Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Erzurum’daki gibi ezanların sonuna salâ eklenmesi caiz midir?

Her ezandan sonra ayrıca salâ okumak bidattir. Bid’at ise, Hz. Peygamber ve ashab-ı kiram dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hatta bir benzeri olmayan ve İslam’dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibadet kabul edilen görüş ve amellere, sünnete aykırı davranışlara denilir. (M. Sait Şimşek, “Bid’at”, Şamil İslam Ansiklopedisi)

Dinde sonradan ortaya çıkan ve hakkında delil bulunmayan durumlar hakkında Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“İşlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkarılanlardır.” (Müslim, Cuma, 43.)

“Sonradan ortaya çıkarılan her şey bid’attir.” (Nesâî, Îdeyn, 22; İbn Mace, Mukaddime, 7)

“Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir.” (Müslim, Cuma, 43).

Diyanet’in bu işe neden müdahale etmediğini ise bizden değil, bizzat kendilerinden sorup öğrenmelisiniz.

Faize bulaşmadan nasıl araç alabilirim? Bir yol gösterir misiniz?

Birincisi, leasing yöntemiyle finans kurumundan veya bir leasing şirketinden alabilirsiniz. Leasing sistemi hakkında bilgi edinmek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/leasing-nedir-caiz-olup-olmadigi-hakkinda-bilgi-verir-misiniz.html

İkinci olarak, finans kurumu ile murabaha sözleşmesi yaparak alabilirsiniz. Bu durumda katılım bankasının malın mülkiyetini üzerine geçirmemesi, fıkhî açıdan önemli bir problemdir, akdin hükmünü etkiler.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/katilim-bankasinin-bizim-yerimize-odeme-yapmasi-faize-girer-mi.html

Onlara kabul ettirerek aranızda “özel satış sözleşmesi” yapmak suretiyle bu mahzuru minimize edebilirsiniz.

Kâr oranının miktarı, faizli bankaya gidilmesine ruhsat vermez. Yapılacak olan, kâr oranını düşürmek için sıkı pazarlık yapmaktır.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Cebrail’in 10 sefer daha yeryüzüne ineceğine dair bir hadis var mı?

Hadis kaynaklarında “Cebrail’in Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin vefatından sonra on kez daha inerek her seferinde yeryüzünden bir şeyi kaldıracağı” şeklinde herhangi bir rivayete rastlayamadık.

Peygamberimiz, son peygamber olduğuna göre melek Cebrail’in vahiy getirme göreviyle dünyaya gelmeyeceği açıktır. Bununla birlikte melekler, kendilerine verilen görevleri yerine getirmek üzere Allah’ın uygun gördüğü her zaman dünyaya inerler. Cebrail aleyhisselam da melek olduğundan dolayı -vahiy getirme görevi dışında- başka bir görev için onun da inmesi muhtemeldir. Kadir suresinde bu durumu ifade eden ayetler vardır:

“Biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesi nedir, nereden bileceksin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gece melekler, yanlarında ruh (emir) olduğu halde Rablerinin izniyle her bir emir için inerler.” (Kadir, 97/1-5)

Faiz ödemek zorunda kalanlar faiz yiyenler gibi günahkâr mıdırlar?

Faiz yemek büyük günahlardandır. Nebîmizin şöyle dediği rivayet edilmektedir:

Felakete sürükleyen yedi şeyden sakının!.

– Ey Allah’ın Elçisi nelerdir onlar?

Allah’a ortak koşmak, sihir, haklı sebeple olması bir yana Allah’ın dokunulmaz kıldığı bir canı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana toplu hücum yapılacağı sırada savaştan kaçmak ve kötü yolla ilgisi olmayan namuslu mümin kadınlara zina iftirasında bulunmaktır.” (Buhârî, Vesâyâ, 23; Müslim, İman, 145)

Allah Teâlâ yasaklandığımız şeylerin büyüklerinden uzak kalmayı emrettiği için faiz vermek/yedirmek de yasağın kapsamına girer.

“Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Bu, kötü davrananları yaptıklarına karşılık cezalandırsın; güzel davrananları da daha güzeli ile karşılasın diyedir. Onlar, günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinden uzak duranlardır; diğer günahlar başka. Senin Rabbinin affı kapsamlıdır.” (Necm, 53/31-32)

Faiz veren, o büyük günaha en yakın olan kişidir. İnsan hiçbir zaman faiz almak zorunda kalmaz ama faiz vermek zorunda kalabilir. Şu ayet böyle kimseler için bir müjde niteliğindedir:

“Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz.” (Nisâ, 4/31)

Zorunlu olmadıkça böyle durumlara düşmemek gerekir.

Aşağıdaki linklerde bulunan benzer soru-cevapları da okumanızı, dinlemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bankalardan-kredi-almak-hangi-mecburi-durumlarda-helal-olabilir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/faizle-borclanmak-faiz-yemek-gibi-buyuk-gunah-midir.html

Kur’an-ı Kerim’de geçen “kitap” kelimesi hangi manalara gelir?

Âl-i İmrân suresinin 48 ve Mâide suresinin 110. ayetlerinde Tevrat ve İncil ile birlikte ayrıca kitab (el-Kitâb) kelimesinin geçmesi, bunun Bakara suresi 151. âyette geçen kitab kelimesi ile farkının olmasını gerektir. Bakara suresinde (Bakara, 2/151) geçen “el-Kitâb” ile kastedilen, “Kur’ân”dır. Diğer ayetlerde geçen kitâb kelimesinden kasıt “yazmak”tır. Böyle anlam vermemizin sebebi, ilgili ayetlerde İsâ (a.s.)’dan bahsediliyor ve İncil kelimesinin geçiyor olmasıdır. Öte yandan Kur’an’ın bazı ayetlerinde insana bilmediklerinin kalemle yani yazıyla öğretildiği (Alak, 96/4-5), yine ona ifade etmenin (beyan) öğretildiği (Rahmân, 55/4) bildirilmektedir. Ancak Bakara suresinin 151. ayetinde olduğu gibi herhangi bir karine (belirti, ipucu) bulunmayan yerlerde “ilahi kitap” anlamındadır. Bu ilahi kitabı nebiler tilavet eder, öğretir. Ayrıca bütün nebiler, kendilerine indirilen ilahi kitaptaki hükümleri yani hikmeti de öğretirler.

İlgili ayetlere tarafımızdan verilen mealler şöyledir:

Âl-i İmrân Suresi 48: “Ona (İsa’ya) yazıyı, doğru bilgiyi, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecektir.”

Mâide Suresi 110: “O gün Allah şöyle diyecektir: ‘Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üstünde olan iyiliklerimi hatırla. Hani seni kutsal ruhla desteklemiştim; hem beşikte hem de yetişkin iken insanlara konuşma yapıyordun. Bir de sana yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. İznimle topraktan kuş şeklinde bir şey yaratır, sonra ona üflerdin de yine iznimle kuş oluverirdi. Anadan doğma körü ve abraşı iznimle tamamen iyileştirirdin. Yine iznimle mezardan ölüyü (diri olarak) çıkartırdın. Seni İsrail oğullarından da kurtarmıştım; çünkü onlara açık delillerle geldiğin halde inanmayanlar “bu, açık bir büyüdür.” demişlerdi.”

Bakara Suresi 151: “İyiliklerimizi tamamlayalım diye içinizden size bir de elçi gönderdik. O size ayetlerimizi okur, sizi geliştirir, size Kitab’ı ve hikmeti öğretir; size bilmediğinizi öğretir.”

Soruda bahsi geçen yazımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kitap-ve-hikmet.html

Resimli mezar taşı yapmak ve yaptırmak caiz midir?

Bu iş dinen caiz değildir. Mezarların sade olması, yüksek olmaması ve israftan kaçınılması esastır. Kabirlerden asıl maksat, onlardan ibret almak, dünya hayatının geçiciliğini ve bir imtihan olduğunu hatırlamaktır.

Bir rivayette, Peygamberimizin yüksek taşlarla yapılmış mezarlıkların yükseltilerini yıktırdığı nakledilmektedir. (Bakınız. Müslim, “Cenâiz”, 93 (969); Ahmed b. Hanbel, 2/141)

Aişe radıyallâhu anhâ’dan nakledilen bir rivayet de şöyledir:

“Resulullah, ‘Allah, Yahudi ve Hristiyanlara lânet etsin! Onlar, peygamberlerinin kabrini mabet haline getirdiler.’ buyurdu. Aişe (ra) (rivayeti naklettikten sonra), ‘Eğer bundan korkulmasaydı, Hz. Peygamberin kabri dışarıdan belli olacak şekilde yapılacaktı.’ dedi. ” (Buhâri, Cenâiz, 94; Müslim, Mesâcid, 19 (529)

www.fetva.net/yazili-fetvalar/mezarligin-icinde-mescit-insa-edilmesi-caiz-midir.html

Mezarları yüksek ve şaşaalı yaparak resimler koymak, israf olmasının ötesinde önü alınamaz sakıncaları da beraberinde getirebilecektir. İnsanlar bir süre sonra sadece sevdiklerinin değil, din âlimi olarak bildikleri kişilerin, siyasi liderlerin çeşitli ebatlarda resimlerini mezarlara koyarak birbirleriyle yarışır hale geleceklerdir. Bunun örneklerini de çevremizde görmemiz mümkündür. Bunun neticesinde mezarların ibret alma ve ölümü hatırlamanın ötesine giderek bir yarış ve gösteriş yerini alacağı kesindir.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/mezarliklar-nasil-olmali-bir-mezara-sadece-bir-olu-mu-gomulur.html

Adam öldü. Karısı ve üç çocuğu kaldı. Miras nasıl taksim edilir?

Anneniz mirasın sekizde birini alır. Eğer babanızın anne ve babası (dede ve nineniz) bulunmuyorsa mirasın kalanı üç kardeş (ölenin çocukları) arasında taksim edilir. Eğer üç kardeşin hepsi kız veya hepsi erkekse bunlar, mirası eşit hisselerde paylaşırlar. Kardeşler bir erkek iki kız veya iki erkek bir kız şeklinde karışık bulunuyorlarsa erkek kardeş iki kız kardeş hissesi alacak şekilde miras paylaştırılır.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/adam-oldu-karisi-iki-oglu-ve-bir-kizi-kaldi-miras-nasil-taksim-edilir.html

Namaz konusunda sıkıntı yaşanan iş yerinde oturarak namaz kılınır mı?

Sıkıntılı bir durumda olduğunuza göre öğle ile ikindiyi, öğle veya ikindi vaktinde birleştirerek kılabilirsiniz. Bunların sadece farzlarını kılmanız yeterli olur. Birleştirerek tam kılma imkânınız da yoksa masada oturarak kılabilirsiniz. Bununla birlikte namazları zamanında ve tam kılmanın mücadelesini de vermeniz gerekir.

İş yerlerinde namaz konusunda yaşanan sıkıntılara dair daha önce sorulan sorulara verdiğimiz cevapları aşağıdaki linklerden okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/is-yerinde-namaz-kilmam-imkansiz-ne-yapmaliyim.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/isyerleri-namaz-kilinmasina-musaade-etmezlerse-ne-yapilmalidir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kilamadigim-namazlarimi-isten-gelince-aksam-kilarsam-olur-mu.html

Askerlik yapanlar Cuma namazı konusunda nasıl hareket etmelidirler?

Cuma namazının farziyeti Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilmektedir:

“Müminler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen Allah’ı anmaya yönelin ve alım satımı bırakın. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz bitince hemen yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lutfundan isteyin. Allah’ın adını çokça anın ki umduğunuza kavuşasınız.” (Cuma, 62/9–10)

Namazların hiç biriyle ilgili “daha hayırlıdır” ifadesi geçmemektedir. Beş vakit namaz her şart ve durumda kılınmakla birlikte Cuma namazı bazen kılınmayabilir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden nakledilen rivâyetler şöyledir:

Abdullah b. Abbas radıyallâhu anh yağmurlu bir günde müezzinine dedi ki: “Ezan okurken ‘Eşhedü enne Muhammeden Resulüllah’ dedikten sonra ‘Hayye ale’s-salâh’ deme. ‘Namazınızı evlerinizde kılın.’ de.” İnsanlar bu davranışı yadırgar gibi oldular. Dedi ki: “Bunu benden daha hayırlı olan biri (yani Hz. Peygamber) yapmıştır. Cuma namazı farz olduğundan size sıkıntı vermek istemedim. O zaman çamurlu ve kaygan zemin üzerinde yürüyecektiniz.” (Buharî, Cuma, 14)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin eşi Aişe validemiz şöyle buyuruyor: “Halk menzillerinden ve Avâlî’den “nöbetleşe” Cumaya gelirlerdi. Toz-toprak içinde gelir, kendilerinden ter akardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanımdayken onlardan biri gelmişti. O buyurdu ki: ‘Keşke bu gün için temizlenmiş olsaydınız.’ (Buharî, Cuma, 15)

Rivayetlerde de görüldüğü gibi zorunlu hallerde Cuma namazı terk edilebilir. Askerlik de bu zorunlu hallerden biridir. Cuma namazına gitme ya da orada kılma imkânı veya izni olmazsa öncelikle bu konuda izin talep etmelisiniz. Eğer cumayı kılamıyorsanız o taktirde öğle namazını kılmalısınız.

Askerlik esnasında yaşanabilecek sıkıntılara dair daha önce cevapladığımız bazı soruları aşağıdaki linklerden okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/nobet-yuzunden-namaz-kilamayan-askeri-personele-ne-tavsiye-edersiniz.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ben-askerim-namazi-botlari-cikarmadan-kiliyorum-oluyor-mu.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/%E2%80%9Ctanrimiza-hamdolsun%E2%80%9D-demek-dogru-mu.html

Allah Teâlâ -hâşâ- kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi?

Bu gibiler, Allah’ın var ve bir olduğunu iyi bilirler; ama Allah’ı kendilerine benzetip onunla boy ölçüşmeye kalkışırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Siz Allah’ı bir şeylere benzetmeyin. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nahl, 16/74)

“Ona benzer bir şey yoktur; O işitir, bilir.” (Şûrâ, 42/11)

“Ona denk bir şey yoktur.” (İhlâs, 112/4)

Allah Teâlâ’nın kadir sıfatı, O’nun varlıklara istediği gücü verip sınırlar koymasını ifade eder (İbn Fâris, Mu’cemu’l-Mekâyîs Fî’l-Luğa.) İnsanın bilgisi de gücü de sınırlıdır. Bu konuda şöyle buyurulur:

“… Onlar Allah’ın bilgisinden onun imkân verdiği kadarı dışında bir şey kavrayamazlar…” (Bakara, 2/255)

“De ki: “Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsaydı; bir o kadarını daha katsaydık, Rabbimin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi.” (Kehf, 18/109)

“Yerdeki ağaçlar hep kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha katılsa, Allahın sözleri tükenmez. Allah güçlüdür, doğru karar verir.” (Lokmân, 31/27)

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/allah-tealayi-tam-manasiyla-kavrayabilmek-mumkun-mudur.html

Hz. Peygamber’in Kur’an’ı açıklama görevi var mıdır, yok mudur?

Sözünü ettiğiniz faaliyet, Resulullah’ın hikmeti talim etmesidir. Bu, zaten Kuran’ın içinde olan hükümleri, belli bir metoda göre ortaya çıkarmaktır. Yani zaten var olanı açığa çıkarma işlemidir. Buna mecazen açıklama denebilir. Ancak gelenek, tebyini böyle anlamamaktadır. Onlar tebyini, Resulullah’ın açıklamaları olmadan anlaşılmasının mümkün olmadığı açıklamalar olarak anlamaktalar. Ve bu açıklamaların bir kısmının da Kuran dışı vahiyle ona bildirildiği söyleniyor. Bu ikisi farklı şeylerdir.

Geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazımızı okuyun:

www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kitap-ve-hikmet.html

Sattığımız malların tüm özelliklerini müşteriye anlatmamız mı lazım?

Mallarda belirli standartlar vardır. Standart dışı durumlarda müşterinin haberdar edilmesi asıldır. Bahsedilen durumda, müşteri malı görüp inceleyip beğeniyorsa ayrıca bir açıklamaya gerek yoktur. Fakat müşterinin sorması halinde gerekli açıklamanın yapılması lazımdır.

Zina cezasının anlatıldığı ayetlerdeki azap, ahiretteki azap olamaz mı?

Nûr suresinin 2. ayetinde zina yapan kadınla erkeğe verilecek cezaya (el-azâb), müminlerden bir grubun şahitlik etmesi istenmektedir. Şahitlik edilmesi istenen ceza (el-azâb), bu dünyadaki cezadır.

Aynı surenin 8. ayetinde, kocası tarafından zina yapmakla suçlanan kadının, dört kez yemin etmekle o cezadan (el-azâb) kurtulacağı belirtilmektedir. Bu kadın, gerçekten zina yapmış da olabilir. Ama kocası şahit bulamadığı için dünyadaki azaptan yani 100 celde/sopa cezasından kurtulmuş oluyor. Peki, kadın gerçekten zina yapmışsa ahiretteki cezadan kurtulabilir mi? Tabiî ki kurtulamaz. Demek ki zinadan bahseden ayetlerdeki “el-azab” kelimesi ahiretteki cezayı değil, dünyadaki cezayı yani 100 celdeyi göstermektedir.

Zina cezası ile ilgili geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazımızı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/nesih-ve-recim-cezasi.html

Başımı mesh etmeden aldığım abdestle kıldığım namaz kabul olur mu?

Başı mesh etmek, abdestin farzlarındandır. Unutarak terk eder de daha sonra hatırlarsanız yeniden abdest almanız ve kıldığınız namazı tekrar kılmanız gerekir. Hatırlamadığınız takdirde yapılacak bir şey yoktur.

Müşterilerimizi banka kredisine yönlendirmemizin hükmü nedir?

Banka aracılığıyla yapılan her türlü işlem, haram sınıfına girmeyebilir. Ancak soruda bahsedildiği şekilde müşteriyi faizli kredi almak üzere bankaya yönlendirmek veya onun banka ile gerçekleştireceği faizli işlemleri onun adına yapmak fıkha aykırıdır, faize aracılıktır. Bu işle uğraşanların bu konuda dikkatli olmaları gerekir.

Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.” (Nisâ, 4/85)

“İyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın.” (Mâide, 5/2)

Diğer sorunuza gelince: Bankanın şirkete verdiği komisyon, bir şirket çalışanı olarak sizi ilgilendirmez. Siz şirkette verdiğiniz emeğin karşılığını alıyorsunuz. Şirketin bankadan aldığı para, onun malıdır. Size verdiği meblağ ayrı, o para ayrıdır. Ancak şüphelerden kalben mutmain olmak için bu tür işlerle uğraşmayan alternatifler aramanızı tavsiye ederiz.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Benzer soru-cevaplar için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bankalardan-kredi-alanlara-otomobil-satabilirmiyim.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/finans-sirketi-araciligiyla-otomobil-bayiinden-araba-almak-sakincali-mi.html

Kız çocuklarına Lara ismini koymakta bir sakınca var mıdır?

Lara isminin kökenini ve ne manaya geldiğini bilmiyoruz. Fakat bunun yerine Türk Dil Kurumu Kişi Adları Sözlüğü’nde de geçen ve Farsça kökenli olduğu bildirilen Gülara (anlamı: gül süsleyen, gül bezeyen) ismini tavsiye ederiz.

Çocuk isimleri hakkında geniş bilgi edinmek için aşağıdaki linkte bulunan soru cevapları incelemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/isim