Katılım Bankaları
Mevcut durumda – mevzuat gereği- hiç bir katılım bankası, malı üzerine alıp daha sonra satamamaktadır. Dolayısıyla her hangi bir katılım bankasının malın mülkiyetini üzerine alıp müşteriye satması mevzuat gereği mümkün değildir. Devlet bankaları da buna dahildir.
Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayın:
Katılım bankasındaki kâr-zarar ortaklığına dayanan hesapta bulunan anaparaya da onun gelirine de zekât düşer. Yılsonunda anapara + oluşan gelirin toplamından zekât vermek gerekir.
Bir misal vermek gerekirse:
Bir kişi katılım hesabına 10.000 lira yatırmış olsun. Yılsonunda hesabında biriken para 10.600 lira ise bu miktarın tamamına zekât düşecektir.
Katılım bankaları, hataları ile birlikte İslam’ın emrettiği doğrultuda faaliyet göstermek amacıyla kurulmuş ve kendilerini o şekilde ilan etmişlerdir.
Katılım bankalarının üzerine kurulduğu felsefe doğrudur; fakat işleyişte bazı eksiklikler, hatalar, kusurlar ve hatta “bilerek” yanlışlar yapılmaktadır.
Tüm uygulamaları haram olmadığı ve kendilerini helal yöntemle çalıştıkları şeklinde deklare ettikleri için aldığınız/alacağınız maaşın tümü haram olmaz. Ancak işin bizzat uygulayıcısı olduğunuz ve işin iç yüzünü bildiğiniz için, kalbiniz mutmain değilse iyi bir iş bulmanız uygun olur.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Leasing bazı kusurlarıyla birlikte günümüz fıkıhçılarınca caiz kabul edilen bir işlemdir. Bu işlemin faizsiz çalışan kurumlarla yapılması tavsiye edilirse de bu, şart değildir. Zaten faizli bankalar bizzat kendileri kanunen leasing yapamazlar. Onların ancak yan şirketleri leasing yapabilmektedir.
Sonuç olarak katılım bankaları ile yapmak mümkün değilse diğer leasing şirketleriyle de yapılabilir. Çünkü işlemin bizzat kendisi meşru kabul edilmektedir.
Ortaklarınız bu tür bir tercihte bulunduklarında sizin fıkhen ortaklıktan ayrılmanızı gerektiren bir durum söz konusu olmaz.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Leasing sistemi hakkındaki cevabımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/leasing-nedir-caiz-olup-olmadigi-hakkinda-bilgi-verir-misiniz.html
Günümüzde banka ve diğer bazı finansal kuruluşların altın hesabı aracılığıyla yaptıkları işlemler temelde ikiye ayrılır:
1) Türev nitelikli işlemler: Yani kasada da başka bir yerde de altın bulunmadığı halde, elektronik ortamda veya kâğıt üzerinden kaydi şekilde altın alım ve satımı, hatta fon işletimi yapılmaktadır. Bu tür işlemler fıkhın konuya ilişkin birçok kuralının ihlalini barındırdığından fıkhen caiz değildir.
2) Bizzat altını alıp satmak suretiyle yapılan işlem: Bu da iki şekilde olmaktadır:
Birincisi, bankanın kasasında, -bu kasa ister merkezde isterse şubede olsun fark etmez- belli bir miktar altın bulunur. Banka para yatıran kişiye, yatırdığı paraya karşılık gelen miktarı altın olarak ya hemen teslim eder yahut onun adına açılan hesaba kaydeder. Kişi istediği zaman gidip altını ya bizzat ya da TL veya başka para birimine bozdurarak alır. Bu şekildeki bir işlemde fıkhen sakınca yoktur. Elden alındığında “fiili kabz”, hesaba kayıt şeklinde teslim alındığında ise “hükmi kabz” gerçekleşmiş olur. Altın kişinin hesabına kaydedilmek şartıyla, talep edildiğinde bir veya iki gün gibi bir süre içerisinde teslimi fıkhen mahzur taşımaz. Önemli olan akdin bitirilmiş, bedellerin tarafların hesabına nakledilmiş ve fiilen yatırılmış olmasıdır.
İkincisi, bazı katılım bankaları altın borsasındaki depolarda adlarına belli meblağda külçe halinde altın alıp tutarlar. Talep eden müşterilerine bu depodaki altını satmakta (satın alan kişi adına altın hesabı açarak kaydetmekte), hesaba altın kaydedildikçe depodaki altından o miktardaki kısım düşülmekte ve böylece depodaki altının tükenmesi durumunda yeni bir meblağ alınıp işlemler onun üzerinden devam ettirilmektedir. Bu tür işlemde altınlar külçe halinde olduğundan, depolama, taşıma, bozdurma vb. masraflara katlanmamak, bu masrafları sonuçta müşteriye yansıtmamak için yani ticari nedenlerle küçük meblağlı işlemlerde altın bizzat teslim edilmemektedir. Fakat altını satın alan kişi veya kişiler (örneğin 1 kg. ve katları gibi, bankaya göre değişmekte) belli bir yekûn tutan altını satın alır da bizzat teslimini talep ederlerse bu durumda bahsedilen masraflar yansıtılarak teslim edilmektedir.
Sonuç olarak birinci şıkta (türev nitelikli işlemler) anlatıldığı şekliyle altın ticareti fıkha aykırıdır.
İkinci şıkta (bizzat altını alıp satmak suretiyle yapılan işlem) söz konusu edilen her iki işlem çeşidi de anlatılan şekilde gerçekleştirilmek şartıyla caiz olur. Burada önemli olan, işlemin anlatıldığı gibi gerçekleşip gerçekleşmediğinin net bir şekilde belirlenmesidir.
Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
Prof. Dr. Servet Bayındır