Kul Hakkı
Öncelikle “kul” olmaları açısından Müslümanlarla gayrimüslimlerin hakları arasında herhangi bir fark olmadığını söylemek gerekiyor. Bir Müslüman, kendi dindaşlarının haklarına riayet ettiği gibi gayrimüslimlerin haklarına da riayet etmeli, onların haklarına tecavüz etmekten şiddetle kaçınmalıdır.
Sorunuza gelince: Kâfirler asla cennete giremeyecektir. Fakat böyle birinin hakkını yediyseniz ve dünyada iken aranızda bu konuyu halletmemişseniz ahirette hakkını sizden alır. Bu, onu cehennemden çıkarmaz ama hakkın durumuna göre sizi cehenneme sokabilir. Fakat “imanınızı” alacak diye bir şey söz konusu değildir. Bu yüzden ebedi olarak cehennemde kalmazsınız.
Helalleşme sadece sözle olmaz. Hakkın ne olduğu söylenir, borç varsa ve ödenirse karşı taraf hakkını helal etmese de helalleşme meydana gelir.
Zarar giderilmeden “hadi hakkını helal et” denilirse muhatap ya susmak zorunda kalır ya da içten helal etmek istemediği halde “helal olsun” diyebilir. Muhatabı bu şekilde zor durumda bırakarak yapılan helalleşme, helalleşme değildir.
Müslümana düşen, hiç kimsenin hakkına saldırmamaktır. Böyle bir günah işlediğinde ise önce verilen zarar giderilmeli, ardından o kişiden helallik dilemeli ve bu günahından dolayı tevbe istiğfar etmelidir. Önemli olan, ahirette Allah’ın bütün günahlarını bağışlayacağı kullardan olabilmek için çalışmaktır.
Devlet size böyle bir hak tanıyorsa bunda bir sakınca olmaz. Neticede bu bir sınav ve herkes birbiri ile yarışarak bu bölümleri kazanıyor. Siz eğer diğer öğrencilerden daha iyi bir konumda iseniz orası bir kez daha sizin hakkınız olur. Ama yine de son karar size aittir. Vicdanınız rahat etmeyecekse böyle bir şey yapmaz, yolunuza devam edersiniz. Şu hadisi hatırlatmak yeterli olacaktır.
Vâbısa b. Mabed adındaki bir sahabî diyor ki, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e gittim buyurdu ki; “iyilikten ve günahtan sormak için mi geldin?”
Evet, dedim.
Parmaklarını bir araya getirerek göğsüne vurdu ve üç kere şöyle dedi:
“Nefsine danış, kalbine danış Vâbısa (“istefti kalbek”)! İyilik, nefsin yatıştığı, kalbin yatıştığı şeydir. Günah da içe dokunan ve göğüste tereddüt doğuran şeydir. İsterse insanlar sana fetva vermiş, yaptığını uygun bulmuş olsunlar.” (Sünen-i Dârimî, Büyû’, 2; Ahmed b. Hanbel, 4/228)
Eğer haksız yere onu kırdığınızı düşünüyorsanız bir vesile ile ona bunu söylemeli ve helalleşmelisiniz. Daha sonra evine gitmek zorunda değilsiniz. Karşılaştığınızda selamlaşır, elinizden geldiği kadar iyilik etmeye çalışırsınız.
Komşuluk ilişkileri hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Allah’a kul olun; ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyilik edin. En yakınlara, yetimlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunanlara da iyilik edin. Allah, büyükleneni ve övünüp duranı sevmez.” (Nisa 4/36)
Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de sadece şirk suçunu affetmeyeceğini bildirmiştir:
“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.” (Nisa, 4/48)
Allah Teâlâ dilediği kimselerin bütün günahlarını bağışlayacağı bu ayette açık bir şekilde görülmektedir. Bağışlamayı dilemediği kullarına ise işledikleri günahlar kadar azab edecektir.
Bir insanın hakkına tecavüz etmek kul hakkıdır ve kul hakkı büyük günahlardandır. Allah dilediği kimselerin tüm günahlarını bağışlayacağını bildirdiğine göre kul hakkı da buna dâhildir. Bu arada Allah mağdur tarafa da hakkını öder ve onu razı eder. Fakat Allah bir kimsenin günahlarını bağışlamayacaksa ve bu kimse kul hakkı da yemişse durumu ne olacak? Bunu da peygamberimiz bir hadisinde şöyle açıklamıştır:
“Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin. Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da. Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir. Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir.” (Buhari, Rikak, 48)
Müslümana düşen, hiç kimsenin hakkına saldırmamaktır. Böyle bir günah işlediğinde ise o kişiden helallik dilemeli ve tevbe istiğfar etmelidir. Önemli olan, ahirette Allah’ın bütün günahlarını bağışlayacağı kullardan olabilmek için çalışmaktır.
Bir kişinin malını ondan izinsiz olarak kullanmak caiz değildir. Kablosuz ağın şifrelenebilmesine rağmen onu şifrelememek, onu izinsiz kullanmaya bir açık kapı olarak görülmemelidir. Ağ sahibi olan kişinin şifre koymaması onun herkes tarafından kullanılmasını gerektirmez. Şifre koymayı bilmiyor da olabilir. Bir de o ağı kullanmak o kişinin bağlantı hızını da olumsuz anlamda etkileyecektir. Ayrıca ağ sahibi kotalı (limitli) internet kullanıyor olabilir. İzinsiz olarak onun ağına erişmek hem onun kotasından çalmak hem de kotasını doldurarak ilave ücret ödemek zorunda bırakmak demektir.
Bütün bunların ışığında sahibinden izinsiz olarak wireless kullanmak doğru değildir. Sahibini bilmiyorsanız o zaman internete bağlanmayacak ya da ücretli ağdan bağlanacaksınız.
Patronunuzun yaptığı doğrudur. Sizi üzmüş olabilir, fazla iş vermiş olabilir. Bunlar olmayacak şeyler değil. O yüzden sizden helallik istiyor. Siz eğer gerçekten eziliyorsanız, hakkınızın yendiğini düşünüyorsanız bunu patronunuza açık açık söylemelisiniz. Siz “helal olsun” dedikçe o, yaptıklarının doğru olduğunu anlar ve hakkınızı yemeye devam eder. O yüzden ya açık açık “ben hakkımı helal etmiyorum” deyin, mesele anlaşılsın ya da susun hiçbir şey demeyin. Neticede hakkı yenen sizsiniz.
Kaçak elektrik kullanmak bir hak ihlalidir. Caiz değildir. Bir kişi kaçak elektrik kullandığı andan itibaren o miktar faturayı diğer insanlar ödemektedir. Bu açık bir şekilde kul hakkıdır. Onları uyarmak, vazgeçmezlerse şikâyette bulunmak sizin görevinizdir.