Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Rüya

Rüya ile amel etmek gerekir mi?

Rüya ile amel etmek şart değildir. Rüyada gördüğünüzün aksine hareket etmeniz de günah değildir.

Nebimizin rüya ile ilgili olarak şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Rüya üç çeşittir: Biri sahih rüyadır ki bu, Allah’tan bir müjdedir.

İkincisi kişinin ruhuna konuşması yani bedenin ruha fısıldamasıdır;

üçüncüsü de şeytanın kişiyi üzmesidir. Biriniz (rüyasında) hoşlanmadığı bir şey görürse kalkıp namaz kılsın, onu kimseye anlatmasın.” (Müslim, Rüya 6 (2263).

Nebimizin rüya ile ilgili diğer bir sözü de şöyledir:

“Sizden biri sevdiği bir rüya görürse bilsin ki o Allah’tandır. Bunun için Allah’a hamd etsin ve rüyayı anlatsın. Bunun dışında hoşuna gitmeyen bir şey görürse bilsin ki o da şeytandandır; şerrinden Allah’a sığınsın ve kimseye anlatmasın. O rüya ona zarar vermez.” (Buhârî, Rüya, 3)

Eğer gördüğünüz rüya ile ilgili olarak içiniz rahat bir şekilde uyanmışsanız o, sizin için bir müjdedir; ama bu rüyanın hemen çıkacağı anlamına gelmez. Tefsirlerde Yusuf aleyhisselamın rüyasının 40 veya 80 yıl sonra çıktığı rivayet edilir. Rüyadan sıkıntı duymuşsanız hadiste belirtildiği gibi bundan Allah’a sığınır, geçersiniz.

Rüyanın insan hayatındaki yeri ve önemi hakkında geniş bilgi edinmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayın:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ruyanin-insan-hayatindaki-yeri-ve-onemi.html

Rüya yoluyla ilim, kesin bilgi edinmek mümkün müdür?

Rüya kişiye bir kanaat verir ama kesin bilgi vermez. Uyarı ve umut içerir. Yusuf aleyhisselam gördüğü bir rüyayı babasına şöyle anlatmıştı:

“Babacığım! Rüyamda on bir yıldızı, güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm” demişti.

Babası dedi ki; “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, sana tuzak kurarlar; zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır.”

“Rabbin seni rüyandaki gibi (elçi) seçecek, sana olayları yorumlamayı öğretecek; daha önce, ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi, sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Doğrusu Rabbin bilir, hakimdir.”(Yusuf 12/4-6)

11 yıldız Yusuf’un 11 kardeşi, güneş ve ay da anne-babası diye yorumlanmıştı. Günün birinde bunlar onun karşısında saygıyla eğileceklerdi. Yusuf aleyhisselamın kuyuya atılıp Mısıra götürülmesi ve uzun yıllar ayrı kalması, Yakub aleyhisselamı çok üzmüş, gözlerini görmez hale getirmiş ve neredeyse tükenmişti ama rüyadan dolayı yine de umudunu kaybetmemişti.

“Müjdeci gelip, gömleği Yakub’un yüzüne bırakınca, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine Yakub “Ben size, Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim?” dedi.” (Yusuf 12/96)

Eğer rüya kesin bilgi verseydi Yakub aleyhisselam kendini tüketir miydi?

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de gördüğü bir rüyayı ashabına anlatmış, hep birlikte Mekke’ye gitmişlerdi. Rüyası gerçekleşmemiş ve Hudeybiye’den geri dönmek zorunda kalmışlardı. Allah Teâlâ bunun üzerine şu ayeti indirmişti:

“Allah, Elçisinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Allah emir verdiğinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, güven içinde Mescid-i Haram’a gireceksiniz.” (Fetih 48/27)

Eğer tek başına rüyaya güvenilebilseydi Allah böyle bir ayet indirmezdi. Zaten rüyalar bazı müjdeler ve uyarılar içerir. Rüya bilgi edinme yolu olmadığı için sadece o rüyayı göreni ilgilendirir.

Karabasan var mıdır?

Türkçe karabasan olarak bilinen olay “uyku felci” olarak tarif edilmektedir. Bu, uyandıktan sonra bedenin geçici olarak hareket edememesi halidir. Bunun sırtüstü yatmak, düzensiz uyumak gibi fiziksel; stres gibi psikolojik sebepleri olabilir. (Bkz: Wikipedia) Karabasan denilen bu olay cinlerden de kaynaklanıyor olabilir. Zira cinlerin insanları çeşitli şekillerde etki altına soktukları bir gerçektir. Onlar da bizim gibi akıllı ve şuurlu varlıklardır. Bir bölümünün işi gücü kötülük yapmaktır. Fakat bu gibi durumlarda endişelenecek bir şey yoktur. Akşam yatarken İhlâs, Felak ve Nâs surelerini anlamları ile birlikte okursanız inşaallah bundan sonra tekrarlanmaz.

Resulullah (sav) cinlerden ve insanın göz (değmesi)’nden (çeşitli dualar okuyarak) Allah’a sığınırdı. Muavvizeteyn (Felak ve Nâs sûreleri) nazil olunca bu iki sureyi esas aldı, diğerlerini terketti. (Tirmizi, Tıbb 16; İbn Mace, Tıbb 33)

Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) her gece yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn’i ve Kul hüvallahu ahad’i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi.” (Buhari, Fedâilu’l-Kur’ân 14, Tıbb, 39, Daavat 12; Müslim, Selâm 50; Tirmizi, Daavât 21; Ebu Dâvud, Tıbb 19)

Rüyanın insan hayatındaki yeri ve önemi nedir?

İnsan, ruh ile bedenin birleşiminden oluşur. Ruh, bedeni ev gibi kullanır. Uykuda çıkar gider; uyanınca geri gelir. Ölen beden, yıkılan ev gibidir; yeniden yaratılıncaya kadar ruh oraya dönmez. Şu âyet bunu anlatır:

“Allah ölümü esnasında ruhları alır, ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekini belli bir vakte kadar salıverir. Düşünen bir toplum için bunda belgeler vardır.” (Zümer 39/42)

Uyuyan ve ölen bedendir. Ruh ne ölür, ne de uyur. Kur’ân bize, ölmüş bedenden ayrılan ruhun yapacağı şu konuşmayı bildirir:

“Onlardan birine ölüm gelince der ki: “Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terk ettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söylediği sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar berzah (engel) vardır.” (Müminun 23/99-100)

Demek ki, ölenin ruhu ile uyuyanın ruhu aynı yere gitmekte ve bir birleriyle buluşmaktadır. Düşünen herkes bununla rüya arasında ilişik kurar. Buluşan ruhlar konuşabilir ve biri diğerine bilgi aktarabilir. Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib gördüğü rüyâ üzerine uzun zamandan beri kaybolup gitmiş olan Zemzem kuyusunu ve oradaki hazineyi bulup çıkarmıştı.

Kur’an’da çok sayıda rüya örneği vardır. Yusuf aleyhisselamın rüyası, onunla hapse girmiş iki kişinin rüyaları ve kralın rüyası Yusuf Suresinde anlatılır. Sâffât Suresi 102’den 110’a kadar İbrahim aleyhisselamın rüyasını; Fetih suresi 27. ayet de Peygamberimizin rüyasını anlatır. Bunların rüyası yoruma ihtiyaç göstermeyecek şekilde açıktır.

Rüya Yorumu

Yusuf aleyhisselamın yorumladığı bir rüyayı görüp yorumlama konusunu anlamaya çalışalım:

Mısır Kralı şöyle demişti:

“Ben, yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yediğini; yedi yeşil başak ve bir o kadar da kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Rüya yorumlamayı biliyorsanız rüyamı doğru yorumlayın.” (Yusuf 12/43-49)

Dediler ki: “Bunlar karışık rüyalar; biz böyle rüyaların yorumunu bilmeyiz.”

Zindandan kurtulan iki kişiden biri, nice zaman sonra Yusuf’u hatırladı ve: “Ben size onun yorumunu bildireceğim, bana müsaade edin” dedi. Sonra Yusuf’a geldi, o da rüyayı yorumladı ve dedi ki:

“Yedi yıl sürekli ekim yapın, bütün hasadı başağında bırakın; yiyeceğiniz az bir kısım başka. Sonra arkadan yedi kıtlık yılı gelir, bütün biriktirdiğinizi yer tüketir; sakladığınız az bir kısım başka. Sonra arkadan, halkın rahat edeceği bir yıl gelir, o zaman da sıkıp sağarlar.”

Rüya yorumu, rüyadaki sembollerle günlük hayattaki olaylar arasındaki benzerliğe bakılarak yapılır. Bu ilgiyi kuramayanlar o yorumu yapamazlar. Kralın adamları bu ilgiyi kuramamış ve rüyayı yorumlayamamışlardı.

Ruh Beden İlişkisi

İnsan, ruh ile bedenin birleşmesinden oluştuğu için bedenle ruh arasında sıkı ilişki vardır. Doğru rüya, bu ilişkinin en aza indiği, bedenin dinlendiği ve ruhun rahatladığı bir anda görülür. Bu durumda ruh, zihnini meşgul eden şeylerden ve günlük olayların etkisinden uzaklaşmış olur. Bunu Peygamberimizin şu sözünden anlıyoruz: “En sâdık rüya seher vakitlerinde görülen rüyadır.” (Tirmizî, Rü’ya 3, (2275)) Bu saatte vücut dinlenmiş, mide boşalmış, zihnin ve ruhun meşguliyeti en alt seviyeye inmiş olur.

Kişinin zihni bir şeyle meşgulse veya bir şey zihin altına yerleşmişse onlar da rüya gibi görülebilirler. Mesela bir kıza âşık olan ve onunla evlenme hayalleri kuran kişi, rüyasında onunla evlendiğini görebilir. Ama bu, gerçek rüya olmaz.

Şeytan, insanı saptırmak için yetki aldığından işini rüyada da sürdürebilir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Rüya üç çeşittir: Biri sahih rüyadır ki, Allah’tan bir müjdedir. İkincisi kişinin ruhuna konuşması yani bedenin ruha fısıldamasıdır; üçüncüsü de şeytanın kişiyi üzmesidir. Biriniz hoşlanmadığı bir şey görürse kalkıp namaz kılsın, onu kimseye söylemesin.” (Müslim, Rüya 6, hadis no 2263)

Peygamberimizin konuyla ilgili bir sözü de şöyledir:

“Sizden biri sevdiği bir rüya görürse bilsin ki o Allah’tandır. Bunun için Allah’a hamd etsin ve rüyayı anlatsın. Bunun dışında hoşuna gitmeyen bir şey görürse o da şeytandandır; şerrinden Allah’a sığınsın ve kimseye anlatmasın. O rüya ona zarar vermez.” (Buhari, Rüya, 3)

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/ruya_tabirinin_islam_dinindeki_hukmu-flv.html

Rüyanın hükmü nedir?

Rüya, gören kimseye ya Allah’tan bir müjde yada şeytandan bir sıkıntı olur. Doğru rüyalar vardır. Nitekim Yusuf Suresinde Yusuf aleyhisselamın, onunla birlikte hapiste olanların ve Kralın rüyası anlatılır. Ancak rüya, sadece kişinin kendisini ilgilendirir.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/ruya_tabirinin_islam_dinindeki_hukmu-flv.html

Yüz üstü yatmanın hükmü nedir? Bir sakıncası var mıdır?

Uyku ve adabı ile ilgili olarak Peygamberimizden nakledilen birçok hadis bulunmaktadır. Bunlara bakıldığında Peygamberimizin sağ tarafına dönerek uyuduğu, yüz üstü uyumaktan ise ashabını alıkoyduğu görülmektedir. İlgili hadisler şöyledir:

Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatağına uzandığında sağ tarafı üzerine yatar ve şöyle dua ederdi:

“Allahümme eslemtü nefsî ileyke ve veccehtü vechî ileyke ve fevvadtü emrî ileyke ve elce’tü zahrî ileyke, rağbeten ve rehbeten ileyke, lâ melcee ve lâ mencâ minke illâ ileyke. Âmentü bi kitâbikellezî enzelte ve nebiyyikellezî erselte.

ANLAMI: “Allahım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Rızanı isteyerek, azabından korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.” (Buhârî, Daavât 5. Ayrıca bk. Buhârî, Vudû‘ 75; Müslim, Zikir 56-58; Ebû Dâvud, Edeb 98 )

Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:

“Yatağına gideceğin zaman namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ yanın üzerine yat ve şu (yukarıdaki) duayı oku ve bu duanın sözlerini yatmadan önce son sözün yap” buyurdu. (Buhârî, Vudû 75; Müslim, Zikir 56)

Yaîş İbni Tıhfe el-Gıfârî radıyallahu anhümâ, babam bana şöyle dedi, diyerek nakletmiştir:

Bir ara ben mescitte yüzükoyun yatmıştım. Baktım ki bir adam beni ayağıyla kımıldatıyor ve:

“Bu, Allah’ın kızgınlığına sebep olan bir yatış tarzıdır” diyor. Bir de ne göreyim, o Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem değil mi! (Ebû Dâvûd, Edeb 95. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 21)

Bu ve benzeri hadislerden yola çıkılarak sağ tarafa dönerek yatmanın sünnet, sol tarafa dönerek veya arka üstü yatmak caiz fakat yüz üstü yatmak mekruh kabul edilmiştir. “Birtakım rivayetlerin anlatım üslûbu, sanki “Niçin böyle yatılmasın?” sorusuna cevap teşkil edici niteliktedir. Bu tür hadisleri dikkate alan İslâm âlimleri, yüzünü,  karnını ve göğsünü yere koyarak yatmanın yasaklanmış olduğunu ve Resûl-i Ekrem’in sünnetine uymadığını belirtirler. Yüz ve göğüs insanın en kıymetli iki uzvu olup, Allah’a secde hali dışında onları yere koymak ve üzerine kapanmak iyi bir davranış olarak kabul edilmez. Yine bu tarz yatış, insanın mide ve kalp gibi organlarına da zararlıdır. Bir rivayette de “cehennemliklerin yatış tarzı” olarak nitelendirilmiştir. Netice itibariyle, Peygamberimizin sakındırdığı bu yatış biçiminden uzak durmak gerekir.

Üstelik sağ tarafı üzerine yatmak sağlık açısından da yararlıdır. Bilindiği gibi, insanın kalbi ve midesi sol tarafındadır. Her iki organımız da sıhhatimizin temel unsurlarından olup, sıkışması sağlık için zararlıdır. Bu sebeple tıp doktorları da kalp ve mide üzerine yatmamayı tavsiye ederler.” (M. Yaşar Kandemir, İ. Lütfi Çakan, Raşit Küçük, Riyazu’s-Salihin Tercümesi ve Şerhi, 4. cilt, 8116 ve 819. hadisler)