Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: zekat verilecek sınıflar

Deprem bölgesinde geçici barınma yerleri kurulması için zekât verilir mi?

Miskin kime denir? Bu kavram Kur’an’da nasıl tanımlanmıştır?

Miskin kelimesi Arapçada “Sakin olmak, hareketi sona ermek” anlamlarına gelen “s-k-n” kökünden türetilmiş bir kelimedir. Hareketin zıddına, sükûn denilmektedir.[1] Muhtaçlık, kişinin çabasını ve gayretlerini sona erdiği ve onu hareketsiz hale getirdiği için[2] veya insanlara karşı sürekli bir suskunluğa ve hareketsizliğe sebep olduğundan dolayı[3] yoksullara, bu kökten ism-i fail olan miskin denmiştir.

Miskin kavramı, Kur’an’da dokuzu Mekkî[4], on dördü Medenî[5] surelerde olmak üzere 23 ayette geçmektedir. Kavramın geçtiği ayetlere göre miskinlerin şu özellikleri ön plana çıkmaktadır:

  1. Kur’an’ın nüzul sürecinin başından sonuna kadar her aşamasında yer alan bir kavramdır.
  2. Miskin kavramının geçtiği ayetlerde özellikle onların doyurulmaya (yemeğe) muhtaç kimseler olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca ayetlerde onları doyurmayan müşriklerin de kınandığı görülmektedir.
  3. Akraba ve yolcularla birlikte insanların mallarında hakkı olan kimselerdir
  4. Fidye ve kefâretlerde doyurulması veya giydirilmesi gereken kimselerdir.
  5. Ganimetin beşte biri ile fey’in dağıtılacağı kimseler arasında yer almaktadırlar.

Kanaatimizce ayetler, herkesin ihtiyaç sahibi olduğunu bildiği/gördüğü, her toplumda, her zaman karşılaşılabilecek mutlak manada yoksulları tarif etmektedir. Bu çerçevede miskinin tarifi şöyle yapılabilir:

Miskin; ihtiyacını dile getirsin veya getirmesin, çalışsın veya çalışmasın, özürlü olsun veya olmasın toplum tarafından ihtiyaç sahibi olduğu hemen fark edilen, öncelikli ihtiyaçları sebebiyle çoğunlukla kendilerine temel ihtiyaç maddelerinden gıda ve giyim yardımı yapılan ve muhtaç denilince ilk akla gelen, Müslim veya gayrimüslim kimselerdir.

 

KAYNAK: Beytullah Aktaş, Kur’an’a Göre Zekâtın Harcama Kalemleri (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi SBE, İstanbul, 2013, s. 69-76.

[1] İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “s-k-n” md., c. III, s. 2052.

[2] Muhammed Ali et-Tehânevî (v. 1158/1745), Keşşâfü Istılâhâti’l-Fünûni ve’l-Ulûm, thk. Ali Dehrûc, Mektebetü Lübnân Nâşirûn, Beyrut, 1996, c. I, s. 1538.

[3] Cârullâh Ebû Kâsım Mahmûd bin Ömer ez-Zemahşerî (v. 538/1144), el-Keşşâf an Hakâiki Gavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl, Mektebetü’l-Abîkân, Riyad, 1998, c. I, s. 366.

[4] İsrâ, 17/26;     Kehf, 18/79; Rûm, 30/38; Kalem, 68/24; Hakka: 69/34;Müddessir: 74/44; Fecr, 89/18; Beled, 90/16; Mâ’ûn, 107/3. Bu surelerin Mekkî olduğuna dair bkz. Zerkeşî, el-Burhân, c. I, s. 193; Suyûtî, el-İtkân, c. I, s. 49 vd..

[5] Bakara, 2/83; 177; 184; 215; Nisa, 4/8; 36; Mâide, 5/89; 95; Enfâl, 8/41; Tevbe, 9/60; Nûr, 24/22; Mücâdele, 58/4; Haşr, 59/7; İnsan, 76/8. Medenî iki ayette ise Yahudilere meskenet damgası vurulduğu bildirilmektedir. Bkz. Enfâl, 8/41; Haşr, 59/7. Bu surelerin Medenî olduğuna dair bkz. Zerkeşî, el-Burhân, c. I, s. 194; Suyûtî, el-İtkân, c. I, s. 49 vd..

Kur’an’da geçen “fakir” ile Türkçedeki “fakir” aynı anlama mı geliyor?

“F-k-r” kökünden gelen ve ihtiyaç duyulan şey anlamında “fakr” kelimesinin sıfat hali olan “fakir”, zengin kavramının zıddı olarak kullanılan bir kavramdır.[1] Fakir kelimesinin, Arapçada “omurga, bel kemiği” anlamlarına gelen “fakâr” kelimesinden türemiş olma ihtimali vardır ki bu durumda “omurgası, belkemiği kırılmış kimse” manasına gelmektedir. Omurgası kırık kimse gibi maddi bakımdan başkasına muhtaç olması sebebiyle işlerini yürütemeyen bütün zayıf kimseler için bu kelime kullanılmaktadır.[2]

Fakir kelimesi, hem tekil hem de çoğul haliyle Kur’an’da on üç ayette geçmektedir. Bu ayetlerin çoğunda fakir kavramı zengin kavramının zıddı olarak yer almaktadır. Kavram, Mekkî surelerde iki ayette[3] geçerken, çoğunlukla Medenî surelerde[4] geçmektedir. Özellikle yardımın söz konusu edildiği ayetler Medenî’dir ve bu ayetlerde belli vasıflara vurgu yapılarak fakir kavramına yeni bir anlam yüklendiği görülmektedir.

Bakara sûresinin 273. ayetinde şöyle buyrulur:

“(Yapacağınız hayırlar), kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.”

Haşr sûresi 8. ayette ise: “(Allah’ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah’tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır” ifadeleri yer alır.

Neticede Kur’an’ın, bilinenden farklı ve yeni bir anlam yüklediği fakir kavramı şöyle tanımlanabilir:

Fakir; kendini Allah yoluna adayan –ve bu uğurda gerekirse hicret eden-, geçimini temin etmek için fırsatı olmayan ama ihtiyacını da bildirmeyen, görünüşte zengin zannedilen (fakirliği belli olmayan) kimsedir.

Cenâb-ı Hak Kur’an’da, zekâtın harcama kalemleri içinde, fakirleri ilk sırada sayarak bu sınıfa verdiği önemi göstermiştir. Bazı âlimlere göre, kazanma gücüne sahip olduğu halde ibadet için bir yere çekilen kimseye zekât verilmez. Ancak kendini tamamen yararlı ilim tahsiline veren kimseye zekât verilebilir.[5] Bu sebeple günümüzde ilim tahsil etmek, İslam’ı anlatmak gibi ulvî gayelerle meşgul olduğu için geçimini temin ile uğraşamayan kimselerin şahsî ihtiyaçlarının karşılanmasına öncelik verilmelidir. Yine bu fon, yurt içinde ve yurt dışında öğrenim yapmak isteyen öğrencilere burs vermekte kullanılabilir.[6]

KAYNAK: Beytullah Aktaş, Kur’an’a Göre Zekâtın Harcama Kalemleri (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi SBE, İstanbul, 2013, s. 62-69.

[1] İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “f-k-r” md., Dâru’l-Meârif, Kahire, t.y., c. V, s. 3444.

[2] İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “f-k-r” md., c. V, s. 3445; ez-Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, “f-k-r” md., Kuveyt, 2001, c. XIII, s. 337.

[3] Bkz. Fâtır, 35/15; Kasas, 28/24.

[4] Bkz. Bakara, 2/ 268; 271; 273; Âl-i İmrân, 3/ 181; Nisâ, 4/ 6; 135; Tevbe, 9/60; Hacc, 22/28; Nûr, 24/32; Muhammed, 47/38; Haşr, 59/8.

[5] Bkz. Ebu’l-Hasan Ali b. Süleyman b. Ahmed el-Merdâvî, el-İnsâf fî Ma’rifeti’r-Râcihi mine’l-Hilâf, I-XXXII, Hicr li’t-Tibâati ve’n-Neşri ve’t-Tevzîi’ ve’l-İ’lân, y.y., 1995, c. VII, s. 210; Kardâvî, Fıkhu’z-Zekât, s. 379.

[6] Kardâvî, Fıkhu’z-Zekât, s. 379.

Borsada kaybettiği için borçlanan kişilere zekât verilebilir mi?

Allah Teala zekât verilebilecek olan sınıfları şöyle sıralamıştır:

“Sadakalar (zekâtlar) sadece; fakirler, miskinler, bu işte çalışanlar ve kalpleri ısındırılanlar içindir. Bir de esirler, borçlular, Allah yolunda ve yolda kalanlar uğrunda harcanır. Bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Allah bilir, doğru karar verir.” (Tevbe, 9/60)

Ayet mealinde altı çizili yerden de görüldüğü gibi borçlu olan kimselere zekât verilebilir. Borcun nereden kaynaklandığının bir önemi yoktur.

Bahsettiğiniz kişiye zekât da fitre de verebilirsiniz.

Borsa ile ilgili cevabımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/borsada-hisse-senedi-alimi-yapmak-caiz-midir.html

İmam Hatip Lisesi inşaatına yardım amacıyla zekat verilir mi?

Evet zekat vermiş olursunuz. Allah Teala zekat verilebilecek olan sınıfları şöyle sıralamıştır:

“Zekatlar ; Allah’tan bir farz olarak fakirlere, miskinlere, onu toplayan memurlara, kalbleri (İslam’a) ısındırılacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarf edilir. Allah bilendir, doğru ve yerinde karar verendir.” (Tevbe, 9/60)

Buna göre İmam Hatip Lisesi inşaatına zekat vermek ayette belirtilen fi sebîlillâh kapsamına girer.