Hata 40 dakikadan da fazladır. Bir saat geçmeden namazı kılmamak gerekir. Geçen seneden bu yana Diyanet takvimlerinde herhangi bir düzeltme yapılmamıştır.
Konuyla ilgili bilgiler için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
Hata 40 dakikadan da fazladır. Bir saat geçmeden namazı kılmamak gerekir. Geçen seneden bu yana Diyanet takvimlerinde herhangi bir düzeltme yapılmamıştır.
Konuyla ilgili bilgiler için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
Hastalık veya yolculuk gibi sebepler dışında bir Müslümanın oruç tutmama, akşamdan niyetlenmeme gibi davranış gösterme hakkı ve yetkisi yoktur. Böyle bir davranış kesin olarak Allah’a isyan anlamı taşır.
Bununla ilgili cevaplarımız için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/keyfi-olarak-tutulmayan-ramazan-orucunun-cezasi-nedir.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/oruca-niyet-edilmemisse-yiyip-icilebilir-mi.html
Bakara suresinin 187. ayetine göre orucu bozan şeyler; yemek, içmek ve cinsel ilişkidir. Nikotin bandı bunlardan hiçbirine girmeyeceği için orucu da bozmaz. “Bozar” diyenler bunun hangi sınıfa girdiğini ilmi olarak ispatlamak zorundadırlar.
Allah Teâlâ Bakara sûresi 184 ve 185. ayetlerde hasta olanların oruç tutmayabileceklerini bildirmiştir. Onlar tutamadıkları orucun yerine başka günlerde oruç tutarlar. Fakat güçleri yeter de oruç tutarlarsa bu onlar için daha iyi olur. Oruç tutmaları halinde hastalıklarının artma ihtimali varsa tabii ki bu takdirde oruç tutmamaları gerekir. Ama oruç tutmayıp yerine fidye vermek olmaz.
Hasta ve yolcuların oruca hiç başlamama izinleri olduğu gibi başladıkları oruçlarını bozma izinleri de vardır. Bu durumda tutmadıkları veya bozdukları oruçlarını gününe gün kaza etmeleri yeterlidir; herhangi bir keffaret söz konusu değildir.
YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Bs., Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 87.
Geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/oruc-tutamayan-hastayasli-ve-gucsuz-olanlar-ne-yapmali.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/diyabet-hastalarinin-ramazan-ayinda-oruc-tutmalari-gerekir-mi.html
Hayır, böyle bir uygulama yoktur. Havaların sıcak olması, oruç tutulmasına engel değildir. Orucu (mükelleflerden) sadece hastalar ve yolcular tutmayabilirler ki onların bile tutmaları tavsiye edilmiştir.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/oruc-tutamayan-hastayasli-ve-gucsuz-olanlar-ne-yapmali.html
İlk Müslümanların sıcaklıkların 50 derecelerde seyrettiği Mekke ve Medine şehirlerinde, çöllerinde yaşadıklarını ve oruçlu bir şekilde cihada çıktıklarını hatırlarsanız günümüzde oruç tutmanın o kadar da zor olmadığını anlayabilirsiniz.
Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kpss-ye-hazirlaniyorum-oruc-tutmayip-kaza-edebilir-miyim.html
Aşağıdaki ayetlere göre iş yerinizde dine taban tabana zıt konuşmalara şahit olduğunuzda ve konuşmanız için size izin verilmediği durumlarda yapmanız gereken, tartışmaya girmek değil bir şekilde konudan/oradan uzaklaşmaktır. Ama size de görüşünüzü sorarlarsa o zaman doğru bildiklerinizi de söylemekle yükümlü olursunuz.
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“O, bu Kitapta size şunu indirmiştir: “Allah’ın ayetlerinin görmezlikten gelindiğini ve hafife alındığını işittiğiniz zaman onlarla oturmayın. Başka bir söze geçinceye kadar böyle yapın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” Allah bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde toplayacaktır.” (Nisa, 4/140)
“Ayetlerimiz hakkında haddini aşanları görürsen başka konuşmaya geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık o zalimler takımıyla bir arada olma.
“Allah’tan çekinenlere onların hesabı sorulmaz; ama bu, belki çekinirler diye onlara yapılan bir hatırlatmadır.” (En’âm, 6/68-69)
“Sen bilgi ver[1], o bilgi bir işe yararsa!
Kendine çekidüzen veren o bilgiden yararlanacaktır.
Hayırsız kişi[2] ise ondan kaçacaktır.” (A’lâ 87/9-11)
Görüntülü cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/allahi-gormezden-gelen-insanlara-karsi-tutumumuz-nasil-olmali.html
[1] Bilgi diye çevrilen kelime “zikir”dir. Zikir, sürekli akılda tutulan kullanıma hazır bilgidir. (Müfredat)
[2] Burada ism-i tafdil anlamı verilmemiştir. Çünkü أفعل kalıbı bazen sıfat-ı müşebbehe olur.
Zekât oranı kırkta bir yani yüzde iki buçuktur. 20.000 liranın % 2,5’u ise 500 lira eder. 500 lira sizin vermeniz gereken zekât miktarıdır.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/zekat-fitre-yazili-fetvalar/20000-lirasi-olan-bir-kisi-ne-kadar-zekat-vermeli.html
Bazı hadislerde kaçınılması gerektiği söylenen “çok yemek” görecelidir; kişiden kişiye farklılık gösterir. Size göre çok olan bir yemek başkasına göre az olabilir. Peki, kötülenen şey nedir? Kötülenen, doyduktan sonra da yemeye devam etmektir. Bu da israf ve sağlığa zararlı bir durum olduğu için yasaklanmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Yiyin, için ama israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31)
Bunun içindir ki Peygamberimiz midenin üçte birinin yemekle, üçte birinin su ile doldurulmasını, kalan üçte birinin de rahat nefes alınması için boş bırakılmasını yani tıka basa yemek yenilmemesini öğütlemiştir. İlgili hadis şöyledir:
Mikdâm b. Ma’dikerîb radıyallahu anh’tan rivayete göre, o şöyle demiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu işittim:
“Âdemoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Âdemoğluna kendisini ayakta tutacak kadar yemesi içmesi yeterlidir. Şayet bu miktardan fazla yiyecek ise midesini üç kısma ayırsın; bir kısmını yiyecek, bir kısmını içecek, bir kısmını da nefes almak için.” (Tirmizi, Zühd, 47, İbn Mâce, Et’ime, 50)
Zaten günümüzde uzmanlar tarafından dengeli ve yeterli beslenme konusunda tavsiye edilen de budur.
O ayetlerde “gizli dostlar” şeklinde tercüme edilen ahdân (اخدان) “dost, arkadaş” anlamına gelen hidn (خدن) kelimesinin çoğuludur. Daha çok “şehvet duygusuyla dostluk eden kişi” için kullanılır. (Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredat, h-d-n maddesi, s: 277)
Yukarıdaki açıklamaya göre gizli dost olmak için ilişkiye giriyor olmak değil, o duyguyla arkadaşlık ediyor olmak yeterlidir.
Bilindiği gibi havyar, balık yumurtasıdır. Allah Teâlâ kara hayvanlarının aksine, suda yaşayan hayvanların helal olduğunu -hiçbir istisna koşmaksızın- şöyle bildirmiştir:
“Deniz avı ve onun yiyeceği size de, yolculara da bir geçimlik olarak helal kılınmıştır…” (Maide, 5/96)
Buna göre balıklar ve yumurtaları da helaldir. Hz. Peygamberden nakledilen hadislere göre balığın ölüsü de yasak kapsamına girmemektedir. Hz. Peygambere deniz suyunun hükmü sorulmuş, O da şöyle cevap vermiştir:
“Denizin suyu temiz; meytesi/ölüsü de helâldir.” (Muvatta, Tahâret, 12, Sayd, 12; Ahmed b. Hanbel, 2/237, 361, 378, 393; İbn Mâce, Tahâret, 38; Ebû Dâvûd, Tahâret, 41; Tirmizî, Tahâret, 52; Nesâî, Tahâret, 46, Miyâh, 4, Sayd, 35)
www.fetva.net/yazili-fetvalar/olu-baliklar-ayetlerde-haram-kilinan-meyte-kapsamina-girer-mi.html
Her bir kelimenin Türkçe karşılığını Arapça-Türkçe sözlüklerde bulamayabilirsiniz. Zira temel Arapça sözlüklerden Türkçe’ye tercüme edilenler neredeyse yok denecek kadar azdır.
Bu tür araştırmalar için öncelikle Elmalılı tefsirinde aradığınız kelimenin geçtiği ilk ayete bakabilirsiniz. Elmalılı genelde kelimelerin kökenleri hakkında bilgi verir. Bunun yanı sıra Râgıb el-İsfehânî’nin Türkçe’ye “Müfredat: Kur’an Kavramları Sözlüğü” adıyla tercüme edilen kitabını da tavsiye edebiliriz. Bir de hangi kelimeyi arıyorsanız o kelime ile ilgili olarak Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’ne bakmayı da ihmal etmemelisiniz.
Miras sekiz hisse üzerinden taksim edilerek her bir kız çocuk 1 hisse (iki kız çocuk 2 hisse), hayatta bulunan iki oğul 2’er hisse (toplamda ikisi 4 hisse), daha önce ölmüş oğlun hayatta bulunan çocukları da 2 hisseyi alırlar. Eğer bu çocuklar (yani torunlar) kızlı erkekli iseler kendilerine düşen 2’lik hisseyi erkek torunun iki kız torun hissesi alacağı şekilde taksim ederler. Burada torunların amca veya halalarıyla terekeden mahrum edilmelerine ilişkin delil bulunmamaktadır.
Mirasla ilgili ayette “Allah çocuklarınız hakkında terekeden erkek çocuğun iki kız çocuk hissesi almasını emreder.” (Nisâ 4/11) buyrulmaktadır. Babaları veya anneleri daha önce ölmüş torunlar da ayetteki çocuk kapsamındadırlar. Ayrıca birçok ayette yetimler konusunda Müslümanlar uyarılmaktadırlar. İlgili ayetlerden birisi şöyledir:
“Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.” (Nisâ 4/10.)
Ev içinde kullanılmaları kaydıyla evde terlik veya ayakkabı giyilmesinde herhangi bir sakınca yoktur.
Sakıncalı olan, kirli olan terlik veya ayakkabılarla eve girmektir. Zira dinimize göre “temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim, Taharet, 1 (223); Tirmizi, Daavat, 86; Darimi, Vudû, 2; Ahmed b. Hanbel, 4/260)
Evlilik öncesinde kadına mehir verilmesini isteyen Allah Teala evlilik esnasında da kadının her türlü ihtiyacını karşılama görevini erkeğe vermiştir. Bu, erkeğe ciddi manada maddi bir yük oluşturur. Eğer boşanma talebi erkekten gelirse erkek, mehir olarak verdiği şeylerden bir kuruşunu karısından geri alamaz. Bu, aşağıdaki ayetin hükmüdür:
“Bir eşi bırakıp yerine bir başka eş almak isterseniz, bıraktığınıza yüklerle mal vermiş olsanız bile hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi alacaksınız?
Nasıl alacaksınız ki biriniz diğerine kaynaşmış, üstelik o kadınlar sizden sağlam bir söz almışlardır.” (Nisa, 4/20-21)
Fakat boşanma talebi kadından gelirse ve bunda erkeğin herhangi bir suçu, kabahati yoksa bu taktirde kadın, erkekten aldığı mehri geri vermek zorunda kalır.
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bosanmayi-kadin-istiyorsa-mehrini-geri-vermek-zorunda-mi.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/koca-kendisini-aldatan-esini-bosarsa-mehrini-de-vermek-zorunda-mi.html
Bunda anlaşılmayacak bir şey yoktur. Eğer bu şart olmasaydı, bazı kadınlar iftidayı para kazanma yolu yaparlardı. Bir erkekle evlenir, mehri alır, sonra iftida ile ondan ayrılır, başka bir erkekler evlenir, ondan da mehir alırdı. Ama iftidada aldıklarını iade etme şartı bu yolu kapatmıştır.
Konuyla ilgili deliller için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/kadinin-bosanmasi-iftid.html
Bahsedilen uygulamada artı bir değer üretmeksizin, sadece tüketimden gelir elde etme gibi bir durum söz konusudur. Oysa ilgili ayette “Müminler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin” (Nisa, 4/29) buyrulmaktadır. Ticaret ise mal ve hizmetin kendisi, mekânı veya zamanında bir değişiklik yapmayı ifade eder.
Ayrıca, örnek sözleşme metninden anlaşıldığı üzere, bu sisteme girebilmek ve dolayısıyla kazanç sağlamak için çok sayıda birbirleriyle çelişen sözleşmeyi içinde barındıran paket bir ürün (mürekkep akit) söz konusudur ki, aynı sözleşmede birbirlerini nakzeden akitlerin yer alması fıkıhta yasaklanmıştır.
Uygulamayı mahzurlu kılan bir diğer unsur ise, insanların çalışmadan başkalarının emeğinden geçiniyor olması ve en önemlisi global düzeyde üretici ve satıcıları baskı altına alacak, onların rızalarını zedeleyecek tekelleşmeye yönelik bir hedefi de barındırmasıdır.
Sonuç olarak mevcut bilgiler ışığında bu tür organizasyona katılmanın fıkhen caiz olmadığı kanaatindeyiz.
Doç. Dr. Servet Bayındır
NOT: Benzer bir sistem hakkında daha önce verdiğimiz cevabı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/network-marketing-caiz-midir.html
TOKİ’ye olan borcunuzu, her yılın Ocak ve Temmuz aylarında, bir önceki 6 aylık dönemdeki memur maaş artış oranı, ÜFE ve TÜFE oranlarından en düşük olana göre ödüyorsanız, paranın değer kaybının bir kısmını ödediğiniz için faize girmiş olmazsınız.
TOKİ’nin bankayla yaptığı sözleşme sizi bağlamaz. Farklı bir durum varsa lütfen bildirin ki, ona göre cevap verelim.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/tokinin-alt-gelir-grubuna-yonelik-projesinden-ev-almak-caiz-midir.html
Erken ödeme indiriminden yararlanmak için bir bankadan alacağınız kredi sizi faize sokar. Faiz de haramdır. Bundan kaçınmanız gerekir.
Alınan bu ücret şayet alışveriş tutarı ile orantılı olmayıp sabit ise siz de böyle bir miktarı ödemeyi kabul ederek bu kartı almış iseniz bu kartla alışveriş yapmakta bir sakınca olmaz.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Verdiğiniz bilgilere göre TOKİ’nin düzenlediği bu projede yapmak istediği, enflasyona karşı kendini korumak olmalıdır. İslam fıkhı açısından borçlanmalardan enflasyon farkını almak caizdir. Bu sebeple o evi alabilirsiniz.
Borçlu ile alacaklı sadece enflasyon oranında bir artış konusunda anlaşabilirler. Bunun üzerindeki artışlar faize girer. Bu konuda sitemizde BORÇLANMALARDA ENFLASYON FARKI başlıklı bir yazı bulunmaktadır. Aşağıdaki linke tıklayarak ilgili yazıyı okumanızı tavsiye ederiz:
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/islam-fikhi-acisindan-borclanmalarda-enflasyon-farki.html
NOT: Bu cevap soruda belirtildiği üzere TOKİ’nin enflasyon oranında zam yaptığı alt gelir grubuna yönelik projesi için geçerli olup diğer projelerini kapsamaz. Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz: