Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Kolları sıvayarak namaz kılmak mekruh mudur?

Hanefi fıkıh kitaplarında erkeklerin kollarını dirseklere kadar sıvayarak namaz kılmaları mekruh kabul edilmiştir. O kitaplarda bu konu anlatılırken dayanak olarak “bu hareketin kibir, gösteriş olacağı”, “secdeye gitmeyi zorlaştıracağı”, “namaz adabına, ciddiyetine uygun olmayacağı” gibi gerekçeler ileri sürüldüğü görülmektedir.

Konuyla ilgili bir hadis ise şöyledir:

Resûlullâh buyurdular ki:

“Bana yedi kemik üzerine secde etmem emredildi. Alın -ve eliyle burnunu işaret etti- eller, diz kapakları, ayakların uçları. Elbiseleri de saçı da (secde sırasında) toplamayız.” (Buhârî, Ezân, 133, 134, 137; Müslim, Salât, 227-231 (490); Ebû Dâvûd, Salât, 155; Tirmizî, Salât, 203; Nesâî, Tatbîk, 40, 43-44; İbn Mâce, İkâmet, 19.)

İmam Nevevî, bu hadisin şerhinde şunları söylemektedir:

“Bu hadise göre namazda saçı veya elbiseyi toplamak mekruhtur. Bu hâl cumhûr-u ulemâya (âlimlerin çoğunluğuna) göre; namaz içinde de namaza girmezden önce de mekruhtur. Buradaki kerâhet, kerâhet-i tenzîhiyye’dir (tenzîhen mekruh). Bu şekilde namaz kılmak her ne kadar hoş olmasa da namaz geçerli olur. İbnu’l-Munzir, Hasan-ı Basri’nin bu şekilde kılınan namazın iade edilmesi gerektiğini anlatır. Âlimlerden Dâvûdi ise bu elbise toplama/kıvırma işinin sadece namaz için olması halinde mekruh olacağını söylemiştir. Hâlbuki cumhurun görüşü tercihe şayandır.” (İmam Nevevî, Şerhu Sahîh-i Müslim, c: 4, s. 209)

Hanefi mezhebine göre ise mekruh olan, elbisenin kollarını dirseklere kadar kıvırmaktır. Dirsekten aşağı -mesela bileklerin hemen üstüne kadar- kıvırmak mekruh değildir. (Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, c: 1, s. 781, 24. madde.)

İnsanlar genelde bir işe girişirken elbiselerinin kollarını sıyırırlar. Bunu yaparken elbisenin kollarının yapılacak işe engel olmamasını veya -işin yapısına bağlı olarak- herhangi bir pislik bulaşmamasını isterler. Fakat namaz, böyle değildir. Bu yüzden namaza başlarken sanki böyle bir işe girişiyormuş gibi elbisenin kollarını veya pantolonların paçalarını sıvamak hoş karşılanmaz. Ama -yukarıda da belirtildiği gibi- namaz dışında kolları kıvrılmış olan gömlekle veya kısa kollu bir gömlek ya da tişörtle namaza durmakta herhangi bir sakınca yoktur.

KAYNAK: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 167-168.

Devlette icra memuru olarak çalışmak dinen caiz midir?

Haciz işlemi (ölçüsünce yapıldığında) ilke olarak haram değildir. Faizi hesaplanan borcun aslı ve devlete sebebiyet verdiği zararın (faiz adıyla olsa dahi) tazmini (gerçekte faiz olmadığı için) meşrudur. Ancak gerçekten faize tekabül eden miktarın tahsili için aracı olmak dinen sakıncalıdır.

İşlerinizin büyük çoğunluğu meşru olduğundan ve bu işi devletin kanunları çerçevesinde yaptığınızdan, kazandığınız maaş haram olmaz.

Fakat bu tür şüpheli durumların bulunmadığı daha temiz bir alana geçmek için gayret gösterilmesi tavsiye olunur.

Hacizli malların alım satımıyla ilgili olarak sitemizde bulunan cevabımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hacizli-mallari-alip-satmak-caiz-midir.html

Müslümanların ilk kıblesi Kâbe miydi, Beyt-i Makdis mi?

Âdem Aleyhisselamdan Davud ve Süleyman Aleyhisselama kadar kıble Kâbe idi. Bu nebîlerin döneminde Kudüs’te Beyt-i Makdis’in inşasıyla birlikte kıble aşağıdaki gerekçe ile Beyt-i Makdis’e çevrilmiş, Muhammed Aleyhisselamın nübüvvetle görevlendirilmesinden itibaren Medine döneminin 2. yılına kadar da bu böyle devam etmiş ve nihayet asırlar sonra yine aynı gerekçe ile tekrar Kâbe’ye çevrilmiştir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“… Yönelmekte olduğun kıbleyi, sırf elçimize uyanla ona sırt çevireni bilelim diye yaptık. Onun değişmesi, Allah’ın doğru yolda olduğunu onayladıklarından başkasına ağır gelir. Allah (Kâbe’nin tekrar kıble olacağına dair) inancınızı boşa çıkaracak değildir. İnsanlara pek şefkatli ve iyiliği bol olan Allah’tır.” (Bakara, 2/143)

Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/peygamberlerin-her-biri-namazda-farkli-bir-kibleye-mi-yoneliyordu.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/namaz-ilk-donemlerde-hangi-delile-gore-kuduse-dogru-kilinmistir.html

Ödüllü spor turnuvaları kumar kapsamına girer mi?

Katılımcıların ortaya belli bir miktar para veya bir mal koyup oyun sonunda kazananın o paraya/mala sahip olduğu bütün eylemler, adı her ne olursa olsun kumardır, dolayısıyla haramdır.

Fakat üçüncü bir kişi yani bir organizatör, ortaya bir ödül koyar da turnuva sonucunda kazanan takım o ödülü (parayı/malı) alırsa o zaman helal olur.

Turnuvalarda buna göre bir düzenleme yapılması gerekir.

Bir evi yabancıya satarken komşulardan izin almak gerekir mi?

Komşuluk hukuku gereği komşuların rayiç bedeli vermek şartıyla size ait gayrimenkulü diğer insanlara göre öncelikle satın alma hakları vardır.

Haberleri olduğu ve kendilerine satın alma imkanı sağlandığı halde satın almıyorlarsa bu durumda ev sahibi evini dilediği kişiye satma hakkına sahiptir.

Nâmahremle baş başa kalmayı yasaklayan hadis hangi ayete dayanıyor?

İslam hukukunda yerleşik bir kaide vardır: Harama götüren yollar da haramdır. Allah Teâlâ hiçbir ayette “zina yapmayın” dememiş; ama zinaya yaklaşmayı bile haram kılmıştır (İsrâ, 17/32). Dinen birbirlerine yabancı sayılan bir erkekle bir kadının kapalı bir ortamda baş başa kalmaları, zinaya yaklaşma suçunun ihlalinden başka ne anlam taşıyabilir? Nebîmiz de farklı kelimelerle tam olarak bu durumu izah etmiş, ayetlerden farklı bir hüküm koymamıştır.

Ukbe b. Âmir’den gelen mevzubahis rivayet şöyledir: Nebîmiz şöyle buyurmuştur:

“Sizleri (beraberinde mahremi bulunmayan) kadınların yanlarına girmekten men ederim.” Bunun üzerine Ensâr’dan bir adam “Ya Resûlallâh! (Kocanın babası ve çocuklarının haricinde diğer) erkek akrabalarına ne dersin (onlar kadının yanına girebilir mi)?” diye sordu. Resûlullâh cevaben şöyle buyurdu:

“Onlarla baş başa kalmak ölümdür!” (Buhârî, Nikâh, 112; Müslim, Selâm, 20 (2172).

Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bekar-bir-erkekle-bekar-bir-kizin-ayni-evde-kalmalari-gunah-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bayanlarin-erkek-akrabalariyla-hic-konusmamasi-dogru-mu.html

“Sabır üç çeşittir” şeklinde başlayan hadis sahih midir?

“Sabır üç çeşittir…” şeklinde başlayan rivayet temel hadis kaynaklarında yer almamakta, ikinci-üçüncü derece olarak tabir edilebilecek bazı hadis kitaplarında değişik şekillerde geçmektedir.

Rivayetlerden biri, Nebîmizin, Hz. Ali’ye tavsiyelerini içermekte olup İbnü’l-Cevzî senette yer alan Abdullah b. Ziyâd (İbn Sem’ân)’dan dolayı bu rivayetin “uydurma” olduğunu söylemiştir. (Bkz: İbnü’l-Cevzî, Kitâbu’l-Mevdûât, Dârul-Kütübi’l-İlmiyye, 2. Bs., Beyrut, 2003, c: 2, s. 363)

Rivayetin iki farklı versiyonu daha bulunmaktadır. Fakat İbn Arrâk bunlardan biri için “mechûl”, diğeri için “senedinde tanımadığım kişiler var” demiş, yani iki versiyonun da sahih olmadığını söylemiştir. (İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerîa, c: 2, s. 340)

Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

“Allah’tan sabır isteyen bela istemiş olur” diye bir hadis var mı?

Zorunlu bireysel emeklilik sisteminde kalmak doğru mu?

Devlet bireysel emeklilik şirketinin seçimini katılımcının tercihine bırakıyor.

Bu sebeple hangi bireysel emeklilik şirketi seçilecekse onunla oturulup birikimlerin helal yollarla değerlendirilmesi üzerine anlaşılmalıdır.

Aksi durumda o şirketten ayrılmak gerekir.

Zorunlu bireysel emeklilik hakkındaki cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

Prof. Dr. Servet BAYINDIR

Kap veya kutu içinde satılan ürünün miktarı net mi olmalı, brüt mü?

Bahsedilen uygulama müşteriyi kandırma durumu söz konusu olduğundan caiz değildir.

Öncelikle müşteriye bildirilen miktar ne ise o miktar kaplara tam olarak doldurulmalıdır.

Kabın maliyeti ya kâr oranı yüksek tutularak ya da müşteriden ayrıca talep edilerek karşılanabilir. Aksi halde elde edilen kazanç haram olur.

Hz. Muhammed sadece Mekke ve civarına mı elçi olarak gönderilmiştir?

İlgili ayet mealen şöyledir:

“Bereketli olan ve kendinden öncekileri tasdik eden bu Kitabı da biz indirdik. İndirdik ki Anakenti ve çevresini uyarasın. Namazlarına özen gösterip Ahirete inananlar, buna da inanırlar.” (En’âm, 6/92)

Mekke şehri ümmü’l-kurâ yani “Anakent/Şehirlerin anası” demektir. Buradaki “şehirler” ise sadece Arap yarımadası ile sınırlı olmayıp tüm Dünyayı kapsamaktadır. Bu yüzden Mekke ve çevresi denilince tüm Dünya kast edilmiş olur.

Aşağıdaki ayetler de Muhammed Aleyhisselâmın sadece Mekke ve yakın civarı için değil; tüm insanlar için gönderilmiş bir elçi olduğununu gösteren önemli delillerdendir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Biz seni bütün insanlara, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ama çoğu insan bunu böyle bilmez.” (Sebe, 34/28)

“De ki Ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah’ın gönderdiği elçiyim. Göklerde ve yerde hâkimiyet O’na aittir. O’ndan başka ilah yoktur. Hayat veren ve öldüren O’dur. Siz Allah’a inanıp güvenin; nebî olan ümmi Resûlüne de. O Resûl de Allah’a ve O’nun sözlerine inanıp güvenir. Ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A’râf, 7/158)

Bununla ilgili başka bir cevabımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuranda-mekke-icin-kullanilan-ummulkura-ne-anlama-geliyor.html

 

Tasarruflarımızı nerede ve nasıl değerlendirmeliyiz?

Seferilikte namazlar kısaltılır mı, kısaltılmaz mı?