Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Namazda okunacak sureleri Cebrail aleyhisselam mı öğretmiştir?

Bu konuda bir bilgiye sahip değiliz. Namazda Kur’an okumamız, onun şekil şartına bağlı bir zikir olmasından dolayıdır. Allah Teâlâ Musa aleyhisselama şu emri vermiştir:

وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

“Namazı, beni zikir için kıl.” (Taha 20/14)

Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen bir bilgiyi kullanıma hazır tutmaktır. Kullanıma hazır tutulacak asıl bilgi Allah’ın Kitabında olandır. Bu sebeple “Zikir” ilâhî kitapların ortak adıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Bakın! Kalplerin yatışıp rahatlaması Allah’ın zikri ile olur.” (Ra’d 13/28)

Peygamberimizin bize öğrettiği dualar da zikirdir. Namazda hem onlar hem Kur’ân âyetleri okunmalıdır. Bu sebeple Kur’ân âyetlerini bilmeyenler, sadece bildikleri zikirlerle namaz kılabilirler.

Allah Teâlâ, yolculuk sırasında düşman korkusunun ortaya çıkması halinde kılınan tek rekâtlı namazdaki zikirleri yaparken vücudun bulunacağı şekil ile ilgili şu emri vermiştir:

فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُواْ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ

“O namazı kıldığınız zaman Allah’ı; ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerindeyken zikredin.” (Nisa 4/103)

Ayete göre namazda zikir; kıyamda, rükûda, secdede, iki secde arasında, son oturuşta ve bunlar arasındaki geçişlerde yapılır.

Hanımının sütünü içen koca onun sütoğlu mu olur?

Eşler arasında bu tür şeylerin meydana gelmesi normaldir. Bundan dolayı aralarında süt hısımlığı doğmaz.

Süt hısımlığının doğması için bir kadının 0-2 yaş arasındaki çocuğu beslemek/doyurmak maksadıyla emzirmesi gerekir. Bir hadiste “Süt hısımlığı ancak iki yaş içinde emzirilen sütle oluşur.” (Buhârî, Nikâh, 21) buyurulur. Dolayısıyla böyle bir durumla karşılaşan karı-koca arasında süt bağı oluşmaz.

Bununla ilgili olarak İmam Malik’in Muvatta’ adlı hadis kitabında şöyle bir rivayet yer almaktadır:

Bir adam, Ebû Musa el-Eşârî’ye “Ben hanımımın göğsünü emdim, karnıma süt gitti (bunun hükmü nedir)?” diye sordu. Ebû Musa “Buna göre o kadın sana haram olmuştur.” deyince Abdullah b. Me­sûd, adama “Nasıl fetva verdiğine dikkat et!” dedi. Ebû Musa “Bu hususta sen ne dersin?” deyince İbn Mesûd “(Haramlık doğuracak olan) emme ancak (doğumdan sonraki) iki sene içerisinde olur.” dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ “Bu büyük âlim aramızda iken bana bir şey sormayınız.” dedi.” (Muvatta, Radâ’, 14.)

Şizofren, paranoyak gibi hastaların sorumluluk durumu nedir?

Bir hukuk terimi olarak ‘iyi ile kötüyü, kâr ile zararı ayırt etmeye yarayan zihnî melekeler açısından yeterli kimseyi ifade eden kavram’, âkil veya akıl sahibi kavramıdır. Akıl ve temyiz kabiliyeti arızalanınca, kişinin dinî yükümlülükleri kalkar.

Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de “Allah, kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez.” (Bakara, 2/286) buyurmaktadır.

Peygamberimizden nakledilen bir rivayet de şöyledir:

Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Aklı olmayan deliden, uyanıncaya kadar uyuyan kimseden ve ergenlik çağına ulaşıncaya kadar çocuktan.” (Ebû Dâvud, Hudûd, 16; Tirmizî, Hudûd,2)

Akıl hastalıkları, temyiz gücünü tamamen veya kısmen kaldırmalarına; doğuştan, devamlı veya belirli sürelerle ortaya çıkmalarına göre farklılık taşımaktadırlar. Dolayısıyla her bir hastanın, hastalığının keyfiyetine göre akıl ve temyiz gücünü kaybedip kaybetmemesine göre hükümler de değişiklik gösterir.

Bu durumda olanların akıl ve temyiz gücünü tamamen ortadan kaldıran hastalıkları devam ettiği süre içinde yaptıkları tasarrufları geçerli değildir. Bu sırada işledikleri suçlardan dolayı kendilerine herhangi bir ceza uygulanmaz. Onlar uygulanacak her türlü bedeni cezadan muaftırlar. Çünkü onlar, bedeni cezaya ehil değildirler. Ancak başkalarına verdikleri maddi zararlar, kendi mallarından tazmin edilir.

(Kaynak: Mustafa Uzunpostalcı, “İslâm Hukukunda Ehliyeti Daraltan veya Ortadan Kaldıran Sebepler”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı: 9, yıl: 2007, sayfa: 67–100.)

Konuyla ilgili biraz daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/akil-nedir-islam-ile-mukellef-olmak-icin-gereken-akil-miktari-nedir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/eda-ehliyetini-ortadan-kaldiran-seyler-nelerdir.html

Boşanmalardaki iddet, kadının hamile olup olmadığını tespit için midir?

Talakla ilgili ayetlerde (Talak, 65/1-2, Bakara, 2/228-229), birinci ve ikinci boşanmanın iddet süresinin üç kur’ yani üç temizlik dönemi olduğu hükme bağlanmıştır. Talak Suresindeki âyetler şöyledir:

Ey Nebî! Karılarınızı boşadığınızda iddetler içinde boşayın ve iddetlerini sayın. Rabbiniz Allah’tan çekinin de açık bir fuhuş yapmamışlarsa onları evlerinden çıkarmayın. Onlar da çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kötülüğü kendine yapar. Bilemezsin, belki Allah bunun ardından yeni bir durum ortaya çıkarır.

Sürelerinin sonuna geldiklerinde kadınları ya maruf ile tutun ya da maruf ile ayırın. İçinizden güvenilir iki kişiyi şahit tutun; şahitliği Allah için tam yapın. İşte bu size, sizden Allah’a ve Ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Kim Allah’tan çekinerek kendini korursa Allah bir çıkış yolu açar.

Beklemediği yerden ona rızık verir. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. İşini tam yapan Allah’tır. Allah her şey için bir ölçü koymuştur. ” (Talak 65/1–3)

Eşini boşamak isteyen erkeğin uyacağı bu ölçüler şöyle sıralanabilir:

1. Boşanma iddet içinde olmalı, yani kadın âdetli olmamalı, temizse o temizlik dönemi içinde eşiyle ilişkiye girmemiş olmalıdır.

Bu dönemde hem âdetin kadına verdiği sıkıntıdan hem de eşinin onunla ilişkiye girememesinden dolayı erkekte huzursuzluk olur ve karısını kolayca boşayabilir.

Âdetten temizlenmiş olan eşiyle ilişkiye giren erkek, arzusuna kavuşmuş olacağından eşini yine kolayca boşayabilir. Her iki durumda da boşamanın geçersiz sayılması fıtrat gereğidir.

2. İddeti erkek saymalıdır. Boşadığı kadının evde geçireceği günleri kocanın sayması, bu dönemde onunla yakından ilgilenmesi demektir.

3. Kadını evinden çıkarmamalıdır. Üç ay kadar sürecek bekleme dönemini, birlikte geçiren çiftler, bir şekilde anlaşabilirler. Eğer anlaşamazlarsa sıkıntı büyük demektir.

4. Kadın da evden çıkmamalıdır. Kadının evi terk etmesi halinde araya soğukluk girer ve eşleri birleştirme işi zorlaşır.

5. Erkek, süre içinde veya süre sonunda eşine iyilikle dönmeli veya iyilikle ayrılmalıdır. Zoraki evlilik olmaz; bu aileye zarar verir. İyilikle ayrılırlarsa daha sonra yeni bir nikâhla birleşebilirler.

6. Gerek boşarken gerek dönüş sırasında ve gerekse ayrılırken iki kişiyi şahit tutmalıdır.

Böylece durumdan haberdar olan Müslümanlar, Nisa 35. âyete göre erkeğin ve kadının ailesinden birer hakem görevlendirip eşleri barıştırma yollarını ararlar. Bütün bunlar, kişinin eşini bir kere boşaması içindir.

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html

Görüldüğü gibi iddet, hamileliğin tespiti için değil, tarafların birlikte yaşayıp yaşayamayacağının iyice tespiti içindir. Yoksa bir kadının hamile olup olmadığı, bir âdet ve bir temizlikle anlaşılabilir. Bu yüzden iddeti, hamile olma ihtimali olmayan kadınlar da beklerler. İlgili ayet şöyledir:

“ Karılarınızdan âdetten kesilmiş olanlar hakkında şüpheye düşerseniz iddetleri üç aydır; âdet görmeyenler de öyledir. Hamile olanların bekleme süreleri yapacakları doğumla biter. Kim Allah’tan çekinerek kendini korursa Allah onun işini kolaylaştırır. ” (Talak 65/4)

Durum böyle olduğu için iddetin, bu ayette yazılı sürelerin altına inmesi mümkün değildir.

Bedelli askerlik için bankadan kredi çekmenin hükmü nedir?

Faiz vermek, birilerinin faiz yemesini sağlamak ve Allah’ın bir emrinin çiğnenmesine destek vermektir. Bir zaruret olmadan bu yola girmemek gerekir. Askerde namaz kılma yasağı diye bir yasak yoktur. Bedelli askerlik yapmak isteyenler bunu faizli kredi şeklinde değil de başka şekilde yapmaya çalışmalıdırlar.

Görüntülü cevabımızı da aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/katilim-bankalari-bedelli-askerlik-ve-yilbasi-kredisi-verebilir-mi.html

Yatsıyla ilgili “şafak” ve “gecenin üçte biri” kavramlarını açıklar mısınız?

Doktorlar, özel kuruma yönlendirdikleri hasta başına ücret alabilirler mi?

Hekimin kendi kurumunda yapması gerektiği/yapabileceği halde görevini ihmal etmemesi, hastayı yanıltmaması, resmi ve özel nitelikli bütün alternatifleri eşit derecede hastaya bildirmesi, gizli veya açık şekilde belli bir merkeze yönlendirmemesi şartıyla bu şekildeki bir uygulamada mahzur olmaz. Ancak bahsedilen özel kurum, hekime verdiği ek meblağı hastadan tahsil etmemeli, hekimin tavsiyesi ile gelen hastaya diğer hastalara uygulanan tarifeden farklı bir tarife uygulamamalıdır. Bir de doktora ödenen meblağın hastadan değil, bizzat o kurumun kasasından çıkıyor olması gerekir.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Bayramlarda hep küçükler mi büyükleri ziyarete gitmeli?

Normalde küçüklerin büyükleri ziyaret etmesi beklenir. Ama çeşitli sebeplerle veya sebepsiz yere küçükler, büyüklerini ziyaret etmezlerse ve bu da zamanla akrabalık ilişkilerinin tamamen ortadan kalkmasına doğru gidiyorsa -ki maalesef son zamanlarda böyle bir tehlike vardır- büyüklerin sırf Allah rızası için bu ziyaretleşmeleri sürdürmesi gerekir.

Eğer böyle bir durum söz konusu ise siz elinizden geldiği kadar bütün akrabalarınızı ziyaret edin, hiç kimseyle irtibatınızı koparmayın. Aşağıdaki ayet ve hadisler sizin için kılavuz olsun:

“Adını anarak birbirinizden bir şeyler istediğiniz Allah’a karşı gelmekten sakının ve akrabalık bağlarına saygı gösterin.” (Nisa, 4/1)

“Allah’a kulluk edin, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, düşkünlere, yakın ve uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve size hizmet eden kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez. “ (Nisa, 4/36)

“Akrabalarına, düşküne ve yolcuya hakkını ver, elindekileri de saçıp savurma.” (İsra, 17/26)

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!” (Buhârî, Edeb 85; Müslim, Îmân 74, 75. Ayrıca bk. Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, Rikak 23;  Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50; İbni Mâce, Edeb 4)

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre bir adam:

– Yâ Resûlallah! Benim akrabam var. Ben kendilerini ziyaret ediyorum, onlar bana gelip gitmiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara anlayışlı davranıyorum, onlarsa bana kaba davranıyorlar, dedi.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Eğer dediğin gibi isen, onlara sıcak kül yutturmuş oluyorsun. Sen böyle davrandıkça, Allah’ın yardımı seninledir.” (Müslim, Birr, 22)

Abdullah İbni Amr İbni Âs’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Akrabasının yaptığı iyiliğe aynısıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. Akrabayı koruyup gözeten adam, kendisiyle ilgiyi kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir.” (Buhârî, Edeb 15. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 45; Tirmizî, Birr 10)

Bir kadın hamile olduğunu eşe dosta ne zaman duyurmalıdır?

Hamileliği açıklamanın belirli bir süresi yoktur. Bu gibi konularda toplumda oluşan âdâb-ı muâşeret yani görgü kurallarına göre hareket etmek uygun olur.

Bir kadının kendisine dinen yabancı olan erkek akrabalarına kaçıncı ayda olursa olsun “hamileyim” şeklinde bir açıklama yapması, genelde ayıp karşılansa da günah değildir. Zaten hamilelik birkaç ay sonra gizlenemeyecek bir hal aldığında bunu öğrenmeyen de kalmayacaktır.

Cuma namazını kılamayan öğle namazını sünnetleriyle birlikte mi kılar?

Zaruretten dolayı cuma namazının kılınması mümkün değilse o günün öğle namazının kılınması gerekir. Bu kişi, her zaman olduğu gibi bu durumda da sünnetleri kılıp kılmamakta serbesttir. Kılarsa sevap alır, kılmazsa günahkâr olmaz.

Konuyla ilgili geniş bilgi aşağıdaki linklerde bulunmaktadır. Lütfen tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bazi-hallerde-cuma-terkedilir-mi.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/sunnet-i-muekkede-neye-denir-sunnetler-kilinmazsa-ne-olur.html

Spiralden dolayı âdetten önce gelen kanamalar namaza engel midir?

Tıbbi olarak kadında âdet kanaması, en fazla 7 gün sürer. Âdet kanamasının 7 günden uzun sürmesi veya beklenen âdet tarihi dışında ara kanama veya lekelenme hali görülmesi, bir hastalığa işaret olabilir. Doktora başvurup durum değerlendirilmesi yapılması gerekir. Muayene ve tetkik sonucu bir hastalık varsa tedavi edilir.

Lekelenme ve âdet süresinin uzaması, âdet kanama miktarının fazla olması, RİA (Rahim İçi Araç)’nın yan etkileri arasındadır. 7 gün dışında lekelenme ve beklenmedik ara kanama, âdet hali değildir. Bu durum namaza da karı-koca ilişkisine de engel olmaz.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bir-kadinin-adeti-ne-zaman-bitmis-sayilir.html