Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: Doğru Bildiğimiz Yanlışlar

Kur’an’a göre soğan, sarımsak, mercimek değersiz yiyecekler midir?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Bir ara şöyle demiştiniz: “Musa! Biz tek çeşit yemeğe katlanamayız. Haydi, bizim için Rabbine yalvar, bize yerde yetişen şeylerden çıkarsın; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından…” O da şöyle demişti: “Yani üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? İnin bir şehre, orada istediğiniz her şeyi bulursunuz”. Başlarına sefillik ve çaresizlik çöktü. Tekrar Allah’ın azabına çarpıldılar. Evet, öyle! Çünkü Allah’ın âyetlerini görmezlikten geliyorlar, peygamberlerini haksız yere öldürüyorlardı. Evet, öyle! Çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.” (Bakara 2/61)

“…Üstün olanı daha aşağı olanla değiştirme…” gıdaların karşılaştırılması şeklinde yorumlanmıştır. Bize göre burada karşılaştırılan, tarım toplumu ile avcı toplumdur. Çünkü âyette yer alan istekler, Yahûdileri tarım toplumu haline getirir. Hâlbuki kudret helvası ve bıldırcın avı, onları avcı toplum yapmıştı. Böyle toplumlar, av peşinde koştukları için çok gezer ve yeni şeyler öğrenme konusunda duyarlı ve istekli olurlar. Güvenliklerini de en üst düzeyde sağlarlar. Toprağa bağlı olanların dünyaları toprakları ile sınırlı olur. Gelişmeleri takip edemez, kolayca sömürülürler. “Yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan”ı tercih edenlerin “… başlarına sefillik ve çaresizlik çökmüş….” olmasının sebebi bu olmalıdır. Çölde kalan Yahûdiler ise Calut’u yenerek büyük bir başarı elde etmişlerdi.

Bugünkü Yahudilerde de çoğunlukla avcı toplumu özelliği görülür. Av aletleri artık para; peşine koştukları ise ekonomik değeri olan işlerdir. Dünyanın neresinde önemli bir ekonomik değer üretilirse onları orada bulmak mümkün olur.

Musa aleyhisselam onların talep ettikleri yiyecekleri küçük görmedi, “… İnin bir şehre, orada istediğiniz her şeyi bulursunuz” dedi. Yani istediğiniz yiyecekleri elde etmek için tarım yapmanız gerekmez. Hangi şehre inseniz onları bulursunuz, demiş oldu. Böylece onları, tarım yerine ticarete teşvik ediyordu.

KAYNAK: Abdulaziz Bayındır, Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2010, s: 278-279.

Çocuklarımıza en doğru bir şekilde dinimizi nasıl anlatacağız?

Çocuklarınızı camiye alıştırın. Bazı kimseler yanlış yapıyor diye camiye gitmezlik edemeyiz. Kur’an okumasını, namaz kılmasını ve ihtiyaç duyduğu temel bilgileri oradan alsın. Onun dışında sitemizde yayımlanan sohbetleri dinleyebilir. Bol bol Kur’an okusun. Anlamaya çalışsın, anlayamadığı yerleri de mutlaka sorsun. O zaman iyi ile kötüyü birbirinden ayırmayı öğrenir.

Kur’an’da zina cezasından başka ceza olmadığını mı söylüyorsunuz?

Kitabımızda Recmin Kalktığını Gösteren Hadisler alt başlığı altında geçen ilgili bölüm şöyledir:

“eş-Şeybânî dedi ki; Abdullah b. Ebî Evfâ’ya “Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem recm cezası uyguladı mı?” diye sordum. “Evet” dedi. “Nur suresinden önce mi, sonra mı” dedim. “Bilmiyorum” dedi.” ((Buhârî, Hudûd, 21.))

Ancak aşağıdaki rivayet, recm uygulamasının Nur Suresi’nin inmesinden önce olduğunu göstermektedir:

Bir erkek zina itirafında bulunmuştu. Allah’ın Elçisi sopa istedi. Kırık bir sopa getirildi. “Daha iyisi olsun” dedi. Yeni bir sopa getirildi, budakları yontulmamıştı. “Bundan hafif olsun” dedi. Düzgün, yumuşak bir sopa getirildi. Allah’ın Elçisi emretti, adama sopa vuruldu. Sonra şöyle dedi:

“Ey insanlar! Artık Allah’ın koyduğu sınırlardan kaçınmanızın zamanı geldi. Kim bu pisliklerden bir şey yaparsa Allah’ın örtüsüyle örtünsün. ((Tevbe etsin)) Çünkü bize yüzünü gösterene Allah’ın Kitabını uygularız.” ((Muvatta, Hudûd, 2/12.))

Burada evli, ya da bekâr olduğuna bakılmaksızın, suçluya 100 değnek vurulması, sonra Allah’ın kitabının uygulandığının söylenmesi, bütün şüpheleri kaldıracak mahiyettedir. Çünkü Allah’ın Kitabı’nda 100 değnek dışında bir ceza yoktur.” (Abdülaziz Bayındır, Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2007, s: 294)

Görüldüğü gibi burada anlatılan konu zina cezasıdır. “Allah’ın Kitabı’nda 100 değnek dışında bir ceza yoktur” sözü sadece zina cezası için söylenmiştir. Bir cümleyi önünü ve arkasını keserek anlamaya çalışırsanız yanlış sonuçlara varmanız kaçınılmaz olur.

Kur’an-ı Kerim’e göre hangi suçun cezasının ne olduğunu aynı kitabımızın 262-278. sayfalarında yer alan Ceza Hukuku Prensipleri başlıklı bölümden okuyabilirsiniz.

NOT: Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar kitabına www.suleymaniyevakfi.org/hizmetlerimiz/Kitaplarimizi-indirin.html linkinden ulaşabilirsiniz.

Nesih ve Recim Cezası yazımızı da aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/nesih-ve-recim-cezasi.html

Belkıs’ın tahtının ta Yemen’den Kudüs’e getirilmesi keramet değil midir?

Bu olayın herhangi bir olağanüstülükle, kerametle uzaktan yakından alakası yoktur. Olay tamamen ilim ile alakalıdır. Konuyla ilgili olarak KUR’AN IŞIĞINDA DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR kitabımızın “Kur’an’ı Açıklamada Usul” başlıklı sekizinci bölümünün ilgili paragraflarını aşağıya alıyoruz:

“Süleyman aleyhisselam zamanında Kitap’tan bilgisi olan bir kişi, Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar, Yemen’den Kudüs’e getirmiştir.

Süleyman kuşdilini bilirdi. Kuşlara, cinlere, insanlara ve bunlardan oluşan ordulara hükmeden büyük bir krallığı vardı. Saba Kraliçesi Belkıs, ona karşı konamayacağını anlamış, Kudüs’e gelmek ve Süleyman’a teslim olmak üzere yola çıkmıştı. Onun, büyük ve gösterişli bir tahtı vardı. Bu haberi alan Süleyman, önde gelen adamlarını topladı ve şöyle dedi:

“Ey önderler! Onlar gelip teslim olmadan önce sizin hanginiz kraliçenin tahtını bana getirebilir? Cinlerden bir ifrit dedi ki: Ben, onu sana sen makamından kalkıncaya kadar getiririm. Bana güvenebilirsin, benim buna gerçekten gücüm yeter. O Kitap’tan bir bilgiye sahip olan kişi de: Ben onu sana gözünü açıp kapayıncaya kadar getiririm dedi ve getirdi. Süleyman tahtı, yanına kurulu görünce dedi ki: Bu beni denemek için rabbimin bir ikramıdır; şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü? Kim şükrederse faydasını görür. Nankörlük eden etsin. Rabbimin kimseye ihtiyacı yoktur, onun iyiliği boldur.” (Neml 27/38-40)

Tahtı, göz açıp kapayıncaya kadar getiren kişinin bilgi aldığı kitap Tevrat’tır. İsrail peygamberlerinden olan Süleyman’ın makamında “O Kitap=el-Kitab” diye bahsedilen kitap başkası olamaz.

Kitabı bilen” değil de “Kitap’tan bilgisi olan” ifadesi önemlidir. Demek ki o kişinin Kitab’ın tamamını bilmesi gerekmemiş, kendi uzmanlık sahası ile ilgili ayetleri bilmesi yeterli olmuştur. Bu, uzaktaki eşyayı getirme bilgisidir. Bugün eşyanın ışınlanması ile ilgili çalışmalar yapılıyor ama uzaktaki bir eşyayı getirmek hayal bile edilemiyor.

Kur’ân’ı, sadece din kitabı sayanlar yukarıdaki ayetleri anlayamazlar. Bu sebeple tefsir bilginleri bu konuda zorlanmışlardır. Kimisi bu olayı bir keramet, kimisi de Süleyman aleyhisselamın mucizesi sanmış ve çelişkiye düşmüşlerdir.

Mucize, bir peygamberin peygamberlik belgesi; keramet de Allah’ın bir kuluna ikramıdır. Kimse Allah adına söz veremeyeceği için keramette de mucizede de iddia olmaz. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Hiçbir elçi, Allah’ın izni olmadan bir mucize getirme yetkisine sahip değildir.” (Ra’d 13/38)

Tahtın getirilmesi olayında iddia vardır. Kitap’tan bir bilgiye sahip olan kişi, Süleyman’a “Ben onu sana gözünü açıp kapayıncaya kadar getiririm” demiştir. Dolayısıyla bu olay ne mucizedir, ne keramet. Ayette belirtildiği gibi Allah’ın kitabından alınmış bir ilimdir. Bu ilim Kur’ân’da da olmalıdır. Kur’ân’ın gösterdiği yöntemle hareket edilirse o bilgiyi bulup çıkarmak mümkün olur.” (Abdülaziz Bayındır, Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 2. Bs., İstanbul, 2007, s: 297-299)

Sağ yanağına vurana sol yanağını çevir düsturu İslam’da var mıdır?

Hayır, bizim dinimizde böyle bir anlayışa yer yoktur. İslam’ın bir ceza hukuku prensipleri vardır. Buna göre haksızlığa uğrayan biri, uğradığı haksızlılığın mislini yapmak veya affetmek arasında muhayyerdir ama affetmesi tavsiye edilmiştir. Yani sağ yanağına bir tokat yiyen kimse, o kişiye aynı ölçüde iki tokat atma hakkına sahiptir. Biri yediği tokadın karşılığı, diğeri de onun cezasıdır. İsterse o kişiyi affeder ama öbür yanağını dönmez.

Konuyla ilgili daha geniş bilgiye www.suleymaniyevakfi.com sitemizde bulunan KUR’AN IŞIĞINDA DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR kitabının “Ceza Hukuku Prensipleri” bölümünden ulaşabilirsiniz.

Sadaka ömrü uzatır mı?

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de Nûh (as) ile kavminin kıssasını anlatırken şöyle buyurmuştur:

” Biz Nuh’u kendi halkına (elçi) gönderdik; ‘Acıklı bir azap gelmeden halkını uyar!’ dedik. 

 Onlara şöyle dedi: “Ey halkım! Ben size doğruları açıklayan bir uyarıcıyım.

 Allah’a kulluk edin, O’ndan çekinerek kendinizi koruyun ve sözümü dinleyin!

 O zaman Allah günahlarınızı bağışlar ve belirlenmiş ecelinizin (ecel-i müsemmâ) sonuna kadar sizi yaşatır. Allah’ın verdiği ömür bitince erteleme olmaz. Keşke bunu bilseniz!” (Nûh, 71/1-4)

Ecel-i müsemmâ ile kast edilen, insanın Allah tarafından takdir edilen ecelidir. Ayette Nûh (as), kavmini azap gelmeden önce Allah’a dönmeleri konusunda uyarmaktadır. Demek ki Allah’a dönmezlerse azap gelecek ve daha önce kendileri için takdir edilen ecele ulaşamadan yine Allah tarafından hayatlarını sona erdirilecek. Bu ve bunun gibi birçok ayetten anlaşılmaktadır ki Allah’ın emrettiği şeyler yapılmazsa Allah, insana verdiği eceli kısaltır. Eğer insan Allah’ın emirlerini tutarsa ve O’nu razı ederse hakkında yazılmış olan ecel-i müsemmasına kadar yaşar.

Nebîmiz de bir hadislerinde “sadaka belaları def eder” buyuruyor. Sadaka vermek suretiyle Allah’ın razı olduğu işleri yapan, onun yasakladığı işlerden kaçınan kişi O’nun azabından kurtulur, emin olur. Yani kendisi için belirlenmiş eceline kadar yaşamaya devam eder. Bahsettiğiniz hadis de böyle değerlendirilmelidir. “Sadaka ömrü uzatır.” Yani ömrü kısaltan davranışların aksine kişiye kendisi için biçilmiş ömrü sonuna kadar yaşama fırsatı verir.

Yanlış davranışlarla ecelin kısalması konusunda geniş bilgi için aşağıdaki linkte bulunan ECELİN KISALMASI başlıklı yazıyı okumanızı tavsiye ederiz.

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/ecelin-kisalmasi.html