (A’râf, 7/199)

Bu fetvaların arka planındaki ayetler yeterince anlatılamadığı için haklı olarak bu tür şüpheler ortaya çıkmaktadır.

Bir de şöyle düşünün: Ev yaptıran kişi, elindeki imkanları, işçi parası, malzeme parası vs. için harcamış ve tamamen topluma aktarmış olur. Onun bu faaliyeti ile toplumda ciddi hareket meydana gelir. İhtiyacından fazla ev yaptırması da eve ihtiyacı olanların kiralık ev bulmalarını sağlar. Bu da önemli bir hizmettir.

Bununla ilgili görüntülü cevabımıza da aşağıdaki linkten ulaşılabilir:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kiraya-verilmeyen-bos-daireler-icin-zekat-verilir-mi-verilmez-mi.html