Tatil
Eşinizden başka kimseye görünmemeyi başarabilirseniz mayo ile denize girmenizde bir sakınca olmaz. Ama bu, kolay bir iş olmayacağı için oldukça dikkatli olmanız gerekir.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/musluman-hanimlar-denize-girebilirler-mi.html
Şunu bilmeniz gerekir ki Allah’ın göremeyeceği hiçbir yer yoktur! Ama bu durum, kadının her zaman tesettürlü olmasını gerektirmez. Kadın, kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında örtülü olmak zorundadır. Bunun dışında babasının, çocuklarının, erkek kardeşlerinin, kayınpederinin yanında başı, kolları ve dizden aşağı bacakları açık bir şekilde bulunabilir. Kocasının yanında ise her yeri açık bulunabilir. Hâlbuki Allah Teala orada da onları görmektedir!
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/gece-yatarken-kadinlarin-ortulu-olmasi-mi-gerekiyor.html
Allah Teâlâ, bazı sebeplerle yolculuk yapmayı emretmektedir. Bunlar:
1- Kültür amaçlı yolculuk:
“Yeryüzünde gezip dolaşsalar olmaz mı? O zaman onlarda, akıllanmalarına yarayan kalpler ve dinlemelerine yarayan kulaklar oluşur. Gözler körelmiyor ama göğüslerdeki kalpler, gerçekten köreliyor.” (Hac 22/46)
2- Bilim ve araştırma amaçlı yolculuk:
“De ki: Yeryüzünde gezin dolaşın da bakın ki, Allah yaratmaya nasıl başlamış. Sonra o, bir başka yapı oluşturacaktır. Allah her şeye bir ölçü koyar.” (Ankebut 29/20)
3- Dinler tarihi amaçlı yolculuk:
“Her ümmetin içinden elbette elçi çıkardık. «Allah’a kul olun, zorbalardan uzak durun» dedik. Allah, onlardan kimini yola gelmiş saydı, kimi de sapık sayılmayı hak etti. Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın ki, yalana sarılanların sonu nasıl olmuş.” (Nahl 16/36)
4- İbadet amaçlı yolculuk:
Hac ibadeti ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Yoluna gücü yeten her kimsenin Beytullah’ı haccetmesi Allahın insanlar üzerinde hakkıdır.” (Ali İmran 3/97)
Dolayısıyla bir Müslümanın bu amaçlardan herhangi biri için yabancı bir ülkeye geziye gitmesinde hiçbir sakınca bulunmamaktadır.
Tatil, çalışmaya belli bir süre ara verme anlamına gelir. Bir müslüman bazı işlerini belli bir süre durdurabilir. Ama bu süre içinde vaktini boş geçirmemesi, başka faydalı işlerle meşgul olması gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır. Unutma ki, o güçlüğün yanında bir kolaylık daha vardır. Öyleyse boş kalınca kalk, onun için yorul. Ve yalnız Rabbine giden yola sarıl.” (İnşirah, 94/5-8)
İbadetlerde, ailemize ve topluma karşı olan sorumluluklarımızda tatil olmaz. Tatili bir iş değişikliği, bilgi ve görgüyü artırma ve yaşanan ortamı değiştirip farklı işler yaparak dinlenme şeklinde anlayabiliriz.
İslam’da merkezden yönetilen bir çalışma hayatı olmadığı için bugünkü anlamda bir tatili İslami kaynaklarda aramak yanlış olur. Bu tatil anlayışı batıdaki sanayi devriminden sonra başlayan, insanın tabiatını, duygularını, sosyal yaşantısını ve aile ilişkilerini ters yönde etkileyen çalışma hayatının zorunlu sonucudur.
Zengin kesime göre tatil, günah işleyebilmek için hazırlanmış ortamlarda doyasıya eğlenmek, malı ve zamanı bol bol israf etmektir. Çalışan kesime göre tatil, biriktirebildiği üç beş kuruşu israf ettiği bir zaman dilimidir. Bu sebeple batıdan gelen tatil anlayışı, ne sebepleri, ne uygulama biçimi ne de sonuçları itibariyle bize uyar.
Allah Teâlâ, “Öyleyse boş kalınca kalk, onun için yorul.” diye emrettiğine göre bizim tatilimiz, yeni ve faydalı işlerin yapıldığı, malın ve zamanın israf edilmediği bir zaman dilimidir. Dinlenmek ve ibret almak için gezmek, dolaşmak, eş, dost ve akraba ziyareti faydalı işlerden sayılır.
İslamî hayat, tabii hayattır. Güneş, ay ve yıldızlar yahut kalbimiz, beynimiz ve midemiz tatile çıkmadığına göre tatil hayatın bir parçası değildir. Fakat dinlenme insanın ihtiyacıdır. Değişik ortamlarda bulunmak da bir ihtiyaçtır. Bu, İslami hayatta zaten kendiliğinden oluşur.
Beş vakit namaz ve bu namazların camide kılınması, eş dost ve akraba ziyaretinin dinin bir emri olması, insana eşyadan çok değer verilmesi, Cuma ve bayram günleri zaten çalışırken bir dinlenme ortamı meydana getirirler. Ayrıca sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın sağlanmış olması, insanların birbirlerine yardımla yükümlü tutulması kişileri sosyal hayattan soyutlamadığından İslami hayatta batı hayat anlayışı gibi stres ve yorgunluk olmaz. Ayrıca Kur’an-ı Kerimde ders almak, bilgi ve tecrübe sahibi olmak için gezip dolaşılması emredildiği için bu maksatla yapılan geziler de vaktin faydalı biçimde değerlendirilmesi sayılır.
Denizden yararlanma açısından erkeklerle kadınlar arasında hiçbir fark yoktur. Erkek de kadın da belirli ölçüler dâhilinde denize girebilirler.
Kadınlar erkeklerin olduğu bir ortamda tesettüre aykırı bir kıyafetle denize giremeyeceği gibi, erkekler de hem avret mahalleri açık bir şekilde hem de çıplak kadınlarla bir arada denize giremezler! Yani ikisi için de tesettür ve harama bakma açısından bir takım yasaklar söz konusu olmaktadır. Belirtilen kurallara riayet edildiği takdirde kadın da erkek de rahatlıkta denize girebilirler.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Mümin erkeklere söyle, bakışlarında ölçülü olsunlar ve edep yerlerini korusunlar. Onlar için nezih olan budur. Allah, yapmakta oldukları şeyin iç yüzünü bilir.
Mümin kadınlara da söyle, bakışlarında ölçülü olsunlar ve edep yerlerini korusunlar. Açıkta kalan kısım hariç, ziynetlerini /vücutlarını göstermesinler. Başörtülerinin bir kısmını da yaka açıklıklarının üzerine yerleştirsinler … ” (Nur, 24/30-31)
Haşema giyerek avret bölgelerini kapatan kadın, kendi sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Bunu yapmayan kadınlar ise sorumluluklarını yerine getirmemiş olurlar.