Hurafe
Aşure günü gerçekleştiği söylenen olaylar hakkında herhangi bir ayet veya hadis bulunmadığı gibi tarihen o olayları doğrulayacak herhangi bir bilgi de yoktur. Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde bu konuyla ilgili olarak şu bilgilere yer verilmiştir:
“Âşûrânın menşei hakkında kaynakların belirttiği görüşleri iki noktada toplamak mümkündür:
1. Âşûrâ, Hz. Mûsâ ve kavminin, Firavun’un zulmünden kurtulduğu ve Yahudilerin oruç tutmakla mükellef olduğu bir gündür. Daha çok müsteşriklerin benimsediği bu görüşe göre Müslümanların mübarek bir gün olarak kabul edip oruç tuttukları Âşûrâ Yahudi geleneğine dayanmaktadır.
2. Aşûra, Hz. Nuh’tan itibaren bütün Sâmî dinlerde mevcut olan ve Câhiliye devri Araplar’ı arasında da Hz. İbrahim’den beri önemli görülüp oruç tutulan bir gündür. Bu görüş, Hz. Aişe ile Abdullah b. Ömer’in rivayetlerine dayanır.
Âşûrânın menşeiyle ilgili bu iki yorum dışında bazı tarih, hadis ve fıkıh kitaplarında yer alan haberler, bu günü Hz. Âdem’in tövbesinin kabul edildiği, Hz. Yûnus’un balığın karnından çıkarıldığı, Hz. Mûsâ ve İsâ’nın doğduğu, Hz. Süleyman’a mülkün verildiği, Hz. Davud’un tövbesinin kabul edildiği, Hz. Peygamber’in geçmiş ve gelecek bütün günahlarının affedileceğine dair kendisine Allah tarafından teminat verildiği ve Mekke’den Medineye hicret ettiği gün olarak tavsif ederler.
Ne var ki bunları ilmen doğrulama imkânı olmadığı gibi bir kısmının yanlışlığı da ortadadır. Meselâ Hz. Peygamber’in Medine’ye hicreti 10 Muharrem’de değil 12 Rebîülevvel’de gerçekleşmiştir. Bunun dışındaki rivayetlerin ise İsrâiliyat’a dayandığı kabul edilmektedir.” (Yusuf Şevki Yavuz, “Âşûrâ”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 4, s: 25)
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/asure-gunu-alisveris-yapmak-bereketi-artirir-mi.html
Eşik üzerinde oturmayı yasaklayan herhangi bir nass bulunmamaktadır. Bu hurafe niteliğindeki inancın dinimizde herhangi bir temeli ve delili yoktur.
Vefk (الوفق); harf, rakam, kelime, esmâ-i hüsnâ, âyet ve sûrelerin belli bir düzene göre kareler içine yazılarak bunda bâtınî manalar arayan bir tılsım türüdür.
Vefk, ebced harfleri olarak bilinen, harflerin sayı değerlerinden yola çıkarak, değişik ve çoğu anlaşılmaz şekiller yapılarak duaların rakamlara, geometrik çizim ve biçimlere dökülmesidir.
Sözlükte “uyum, uygun, münasip” anlamındaki vefk; harflerin tek olarak veya terkip halinde özelliklerini (havâs) konu edinen Hurûfiliğin bir kolu olup harflerle rakamların sihrî anlamlar taşıdığı düşüncesine dayanır.
Hiçbir dînî ve ilmî temeli olmayan, câhiliye Araplarında da kısmen bilinen vefkin İslâm coğrafyasına Hint ve Sâbiîlerden geçtiği tahmin edilmektedir.
Bunu yapan kişiler daha sonra buradan şifa, derman ve kurtuluş çaresi ürettiklerini ileri sürüyorlar. Bu gibi şeylerin dinimizde yeri yoktur. Kesinlikle kaçınılması gerekir.
Ayrıntı için bkz: İlyas Çelebi, “Vefk”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c: 42, s. 605-607.
Hıdrellez günü kır çiçeklerinin kaynatılarak suyundan içilmesinin hastalıklara şifa vereceği, hıdrellez gecesi bütün sulara nur yağacağı düşünülerek o gece suya girmenin her türlü hastalığa karşı bağışıklık sağlayacağı, o gece evlerdeki yiyecek ve içeceklerin ağzının açık bırakılması, dileklerin bir kâğıda yazılarak gül ağaçlarının dibine konulması gibi şeylerin dinimizde yeri yoktur. Bunlar halk geleneğidir.
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/hidrellez-olarak-kutlanan-gunun-dinimizde-yeri-var-midir.html
Bununla ilgili tarihi bilgi ise özetle şöyledir:
“Hızır ve İlyâs isimlerinin halk ağzında aldığı şekilden ibaret olan hıdrellez, kökü İslâm öncesi eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanan, Hızır yahut Hızır ve İlyâs kavramları etrafında dinî bir muhtevaya bürünmüş halk bayramının adıdır. Bu bayram, merkezini özellikle Anadolu ve Balkanlar’ın, Kırım, Irak ve Suriye’nin teşkil ettiği Batı Türkleri arasında, bugün kullanılmakta olan Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs günü kutlanmaktadır.
Hıdrellez, halk arasında ölümsüzlük sırrına erdiklerine ve biri karada, diğeri denizde darda kalanlara yardım ettiklerine inanılan Hızır ve İlyâs peygamberlerin yılda bir defa bir araya geldikleri gün olarak kabul edilir.
6 Mayıs, Türkler’in Anadolu’ya yahut daha genel bir ifadeyle Ortadoğu’ya geldikten sonra tanıdıkları bir tarihtir. Zira Doğu Hristiyanlığının Aziz Yorgi (Aya Yorgi, Hagios Georgios, Saint George) ya da Yeşil Yorgi kültü bu tarihte kutlanmaktaydı. Doğu Hristiyanlığında da çok önemli bir yeri olan bu kült, zaman içinde Hızır-İlyâs kültü ile birleşerek özdeşleşmiş ve bu suretle 6 Mayıs tarihi Ortadoğu ve Balkanlar’da Hristiyan-Müslüman kültür etkileşimi sonucunda hem Aziz Yorgi hem de Hızır- İlyâs kültünün iç içe girmesinin bir sonucu olarak kutlanmaya başlanmıştır.”
(Geniş bilgi için bkz: Ahmet Yaşar Ocak, “Hıdrellez”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 17, s. 313-315)
Evde 7 fil biblosu bulundurmanın insanlara uğur getireceği inancı, bir hurafeden ibarettir. Bunun dinimizle uzaktan yakından alakası bulunmamaktadır. Bu gibi bilgilere itibar edilmemesi gerekir.
Hurafeler hakkında bilgi edinmek için lütfen bu kategoride bulunan diğer soru-cevapları da okuyunuz.
Bebeğinizi iki yaşına kadar emzirmeye devam edebilirsiniz. Hamilelerin çocuk emzirmemesi gerektiğine dair dini veya tıbbi herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bunun emen çocuğa da anne karnında olana da bir zararı yoktur. Fakat doktorlar zor bir hamilelik geçiren ve erken doğum yapma riski bulunan kadınların emzirme konusunda kendilerine danışılması gerektiğini söylüyorlar. Buna da dikkat etmeniz gerekir.
Hamile bayanların türbe veya mezarlık ziyaretinde bulunmasında dinen herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Duyduğunuz şey hurafedir. Aslı astarı yoktur. Böyle şeylere itibar etmeyiniz.
Sakıncalı olan şey, türbede yatan kişiye gösterilecek tavırdır. Orada yatan kişinin bağışlanması ve ikram görmesi için Allah’a dua etmekten başka yapılacak hiçbir şey yoktur.
Kabir ziyareti konusunda daha geniş bilgi almak için lütfen tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kabir-ziyareti-nasil-olmalidir.html
İçinde çeşitli organik maddeler bulunan, genellikle killi, koyu, yapışkan çamura balçık denilir. Bunun fakirliğe sebebiyet verdiğine dair yorum Mızraklı İlmihali‘nin müellifine aittir. Bunu doğrulayan herhangi bir ayet veya hadis bulunmamaktadır.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname adlı kitabında da soğan ve sarımsak kabuklarını yakmak, geceleyin evi süpürmek, yaşından büyüklerin önünde yürümek, kapının bir kanadına dayanmak, eşik üzerinde oturmak, sabah namazını kıldıktan sonra camiden erken çıkmak, her sabah çarşıya erken gitmek, çarşıdan eve geç dönmek, sarığını otururken sarmak, mumu, kandili nefesle söndürmek, kapısız evde yalnız yatmak vs. gibi şeyler de fakirlik sebebi olarak gösterilmiştir. (Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname, Osmanlıcadan Sadeleştiren: Faruk Meyan, Bedir Yayınları, İstanbul, 1980, s: 836-837)
Bunların hiçbirisinin gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur.
Aşure günü alışveriş yapmanın bereket getireceğine, o gün gusül abdesti alanların bir yıl boyunca hasta olmayacağına dair herhangi bir ayet, hadis, sahabe veya tabiin uygulaması bulunmamaktadır. Bunlar halk arasında yaygın; ama herhangi bir mesnedi olmayan inanışlardır. Herhangi bir dini değerleri yoktur.
Beyhakî ve Taberânî’de Aşure günü ailesine karşı cömert olanlara Allah’ın da yıl boyu cömert davranacağına dair bir hadis rivayet edilmektedir. Bu rivayetin tüm senetleri zayıf yollarla nakledilmiştir. İmam Suyûtî, “bu zayıf yolların hepsi birbirini destekler ve hadisi kuvvetlendirir” dese de İmam Zerkeşî bu rivayet hakkında “aslı yoktur, bu söz Muhammed b. el-Münteşir’e aittir.” demiştir. (Bkz: Aliyyu’l-Kârî, el-Esrâru’l-Merfûa, s: 345-346, hadis no: 532; Sehâvî, Mekâsıdü’l-Hasene, s: 504-505, hadis no: 1193; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, c: 2, s: 283-284, hadis no: 2642)
Zayıf da olsa nakledilen bu hadisten aşure gününde alışveriş yapmanın bereket getireceği sonucuna varılamaz.
Benzer bir rivayet de şöyledir:
“Allah İsrailoğullarına senede bir gün oruç tutmayı emretti ki o gün Aşure günüdür. O da Muharrem’in onuncu günüdür. O günü oruç tutun ve ailenize karşı cömert olun. Çünkü o gün Allah Âdem’in tevbesini kabul etmiştir.”
Bu rivayet ise uydurmadır. (Bkz: Şevkânî, Fevâidü’l-Mecmûa, s: 96, hadis no: 283)
Diyanet İslam Ansiklopedisi’nin “Âşûrâ” maddesinde şu bilgiler yer almaktadır:
“Âşûrâda oruç tutmanın fazileti konusunda sahih hadislerin bulunmasına karşılık o gün yıkanmak, gözlere sürme çekmek, süslenmek, kına yakmak, bayramlaşmak, hububat karışımı aş (aşure) pişirmek, sadaka vermek, mescidleri ziyaret etmek, kurban kesmek gibi fiiller hakkında sahih bir rivayete rastlanmamıştır. Hadis olduğu öne sürülen metinlerin birçoğunun gerçekte hadis olmayıp Câhiliye âdetlerine ve Yahudi geleneklerine dayanması kuvvetle muhtemeldir. Zira bu âdetleri Resûlullah’ın ve ashabının yaptığına dair herhangi bir kayıt yoktur. Meselâ, “Âşûrâ günü sürme çeken helak olmaz”, “Âşûrâ günü gusleden o yıl hasta olmaz” tarzındaki rivayetler son devir kitaplarında yer almış ve İbn Teymiyye’nin ifadesine göre bu gibi hususlar Ehl-i beyte buğzeden Nâsibîler tarafından uydurulmuştur.” (Yusuf Şevki Yavuz, “Âşûrâ”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 4, s: 25)
www.fetva.net/yazili-fetvalar/asure-gununde-oruc-tutmanin-hukmu-nedir.html
Safer ayının uğursuzluğuna dair söylenen şeylerin hepsi Cahiliye kaynaklı, batıl inanışlardır. Bunun dinimizde yeri yoktur.
“Cahiliye devrinde safer ayı uğursuz kabul edildiğinden bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Yine bu ayda yapılan evliliklerin uzun ömürlü olmayacağı, başlanan işlerin sonuçsuz kalacağı ya da kötü biteceği şeklindeki bâtıl inançların İslam’da da varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Safer ayı hakkındaki Cahiliye anlayışını reddeden hadis (Buhârî, Tıp, 19; Ebû Dâvûd, Tıp, 24) daha çok nesî uygulanarak saferin haram ay kabul edilmesinin yasaklandığı şeklinde yorumlanmıştır; ancak bağlam bu ayla ilgili batıl inanışların geçersiz olduğu anlamının çıkarılmasına da elverişlidir.” (M. Kamil Yaşaroğlu, “Safer”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 35, s: 451.)
Göbek bağı müsait bir yer bulunursa gömülür, bulunamazsa uygun bir şekilde bir beze, poşete koyarak çöpe atılır. Göbek bağının gömüleceği yerin bebeğe etki edeceğine dair halk arasında yaygın olan inancın aslı astarı bulunmamaktadır. Bebeğin ahlaki özellikleri ailesinden ve çevresinden edineceği eğitim ve izlenimlerle oluşur. Ailelerin bebeğin göbek bağından önce çocuklarına nasıl bir eğitim vereceklerini düşünmeleri gerekmektedir.
Çocuklar için kırk uçurması denilen olay bir gelenek – görenektir. Dinimizde böyle bir şey yoktur.
Gusül abdesti de namaz için gereklidir. Bebeklerin veya ergenlik çağına ermemiş çocukların namaz kılmaları farz olmadığı için gusül abdesti almaları diye bir durum söz konusu değildir. Onlar sadece temizlik gereği yıkanırlar o kadar.
Dinimizde ne erkeklerin ne de bayanların saç kestirmelerini yasaklayan hiçbir delil bulunmamaktadır. Duyduğunuz şey, halk arasında dolaşan bir hurafeden ibarettir. Bayanların saçlarını kestirmeleri değil de saçlarını dinen kendisine yabancı olan erkeklere göstermeleri haramdır. Buna dikkat edildikten sonra bir bayanın hamile iken de hamile değilken de saç kestirmenin hiçbir sakıncası olmaz.