Oruç bir ibadet olduğu için adağa da konu olabilir. Dolayısıyla olmasını temenni ettiğiniz iş gerçekleşirse iki gün oruç tutmanız gerekir.
Bu orucu peş peşe tutmanız şart değildir.
Oruç bir ibadet olduğu için adağa da konu olabilir. Dolayısıyla olmasını temenni ettiğiniz iş gerçekleşirse iki gün oruç tutmanız gerekir.
Bu orucu peş peşe tutmanız şart değildir.
Adağın geçerli olabilmesinin bir şartı, adanan şeyin cinsinden bir ibadetin bulunuyor olmasıdır. Tavuktan kurban olmayacağı için bu, adağa da konu olamaz. Dolayısıyla tavuk kestirmeniz gerekmez.
Tavuk veya horozların adağa konu edilmesi ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/adak-olarak-tavuk-ve-horoz-kesmek-dogru-mudur.html
Hayır, bu düşünce adak olmaz. Çünkü adak, kişinin üzerine vacip olmayan bir ibadeti yapacağına dair Allah Teala’ya söz vererek kendine vacip kılmasıdır.
Hastalık veya yolculuk gibi meşru mazeretlerden dolayı tutulamayan oruçların kaza edilmesi üzerinize farz olduğu için, onun adağa dönüştürülmesi mümkün olmaz.
Dolayısıyla bu 7 günlük orucu peş peşe tutmanız gerekmez. Belirli aralıklarla tuttuğunuzda sorumluluğunuzu yerine getirmiş olursunuz.
Konuyla ilgili olarak aşağıdaki linklerde bulunan soru-cevapları da okumanızı tavsiye ederiz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/hamileyken-tutulamayan-oruclar-ne-zaman-kaza-edilmelidir.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/hastaliktan-dolayi-bozulan-orucun-yerine-kac-gun-oruc-tutulur.html
Adadığınız miktarı ihtiyacı olan başka birisine/birilerine verirseniz adağınız yerine gelir. O çocukları arayıp bulmak zorunda değilsiniz.
Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali‘nde konuyla ilgili şu bilgiler yer almaktadır:
“Şarta bağlanarak yapılan bir adak, zamanla, mekânla, belli bir para ve belli bir fakirle kayıtlanmaz.
Örnek: “Falan işim olursa cuma günü oruç tutayım, şu yerdeki falan fakire şu parayı vereyim” şeklinde nezir (adak) yapan kimse, o iş olduktan sonra herhangi bir günde o orucu tutabilir veya herhangi bir yerdeki başka bir fakire o paranın karşılığını verebilir.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, “Belirli ve Belirsiz, Mutlak ve Muallak Adaklar”, 241. paragraf)
Diğer ibadetlerde olduğu gibi bir adağın geçerli olabilmesi için adakta bulunan kişinin Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına girmiş olması gerekir. Dolayısıyla çocukların ve akli dengesi yerinde olmayanların adakları hükümsüzdür. Buna göre sizin de ergenlik çağından önce adadığınız şeyi yapmanız gerekmez.
İkincisinde ise: “Anadolu Lisesi’ni kazanırsam bir ay oruç tutacağım” şeklinde bir adak adamışsınız. Fakat Meslek Lisesi kazanmışsınız. Demek ki adağınız yerine gelmemiş. Dolayısıyla bunu da tutmanız gerekmez.
Kur’an-ı Kerim’in 22. suresi olan Hacc suresinin 28 ve 34. ayetlerine göre kurban edilecek olan hayvanların en’âm cinsinden olması şarttır. En’âm suresinin 143 ve 144. ayetlerinde bunların koyun, keçi, sığır ve devenin erkeği ve dişisi oldukları açıklanmıştır. Bu hayvanların dışında hiçbir hayvandan kurban olmaz.
Bazı Müslümanların tavuk ve horoz adamalarının kaynağının net olarak bilinmesi mümkün değildir. Fakat normalde küçük ve büyükbaş hayvanların dışında kümes hayvanlarından sadece kumru ve güvercin gibi kuşların kurban edilebildiği Yahudilikte buna yakın bir gelenek bulunmaktadır. Bu geleneğe göre Yom Kipur gününden evvelki gün yetişkin bir Yahudi bir kümes hayvanını (erkekse bir horoz, kadınsa bir tavuk) alır ve hayvanı boynundan tutarak başının üstünden üç kez döndürerek şöyle der: “Bu benim keffaretim, fidyem, telafimdir. Bu horoz (tavuk) ölecektir. Fakat ben uzun ve mutlu bir yaşam süreceğim.” Ondan sonra hayvan kesilir ve fakirlere verilir veya değerince bağışta bulunulur.”
Kapara-Kaparot adı verilen bu gelenek, Tevrat’taki kurban konusu ile ilgili olmayan ve inanışa göre kişinin çeşitli vesilelerle işlemiş olduğu günahlarla ilgili olarak pişmanlık duygusunu ifade etmek için horoz misali bir hayvan kestirip sadaka vermesidir. Kapara bir dini vecibe değildir, bir geleneği ifade eder. (Bkz: Yusuf Besalel, “Kapara-Kaparot”, Yahudilik Ansiklopedisi, Gözlem Gazetecilik, c: 2, s: 309-310)
Nezir (adak) kurbanının etini, adakta bulunan kişi yiyemeyeceği gibi eşi, usul ve furuu da yani; annesi, babası, dedeleri, çocukları, torunları da yiyemez. Bu adağı sadaka olarak dağıtmak, fakir fukaraya vermek lazımdır. Şayet adak adayan kişi ve ailesi bundan yiyecek olurlarsa yediklerinin kıymetini sadaka olarak vermeleri gerekmektedir.