Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Hz. İsa

Kur’an’a göre Hz. İsa vefat etmiş durumda mıdır?

Hz. İsa çarmıha gerildi mi?

Hz. İsa’nın kelime/söz olması ne anlama geliyor?

İsa (a.s)’nın söz/kelam oluşu İncillerde yer alan bir bilgidir. Ancak Hristiyanların “logos/söz doktrini” olarak ortaya koydukları ve İsa (a.s)’yı ilahlaştırmayı amaçlayan yorumları ise zorlama olmaktan ileri gitmez. Yuhanna İncili’nde yer alan ilgili bölümler şöyledir:

“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı.  Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi. Her şey onun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey onsuz olmadı.” Yuhanna 1:1-3.

Yuhanna’da geçen sözle ilgili bölümler teslis inancına delil getirilmektedir. Ancak sözle ilgili bölümlerin genel bağlamına bakıldığı zaman buradaki “söz” kavramının yaratılış olayının gerçekleşmesiyle bağlantılı olduğu ortaya çıkar. Kutsal Kitap bütünlüğünde incelendiğinde, başlangıçta Tanrı’nın evreni yaratırken her şeye “ol” dediği görülmektedir:

“Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı.  Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Allah’ın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu. Allah, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu. Yaratılış 1:1-3.

“Allah, ‘Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın’ diye buyurdu ve öyle oldu.” Yaratılış 1:6-7.

Her şeyin bu “ol” sözü aracılığıyla yaratıldığı açıktır. Bu söz Allah’ın iradesini temsil eder ve Allah’tan bağımsız değildir. Kitab-ı Mukaddes’i bir bütün halinde incelediğimizde, Yuhanna İncili’ndeki söz konusu pasajların bu gerçeğe dikkat çektiği çok açıktır. Hristiyan filozoflar ilgili pasajlardaki sözün İsa olduğu yorumunu yaparak, İsa (a.s)’nın tanrı olduğunu iddia etmişlerdir. Buna delil olarak da yine Yuhanna’da geçen şu pasajı ileri sürmüşlerdir:

“Söz, insan olup aramızda yaşadı. Onun yüceliğini –Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul’un yüceliğini– gördük.” Yuhanna 1:14.

“Söz” aracılığıyla meydana gelen her şey Allah’tan ayrı birer mahluktur. Allah, “ışık olsun” der ve ışık olur. Ancak ışık, tanrı değildir. Yuhanna’nın ilgili bölümünün 14. pasajında geçen “söz insan olup aramızda yaşadı” tabiri de İsa’nın mucizevî bir şekilde Allah’ın “ol” emriyle vücut bulup hayata geldiğini ifade etmektedir.

Dolayısıyla “İsa sözdür” deyimi, İsa’nın Allah’ın “ol” kelamıyla mucizevî bir şekilde hayat bulmasını ifade eder. Kur’an da bunu tasdik eder:

Allah katında İsa örneği, tıpkı Adem örneği gibidir. Âdem’i topraktan yarattı; sonra ona “Ol!” dedi; o da oluştu.” (Âl-i İmrân, 3/59)

“Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırılık etmeyin, Allah hakkında sadece gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, başka değil, yalnızca Allah’ın elçisidir; Meryem’e ulaştırdığı sözü ve kendinden bir ruhtur. Öyle ise Allah’a ve elçilerine inanıp güvenin. ‘Tanrı üçtür’ demeyin; bundan vazgeçin; bu sizin hayrınıza olur. Allah tek ilahtır, başkası da yoktur. O’nun çocuğa ne ihtiyacı olur! Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Size Allah’ın desteği yeter. ” (Nisâ, 4/171)

Vedat Yılmaz

İsa aleyhisselam doğuştan peygamber midir?

İsa aleyhisselamın beşikte bebekken mucize olarak konuşmasından ve “Dedi ki: Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni nebi kıldı.” (قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا) (Meryem, 19/30) demesinden onun daha bebekken peygamber seçildiği anlaşılmaktadır. (Ayrıca bkz. Maide, 5/110).

İsa aleyhisselamın beşikte iken konuşması hakkındaki cevabımızı aşağıdaki linkte okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/meryem-suresi-29-ayete-gore-hz-isa-besikte-iken-konusmus-mudur.html

Meryem sûresi 29. ayete göre Hz. İsa beşikte iken konuşmuş mudur?

“Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. ‘Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?’ dediler.” (Meryem, 19/29) ayetindeki, “beşikteki bebek (فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا) ifadesinin mecaz/kinaye olduğu, o vakitte İsa (as)’ın yetişkin biri olduğu görüşünün isabetli olmadığı, konuyla ilgili diğer ayetlerden anlaşılmaktadır. İlgili ayetler şöyledir:

“Hani melekler şöyle demişti: ‘Ey Meryem! Allah seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O, dünyada da ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır. O, beşikte de yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 3/45-46)

“O gün Allah şöyle diyecek: ‘Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi düşün. Hani seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de yetişkin iken de insanlara konuşuyordun…” (Mâide, 5/110)

Bu son iki ayette de “beşikte ve yetişkin iken (فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا) şeklinde İsa (as)’ın beşikte bebek iken de yetişkin iken de muhataplarıyla konuşacağı ayrı ayrı vurgulanmaktadır. Birinci ayetteki (Âl-i İmrân, 3/45-46) ifade meleklere, ikinci ayetteki (Mâide, 5/110) ise bizzat Allah Teala’ya aittir ve burada herhangi bir küçümseme durumu yoktur. Bu da “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz? (قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا) dediler.” (Meryem 19/29) ayetindeki ifadenin mecazi değil, hakiki anlamda olduğunu teyit etmektedir.

İsa aleyhisselam’ın bedeni mi yükseltildi ruhu mu?

Yükseltilen beden değil, ruhtur. Ölen her müminin ruhu yükseltilir. Yükseltilmeyecek olanlar kâfirlerin ruhlarıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Ayetlerimiz karşısında yalana sarılan ve büyüklük taslayanlar var ya onlara göklerin kapıları açılmayacak, gemi halatı iğne deliğinden geçinceye kadar da Cennet’e giremeyeceklerdir. Suçluları işte böyle cezalandırırız.” (A’râf, 7/40)

İsa aleyhisselamın ruhu da yükseltilmiştir. Peygamberimiz vefat ederken son sözü şu olmuştu:  “Allahım! Refik-i A’lâ’da…” Yani “cennetin en yüksek yerinde olmak isterim”. (Buhârî, Megâzî, 84)

Şehitlerin ruhu cennet bahçelerinde olacaktır. Bu konuda Yâsîn sûresine bakalım:

“Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve «Ey halkım! Elçilere uyun.

Doğru yolda olan ve sizden bir ücret de istemeyen şu kişilere uyun.» dedi.

«Benim neyim var ki, beni yaratana kulluk etmeyeyim? Üstelik ona döndürüleceksiniz.»

«Ondan önce bir kısım ilahlar edinir miyim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek isterse, onların şefaatinin faydası olmaz, onlar beni kurtaramazlar da.»

«O zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.»

«Bakın, ben Rabbinize inandım, beni dinleyin.»

(Adamı öldürdüler) Ona “Haydi gir Cennete!”dendi. Dedi ki:”Keşke halkım durumumu bilseydi; Rabbimin beni bağışladığını ve ikram ettiği kişilere kattığını bir bilselerdi!” (Yasin, 36/20-27)

Bütün müminlerin ruhu cennet bahçelerinde olacaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Melekler, iyi durumdayken vefat ettirdikleri kişilere; “selam size” derler. “yapmış olduğunuz şeylerin karşılığı olarak cennete girin.” (Nahl, 16/32)

Buradaki cennet, Ahirette girilecek cennet değildir. Çünkü ilgili ayetlerden hiçbiri orada ebedi kalmaktan bahsetmez. Burası kabirdeki cennet, yani cennet bahçelerinden bir bahçedir.

BEDEN YÜKSELTİLMEYECEK, TOPRAK OLACAKTIR.

Kur’ân’da bedenle ilgili olarak şöyle buyurulur:

“Yeryüzünde yaşayacaksınız, orada öleceksiniz, yine oradan çıkarılacaksınız.” (A’râf 7/25)

“Sizi topraktan yarattık, ona geri vereceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.” (Tâhâ, 20/55)

Bu ayetlerde Peygamberler istisna edilmemiştir.

Allah Teâlâ İsa aleyhisselama, Seni o kâfirlerden arındıracağım.” (Âl-i İmrân, 3/55)” dediği için onun cesedini düşmanlarına teslim etmemiştir. Buna benzer bir olay, Allah’ın Elçisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem hayatta iken yaşanmıştır. O, gözcü olarak on kişiyi görevlendirmiş ve başlarına Âsım b. Sâbit’i komutan yapmıştı. Bunlar Usfan ile Mekke arasındaki küçük bir tepede yüz kadar okçu tarafından kuşatılmış, Âsım ile berberindekilerden yedi kişi öldürülmüş, üç kişi de esir düşmüştü.

Asım, Bedir savaşında Kureyş’in büyüklerinden birini öldürdüğünden bu olayı duyan Mekkeliler, cesedinden bir parça getirmesi için adamlar göndermişler ama Allah Teâlâ cesedin üzerine arıları gölgelik gibi yapmış, onu korumuşlar ve gelenler ondan herhangi bir şey almayı başaramamışlardır.” (Buhârî, Megâzî, 28)

Hz. İsa öldü mü, uyutuldu mu?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“O gün Allah şöyle dedi: `Bak İsa, ben seni vefat ettireceğim ve katıma yükselteceğim. Seni o kâfirlerden arındıracağım. Sana uyanları da kıyamet gününe kadar, o kâfirlere üstün kılacağım[1]. Sonunda hepiniz bana döneceksiniz. İşte o zaman, anlaşmazlığa düştüğünüz konuları karara bağlayacağım.” (Âl-i İmrân, 3/55)

Vefat’ın kökü vefâ (وفى)‘dır. Vefâ, Arapça’da “bir şeyin tamamına ulaşma” anlamındadır. Vefat ettirmek (توفي); “işini tamamlatmak”tır. Ölüm veya uyku sırasında ruhun yapacağı bir iş kalmadığı için Allah onu bedenden çekip alır. Dolayısıyla insan iki kere vefat eder; biri uykuya geçince, diğeri de ölümü esnasında olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Allah ölümü esnasında nefisleri vefat ettirir, ölmeyen­ nefsin vefatı uykudadır. Ölümüne hükmettiği nefsi tutar, ötekini belli bir vakte kadar salıverir.” (Zümer, 39/42)

İsa aleyhisselamın vefatının onun ölümü olduğunu şu ayetten öğreniyoruz:

“Bir gün Allah şöyle diyecektir: Meryem oğlu İsa! İnsanlara sen mi dedin ki; “Beni ve anamı Allah ile aranızda aracı tanrılar edinin?” İsa şöyle diyecektir: “Ben sana boyun eğerim. Benim doğru olmayanı söylemem olacak şey değildir. Eğer söylediysem, zaten bilirsin. Sen, benim içimdekini bilirsin ama ben senin içindekini bilmem; her şeyin içyüzünü bilen sadece sensin. Bana ne emrettiysen onlara onu söyledim. Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kul olun, dedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara şahittim. Beni vefat ettirdikten sonra onlar sadece senin gözlemin altınaydılar. Sen her şeye şahitsin.” (Mâide, 5/116-117)

Ayetteki, “Beni vefat ettirdikten sonra…” ifadesi, İsa aleyhisselamın vefatının uykuya geçmesi değil, ölmesi olduğunu gösterir.


[1] İsa’ya uyanlar, onu Allah’ın oğlu sayıp müşrik olan Hristiyanlar değil, onu Allah’ın peygamberi sayan Müslümanlardır.

“İsa kıyamet için bir bilgidir” ayetini nasıl anlamalıyız?

İlgili ayet şöyledir:

(De ki:) İsa, o saat /yeniden diriliş saati için kesinlikle bir ilimdir. Sakın o saat hakkında tartışmaya girmeyin! Siz bana uyun; bu dosdoğru bir yoldur.” (Zuhruf 43/61)

suleymaniyevakfimeali.com/Meal/Zuhruf.htm#61

Yukarıda zikredilen ayette Allah Teâlâ, İsa aleyhisselamın kıyamet için bir bilgi/ilim olduğunu bildirmektedir. Bunu anlamak için İsa aleyhisselamın yaratılışına bakmak gerekir. İsa aleyhisselam babasız olarak dünyaya gelmiştir. Allah Teâlâ onun yaratılışının Âdem’in yaratılışı gibi olduğunu bildirmektedir.

Allah katında İsa’nın durumu tıpkı Adem’in durumu gibidir. Âdem’i topraktan yarattı sonra “Ol!” dedi; o da oluştu. (Âl-i İmrân, 3/59)

Âdem aleyhisselam topraktan yaratıldı. Onun İsa aleyhisselam gibi bir annesi de yoktu. Niçin Allah onu İsa’ya benzetti? Çünkü toprak, tıpkı Meryem gibi ona annelik vasfı görmüştü. İkisinin de ortak yönü, babasız dünyaya gelmeleriydi. İşte kıyamet günü insanların kalkışı da aynen böyle olacaktır. Yani babasız ama anne vasıflı topraktan… İsa aleyhisselam işte bu açıdan kıyamet için bir ilimdir/bilgidir. Yani İsa aleyhisselam nasıl babasız dünyaya gelmişse kıyamette insanlar böyle dirilecektir. Kıyamette yeniden dirilmeyi kabul etmeyenlere, imkânsız görenlere Allah Teâlâ İsa aleyhisselamı örnek vermiştir. İsa’nın yaratılışı nasıl olduysa, Âdem’in yaratılışı öyledir; dolayısıyla sizin de yeniden dirilişiniz onun gibi olacaktır.

Görüldüğü gibi ayet, İsa aleyhisselamın kıyametten önce tekrar dünyaya geleceğinden bahsetmemektedir.

İsa aleyhisselamın kıyametten önce tekrar dünyaya gelip gelmeyeceği konusunda daha önce verdiğimiz cevabı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/isa-aleyhisselamin-bedeni-mi-yukseltildi-ruhu-mu.html

Hz. İsa’nın soyu Hz. İshak’a mı dayanıyor?

Meryem validemiz Harun aleyhisselamın soyundandır. O da İshak aleyhisselamın soyundan gelir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

«Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.» (Meryem, 19/28)

Harun’un kız kardeşi sözü, Araplarda kullanılan bir ifade tarzıdır; Harun soyundan geldiğini göstermek içindir. (Bu görüş, İbn Kesir tefsirinden Ali b. Ebî Talha ve Süddî’nin görüşü olarak verilir. Bkz: İbn Kesir, c: 5, s: 233; tahk: Seyyid Muhammed Seyyid, Vecih Muhammed Ahmed, Mustafa Fethi Abdulhakim, Seyyid İbrahim Sadık. 1426/2005, Kahire.)

Meryem sûresinde İsa aleyhisselam anlatıldıktan sonra birkaç Peygamberden de bahsedilir ve şöyle buyrulur:

“İşte bunlar Allah’ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Âdem’in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsrail’in (Yakup’un) neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman’ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” (Meryem, 19/58)

İşte bu ayet de İsa aleyhisselamın İshak aleyhisselamın soyundan olduğunu gösterir.

Hz. İsa ile ilgili olan Nisâ 159. ayeti nasıl anlamalıyız?

İsa aleyhisselamın tekrar geleceğini söyleyenler buradaki “o” zamirini İsa aleyhisselama gönderirler. Arapçada zamir en yakınını gösterir, uzağı göstermesi için karine gerekir. Zamirin yakını ehli kitaptır. Zamiri oraya gönderince mana şöyle olur:

“Kitap ehlinden İsa’ya, ölmeden önce inanmayacak kimse yoktur.”

Burada sözü edilen kitap ehli, Yahudilerdir. Onlar, ölünceye kadar, İsa aleyhisselam ile ilgili bir kanaate varacaklar, demek olur. Yani her bir Yahudi ölmeden önce ona inanacaktır.

Ona inanmaları, bu inancı yaşayacaklar demek olmaz. Kur’an-ı Kerim’i incelerseniz görürsünüz ki bütün kafirler, zamanla inanmaları gereken şey konusunda tam bir kanaate varırlar. Sonra ona göre davranmadıkları için Allah’ın huzurunda kendilerini savunma imkanları kalmaz. İşte Yahudiler de bu konuda kendilerini savunma imkanı bulamayacaklardır. Çünkü ayetin devamı bunu ispatlamaktadır: “Kıyamet günü onların aleyhine şahit olacaktır.” Onlar İsa aleyhisselamın Peygamber olduğu kanaatine varmadan ölürlerse aleyhte şahitlik için bir gerekçe bulunmaz. Çünkü hiç kimse gücünün yetmediği şeyden sorumlu olmaz.

Buradaki zamirin İsa aleyhisselama gönderilmesini gerektirecek karine olmadığı gibi önemli bir engel de vardır. O da şudur: İsa aleyhisselam kıyametten önce yeniden dirilip, sonra bütün ehli kitap ona inanacaksa; ehli kitabın tamamının da ona inanmak için yeniden dirilmesi gerekir. Çünkü ayet, inanmayacak bir tek kişinin kalmayacağını göstermektedir. Eğer sadece yeniden dirileceği gün yaşayanlar inanacaktır denirse, ondan önce yaşayanlar ona inanmadan ölmüş olacaklardır. Bu, zamirin İsa aleyhisselama gönderilmesini engelleyen önemli bir karinedir.

Hz. İsa tekrar dünyaya gelecek mi?

Kur’an-ı Kerim’e göre İsa aleyhisselam canlı değildir, Allah onu vefat ettirmiştir:

“Bir gün Allah şöyle dedi: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim ve katıma yükselteceğim. Kafirlik eden şu insanlardan (onların iftiralarından) seni arındıracağım…” (Âl-i İmrân 3/55 )

“ (İsa der ki:) Onlara sadece senin bana emrettiğini söyledim: ‘Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin!’ dedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara şahittim (o zaman bunu diyen yoktu). Ne zaman ki beni vefat ettirdin, onları görüp gözeten sadece sen kaldın. Her şeye şahit olan sensin.” (Mâide 5/117)

Kur’an’da Allah, Hz. İsa’yı Yahudilerin elinden kurtardığını bildirmiştir. Çünkü onlar onu çarmıha germek istiyorlardı. İlgili ayetler şöyledir:

“(Yahudiler) ‘Biz, Allah’ın elçisi Meryemoğlu İsa Mesih’i öldürdük.’ demeleri yüzünden de (cezalandırıldılar). Halbuki onu ne öldürdüler ne de astılar; ama  onlara öyle gösterildi. Bu konuda ihtilaf edenler tam bir ikilem içindedir. Onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur; sadece varsayımlarının peşinden giderler. Onu öldürdüklerine dair kesin bir kanaatleri yoktur. Aslında Allah, onu kendine yükseltmiştir. Allah daima üstün olan ve bütün kararları doğru olandır.” (Nisa 4/157-158)

İslam alimlerinin bir çoğu bu ayetteki “Allah onu kendine yükseltmiştir” ifadesine bakarak İsa aleyhisselamın ölmediğini ileri sürmüşlerdir. Onlara göre Allah, onu kudretiyle manevi semalardaki hususi mevkiine kaldırmış, kıyametten önce tekrar dünyaya gönderecektir. Halbuki yukarıda verilen ilk iki ayette Allah, Hz. İsa’nın öldüğünü açık bir şekilde bildirmiştir. Ayrıca ilk ayette “seni katıma yükselteceğim” ifadesi, “seni vefat ettireceğim” ifadesinden sonra geçmektedir: “Seni vefat ettireceğim ve katıma yükselteceğim.”

Bu ayetten anlaşıldığı gibi Allah, eceli gelince İsa aleyhisselamı vefat ettirmiş ve onun ruhunu kendi katına almıştır.

İsa aleyhisselamın kıyametten önce tekrar dünyaya geleceğini bildiren bazı hadisler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi şöyledir:

“Ruhum yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryemin oğlu İsa, adil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, İslamdan başka şeyi kabul etmeyecektir. Mal o kadar çok olacak ki, kimse dönüp de bakmayacaktır. Fakat bir secde, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlı olacaktır.” (Buhârî, Enbiyâ, 50; Müslim, İman, 71; Tirmizî, Fiten, 54)

Bu ve bunun gibi hadisler incelendiğinde hepsinin ana teması şudur: İsa ve Mehdi gelecek, sıkıntı ve buhran içinde bocalayan müslümanları kurtaracaktır. Hatta başka bir hadiste: “Su kabı su ile dolduğu gibi, yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır.” (İbni Mâce, Fiten, 33) idafesi geçmektedir.

Dikkat edilirse İsa aleyhisselamın dünyaya tekrar geldiğinde yapacağı söylenen domuzu öldürme, haçı kırma, gayrimüslimlerden alınan cizyeyi kaldırma, herkesi müslüman yapma gibi şeylerin tek bir örneği dahi Kur’an’da yoktur. Ayrıca Allah’ın hiçbir elçisinin insanları zorla müslüman yapma görevi yoktur. Onların görevi sadece tebliğdir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Bu dinde hiçbir zorlama olamaz; doğrular, yanlış kurgulardan kesin olarak ayrılıp ortaya çıkmıştır. Artık kim tağutları /haddini aşanları tanımaz da Allah’a inanıp güvenirse en sağlam kulpa yapışmış olur. Allah daima dinleyen ve bilendir.” (Bakara 2/256)

“Resûle düşen, sadece tebliğdir…” (Mâide 5/99)

“Onların yüz çevirmeleri sana ağır mı geliyor! Öyleyse haydi gücün yetiyorsa yer altına inen bir delik veya göğe doğru bir merdiven bul da onlara bir mucize getir! Tercihi (insanlara bırakmayıp) Allah yapsaydı elbette onları doğru yolda toplardı. O halde sakın cahillik edenlerden olma!” (En’am 6/35)

Tercihi (size bırakmayıp da) Rabbin yapsaydı yeryüzünde olanların tamamı, kesinlikle inanırdı. Durum böyleyken, mümin olsunlar diye bu insanları sen mi zorlayacaksın? (Yunus 10/99)

“De ki: Bu gerçek /Kur’an Rabbinizdendir. Artık isteyen inansın, isteyen kâfirlik etsin…” (Kehf 18/29)

Biz onların neler söylediklerini iyi biliriz. Sen onlara zorbalık edecek değilsin. Öyleyse tehdidimden korkanları Kur’an ile bilgilendir.” (Kâf 50/45)

Öyleyse sen doğru bilgi ver /Kur’an’ı anlat! Sen sadece doğru bilgi vermekle görevlisin. Sen onları zorla hizaya getirecek değilsin!” (Ğaşiye 88/21-22)  

Birçok İslam alimi, bu hadislerin sadece Kütüb-i Sitte (meşhur altı hadis kitabı)’de yer almalarını yeterli görmüşlerdir. Bu eserlerin müelliflerinin (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî, Tirmizî, İbn Mâce) otoriteleri, bu rivayetlerin eleştirilmesinin önünde doğal bir engel oluşturmuştur.

Bu tür hadislerin senedleri sahih olsa bile, bu iddialar metin yönünden Kur’an ile uyuşmamaktadır. Çünkü Allah, Kur’an-ı Kerim’de elçilerinin birer müjdeliyici ve uyarıcı olduklarını bildirmektedir:

“Biz elçileri, sadece birer müjdeci ve uyarıcı olsunlar diye göndeririz. Kim inanıp güvenir ve kendini düzeltirse onların üzerinde ne bir korku olur ne de onlar üzülürler.” (En’âm 6/48)

Sen sadece bir uyarıcısın. Biz seni, bu gerçekle (Kur’an ile) müjdeleyen ve uyaran bir elçi olarak gönderdik. Hiç bir toplum yoktur ki aralarında uyarıcılık yapan biri gelip geçmiş olmasın. (Fâtır 35/23-24)

Yüz çevirirlerse (bil ki) seni onlara bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir /ayetleri bildirmektir...” (Şûrâ 42/48)

İsa aleyhisselamın kıyametten önce geleceğine inanmak, bir inanç konusu yapılmıştır. Halbuki bunu iddia eden alimler, âhâd haberle (mütevatir derecesine ulaşmayan haber) inanç belirlenemeyeceğini söylerler. Hz. İsa’nın geleceğini bildiren hadisler âhâd haberlerdir.

Sonuç olarak müslümanların “nasıl olsa İsa gelecek, dünyayı kurtaracak” şeklinde bir beklentiye son vermeleri ve var güçleri ile İslam için çalışmaları gerekmektedir. Çünkü, Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Bir toplum kendinde olanı değiştirmedikçe Allah da o toplumda olanı değiştirmez… (Ra’d 13/11)

“İnsanın çalışmasından başkası kendinin değildir.” (Necm 53/39)

Lütfen aşağıdaki bağlantıyı da tıklayın:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/maide-117-ayet-varken-hz-isanin-tekrar-gelecegi-soylenebilir-mi.html