Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Dil altı haplar boğazdan mideye ulaşıyor mu, orucu bozar mı?

Dil altı (sublingual) haplar mideye ulaşmaz. Adından da anlaşılacağı üzere dil atında eriyerek ağız içi mukozadan emilir. Böylece kana karışma (ve etki) hızları diğer ilaçlara göre daha hızlı olur.  Yani bu ilaçlar orucu bozmaz.

KAYNAK: Zeki Bayraktar, “Oruçlu Hastalar İçin Bazı Tıbbi Öneriler”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Temmuz-Eylül 2015, Sayı: 10, s: 21.

Doktorluk, itfaiyecilik vs. gibi zor meslek erbabı nasıl oruç tutacaklar?

Sağlıklı bir bireyin (çok özel ve nadir haller dışında) bu tür meslekleri oruçlu olarak ifa etmesine engel bir durum yoktur. Normal şartlarda da (nöbet vs gibi durumlar nedeniyle) yoğun mesai yapan bu meslek mensupları, meslekleri gereği bu şartlara zaten adapte olmuşlardır. Ancak hasta olmaları söz konusu ise elbette ki herkes için geçerli olan ruhsatlar bu tarz meslek mensupları için de geçerlidir.

KAYNAK: Zeki Bayraktar, “Oruçlu Hastalar İçin Bazı Tıbbi Öneriler”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Temmuz-Eylül 2015, Sayı: 10, s: 21.

Aşağıdaki linkte bulunan soru-cevabı da okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/susuzluktan-dolayi-gucsuz-dusenler-oruclarini-bozabilirler-mi.html

Şiddetli baş ağrısı yaşayan migren hastaları oruç tutabilir mi?

Açlık, migren ağrısını tetikleyen hallerden biri olabilir. Bu durumda –eğer önlemler yeterli olmuyorsa- elbette ki oruç ertelenebilir.  Zira hastalık orucun ertelenmesi için bir ruhsattır. Ne var ki migren kronik (kalıcı) bir hastalık olduğundan bu hastalar Ramazan’dan sonra da oruç tutamayabilirler. Bu nedenle ilaçlarını almak şartıyla oruçlarını tutmaları mümkün ise bu yolu tercih etmelidirler. Ama bu da çözüm olmuyorsa (oruç, ilaçlara rağmen migreni tetikliyorsa) oruç tutmayabilirler.

KAYNAK: Zeki Bayraktar, “Oruçlu Hastalar İçin Bazı Tıbbi Öneriler”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Temmuz-Eylül 2015, Sayı: 10, s: 19.

Sık sık su içmesi gereken böbrek hastaları oruç tutabilir mi?

Her böbrek hastalığı sık sık su içmeyi gerektirmez. Hatta bazı böbrek hastalıklarında su kısıtlaması bile yapılır. Ama özellikle böbrek taşı bulunan hastalar ve iltihabi böbrek hastalıkları gibi durumlarda sık su içmek tavsiye edilir. Buradaki amaç, günlük idrar miktarını artırmaktır (bu hastaların 24 saat boyunca en az 1-1,5 litre idrar çıkarması istenir). Bunun için de böbreklerde sirküle olan sıvı miktarının artırılması gerekir. Aksi halde bu kadar idrar çıkışı sağlanamaz. Bu nedenledir ki böbrek taşı olan veya iltihabi böbrek hastalıkları bulunan hastaların günlük olarak (24 saatte) en az 3 litre sıvı almaları gerekir. Ancak bu takdirde 1-1,5 litre idrar çıkarabilirler. Çünkü yaklaşık 2 litre sıvı vücut tarafından metabolik ihtiyaç için kullanılır (bir miktar da bağırsak ve solunum yoluyla atılır). Bunların haricinde arta kalanı da idrar olarak çıkarır.

Bazı böbrek hastalarına neden bol sıvı alması öğütlenir? Çünkü böbreklerde devri daim olan sıvı miktarı arttıkça idrar miktarı da artar. Artan idrar miktarı, debisi artan nehir yataklarının sürüklediği taş ve ağaç kütükleri gibi, böbreklerdeki taş, kum ve iltihap atıklarını sürükler. Ve neticede sürüklenen bu maddeler idrar yolu ile dışarı atılır.

İdrar artışı için önemli olan, 24 saat boyunca alınan toplam sıvı miktarıdır (su, çay, ayran, süt, çorba vs). Bu sıvıların belli bir zaman diliminde alınması da aynı faydayı sağlayabilir. Bu nedenledir ki, oruçlu hastalar, iftar ile sahur arasında yeterli sıvıyı alırlarsa sorun kalmaz (en azından günlük idrar miktarını 1 litre altına düşürmemelidirler). Bu amaçla;

1) İftarda sıvı ağırlıklı besinleri tercih etmeli,

2) Sahura kadar saat başı en az bir bardak su içmeli,

3) Sahurda da yine bol sıvı alınmalıdır.

Kısaca iftardan sahura kadar (iftar ve sahur yemeği dâhil) yaklaşık olarak 2,5-3 litre sıvı almalıdırlar. Bu durum –başka bir olağan dışı durum yoksa- 24 saatlik periyot için 1 litre idrar çıkışını garanti eder. Ama sıvı kaybına neden olan ishal ve ateşli hastalıklar gibi başka bir durum varsa sıvı alımı daha da artırılmalıdır. Eğer bu, bulantı ve kusma gibi muhtelif nedenlerden dolayı yapılamıyorsa ve/veya damar yolu ile serum vermeyi gerektiren bir durum varsa –bu takdirde- oruç ertelenebilir.

KAYNAK: Zeki Bayraktar, “Oruçlu Hastalar İçin Bazı Tıbbi Öneriler”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Temmuz-Eylül 2015, Sayı: 10, s: 18-19.

Ramazanda sınavı olan öğrencilerin oruç tutmama ruhsatı var mı?

Sınavlar orucun ertelenmesi için bir mazeret olamaz. Zira oruç için sefer ve hastalık hali dışında herhangi bir mazeretin bulunmadığı ayetle sabittir. Kaldı ki sınavlar genelde sabah saat 09.00’da başlar. Bu saatte sınava girecek adaylar zaten normalde sabah saat 07.00 civarında kahvaltı yaparlar. Oruç tutan adaylar ise sahur yemeği nedeniyle bu kahvaltıyı yaklaşık 2 saat daha erken yapmış gibi kabul edilebilir. Şöyle ki:

Oruca, tan yerinin ağarmasından itibaren başlarız. Tan yeri ise doğu ufkunda gökle yerin birleştiği ufuk çizgisi birbirinden net olarak ayrılınca (sabah aydınlığı görülünce) ağarmış olur. Buna imsak vakti denir. Oruç tutan müminler bu ana kadar yiyip içebilirler. Hatta bunu (bir tavsiye olarak) yapmalıdırlar. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Şafağın kara çizgisi ak çizgisinden, sizce, tam seçilinceye kadar yiyin için. Sonra orucu akşama kadar tamamlayın.” (Bakara 2/187)

Bu nedenle, oruç tutan herkesin sahura kalkması ve imsak saatine (tan yerinin ağarmasına) kadar yiyip içmesi, yani tıbbî deyimle hem sıvı hem katı besinler alarak dengeli bir beslenmeye sahip olması, hem bu ayetin hem de tıbbın tavsiye ettiği bir durumdur. Bu ise (bir bakıma) her gün mutad olarak yapılan kahvaltının yaklaşık olarak iki saat erkene alınması demektir. Bu durumun da sınav saati itibari ile beslenme açısından herhangi bir problem doğurmayacağı açıktır. Hatta (dengeli bir sıvı ve katı besin tercihi şartıyla) daha ideal bir açlık-tokluk dengesinin elde edilebileceği bile söylenebilir. Zira sahur/kahvaltı’dan 3 saat sonra başlayan bir sınav saatinde henüz adayı olumsuz düzeyde etkileyecek bir açlık duygusunun başlamayacağı açıktır.  Tam tersine (sahurda herhangi bir beslenme hatası yapılmaması koşuluyla) ideal bir kan konsantrasyon düzeyi tam da sınav saati itibari ile elde edilmiş olur (ne tokluk, ne açlık vardır).

Bunun için, sahurda (tatlı ve pilav gibi) şekerli-karbonhidratlı besinlerden ve sindirimi zor yağlı/kızartmalı besinlerden kaçınılmalıdır. Daha çok süt, yumurta ve peynir gibi protein ağırlıklı bir beslenme tercih edilmelidir. 4-5 adet zeytin de alınabilir (fazlası susatabilir). Bu şekildeki protein ağırlıklı bir beslenme gün boyu tok tutar. Bir avuç fındık ve ceviz gibi kuru yemişler de alınabilir. Kurutulmuş kayısı ve üzüm gibi meyveler ve hurma gibi lifli besinler de hem kontrollü bir şeker düzeyine vesile olur hem de kabızlığı önler. Beyaz ekmek yerine 1-2 dilim buğday ekmeği tercih edilmelidir. Ama her halükarda yeterli miktarda sıvı (birkaç bardak su) mutlaka alınmalıdır. Sıvının bir bölümü (aşırı koyu olmamak şartıyla) birkaç bardak çay ile de alınabilir. Sucuk, pastırma ve salam gibi susama ihtiyacı doğuracak  baharatlı ve tuzlu yiyeceklerden kaçınılmalıdır.   En önemlisi,  bu beslenme düzeni sadece sınav günü değil her sahurda yapılmalıdır ki, sınav günü alışık olunmayan bir beslenme düzenine geçilmiş olmasın. Bu şekilde bir sahur beslenmesi yapılabilmesi için de iftarda  mideyi rahatsız edecek tarzda bir beslenmeden (aşırı yağlı, baharatlı ve kızartmalı besinlerden) kaçınılmalıdır. Aksi halde beslenmeden kaynaklanan problemler sahura yansır.

KAYNAK: Zeki Bayraktar, “Oruçlu Hastalar İçin Bazı Tıbbi Öneriler”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Temmuz-Eylül 2015, Sayı: 10, s: 20-21.

Oruç tutmak için sahura kalkmak şart mı?

Sahura kalkmak orucun şartlarından değildir. Tavsiye edilir, sünnettir, sağlık açısından son derece faydalıdır. Fakat sahura kalkmayanlar, kalkamayanlar da oruç tutabilirler. Yeter ki imsak vakti başladıktan sonra bir şeyler yenilip içilmesin.

Tutulacak orucun Ramazan orucu, kaza orucu veya nafile oruç olması arasında da herhangi bir fark yoktur. Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in: “Sahur yemeği yiyin. Çünkü sahurda bereket vardır.”[1] buyurduğu rivayet edilmiştir. Bu yüzden mümkün mertebe onun bu tavsiyesine uyarak sahur bereketinden istifade etmek gerekir.

[1] Buhârî, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45 (1095); Tirmizî, Savm, 17; Nesâî, Sıyâm, 18, 19; İbn Mâce, Sıyâm, 22; Dârimî, Savm, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/377, 477; 3/32, 99.

YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Bs., Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 86.