Yemin
Allah’ın bir emrini terk etmek veya bir günahı işlemek üzere yemin eden kimse, bu yeminine uymaz; bundan dolayı dolayı keffâret verir. Sizin de farz olan akraba ziyaretini terk etmeye dair ettiğiniz yemini bozmanız gerekir.
Allah Teâlâ yeminle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
“Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmanın kuralını koymuştur. Sizin yardımcınız Allah’tır. O, bilir, doğru karar verir.” (Tahrîm, 66/2)
وَلَا تَجْعَلُوا اللَّهَ عُرْضَةً لِأَيْمَانِكُمْ أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Yeminlerinizde Allah’ı; iyilik yapmanıza, takvanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel yapmayın. Allah işitir ve bilir.” (Bakara, 2/224)
Bazı durumlarda yeminin bozulması ve haram olan şeyleri yapmaya dair yemin edilmeyeceği hakkında Hz. Peygamber’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Günaha yemin edenin yemini yemin değildir. Akraba ile ilişkiyi kesmeye yemin edenin yemini de yemin değildir.” (Ebû Dâvûd, Talak, 7)
Bu hadis, ulemanın çoğunluğu tarafından “Bir konuda yemin eder, sonra başkasını hayırlı görürsen yeminini boz, keffaretini ver ve hayırlı gördüğüne gel.” (Buhârî, Eymân 1, Müslim, Eymân, 11 (1650) hadisinden dolayı şu şekilde anlaşılmıştır:
“Kim akraba ziyaretini kesmek üzere yemin ederse bu yeminini yerine getirmesin. Bilakis o yeminin aksine hareket etsin; fakat yeminini bozduğu için de keffaretini versin.”
Yemin keffareti hakkında daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
Keffaret; dinin belirli yasaklarını ihlâl eden kimsenin cezasını çekmesi ve bağışlanması için yaptığı bir esir azat etmek, oruç tutmak, fakir doyurmak ve giydirmek gibi malî ve bedenî nitelikli ibadetlerin genel adıdır.
Yemin keffareti ise bozulan bir yeminden sonra yerine getirilmesi gereken bazı şeyleri ifade eder. Bununla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Allah düşünmeden ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ama yeminlerinizle bağladığınız şeylerden dolayı sorumlu tutar. Onun kefareti; ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on çaresizi doyurmak veya giydirmek ya da bir esiri hürriyetine kavuşturmaktır. Bunları bulamayan ise üç gün oruç tutar. Bu, yemin bozmanın keffaretidir. Yeminlerinizi yerine getirin. Allah ayetlerini size böyle açıklar ki şükredesiniz.” (Mâide, 5/89)
Ayetten de anlaşılacağı asıl olan, edilen yeminlere sadık kalmaktır. (Bununla ilgili başka ayetler için bkz. Nahl, 16/91-95) Fakat bazen yeminlerin bozulması gerekmekte ve hatta emredilmekte, bazen de çeşitli sebeplerle yeminlere uyulamamaktadır. Bu gibi durumlarda yemin bozulduğunda keffaret verilmesi gerekir. Bununla ilgili olarak Peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Bir konuda yemin eder, sonra başkasını hayırlı görürsen yeminini boz, keffaretini ver ve hayırlı gördüğüne gel.” (Buhari, Eyman 1, Müslim, Eyman, 11 (1650)
Yemin keffareti hakkında başka bir soruya verdiğimiz cevabı okumak için aşağıdaki adresi de inceleyebilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/yeminden-donmek-nasil-olur.html
Keffaretlerde sıralanan seçeneklerin birbirlerine denk olması diye bir şey yoktur. Mükellefin maddi durumuna göre “zordan kolaya” şeklinde seçenekler sunulmuştur. Mesela köle azadı seçeneği, yemin keffaretinde olduğu gibi zıhar ve adam öldürme keffaretlerinde de vardır. Ama zıharda köle bulamayan kişinin 60 fakiri doyurması istenmiştir.
Aynı şekilde yeminde son seçenek olarak 3 gün oruç tutulması istenirken zıhar ve adam öldürmede peş peşe olmak kaydıyla iki ay oruç tutulması istenmiştir. Bunlar birbirine denk olan şeyler değildir. Keffaret, kulluk gereği yerine getirilmesi gereken görev olduğu için Allah nasıl emrediyorsa odur.
Babanızın ettiği yemin, onun hayırlı bir iş yapmasına engel olmamalıdır. Bu yeminini bozsun ve keffaretini ödesin.
Bir ayette Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Yeminlerinizde Allah’ı; iyilik yapmanıza, takvanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel yapmayın. Allah işitir ve bilir.” (Bakara, 2/224)
Peygamberimizden de şöyle rivayet edilmiştir:
“Günaha yemin edenin yemini yemin değildir. Akraba ile ilişkiyi kesmeye yemin edenin yemini yemin değildir.” (Ebu Davud, Talak, 7)
“Bir konuda yemin eder, sonra başkasını hayırlı görürsen yeminini boz, keffaretini ver ve hayırlı gördüğüne gel.” (Buhari, Eyman 1, Müslim, Eyman, 11 (1650)
Bu konu ilmihallerde de şöyle anlatılır: “Bir kimse: “Şöyle yaparsam kâfir olayım” yahut “Yahudi, Hristiyan olayım”, yahut “Allah’ın kulu, Peygamberim ümmeti olmayayım”, yahut “Kıblesi başka tarafa olanlardan olayım” yahut “Allah ruhumu imansız alsın” yahut “Allah’a iki demişlerden olayım, Peygamberin ümmetinden olmayayım” yahut “Peygambere dil uzatanlardan olayım”, demiş olsa onun inancına ve maksadına bakılır. Eğer bu sözü yemin maksadı ile sözünü sadece kuvvetlendirmek için söylemişse, bu bir yemin olur. Yeminini bozunca üzerine keffaret gerekir.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, “Yeminin Mahiyeti ve Yemin Sayılmayan Şeyler”, 193. paragraf)
Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Bu, yemin yerine geçmez. Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhuma anlatıyor:
“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Ömer radıyallahu anh’ın, babasını zikrederek yemin ettiğini işitince şöyle buyurmuştur:
“Allah Teâlâ, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allah’a yemin etsin veya sussun!” (Buhârî, Eymân 4; Müslim, Eymân 1, (1646); Ebu Dâvud, Eymân 5; Tirmizi, Eymân 8; Nesâî, Eyman 5).
Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan Resûlullah’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Babalarınızın, annelerinizin ve putların adları ile yemin etmeyin! Sadece, Allah’ın adı ile yemin edin! (Allah’ın adı ile de) ancak (sözünüzde) doğru olduğunuzda yemin edin!” (Ebû Dâvûd, Eymân, 4)
Bu kişinin söylediği bu çirkin sözlerden dolayı tövbe edip Allah’tan bağışlanma dilemesi gerekir. Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir keffaret vermesi gerekmez.
Yemin keffareti ile ilgili olarak Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
“Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size ayetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!” (Mâide, 5/89)
On miskin olabilmesi için bir fakirin 10 ayrı günde yedirilmesi gerekir. Bu, ayetin delaletidir.
Ancak keffaret, kişinin ailesine yedirdiğinin ortalaması olarak verilmelidir, fitre olarak değil. Ayetteki “ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden” ifadesi bunu göstermektedir.
Yemin keffareti ile ilgili olarak Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:
“Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!” (Mâide, 5/89)
On fakiri yedirmek demek onları sabahlı akşamlı yedirmek demektir. Bunun yanında bir fakiri sabahlı akşamlı on gün süre ile de doyurabilirsiniz.
Doyurma ve giydirmenin, keffaret veren kimsenin sosyal konumuna, günlük gıda harcamalarına ve giyim tarzının ortalamasına göre olması gerekir. Doyurma ve giydirme yerine ihtiyaç sahiplerine bunların bedelleri de ödenebilir.
Başka bir ayette ise şöyle buyurulur:
“Bir de yeminlerinizi bahane ederek iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah’ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara, 2/224)
Yemininiz sizin hayırlı bir iş yapmanıza engel olmamalıdır. Böyle bir yemininiz varsa derhal bu yemini bozun ve keffaretini ödeyin.