Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Cinsel Hayat

Taşıyıcı annelik yoluyla çocuk sahibi olmak caiz midir?

Taşıyıcı annelik yoluyla çocuk sahibi olmak caiz değildir.

Allah Teâlâ çocuğun annesinin, onu doğuran kadın olduğunu hükme bağlamıştır. O şöyle buyurmuştur:

İçinizden eşlerini analarına benzetenlerin eşleri, onların anaları olmazlar. Onların anaları, onları doğuranlardan başkaları olamaz. İşte onlar uygunsuz, yalan sözler söylüyorlar. Gerçekten Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.” (Mücâdele, 58/2)

Allah Teâlâ birçok ayette de annenin çocuğunu karnında taşımasına vurgu yapmaktadır. (İlgili ayetler için bkz. Lokman, 31/14; Ahkâf, 46/15). Günümüzdeki tıbbî ve ilmî araştırmalar da rahimdeki çocuğun, kendisini karnında taşıyan annesinin yediğinden içtiğine kadar her türlü halinin kendisi üzerinde etkide bulunabildiğini göstermektedir.

Bir de bu konuda Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 05.01.2002 tarihli bir kararı bulunmaktadır. O karara biz de katılıyoruz. Kararı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

Tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmakta dinen bir sakınca var mıdır?

NOT: Bu konuda geniş bilgi edinmek isteyenler için ilmi bir makale tavsiye edebiliriz:

Ülfet Görgülü, “Taşıyıcı Annelik-Fıkhi Bir Bakış”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2010, sayı: 15, s. 197-208.

Makaleye İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi veya İSAM Kütüphanesi web sayfalarından ulaşılabilir.

Karı-kocanın dudak dudağa öpüşmesi günah mıdır?

Karı-kocanın dudak dudağa öpüşmelerinde herhangi bir sakınca yoktur. Aksine, cinsel ilişki öncesinde bu ve benzeri davranışların sünnet-i müekkede olduğu dahi kabul edilmiştir. (Bkz: Abdurraûf el-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu’l-Câmii’s-Sağîr, 2. Baskı, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, 1972, c: 5, s: 90, 6536. rivayetin şerhi)

Eşler arasında kesin olarak yasak olan, ters (anal) ilişki ve kadının adet döneminde yaşanan ilişkidir.

Konu hakkında geniş bilgi için lütfen “Cinsel Hayat” kategorisinde yer alan aşağıdaki soru-cevapları okuyunuz.

Hanımının sütünü içen koca onun sütoğlu mu olur?

Eşler arasında bu tür şeylerin meydana gelmesi normaldir. Bundan dolayı aralarında süt hısımlığı doğmaz.

Süt hısımlığının doğması için bir kadının 0-2 yaş arasındaki çocuğu beslemek/doyurmak maksadıyla emzirmesi gerekir. Bir hadiste “Süt hısımlığı ancak iki yaş içinde emzirilen sütle oluşur.” (Buhârî, Nikâh, 21) buyurulur. Dolayısıyla böyle bir durumla karşılaşan karı-koca arasında süt bağı oluşmaz.

Bununla ilgili olarak İmam Malik’in Muvatta’ adlı hadis kitabında şöyle bir rivayet yer almaktadır:

Bir adam, Ebû Musa el-Eşârî’ye “Ben hanımımın göğsünü emdim, karnıma süt gitti (bunun hükmü nedir)?” diye sordu. Ebû Musa “Buna göre o kadın sana haram olmuştur.” deyince Abdullah b. Me­sûd, adama “Nasıl fetva verdiğine dikkat et!” dedi. Ebû Musa “Bu hususta sen ne dersin?” deyince İbn Mesûd “(Haramlık doğuracak olan) emme ancak (doğumdan sonraki) iki sene içerisinde olur.” dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ “Bu büyük âlim aramızda iken bana bir şey sormayınız.” dedi.” (Muvatta, Radâ’, 14.)

Kürtaj yaptırmanın hükmü nedir?

Annenin sağlık durumunun ciddi bir tehlikeye maruz kalması gibi bir zaruret varsa anne ve evladını birlikte kaybetme yerine sadece evladı feda etmek caiz olur. Sadece bu amaçla kürtaj yaptırabilir. Aksi taktirde kürtaj yaptırmak yani cenini öldürmek, doğmuş bir çocuğu öldürmek gibi haramdır.

Doğacak çocuğun hasta, özürlü, kusurlu, geri zekâlı veya kısa ömürlü olması gibi nedenlerden dolayı cenine müdahale ederek hayatına son vermek de caiz değildir. Bu konuda genetik bilimine ve ultrasonografi yöntemine güvenirlik derecesi tartışmalıdır. Çünkü günümüzde ultrasonografi yöntemiyle özürlü doğacağı ve birtakım hayati riskler taşıdığı tespit edilen bir kısım ceninlerin kürtaj edilmeyip, doğumları gerçekleştiğinde sapasağlam doğdukları görülmektedir. Birçok hukukçu da bu gerçeği müşahede etmiştir.

Sonuç olarak hamileliğin ilk safhasından itibaren kesin ve meşru bir zaruret olmaksızın, düşürmek veya aldırmak yoluyla bir ceninin hayatına son vermek caiz değildir. Ceninde özürlülüğün tespit edilmesi, kürtaj nedeni olarak kabul edilmez. Sadece annenin hayatının kurtarılması, haklı ve meşru bir zaruret kabul edilmiştir.

Aşağıdaki linkte bir öğrencimize yaptırdığımız İslâm Hukukunda Cenine Müdahalenin Hükmü başlıklı yüksek lisans tezi bulunmaktadır. Konuyla ilgili delilleri oradan okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/fitrat-ve-tip-arastirmalari/kurtaj-ve-cenin.html

Kadınların cinsel yaşantılarını kendi aralarında konuşmaları günah mı?

Evli kadınların (ve aynı şekilde erkeklerin) özel mahremiyetlerini, kocaları ile olan ilişkilerini birbirlerine anlatmaları caiz değildir. Nebîmiz sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah katında mevkii en kötü olacak insanlardan biri, karısı ile haşır neşir olup da sonra onun sırrını yayandır.” (Müslim, Nikâh, 123 (1437)

“Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah katında emanete hıyanetin en büyüklerinden biri, karı ile koca beraberce haşır neşir olduktan sonra, ko­casının kadının sırrını yaymasıdır.” (Müslim, Nikâh, 124; Ebû Dâvûd, Edep, 32; Ahmed b. Hanbel, 3/69)

Erkek ve kadınların bir arada bulunduğu bir gün Resûlullâh erkeklere yönelerek şöyle dedi:

“İçinizden karısıyla ilişkide bulunmak istediği zaman kapıyı üstüne kapayıp üzerine (bir örtüyle) örtüp, Allah’ın örtüsüyle örtüneniniz var mı?”

Onlar da “evet” dediler. (Resûl-i Ekrem sözlerine devam ederek):

“Sonra (o kimse) bu işten sonra (bir meclise) oturup ben (bu­gün hanımımla) şöyle şöyle, yaptım diye anlatır mı?” dedi.

Onlar da sustular. (Resûl-i Ekrem) biraz sonra da kadın­lara yönelerek:

“Sizin içinizde de (bu gibi sırları başkalarına) anlatan kimse var mı?” dedi.

Onlar da sustular. Bunun üzerine bir genç kız dizlerinin biri üzerine çöktü ve sözünü (iyi) işitmesi ve kendisini görmesi için boynunu Resûlullâh’a (doğru) uzatarak:

“Ey Allah’ın Resûlü! Bu erkekler de bunu anlatıyorlar ve kadın­lar da”  dedi. Resûlullâh da:

“Bu neye benzer bilir misiniz? Bu bir şeytanın bir şeytanla yolda karşılaşıp halk kendilerine bakarken onunla cinsi münasebette bulunmasına benzer (…)” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 48-49)

Bu hadislerde de geçtiği üzere karı koca arasında cereyan eden cinsel münasebetlerin üçüncü şahıslara anlatılması günah sayılmıştır.

Cinsel ilişkiden önce edilmesi tavsiye edilen bir dua var mıdır?

Cinsel ilişki öncesinde yapılması gereken dua ile alakalı olarak Nebîmizden şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:

“Ümmetimden biri eşine yakınlık etmek istediği vakit:

بِاسْمِ اللهِ اَلّلهُمَّ جَنِّبْنا الشَّيْطانَ وَجَنَّبِ الشَّيْطانَ ما رَزَقْتَنا

OKUNUŞU: Bismillâh. Allâhümme cennibne’ş-şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne mâ razektenâ.

ANLAMI: “Bismillâh. Ya Rabbi! Bizden ve bize vereceğin çocuktan Şeytanı uzak kıl” derse ve bu birleşmeden dolayı kendilerine bir çocuk verilecek olursa Şeytan o çocuğa hiçbir zaman zarar veremez.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 11, Daavât 55, Tevhid 13; Müslim, Nikâh 116 (1434); Ebu Dâvûd, Nikâh 44-45; Tirmizî, Nikâh 8; İbn Mâce, Nikâh 27; Ahmed b. Hanbel, 1/217)

Kandil gecelerinde karı-koca ilişkisi yasak mıdır?

Kandil gecelerinde cinsel ilişki yasak değildir. Bununla ilgili daha geniş bir cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

Dini bayramlarda eşler arasında cinsel ilişki yasak mıdır?

Ayrıca aşağıdaki linkte bulunan Kandil Geceleri başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/kandil-geceleri.html

Doğum kontrol yöntemi olarak vazektomi yaptırmak caiz midir?

Tıp dilinde vazektomi diye adlandırılan bu işlem insan fıtratına aykırı olduğu için caiz değildir. Ayrıca bu yöntem kanallarda önemli hasar oluşturduğu için tüplerin eski haline döndürülmesi de çok zordur.

Doğum kontrolü için caiz olan azil, yani erkeğin menisini dışarı akıtması veya cinsel organına kılıf (prezervatif) takması gibi vücuda müdahaleye imkân vermeyen yöntemlerdir.

Kadınların rahim tüplerini bağlatmaları hakkındaki cevabımızı da aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/rahim-tuplerini-baglatmak-caiz-midir.html

Ben 2,5 haftalık hamile idim düşük yaptım. Ne zaman ilişkiye girebilirim?

El ve ayak gibi organları belirmiş olan bir çocuğun düşmesi ile lohusalık hali meydana gelir ve çoğunlukla kan on veya onbeş gün devam eder. Fakat organları belirmeyen bir düşükten dolayı lohusalık hali olmaz; görülen kan hayız kanı sayılır. Kanın kesilmesinden sonra yıkanır, karı koca hayatına devam edersiniz. Normal süresi içinde kan kesilmezse istihaze yani adet dışı kanama sayılır.”  (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, “Nifas Haline Ait Meseleler”, 118. paragraf)

Adet dışı kanaması olan bir kadın, temizlik günlerine denk gelen günlerde eşi ile ilişkiye girebilir. Fakat kan, enfeksiyon oluşumu için çok iyi besi yeri kabul edildiği için böyle durumlarda hijyene dikkat etmek gerekmektedir. Doktorlar bunun için erkeğin prezervatif takmasını veya tenasül uzvunu iyice temizlemesini önermektedirler.

Âdeti biten kadın gusül abdesti almadan eşi ile birlikte olabilir mi?

Bakara sûresinin 222. ayetinde Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

“Sana kadınlardaki kanamaları soruyorlar. De ki, o bir eziyettir; kanamanın olduğu günlerinde onları rahat bırakın. Temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. Tertemiz oldular mı, onlara Allah‘ın size buyurduğu yerden yaklaşın. Allah tevbe edenleri sever, tertemiz olanları da sever.”

Yukarıdaki ayete göre âdet esnasında yasak olan cinsel ilişkinin helal olabilmesi için iki şart bulunmaktadır:

1. Kadının âdetinin bitmesi gerekir.

2. Kadının tertemiz olması, yani gusletmesi/yıkanması gerekir.

Âdeti sona eren kadın gusletmedikçe kendisiyle cin­sî münasebette bulunmanın helâl olma­dığı hususunda Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri başta olmak üzere ulemanın büyük çoğunluğu görüş birliğine varmıştır. Yalnız Hanefîler, âdet kanının belirli âdet süresinin sonunda kesilmesi halinde bir namaz vakti geçtikten sonra gusül yapıl­masa da cinsî münasebetin caiz olacağı­nı söylemişlerdir. (Yunus Vehbi Yavuz, “Hayız”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 17, s. 53.)

Hanefilere göre âdetin azami süresi olan on gün geçince, boy abdesti almadan da cinsel ilişkide bulunmak helal olur. Fakat âdeti bu süreden daha kısa olan bir kadının, âdeti bitip kanının kesilmesiyle hemen cinsel ilişkide bulunması helal olmaz. Böyle bir durumda cinsel ilişkide bulunmanın helal olabilmesi için kadının ya gusletmiş olması veya üzerinden bir namaz vakti geçmiş olması veyahut da bir özründen dolayı teyemmüm edip onunla nafile de olsa bir namaz kılması gerekir. (Mehmet Şener, “Hayız”, İslam’da İnanç İbadet Ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, İlmî Müşavir Ve Redaktör: İbrahim Kâfi Dönmez, İstanbul, 1997, c: 2, s.  218)

Ebû Hanife’nin bu görüşte olmasının delili şudur:

“Allah Teâlâ’nın, “Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın” hitabı, onlara yaklaşmayı yasak­lamış ve bu yasağın, onların âdetten kesilmeleriyle son bulacağını ifade et­miştir. Kadınların âdetten kesilmeleri bu yasağın sona ermesine sebep olunca, âdetleri sona erdiğinde yasağın söz konusu olmaması gerekir.”

Râzî, tefsirinde el-Kâdî’nin (muhtemelen Kadı Abdulcebbâr ?), Ebû Hanife’nin görüşüne şu şekilde cevap verdiğini kaydeder:

“Eğer Cenab-ı Hak ayette sadece, “Temizleninceye kadar” ifadesini söylemiş olsay­dı, sizin söylediğiniz son derece uygun olurdu. Ama Hak Teâlâ bu emrine, “İyice temizlendiklerinde…” kaydını da ilâve edince, bu iki ifadenin hepsi birden bu yasağın sona erme sebebi olmuş olur. Bu, bir kimse “Eve gi­rinceye kadar, falancayla konuşma. Girdikten sonra gönlü hoş olursa onunla konuş” demesi gibidir. O kimsenin konuşabilmesinin, bu iki şartın ikisine bir­den bağlanmış olması gerekir. Bu böyle olunca, âdetten kesildikten sonra onun mutlaka temizlenmesi de gerekir. (Fahreddîn er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, c: 6, s. 419, Bakara sûresi 222. ayetin tefsiri)

Delillere bakıldığında çoğunluğun görüşünün isabetli olduğu, yani âdeti biten kadının gusül abdesti almadan eşi ile ilişkiye giremeyeceği anlaşılmaktadır.

Âdet döneminde ilişkinin cezası nedir?

Bir kimse, henüz âdetini tamamlamamış olan eşi ile cinsel ilişkiye girerse günahkâr olur. Onun için tevbe ve istiğfarda bulunması gerekir. Bununla beraber fakir müslümanlara 1 (4,25 gr. altın) veya yarım dinar  sadaka vermesi uygun görülmüştür.

Abdullah İbn Abbas radıyallâhu anh’tan rivayet edildiğine göre Peygam­ber sallallâhu aleyhi ve sellem hanımına hayızlı iken yaklaşan kimse hakkında şöyle bu­yurmuştur:

“O (kimse) bir dinar yahut da yarım dinar sadaka verir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 46-47)

Abdullah İbn Abbas radıyallâhu anh demiştir ki:

“Bir kimse hanımına hayız kanının ilk görüldüğü zamanlarında yaklaşacak olursa bir dinar, kan kesildiğinde kadın daha yıkanmadan yaklaşacak olur­sa yarım dinar sadaka verir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 46-47)

Dini bayramlarda eşler arasında cinsel ilişki yasak mıdır?

Ramazan ve Kurban bayramları gibi dini bayramlarda veya cuma gecesi, Ramazan geceleri gibi mübarek gecelerde eşler arasında cinsel ilişki yasak değildir. Eşler arasında cinsel ilişkinin yasak olduğu dönemler; bayanların adetli veya lohusa olduğu günler, hac ve umre için ihramlı bulunulan günler ve itikâfta bulunulan günlerdir. Bunların haricinde cinsel ilişki için herhangi bir “özel gün” yasağı yoktur.

Hamilelikte cinsel ilişki caiz midir?

Hamilelikte cinsel ilişkiyi yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Cinsel ilişkinin kesin olarak yasak olduğu durumlar kadınların adet dönemleri, Ramazan ayında oruçlu olunan zamanlar ve yine Ramazan ayında mescitlerde itikafta bulunulan durumlar ile hac ve umre için ihramlı bulunulan durumlardır.

Hamilelik döneminde ise doktorların söyleyecekleri şeyler önem kazanmaktadır. Bu dönemin son zamanlarına kadar cinsel ilişkinin kadına ve karnındaki çocuğa herhangi bir zarar vermediği bilinmektedir. Bu durumda herhangi bir sakınca olmaz. Fakat hamileliğin son dönemlerinde -ki bunu doktorlardan öğrenmelisiniz- anne veya çocuk için zarar söz konusu olursa o zaman bundan kaçınmak dinen de gerekli olur. Çünkü dinimizde “ne zarar vermek vardır ne de zarara uğramak.” (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta, Akdiye, 31; Ahmed b. Hanbel, 5/327.)

Tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmakta dinen bir sakınca var mıdır?

Karı – kocanın normal yoldan çocuk sahibi olması mümkün değilse, yumurta ve spermin, kendilerine ait olması ve döllenmiş yumurtanin, nikahlı eşin kendi rahminde gelişmesi; şartıyla, çocuk sahibi olmalarını yasaklayan bir ayet veya hadis yoktur.

Başka kadının yumurtası veya yabancı bir erkeğin spermi ile bir kadının gebeliği ise zina unsurlarını taşıdığı için caiz olmaz.

Rahim tüplerini bağlatmak caiz midir?

Rahim tüplerini bağlatma işlemi fıtrata aykırı olduğu için caiz değildir. Yapılacak olan şey, caiz olan doğum kontrol yöntemlerini kullanmaktır.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/dogum-kontrol-yontemi-olarak-vazektomi-yaptirmak-caiz-midir.html

Dinimize göre ters ilişki kesin olarak haram mıdır?

Eşler arasında cinsel ilişkinin sınırı olur. Kur’an’da cinsi münasebetin ana gayelerinden birinin neslin devamı olduğu ifade edilmiş ve kadının üreme organından olmak kaydıyla ilişkinin şekil açısından serbest bırakıldığı bildirilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Sana kadınların adet halini soruyorlar. De ki, o bir eziyettir. Adet günleri onları rahat bırakın. Temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. Tertemiz oldular mı, onlara Allah‘ın size buyurduğu yerden yaklaşın. Allah tevbe edenleri sever, tertemiz olanları da sever.

Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendinize ön hazırlık yapın. Allah‘tan sakının ve ona kavuşacağınızı bilin. Bunu inananlara müjdele.” (Bakara, 2/222-223)

Ayette geçen tarla ifadesi, ürün alınan yer anlamındadır. Ters ilişki ile üreme olmayacağı için ayet ters ilişkiyi yasaklamaktadır. Bu ayetlere göre Allah’ın emrettiği ilişki, normal yolla olan ilişkidir.

Konu ile ilgili hadislere bakıldığında Resûlulullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin de bu tür ilişkinin haram olduğunu açıkladığı görülmektedir.

“Karısı ile ters ilişkiye girenler, Allah’ın rahmetinden uzak kalırlar.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 45, Ahmed b. Hanbel, 2/444)

“… Kadınlarınızla ters ilişkiye girmeyin. Allah hakkı söylemekten çekinmez.” (Tirmizî, Radâ’, 12)

“Allah, bir erkeğe veya kadına arkasından yaklaşan kimseye rahmet nazarıyla bakmaz.” (Tirmizî, Radâ’, 12; İbn Mâce, Nikâh, 29)

“Bir erkeğin karısı ile ters ilişkiye girmesi küçük lûtîliktir.” (Ahmed b. Hanbel, 2/182)

Haram olduğunu bile bile Allah’ın emrettiği yoldan değil de yasakladığı yoldan ilişkiye girmek bir müslümana yakışacak davranış değildir.

Ters ilişki her ne kadar haram ise de bundan dolayı ömür boyu cenabet kalınması diye bir şey söz konusu değildir. Tevbe edilip bir daha tekrarlanmaması gerekir.

Anal ilişkinin tıbbı açıdan sakıncaları da vardır. Buna dair geniş bilgi için aşağıdaki linkte bulunan yazısı okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/sizden-gelenler/anal-iliskinin-islamiyetteki-hukmu.html

Karı koca birbirlerinin cinsel organlarını görebilirler mi?

Karı kocadan her biri diğerinin cinsel organını görebilir. Behz b. Hakîm radıyallahu anh, dedesinden şöyle rivâyet etmiştir:

“Ey Allah’ın Rasûlü! Örtülmesi gereken yerlerimizi kime karşı örtelim? Diye sordum. Şöyle buyurdular: “Hanımından veya cariyenden başka herkese karşı örtülmesi gereken yerlerini ört.” İnsanlar bir arada otururlarken avret ile hüküm nedir diye sorunca: “Gücün yettiğince avret yerlerini kimseye göstermemeye çalış!” Sonra ben kişi tek başına olunca ne yapması gerekir dedim; “Kendisinden hayâ edilip utanılmaya en layık olan zat Allah’tır” buyurdular. (Tirmizi, Edeb, 39; İbn Mace, Nikah, 27)

Bu hadisten anlaşılacağı üzere eşlerin cinsel organlarını birbirlerinden korumaları gerekmemektedir.

Oral ilişkide boşalma gerçekleşmezse yine de gusül gerekir mi?

Bu tür bir ilişkide boşalma olmazsa boy abdesti almak gerekmez. Fakat bu anlamdaki oral ilişki, yozlaştırılmamış insan doğasının çirkin bulacağı, iğrenç göreceği bir işlemdir. Dolayısıyla kaçınılması gerekir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/oral-iliskinin-hukmu-nedir.html

Oral ilişkinin hükmü nedir?

Oral/ağız yoluyla ilişki her ne kadar tavsiye edilmese de ön ve arka bölgeden yapılan bir cinsel ilişki türü değildir. Eğer böyle olsaydı anal ilişkiyi yasaklayan hadislerin geldiği gibi bu konuda da mutlaka bir yasaklama haberi gelirdi.

Bunu hoş görmeyen âlimlerin delilleri, hastalık kapma endişesidir.

Bu konuda hakkında nass (ayet ve hadis gibi kesin bir delil) olmadığı için de mekruh olduğu söylenmektedir. Mekruh, haram gibi değildir. Haram yasak olduğuna dair hakkında kesin hüküm bulunan şeydir.