Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Bir kızla evlenmek maksadıyla uzun seneler arkadaşlık yapılabilir mi?

8 senedir konuşuyor olmak “evlilik maksadı ile birbirine tanıma” tarifine girmez. Evlilik niyetinde olduğunuz bir kişi ile birbirinizi tanıyacak miktarda zaman geçirdikten sonra -duruma göre- ya hemen evlilik hazırlıklarına başlar ya da bu birlikteliğe son verirsiniz. Çünkü bu birliktelik artık flörte dönmüş olur ki -sizin durumunuz budur- İslam dininde flört etmek haramdır.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/flort-zina-midir.html

Bu yüzden ulema, kişilerin birbirini tanıma süresinin birkaç ayla sınırlandırılması gerektiğini söylemişlerdir. Bu iki durumu birbirine karıştırmamak gerekir.

Bu durumda olan gençlerin nasıl davranmaları gerektiği ile alakalı geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linklerde bulunan soru-cevapları da tıklayın:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/birbirimizi-seviyoruz-bundan-sonra-ne-yapmamiz-gerekiyor.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/gunah-islememek-icin-nikah-kiymak-istiyoruz-olur-mu.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kiz-arkadasla-yakinlasmalar-zina-kapsamina-girer-mi.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kredi-cekmezsek-evlenemiyoruz-bile-peki-ne-yapacagiz.html

“Recep Allah’ın ayı, Şa’ban ise benim ayımdır.” hadisi sahih midir?

Bahsi geçen yazıda belirtildiği üzere Aclûnî de diğer imamlar gibi Keşfü’l-Hafâ adlı kitabında bu rivayete eserinde yer vermiş, Deylemî ve başkalarının bunu Enes’ten merfû (senedi Hz. Peygambere ulaşan rivayet) olarak rivayet ettiklerini; ama İbnü’l-Cevzî’nin bu rivayete el-Mevdûat (Uydurmalar) kitabında yer verdiğini söylemiştir. (bkz: Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, c: 1, s: 423-424, hadis no: 1358. ayrıca bkz: İbnü’l-Cevzî, Kitâbu’l-Mevdûat, c: 2, s: 47-48.)

Her ne kadar açık bir şekilde söylemese de buradan sanki Aclûnî’nin de bu rivayetin uydurma olduğu kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır.

“Recep Allah’ın, Şa’ban benim Ramazan ise ümmetimin ayıdır.”, “Recep’in ilk Cuma gecesinden gafil olmayasınız. Zira o gece, meleklerin “Regâib” ismini verdikleri gecedir.” Ve “Her kim Recep ayında bir gün oruç tutar ve dört rekâtlık bir namaz kılarsa ve bu namazın ilk rekâtında yüz defa Ayete’l-Kürsî, ikinci rekâtında yüz defa İhlâs suresini okursa o kişi Cennetteki yerini görmeden ölmez.” vb. gibi rivayetlerin sıhhati hakkında geniş bilgi edinmek için aşağıdaki linkte bulunan araştırmayı okumanızı tavsiye ederiz.

www.suleymaniyevakfi.org/kandil-geceleri/recep-ayi-hakkinda-uydurulmus-hadisler.html

Ayrıca aşağıdaki linklerden Recep ayı ile ilgili olarak daha önce sitemize eklediğimiz soru-cevapları da okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hz-ebu-bekir-ve-hz-omer-recep-ayinda-oruc-tutanlara-kizmislar-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/regaip-kandilinde-kilinmasi-gereken-bir-namaz-var-midir.html

Teheccüd namazı hangi vakitte ve nasıl kılınmalıdır?

Yatsı namazı ile fecr-i sâdık arasında bir müddet uyuyup uyandıktan sonra kılınan nafile gece namazına “teheccüd namazı” denir.

İsra suresinin 79. ayetinin delaletine göre teheccüd namazı, sadece Peygamberimize farz olup diğer mü’minler için “sünnet-i müekkede” yani kuvvetli sünnettir. Tüm mü’minlere farz olan ise beş vakit namazdır ve bu, ayetlerle sabittir. Peygamberimiz “Farz namazdan sonra en faziletli namaz, gece na­mazıdır.” (Müslim, Sıyâm, 202 (1163), 203)   buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir.

Fazileti oldukça büyük olan bu namaz, bizden önceki salih kulların devam ettiği, Allah’a yaklaşmaya vesilen olan, günahları örten ve engelleyen bir ibadettir. (Bkz: Tirmizi, Daavât, 115)

Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz, teheccüd namazının en faziletli vaktini şöyle belirtmiştir:

“Farz namazdan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen ortası en faziletli vakittir.” (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, c: 4, s: 16)

Teheccüt namazı, diğer nafile/sünnet namazlar gibi kılınır. Yalnız kıraatin sesli veya sessiz olması hususunda kişi serbesttir. Dilerse tek başına kılmasına rağmen kıraati sesli yapabilir.

İki rekâttan fazla kılınacaksa ikinci rekâtta bir selam vermek tavsiye edilir. Fakat tek selamla 4 rekât kılınacaksa birinci oturuşta sadece Tahiyyat okunur, Salli-Barik duaları okunmaz.

Resûlullâh’ın soyundan gelmek insana ayrı bir değer kazandırır mı?

İslâm tarihinde “Seyyid” tabiri, Resûlullâh’ın torunu Hz. Hüseyin’in soyundan gelenleri belirtmek üzere kullanılmıştır. Resûlullâh’ın diğer torunu Hz. Hasan’ın soyundan gelenler ise “Şerif” olarak adlandırılırlar. Hem Hasan hem de Hüseyin’in soyundan gelmiş olanlara ise “Seyyid Şerif” denilir.

Resûl-i Ekrem’in so­yu, kendisinden altı ay kadar sonra vefat eden küçük kızı Fâtıma’dan olma torun­larıyla devam etmiştir. Bugün de onlardan varlığını sürdürenler vardır. Bunlar tek bir bölgede yerleşmiş değillerdir. Dünyanın birçok bölgesine dağılmışlardır, ülkemizde de bulunabilirler.

Şunu söylemek gerekir ki bir kimsenin Resûlullâh’ın soyundan geliyor olması, ona bir ulviyet kazandırmaz. Kişiye değer katan, kendi imanı ve amelidir. İman ve amelde eksiklik olursa Nebî çocuğu dahi olmak kişiyi kurtarmaya yetmez! Nitekim Nuh Aleyhisselamın oğlu, babasına ve onun dinine inanmadığı için kâfir olarak ölmüştür. Ayrıca şu ayet de konumuz açısından büyük önem arz etmektedir:

“Bir zamanlar Rabbi, İbrahim’i bir takım sözlerle imtihan etmiş, o da tam başarı göstermişti. Rabbi ona ‘Ben seni insanlara önder yapacağım.’ dedi. O ‘Soyumdan da olsun.’ deyince Rabbi ‘Yanlış yapanlar için söz vermem.’ dedi.” (Bakara, 2/124)

Ayet mealinde altı çizili yerden de görüleceği gibi İbrahim aleyhisselamın soyundan gelip de yanlış davranışlarda bulunanlar için Allah Teala herhangi bir garanti vermemektedir. Bu hüküm, bizim Nebîmizin soyundan gelenler için de aynen geçerlidir.

Konuyla ilgili daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte yer alan soru-cevabı da inceleyiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/peygamberimizin-kac-torunu-vardi-nesli-nasil-devam-etti.html

Yatak odasında Kur’an bulunmasında herhangi bir sakınca var mı?

Her ne kadar bazı kitaplarda yatak odasında Kur’an veya ayet yazılı levha bulundurulmaması gerektiği yazsa da bunun herhangi bir delili yoktur. Bu görüşte olanlar Kur’an’a saygı gerekçesi ile bunu hoş karşılamadıklarını belirtirler. Ama ne ayetlerde ne hadislerde bu tür bir saygıdan söz edilmektedir!

Kur’an’a ve içindekilere saygı; onlara inanmak, okumak, sahip çıkmak ve yaşamakla olur. Yatak odası da dâhil evin herhangi bir odasında mushaf veya ayet yazılı levhaların bulunmasında hiçbir sakınca yoktur.

Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/yatak-odasinda-namaz-kilmanin-hukmu-nedir.html

Haraç veren de alan gibi günah işlemiş olur mu?

Haraç, kişinin başkasının malını zorla hakkı olmadığı halde almasıdır. Büyük günahtır.

Allah Teâlâ, “Mümin­ler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin” (Nisa, 4/29) diye buyurmaktadır

Abdullah  b. Amr, Peygamberimizin şu sözünü işittiğini söylemiştir:

“Kim malını korurken öldürülürse o, şehittir.” (Buhari, Mezâlim, 34; Müslim, İmân, 62).

Kişi malını vermemek için gücü yettiğince gayret göstermelidir. Eğer her isteyene haraç veriyor, zorla malını alanları ilgili mercilere şikâyet etmiyorsa bu durumda şerre göz yummuş olmanın vebalini üstlenir.