Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Zekâtımızı erzak paketi şeklinde verebilir miyiz?

Zekât verdiğiniz kişilerin neye ihtiyacı olduğunu bilmeden onun adına karar vermeniz doğru değildir. Siz üzerinize düşen parayı nakit olarak onlara verin, onlar neye ihtiyaçları varsa onları alsınlar.

Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izlemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/zekat-olarak-fakirlere-erzak-paketleri-dagitmak-dogru-mu.html

Borsada kaybettiği için borçlanan kişilere zekât verilebilir mi?

Allah Teala zekât verilebilecek olan sınıfları şöyle sıralamıştır:

“Sadakalar (zekâtlar) sadece; fakirler, miskinler, bu işte çalışanlar ve kalpleri ısındırılanlar içindir. Bir de esirler, borçlular, Allah yolunda ve yolda kalanlar uğrunda harcanır. Bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Allah bilir, doğru karar verir.” (Tevbe, 9/60)

Ayet mealinde altı çizili yerden de görüldüğü gibi borçlu olan kimselere zekât verilebilir. Borcun nereden kaynaklandığının bir önemi yoktur.

Bahsettiğiniz kişiye zekât da fitre de verebilirsiniz.

Borsa ile ilgili cevabımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/borsada-hisse-senedi-alimi-yapmak-caiz-midir.html

Zekât verirken “bu benim zekâtım” dememiz gerekiyor mu?

Zekât veya fitre veren kişinin içten niyet etmesi yeterlidir. Bunları verirken “bu benim zekâtımdır, fitremdir” demesine gerek yoktur. Hatta karşı tarafı incitmemek için söylenmemesi daha iyi olur.

Bazı Mâlikî fakihlere göre fakirleri inciteceğinden verilen şeyin sadaka veya zekât olduğunu söylemek mekruhtur.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/zekat-fitre-yazili-fetvalar/zekat-verirken-bu-benim-zekatim-denilmesi-gerekiyor-mu.html

Ramazanda jinekolojik muayene orucu bozar mı?

Orucu bozan şeyler, yemek, içmek ve cinsel ilişkidir. Jinekolojik muayenede kadın herhangi bir ilaç içmediği sürece orucu bozulmaz.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayın:

www.fetva.net/oruc/jinekolojik-muayene-orucu-bozar-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/jinekolojik-muayeneden-sonra-gusul-abdesti-almak-gerekir-mi.html

25.000 liralık buğdayı, 75.000 liralık da borcu olan çiftçi zekât vermeli mi?

Verdiğiniz bilgilere size zekât düşmez. Çünkü Allah Teâlâ zekâtın ancak elinde malı olandan alınabileceğini bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Mallarından sadaka al; böylece onları arındırmış ve geliştirmiş olursun…” (Tevbe, 9/103)

Verdiğiniz bilgilere göre sizin elinizde malınız bulunmamış oluyor. Zira zekât için elde bulunması gereken mal, aşağıdaki ayetin delaletiyle ihtiyacınızdan fazla olmalıdır. Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“… Sana neyi harcayacaklarını da soruyorlar. De ki: “artanı!”…” (Bakara, 2/219)

Peygamberimizden de konuyla ilgili şu hadisler rivayet edilmiştir:

“Zekât, zenginlerden alınır, fakirlere verilir.” (Buhari, Zekât, 1, 63; Müslim, İman, 29 (19); Ebu Davud, Zekât, 5; Tirmizi, Zekât, 6; Nesai, Zekât, 1; İbn Mace, Zekât, 1)

“Sadaka/zekât ancak zenginden alınır.” (Buhari, Zekât, 18, Vasiyet, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/230.)

Hz. Osman’ın da şöyle dediği nakledilmiştir:

“Bu, sizin zekât ayınızdır. Kimin borcu varsa onu ödesin ki böylelikle onun ne kadar malı olduğu bilinsin. Borcu ödedikten sonra elinde kalan kısmının zekâtını versin. Elinde kalan mal nisap miktarının altında ise zekât vermesi gerekmez.” (Muvatta, Zekât, 1, hadis no: 322)

Hanefilerden İmam-ı Muhammed bu rivayeti zikrettikten sonra şöyle demiştir:

“Biz bu rivayeti esas alarak diyebiliriz ki: Bir kimsenin hem malı hem borcu varsa önce borcunu ödesin. Sonra elinde zekât düşecek kadar mal kalırsa onun zekâtını versin. Bu, Ebu Hanife’nin de görüşüdür.”

Sonuç olarak borcunuzu düştükten sonra elinizde kalan miktar nisap miktarına ulaşmıyorsa –ki sorunuzdan öyle anlaşılıyor- zekâtla yükümlü olmazsınız. Elinizde bulunan malın ticaret malı, nakit para büyük-küçükbaş hayvan veya toprak ürünleri olması arasında bir fark yoktur.

Oruç tutamayan bir kadının iş yerinde yemek yemesi caiz midir?

Kadınlar âdetli oldukları günlerde oruç tutmalıdırlar. Çünkü âdet, oruca engel değildir. Fakat âdetli olduklarında kendilerini oruç tutamayacak kadar rahatsız hissedenler hasta hükmünde olurlar. Onlar, hastalara tanınan ruhsatı kullanarak oruç tutmazlarsa Ramazandan sonra bu oruçlarını kaza ederler.

Âdet döneminde oruç tutamayacak kadar kendini hasta hisseden bir kadın, hastalara tanınan ruhsattan yararlanarak işyerinin yemekhanesinde yemeğini yiyebilir. Bunda herhangi bir sakınca olmaz.

YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 112-113.

Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linki de tıklayın:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/adetli-kadinlar-ramazanda-oruc-tutabilirler-mi.html

Ağız dolusu da olsa kusmak orucu bozar mı?

Kusmak orucu bozmaz. Zira orucu bozan şeyler; yeme, içme, cinsel ilişki ve bu kapsama dâhil olan şeylerdir. Kusmak bunlardan hiçbirine girmez.

Buhârî’de yer alan bir kayda göre Abdullah İbn Abbâs ve İkrime (ra) “Oruç, vücuttan içeri girecek şeylere karşı kendini tutmaktır; dışarı çıkacak şeylere değil” diyerek kusmanın orucu bozmayacağını söylemişlerdir. (Buhârî, Savm, 32)

Fıkıh kitaplarında ise kasten kusmanın oruç bozacağı; fakat istemeden kusmanın bozmayacağı belirtilmektedir. Bu görüşte olanlar, Ebû Hureyre’nin naklettiği şu hadisi delil getirmektedirler:

Allah’ın Elçisi şöyle buyurmuştur:

“Oruçlu iken istemeyerek kusan kimseye kaza gerekmez. (Ama) Kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin.” (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 33; Tirmizî, Savm, 25; İbn Mâce, Sıyâm, 15)

Bu hadise kitabında yer veren İmam Tirmizî şu açıklamalarda bulunmuştur:

“Muhammed (İmam Buhârî) diyor ki: Bu hadis Ebû Hureyre’den değişik şekillerde rivayet edilmiş olup senedi pek sağlam değildir. Ebû’d Derdâ, Sevbân, Fedâle b. Ubeyd’den de Resûlullâh (s.a.v.)’in kusarak orucunu bozduğu rivayet edilmiştir. Bunun anlamı şudur: Resûlullâh nafile oruç tutuyordu, kustu. Zayıf ve güçsüz kaldığı için orucunu devam ettirmedi. Bu konudaki bazı hadisler bu şekilde yorumlanmıştır.” (Tirmizî, Savm, 25)

Oruçla ilgili ayetlere bakıldığında ağız dolusu da olsa kusmanın orucu bozmayacağı anlaşılmaktadır.

YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 99-100.

Ramazanda av yapmak yasak mıdır?

Devlet av yasağı uygulamıyorsa Ramazan ayında avlanmanın bir sakıncası yoktur.

Yasak zamanı avlanmak konusunda daha önce verdiğimiz cevabımızı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/yasak-zamani-avlanmak-caiz-midir.html

Hz. Ömer’in “bu ne güzel bidat oldu” sözünü açıklar mısınız?

Cevaba geçmeden önce bid’at’ın ne manaya geldiğini bir görelim:

Bid’at, İslam’dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibadet kabul edilen görüş ve ameller, sünnete aykırı davranışlara denilir.

Hz. Ömer’in söylediği “bu ne güzel bid’at oldu(Buhari, Teravih, 1) cümlesindeki “bid’at” kelimesi, yukarıdaki anlamda kullanılmamıştır. Bu cümlenin “böylesi daha güzel oldu” şeklinde yani terim anlamıyla değil sözlük anlamıyla anlaşılması gerekiyor. Zira Hz. Ömer bu uygulamasıyla dinde bir yenilik ortaya çıkarmamıştır. Onun yaptığı, ashabın mescit içinde kiminin tek başına, kiminin de iki-üç kişilik küçük cemaatlerle kıldıkları nafile bir namazın tek bir cemaatle kılınmasını sağlamaktır. Nafile namazların cemaatle kılınması ise dinde bir yenilik değildir. Bunun örneği sünnette vardır. Şöyle ki:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem itikâfta iken kendisine farz, ümmetine ise sünnet olan teheccüd namazını (yaygın olarak bilindiği gibi bu namaz teravih değildir!) kılarken Ashaptan ona katılanlar olmuştu. Üç gün süreyle bu böyle devam etmiş, dördüncü gün Nebimiz bu namazın farz gibi algılanmaması için ashaba evlerinde kılmaları gerektiğini söylemiş ama üç günlük namazlarının da geçersiz olduğunu söylememişti! Demek ki teheccüd namazı cemaatle de kılınabilen bir namazdır. Ancak bu namazı camide değil de evde ve bir miktar uyuyup uyandıktan sonra kılmak daha faziletlidir. Nebimizin bununla ilgili hadisi şöyledir:

(…) “Ey insanlar, bu namazı evinizde kılın. Çünkü bir kimsenin farz namaz dı­şında kıldığı namazın en değerlisi evinde kıldığıdır.” (Buhari, Ezan, 81; Müslim, Salâtü’l-Müsafirin, 213 (781))

Sorunuzda geçen sözün yer aldığı hadisin sonunda Hz. Ömer de şöyle söylemiştir:

“(…) Bu namazın bunların uyuduğu vakitte kılınanı, şu anda kıldıkların­dan daha faziletlidir.” (Buhari, Teravih, 1)

Teravih namazı hakkında geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/peygamberimiz-uc-gun-sureyle-teravih-namazi-kildirmis-midir.html

www.cerideiilmiyye.org/wp-content/uploads/2019/05/yahya-senol-21-sayi-teravih-namazi-sunneti-mekkede-mi.pdf

Orucun hikmeti açların halinden anlamak mı?

Yüce Allah, Bakara sûresinin 183. ayetinde orucun farz kılınmasının amacını şöyle belirtmiştir:

“Ey inanıp güvenenler! O oruç, sizden öncekilere yazıldığı şekliyle size de yazıldı ki kendinizi koruyasınız.(Bakara, 2/183)

Görüldüğü gibi orucun esas hikmeti, kişinin kendisini koruyabilmesidir. Esas korunma, Cehennemden korunmadır. Bu ise ancak şirke düşmemekle olur. Bununla birlikte günahlardan da korunmak gerekir. Oruç tutan kişi, canı çektiği ve imkânı olduğu halde Allah’ın emrini kendi arzularına tercih ederek yemeyi içmeyi ve eşiyle cinsel ilişkiyi terk edip böyle bir koruma altına girmiş olur.

Bununla ilgili bir yazımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/firsatlar-ayi-ramazan.html

Bununla beraber oruç insanın sağlığını korur, nimetlerin kıymetini bilmesini sağlar, sabırlı olmayı ve aç kalmanın ne demek olduğunu öğretir.

Oruçta daha nice hikmetler vardır. Onları tespit için uzmanlarıyla ekip çalışmaları yapmak gerekir. Faizin haram kılınmasının hikmetlerini, hiç kimse ekonomi uzmanları kadar bilemez. Orucun hikmetleri de tıp, sosyoloji, psikoloji gibi alanlarda uzmanlaşmış kişilerin yer aldığı ekip çalışmalarıyla tespit edilebilir. Bugün, tıpta oruçla tedavi yöntemi uygulanmakta ve çok ilginç sonuçlar alındığı söylenmektedir.

YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Bs., Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 85-86.

Bu sorunun görüntülü cevabını izlemek için lütfen tıklayınız:

2010 takviminde 40 dakika olan hata 2011’de nasıl daha fazla oldu?

Dakika farkı mevsimlere göre değişir. Ağustos ayında bir derece 6 dakika civarındadır.

Bir de Diyanet takviminde güneşin doğuşu en az gerçek doğuştan 7 dakika önceyi gösterir. Ve bu 7 dakika da 18 derecenin içerisine yedirildiği için süre uzamış oluyor.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/takvimlerdeki-40-dakikalik-hata-2011-yilinda-da-devam-ediyor-mu.html