Avrupa Vatandaşlığı
Yaşadığınız yer gayrimüslim bir ülke de olsa orada içki satmanız caiz değildir. Allah’ın emir ve yasakları ülkelere göre değişiklik göstermez! Bir ülkede haram olan bir eylem diğer yerde helal olamaz. Haram her yerde haramdır.
Ayrıca Allah Teala sarhoş edici şeyleri yasaklarken “onları içmeyin” “onları kullanmayın” şeklinde özel değil “onlardan uzak durun” şeklinde genel bir ifade kullanmıştır. O, şöyle buyurmuştur:
“Müminler! Hamr (kişiyi sarhoş eden şey), kumar, dikili taşlar, fal okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide, 5/90)
Uzak durmak, araya mesafe koymak demektir. İçki içmeyen; ama dükkânında satan veya hadiste yasaklanan diğer şeyleri yapan kişi, bu uzak durma emrini yerine getirmemiş olur.
Enes radıyallâhu anh’tan gelen bir rivayet şöyledir:
“Allah’ın Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem sarhoşluk veren içki ile ilgili olarak on kişiye lanet etmiştir: Sıkana, sıktırana, içene, taşıyana, taşıtana, sunana, satana, parasını yiyene, satın alana ve satın aldırana.” (Tirmizî, Büyû’, 59)
Bu ayet ve hadisler ışığında Müslümanlar yaşadıkları her yerde helal ve harama dikkat etmeli ve Allah’ın emirlerini yerine getirmelidirler.
NOT: Haramların ülkelere göre değişiklik arz etmeyeceğine dair oldukça önemli olan dârülharpta faiz almak meselesini de aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz.
Sözünü ettiğiniz ayetler şöyledir:
60. “Şunları görmez misin? Hem sana indirilene hem senden önce indirilene inandıklarını sanıyorlar hem de o azgının / tağutun önünde yargılanmak istiyorlar. Oysa bunlara, onları tanımama emri verilmiştir. O şeytan ise bunları derin bir sapıklığa düşürmek istemektedir.
61. Onlara “Allah’ın indirdiğine ve bu Elçi’ye gelin” dendiği zaman, o münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
62. Kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir iş geldiğinde halleri ne olacak? O zaman sana gelip Allah’a yemin ederek diyecekler ki, “Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istemiştik.”
63. Onlar var ya onlar! Onların kalplerinde olanı Allah bilir. Onlara karşı dikkatli ol, öğüt ver, Onların içlerine işleyecek etkili sözler söyle.
64. Biz hangi elçiyi gönderdiysek, bizim bilgimiz altında kendisine boyun eğilsin diye göndermişizdir. Onlar kendilerini kötü duruma düşürdüklerinde sana gelseler ve (senin huzurunda) Allah’tan bağış dileselerdi, sen de onların bağışlanması için dua etseydin, o zaman Allah’ın tevbeleri kabul ettiğini ve ne kadar merhametli olduğunu elbette göreceklerdi.
65. Hayır; Rabbine and olsun ki bunlar inanmazlar. Ama aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapar, sonra verdiğin kararı, içlerinde bir sıkıntı duymadan kabul eder ve tam olarak teslim olurlarsa o başka.” (Nisa, 4/60-65)
Bu ayetleri dikkatle düşünürseniz bunların sizin durumunuzda olan biri ile ilgili olmadığını kolayca anlayabilirsiniz. Bulunduğunuz yerde hakkınızı almanın tek yolu onların mahkemesine gitmek olduğu için gidebilirsiniz.
Vize ile bir ülkeye girmiş olan kişi, onların yasalarına uymayı kabul etmiş, buna karşılık onlar da bu kişiye karşı bir takım sorumluluklar üstlenmiş olurlar. Trafik kuralları gibi hem bireyi hem de toplumu yakından ilgilendiren bir konuda kurallara aykırı davranmak bir Müslümana yakışacak davranış değildir. Bu durumda sıra ceza ödemeye gelince “tağutun bekçilerine sermaye ödememe” bahanesine sarılmak kabul edilemez. Kurallara uymak zorundasınız. Uymazsanız ceza ödemeye razı olmalısınız.
Allah-u Teâla şöyle buyuruyor:
“Müminler müminleri bırakıp da kâfirleri veli edinmesinler. Bunu kim yaparsa Allah’tan bir şey beklemesin, onlardan korunmak için yaparsanız o başka. Allah, sizi kendisinden sakınmanız için uyarır, dönüşünüz Allah’adır.” (Ali İmran 3/28)
Siz, müminlerin velayetini bırakarak kâfirlerin velayetine geçmiyorsunuz, ayrıca bu tavrınız sizin için bir koruma sağlamaktadır.
Allah Teala kâfirlerin veliliğini kabul etme konusuna şöyle açıklama getirmektedir.
“Allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve değer vermenizi yasaklamaz. Allah değer bilenleri sever.
Allah sadece, din hususunda sizinle savaşmış, sizi yurdunuzdan çıkarmış ve çıkarılmanıza destek vermiş kimselere yakınlık göstermenizi yasaklar. Onlara yakınlık gösterenler zalimlik etmiş olurlar.” (Mümtehine 60/8-9)
O ülkeler sizin dininize karışmazlar. Oralarda hâkim olan hukuk sistemi herkesin inancını yaşamasına müsaade eder. Ayetlerdeki diğer yasakları da bunlar yapmamışlardır. Dolayısıyla yukarıda belirttiğiniz iddiaların tamamı yersizdir.
Eğer bulunduğunuz ülkeler dininizi hafife alıyor ve alay konusu yapıyorlarsa, onların vatandaşlığına giremezsiniz. Allah Teala şöyle buyuruyor:
“Müminler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi hafife alan ve oyun konusu yapan kimseleri ve diğer kâfirleri kendinize veliler yapmayın. İnanıyorsanız Allah’tan korkun.” (Maide 5/57)