Blog
Bir malı, ölüme bağlı olarak bir yere bağışlamak, mirasçıdan mal kaçırmaktır. Bunun sevabı değil, aksine vebali olur. Çünkü ölümle birlikte mal, mirasçıya intikal eder. Böyle bir malı bağışlamaya hakkınız yoktur. Bağışı hayatta iken yapmalısınız. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
وَأَنْفِقُوا مِنْ مَا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُنْ مِنَ الصَّالِحِينَ
“Sizden birine ölüm gelmeden verdiğimiz rızıktan hayra harcasın. Yoksa şöyle der: ‘Rabbim! Kısa bir süreliğine ölümü ertelesen de sadaka versem ve salihlerden olsam!’ Allah eceli gelmiş olan hiç kimseyi ertelemez. Allah yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir.” (Münafikun, 63/10-11)
Nebîmizin de bir sahabinin kendisine gelerek “hangi sadaka daha faziletlidir?” diye sorması üzerine aşağıdaki cevabı verdiği nakledilmektedir:
عن أبي هريرة رضي الله عنه قال :قال رجل للنبي صلى الله عليه و سلم يا رسول الله أي الصدقة أفضل ؟ قال أن تصدق وأنت صحيح حريص تأمل الغنى وتخشى الفقر ولا تمهل حتى إذا بلغت الحلقوم قلت لفلان كذا ولفلان كذا وقد كان لفلان
“Senin sıhhatli, son derece cimri olduğun, fakirlikten korkar ve zenginliği umar bir halde verdiğin sadakadır. (Bu işi), can gırtlağa gelip de filana şu kadar, filana da şu kadar (verilsin) deyinceye kadar geri bırakma. Dikkat et ki (o mal) zaten filanın olmuştur.” (Buhari, Vesâyâ, 7. Ayrıca bkz: Buhari, Zekât, 10; Müslim, Zekât, 92 (1032)
Öldükten sonrası için yapılan vasiyet ise artık malın mirasçıya intikal ettiği sırada yürürlüğe girmesi için yapılan vasiyettir. Vasiyet edenin o malla olan ilgisi tamamen kesildiği için böyle bir vasiyetten sevap beklenmez.
Hayattayken ve sağlıklıyken hayır yapmanız durumunda ise öldükten sonra da sadaka-i cariye olarak bunların sevabı gelmeye devam edecektir:
Ebû Hureyre radıyallahu anhtan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“İnsan ölünce, şu üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir:
1. Sadaka-i cariye, (bir kimsenin ölümünden sonra da devam eden ve Allah rızası için insanların istifadesine sunulmuş olan sadaka).
2. Kendisinden istifade edilen ilim,
3. Arkasından dua eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyyet 14 (1631). Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8)
Konuyla ilgili olarak aşağıdaki adresleri de incelemenizi tavsiye ederiz:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/olen-kisinin-mali-ile-hayir-yapilmasi-ona-bir-fayda-saglar-mi.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bir-kisi-mirasini-cocuklarindan-sadece-birine-birakabilir-mi.html
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerif yüklü cihazlarla tuvalete girmenizde herhangi bir sakınca yoktur.
Konuyla ilgili benzer sorulara verdiğimiz cevaplar için lütfen aşağıdaki adresleri tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/allah-yazili-kolye-ile-tuvalete-girilir-mi.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuran-yukledigim-cep-telefonumu-cebimde-tasirsam-gunah-olur-mu.html
Kur’an-ı Kerim, bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu (Mülk, 67/2), insanların korku, açlık, malın eksilmesi ve hatta canlarının acıması, işkence çekmesi vb. yollarla yıpratıcı bir imtihandan geçirileceğini bildirmektedir. Bu tür musibetlerle karşılaşıp da “Benim rabbim Allah’tır, beni yoktan var edip bu günlere getiren odur; bütün derdimi de ancak ona açarım.” deyip Allah’a sığınanların sonunda imtihanı kazanacağı bildirilmektedir. (Bakara, 2/155-157)
Ayrıca faizin iktisadi faaliyeti mahvedeceği Allah’ın kesin kuralıdır. Fakat faizden bahseden ayet kümelerinin bulunduğu bölümde, darlık içinde olduğu için ödeme yapamayan borçlunun sorumlu olmadığı, maddi durumu iyileşinceye kadar ona süre tanınmasının gerekli olduğu da bildirilir. Dolayısıyla siz maddi sıkıntı ve darlık içerisinde olduğunuzdan dolayı borçlarınızı ödeme gücüne sahip değilseniz Allah bundan -eliniz genişleninceye kadar- sizi sorumlu tutmuyor.
Yapılacak olan, şayet varsa önceki hatalardan tevbe edip faiz vb. günahlara bir daha düşmeden helalinden kazanmanın yollarını aramaktır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Her kim insanların mallarını ödemek maksadıyla (borç gibi bir muamele sebebiyle) alırsa Allah o kimseye ödemeyi müyesser kılar.” (Buhari, İstikrâz, 3)
“Bir borçla borçlanan bir kimsenin ödeme niyetinde olduğunu Allah bilince onun borcunu mutlaka dünyada iken öder/ödemesine yardımcı olur.” (Nesâi, Büyû’ 99; İbn Mâce, Sadakât, 11)
“Borç, Allah’ın sevmediği bir şey konusunda olmadığı sürece Allah, borcunu ödeyinceye kadar borçluyla beraberdir.” (İbn Mâce, Sadakât, 11)
Bu yüzden hem helalinden kazanıp çoluk çocuğunuzun geçimini sağlamak hem de borçlarınızı ödemek düşüncesiyle dürüstçe çalıştığınız takdirde Allah Teala size bu imkânı verecektir.
Müslümanın daima Allah’ın belirlediği kurallar dairesinde düşünüp ona göre hareket etmesi gerekir. Sıkıntılar karşısında yılgınlık gösterip, Allah’ın kesin yasakladığı yollara tevessülü aklından geçirmek, bir mümin için asla düşünülemez.
Allah zorluklarla beraber kolaylığı var etmiş, onun kuralını da koymuştur. (İnşirâh, 94/5-6)
Doç. Dr. Servet Bayındır
Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/allah-tealanin-bana-yardim-etmedigini-dusunuyorum-ne-yapmaliyim.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/borclarimi-odemek-icin-sans-oyunlarina-katilabilir-miyim.html
Ebsâr (الأبصار) kelimesi Arapça’da “göz” anlamındaki “basar” kelimesinin çoğuludur, “gözler” anlamına gelir.
Ebsâr isminin erkeklere isim olarak konulma âdeti yoktur. Bir ismin Kur’an-ı Kerim’de geçiyor olması, onun isim olarak kullanılabileceği anlamına gelmez. Bunun yerine anlamı güzel, dinimize ve örfümüze uygun bir isim bulmanızı tavsiye ederiz.
Kur’an-ı Kerim’in bir şiir olduğuna veya Kur’an’da şiir bulunduğuna dair iddiaların günümüze has olmadığı, benzer iddiaların Kur’an’ın nüzul dönemindeki müşrikler tarafından da ileri sürüldüğü siyer ve tarih kaynaklarında zikredilmektedir. Kur’ân’ın şiir olmadığıyla ilgili Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Muhammed’e şiir öğretmedik; zaten gerekmezdi. Bu, sadece zikirdir ve açıklayıcı kur’ân’dır. Diri olan kimseleri uyarsın ve onun Allah’ın sözü olduğu, görmezlik edenler açısından da kesinleşsin diye indirilmiştir.” (Yasin, 36/69-70)
“Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!” (Hâkka, 69/41).
Kur’an bir bütün olarak şiir olmadığı gibi Kur’an’da herhangi bir şiir de yoktur. Ömer b. Hattab’ın Müslüman olması ile ilgili kaynaklarda geçen rivayet, bu açıdan önemlidir. Hz. Ömer’in ağzından nakledilen rivayet şöyledir:
“Bir gece içki içmek için dışarı çıktım. İçki içecek bir yer bulamayınca, Kâbe’ye gidip tavaf yapmaya karar verdim. Kâbe’ye geldiğimde Peygamber’in namaz kıldığını görünce namazda okuduğu Kur’an’ı dinlemek üzere, ona da görünmemek için Kâbe’nin örtüsü altına girerek yavaş yavaş tam önüne kadar geldim. O beni fark etmedi. Namazda okuduğu Hâkka sûresini dinlemeye başladım. İçimden, ‘Bunun okudukları, Kureyşlilerin dediği gibi bir şair sözüdür.’ diye geçirdiğimde ‘O, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!’ (Hâkka, 69/41) ayetlerini okudu. Bunun üzerine ‘Kâhin ve şair sözü değilse o zaman Muhammed’in kendi uydurmasıdır.’ dediğimde ‘Eğer o (Muhammed), bize karşı, bazı sözler uydursaydı, onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık. Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.’ (Hâkka, 69/44–47) ayetlerini okudu. Her söylediğim, cevaplanıyordu. Kalbim yumuşadı, gözlerim yaşardı. Kur’an, İslam’a girmemi sağladı. İslam kalbime tamamen yerleşti. Nihayet (Peygamber) namazını bitirdi ve evine doğru gitti. Ben de arkasından gittim. Evinin sokağında beni hissetti (fark etti) ve tanıdı. Eziyet edeceğimi zannetti ve ‘Ne var Ey Ömer!’ deyince, ‘Allah’a, Resulüne ve getirdiği şeylere iman etmeye geldim.’ dedim. Kalbimi sıvazladı ve dua etti. Sonra, ‘Allah sana hidayet etti Ey Ömer!’ dedi ve evine gitti.”
(Mehmet Azimli, Hz. Ömer’in Müslüman oluşu ile ilgili olarak naklettiği bu rivayetin halk arasında meşhur olan diğer rivayete nazaran daha güvenilir olduğuna dair önemli bilgiler vermektedir. Geniş bilgi için bkz: Mehmet Azimli, Siyeri Farklı Okumak, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2010, s. 115 vd. Rivayetin yer aldığı klasik kaynaklar için de bkz: Ahmed b. Hanbel, 1/17; İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c: 3, s. 166)
Bunda iki yol vardır:
1) Arkadaşınızla karşılıklı rıza ile anlaşır, borcu belli bir mala -bu, altın, döviz vs. olabilir- endekslersiniz ve ödeme, o malın bugünkü değeri üzerinden olur. Fakat bu uygulamayı taraflar birbirlerine dayatamazlar.
2) Borcun ödenmesi gerekli olan günden bugüne (ödendiği güne) kadar olan süredeki enflasyon kaybını hesaplar ve anaparaya ilave edersiniz. Bu ikinci şıkkı karşı tarafın/borçlunun gönül rızasıyla kabul şartı yoktur, bunu ödemekle mükelleftir.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/tl-olarak-borc-verip-dolar-veya-altin-olarak-geri-almak-caiz-mi.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/gecikmis-borclarin-odenmesinde-uygulanmasi-gereken-hukum-nedir.html
Babanızın hayatta iken çocukları arasında adil davranması ve ölüme bağlı olarak adaletsiz tasarruflarda bulunmaması gerekir.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/miras-konusunda-cocuklar-arasinda-ayirim-yapmanin-hukmu-nedir.html
Babanızın ağabeyinize ve size verdiği evler ile bankadaki parası da dâhil olmak üzere tüm mal varlığı terekeye dâhil edilerek taksim yapılır. Bu taksimde down sendromlu kardeşiniz de terekeden miras alır. Hastalığı sebebiyle mirastan mahrum edilmesi veya diğer erkek kardeşinden daha az pay alması söz konusu değildir. Hastalığının derecesine göre malı üzerinde doğrudan tasarrufta bulunamaması (onun yerine vasisi malını yönetir) ise ayrı bir konudur.
Babanızın faiz alması, onun günahıdır. Uygun ortamlarda, ilgili ayetleri okuyarak babanızı faiz konusunda uyarın. Siz, malın/paranın sizin mülkiyetinize geçmesinden sonraki durumundan mesulsünüz.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-paraya-mirasci-olunur-mu.html
Miras taksimi ise şöyle olur. Eğer anneniz sağ değilse miras, ölenin çocukları olan sizler arasında erkek çocuğun iki kız çocuk hissesi alacağı şekilde paylaştırılır. Toplam miras 5 hisse kabul edilirse, 2 hisse hasta olan erkek kardeşinize, 2 hisse doktor olan ağabeyinize, 1 hisse de size kalır.
Anneniz sağ ise bu durumda miras aşağıdaki linkte belirtilen şekilde paylaştırılmalıdır:
Sözlükte ‘yakalamak’, ‘kuşatmak’, ‘sarmak’, ‘bağlamak’ anlamındaki asb (usûb) kökünden türeyen ve ‘kendi soyuna yardım etmek, körü körüne bağlanmak’ manasına gelen taassup, genelde asabiyetle eş anlamlı kabul edilir.
Başlangıçta “kabile taassubu” anlamında kullanılan asabiyet, zamanla daha geniş bir etnik ve siyasal içerik kazanırken Batı dillerinde “fanatizm” Türkçe’de “bağnazlık” kelimesiyle karşılanan taassup din, düşünce, siyaset, milliyet gibi birçok alanda koyu bir muhafazakârlığı, değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimini, farklılıklara karşı katı bir hoşgörüsüzlüğü ifade eden bir terim haline gelmiştir. (Konuyla ilgili ayrıntı için bakınız: Mustafa Çağrıcı, “Taassup”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c: 9, s: 285-286)
Aşağıdaki linklerde konuyla ilgili daha geniş bilgiler bulunmaktadır. Okumanızı tavsiye ederiz:
www.suleymaniyevakfi.org/dusunce-platformu/taassub.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/ne-mutlu-turkum-diyene-dayatmaciligini-degerlendirirmisiniz.html
Kişi öldüğü zaman malı ve alacakları mirasçılarına geçer. Ölen kişiye borcu olanlar da bundan sonra onun mirasçılarına karşı borçludurlar. Dolayısıyla borçlarını bu mirasçılara ödemelidirler.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/borclar/borc-alinan-kisi-olunce-borc-kime-odenir.html
Son günlerde basında çıkan haber, kadavradan yapılan rahim nakliyle ilgilidir. İşin uzmanları ile yaptığımız istişareler sonucunda, rahmin, babanın spermi ile annenin yumurtası sonucu oluşan zigotun gelişimi için ortam sağlayan bir yatak rolü gördüğü, rahim yatağı ile herhangi bir genetik geçişin mümkün olmadığına kanaat getirilmiş ve böylesi bir naklin dinen bir sakıncası olmadığı düşünülmüştür. Bununla birlikte, yumurta nakli gibi doğrudan genetik geçişlilik sağlayacağı düşünülen işlemlerin caiz olmadığını da söyleyebiliriz.
Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/organ-nakli-ve-bagisinin-dinimizdeki-yeri-nedir.html