Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

İmam nikâhlı bir insan boşanırsa tekrar ne zaman evlenebilir?

Boşanma gerçekleştikten sonra erkeğin beklemesi gereken herhangi bir süre yoktur. Ancak boşadığı kadının bekleme süresi bitmeden onun kız kardeşi, kardeşlerinden birinin kızı, halası yahut teyzesi ile evlenemez. Çünkü iddet bitmeden kadın kocasından tam ayrılmış olmaz.

Birinci ve ikinci boşanmadan sonra kadının bir başkası ile evlenebilmesi için iddet beklemesi gerekir. İddet, adet gören kadının üç temizlik müddeti, adet görmeyenlerin üç ay, hamilelerin de doğum yapıncaya kadar beklemesidir.

Erkek iyi niyetli ise iddet bitinceye kadar, yeni bir nikâha gerek kalmadan eşine dönüp evliliği sürdürebilir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/iddet-iddet-bekleme-ne-demektir.html

Tabi bu anlatılanlar gerçek bir evlilik sonucunda meydana gelen gerçek bir boşanma için geçerlidir. Bir evliliğin gerçek olabilmesi için ilk şart, kıyılan nikâhın kızın ve ailesinin izni ve onayı ile kıyılması ve bu nikâhın gizli olmamasıdır. Bu şartlara uyulmadan kıyılan nikâhlar geçerli değildir!

Tüm şartlarına uyularak kıyılan nikâhtan sonra boşanmanın meydana gelebilmesi için de bir takım şartlar bulunmaktadır. Boşanma sadece sözlerle meydana gelen bir olay değildir. Belirli kuralları olan bir işlemler bütünüdür. Bu kurallara uymadan boşanma gerçekleşmez.

Hem imam nikâhı ve şartları hem de boşanma ve şartları ile alakalı olarak sitemizde bir hayli bilgi bulunmaktadır. Aşağıdaki linklerde bulunan soru-cevapları okursanız konu hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olabilirsiniz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/imam-nikahi

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bosanma

Kur’an’da geçen şâe ve erâde filleri “istemek” manasına mı gelir?

Şâe شَاء fiilinin asıl anlamı “şey yaptı”dır. Şey yapmak, bir şeyi oluşturmak yani tekvîndir. Allah’ın şeyi tekvîni ile insanın tekvîni farklıdır. Allah, tekvînine karar verdiği şey için sadece “ol” der, o şey oluşmaya başlar. İnsanın böyle bir gücü yoktur. O, bir şeyi, ancak Allah’ın koyduğu kanunlara göre oluşturabilir. Bu sebeple Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذٰلِكَ غَدًا . إِلَّا أَن يَشَاء أي يكونه اللَّهُ

 

“Hiçbir şey için yarın bunu yapacağım, deme; “Allah şartları oluşturursa” dersen başka.” (Kehf 18/23–24)

İnsanın bir şeyi oluşturması, gereken çabayı göstermesine bağlıdır. Bütün insan fiilleri böyledir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى

 

“İnsanın kendine ait bir şeyi yoktur; çaba gösterdiği başka.” (Necm 53/39)

Yani kişinin bir çabası yoksa kendinin sayılacak işi de yoktur. Ahirette durum farklıdır, orada istediği her şeyi hazır bulacağı için yapacağı tek şey tercihtir. Bu sebeple ahiret ile ilgili Şâe fiiline “اختار = beğendi, tercih etti” anlamı uygun düşer. O zaman sorduğunuz ayetlerin anlamı şöyle olur:

 

“Beğendikleri her şey Rablerinin katında onlar içindir. İşte iyilik edenlerin karşılığı budur.” (Zümer, 39/34)

“Derler ki: “Verdiği sözü tutan ve bize Cennet toprağını veren Allah, yaptığı her şeyi güzel yapar. Onun neresini beğenirsek oraya yerleşiyoruz. Çalışanların karşılığı ne güzeldir!” (Zümer, 39/74)

Kur’an’da geçen şâe شَاء ve erâde أَرَادَ fiillerinin ne manaya geldiğine dair geniş bilgiye aşağıdaki linkten bulunan yazıdan ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/akaid-arastirmalari/kuranda-sey-mesiet-irade-ve-fitrat.html

Ölen bebeğin arkasından ne yapmamız gerekir?

Buluğ çağına ermeden ölen çocuklar günahsızdır ve cennetliktirler. Dolayısıyla onların bağışlanmaları için dua etmek gerekmez.

Fakat İmam Buharî, tabiin âlimlerinin ileri gelenlerinden Hasan-ı Basrî’nin ölen küçük çocuklar hakkında şöyle dediğini nakleder:

“Çocuk üzerine cenaze namazı kıldıracak olan kimse Fatiha’yı okur. Sonra da şöyle dua eder:

“Yâ Rabbi, bu çocuğu -cennette- bizim için karşılayıcı, teşrîfâtçı ve âhiret armağanı kıl:

اَللًّهُمَّ اجْعَلْهُ لَنا فَرَطاً وسَلَفاً وأَجْراً

Allahummec’alhu lenâ faratan ve selefen ve ecran.” (Buhari, Cenâiz, 65)

Bu, çocukların cenaze namazında yapılagelen bir dua olmuştur. Bu dua her zaman yapılabilir. Bunun dışında bir şey yapılmasına gerek yoktur.

Ölmüşlerin ardından Kur’an-ı Kerim okunması ile ilgili cevap için de lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/olulerin-ruhlarina-kuran-okunur-mu.html

Adağımızı mutlaka adak esnasında belirlediğimiz fakire mi vermeliyiz?

Adadığınız miktarı ihtiyacı olan başka birisine/birilerine verirseniz adağınız yerine gelir. O çocukları arayıp bulmak zorunda değilsiniz.

Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali‘nde konuyla ilgili şu bilgiler yer almaktadır:

“Şarta bağlanarak yapılan bir adak, zamanla, mekânla, belli bir para ve belli bir fakirle kayıtlanmaz.

Örnek: “Falan işim olursa cuma günü oruç tutayım, şu yerdeki falan fakire şu parayı vereyim” şeklinde nezir (adak) yapan kimse, o iş olduktan sonra herhangi bir günde o orucu tutabilir veya herhangi bir yerdeki başka bir fakire o paranın karşılığını verebilir.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, “Belirli ve Belirsiz, Mutlak ve Muallak Adaklar”, 241. paragraf)

Allah’la veya yaratılışla ilgili sorgulamalar kişiyi kâfir yapar mı?

Hayır, bütün bu sorgulamalar tam anlamıyla iman ediyorsunuz anlamına gelmektedir.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/zaman-zaman-allahin-varligindan-suphe-duymak-vesvese-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/suphenin-iman-karsisindaki-konumu-nedir.html

Kur’an okumaya devam edin. Ama anlamadığınız, anlayamadığınız yerler olunca da mutlaka bilenlere danışın. Anlamadan okumak kişiye hiçbir şey kazandırmaz. Çok okumanıza gerek yok. Anlayarak okuyacağınız tek bir ayet, anlamadan okuyacağınız sayfalarca ayetten daha hayırlıdır. Anlamaya çalışırsanız göreceksiniz ki Allah size yardım edecek ve bir hayli yol alacaksınız. Siz gönlünüzü Kur’an’a açarsanız Allah da Kur’an’ı sizin gönlünüze açar.

Sorunuzla ilgili daha geniş bilgi edinmek için lütfen aşağıdaki linkte bulunan röportajımızı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/elestiriler/altinoluk-dergisinin-roportaji.html

Erkekle kadının boşanmasında hakemler ne zaman devreye girmeli?

Yazımızda sadece talak/boşanma safhası anlatıldığı için hakemlerin o safhada devreye girmeleri gerektiği anlatılmış ve bunun “Allah’ın emri” olduğu ifade edilmiştir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sahitsiz-bosanmalar-gecerli-midir.html

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (Nisa, 4/35)

Bu ayet, Müslümanlara “farz görev” yüklemekte, bunu da korkma yani خوف = havf şartına bağlamaktadır.

Havf: Zanna veya bilgiye dayalı bir emareden dolayı kötü beklenti içinde olmaktır.  Şahitler olmazsa Müslümanlar böyle bir bilgiye ulaşamayabilirler. O bilgi ortaya çıkınca görev başlar. Böyle bir bilgiye daha önce ulaşmışlarsa boşanmayı beklemeden hakemleri devreye sokmaları gerekir. Bu durumda yine de boşama gerçekleşmişse hakemleri tekrar görevlendirmek icap eder.

Erkeğin boşaması/talak ile ilgili yazımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html

Kadınlar yemek yerken başlarını örtmek zorundalar mı?

Bir kadın başını, namaz kılarken, bir de kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında örtmek zorundadır. Bunun dışında başını örtmesi gerekmez.

Nimete saygı; onu vereni hatırlamak, şükretmek ve israf etmemekle olur. Başı örtmenin nimete saygı ile bir ilgisi yoktur.

Hilye-i Şerif nedir? Bunu üzerimizde taşımak sevap mıdır?

Hilye Arapça’da ‘zinet, süs, yaratılış, sıfat, şekil’ manalarına gelir. Peygamberimizin sıfatlarını anlatan manzum veya nesir halindeki yazılara, kitaplara ve tablolara Hilye-i Saadet veya Hilye-i Şerif denilir.

Bunlar birer sanat eserleridir. Fakat bunların taşınmasının, evlere asılmasının herhangi bir dini değeri yoktur. Yani asanlara/taşıyanlara bir sevap getirmeyeceği gibi asmayan ve taşımayanların da bir eksiği olmaz.

Nebîmizin devlet lideri olarak verdiği kararlar da bağlayıcı mıdır?

Allah’ın Resûlü, Allah’ın Elçisi demektir. O, Allah’tan aldığı ayetleri, onun elçisi olarak insanlara tebliğ ediyor, ulaştırıyordu. O aynı zamanda, her konuda o ayetlerden hüküm çıkarıyor, o hükümleri insanlara söylüyor ve uygulamaya koyuyordu. Bunun Kur’an’daki karşılığı hikmet yani doğru hükümdür. Hikmet’i öğretmek ve uygulamak da onun göreviydi. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Nitekim (iyiliklerimi tamamlayayım diye) içinizden size bir elçi gönderdim. O size ayetlerimizi okur, sizi geliştirir, size Kitab’ı ve hikmeti öğretir, size bilmediğinizi öğretir.” (Bakara, 2/151)

Nebîmiz Kur’an’dan hüküm çıkarırken yanılabilmiştir. Eşleriyle ilişkilerinde (Tahrîm, 66/1-6), esirlerle ilgili uygulamasında (Enfâl, 8/67-68), münafıklara izin vermesinde (Tevbe, 9/43) ve bazı Müslümanlara karşı tavırlarında (Abese, 80/1-10) birtakım yanlışlar olunca Cenâb-ı Allah’tan uyarılar almıştır. Böylece hataları düzeltilerek onun bir tanrı olmadığı da gösterilmiştir.

Kur’an, ona indirilen ayetleri barındıran ilahi kitaptır. Nebîmizin Kur’an’dan çıkardığı hikmetler de onun sünnetini oluşturur. Yaptığı hataların düzeltiliyor olması onun sünnetinin Allah Teâlâ tarafından onaylandığını gösterir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Allah ve Resûlü bir işi kesinleştirince artık inananmış bir erkeğin ve kadının, kendi işlerinde seçme hakkı kalmaz. Kim, Allah’a ve Resûlüne başkaldırırsa apaçık bir şekilde sapmış olur.” (Ahzâb, 33/36)

“ Hayır! Rabbine yemin olsun ki bunlar inanıp güvenmezler. Ama aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapar, sonra verdiğin kararı, içlerinde bir sıkıntı duymadan kabul eder ve tam olarak teslim olurlarsa o başka.” (Nisa, 4/65)

Sonuç olarak, onun karar ve uygulamaları, hangi konuda olursa olsun, Müslümanlar için bağlayıcıdır.

Dr. Fatih Orum

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/nebimizin-her-davranisi-bizim-icin-sunnet-midir.html