Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Bir erkek karısını aynı anda birden fazla talakla boşayabilir mi?

Talak sûresinde boşamanın ölçüleri konmuş, Bakara 229. ayette de bu ölçülere göre talakın ancak iki kere olabileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla kadının iddet süresinin sonuna kadar birden fazla talak olamaz.

Mezheplere ait olduğu iddia edilerek fetvaya esas alınan görüşlerin birçoğunun Kur’an’a ve Sünnete uymadığı ve Müslümanları bağlamadığı açıktır. Bahsettiğiniz fetva da onlardandır.

Talak/boşanma konusunda geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazıyı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html

Libya konusunda gösterilmesi gereken Müslümanca tavır ne olmalıdır?

Libya’nın birçok yerinde yönetime karşı başlayan isyan dalgasının yayılması üzerine yönetim, çok sert tedbirler uygulamakta ve katliama varan davranışlar sergilemektedir. Birleşmiş Milletler, petrol zengini olan Libya’yı uçuşa yasak bölge ilan ederek Amerika öncülüğünde Libya topraklarına hava saldırısı yapmış ve daha çok insanın ölümüne sebep olmuştur. Bu kararın, Mısır’da toplanan Arap Birliğinin talebi üzerine alınmış olması Müslümanlar açısından kabul edilemez bir hatadır. Böyle bir durumda yapılması gereken şey, savaşan tarafların arasını düzeltmektir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Biri diğerine haksız saldırı yaparsa, Allah’ın emrine dönünceye kadar haksız saldırı yapan tarafla savaşın. Eğer vazgeçerlerse adil bir şekilde aralarını düzeltin. Dengeli davranın, Allah dengeli davrananları sever. Müminler sadece kardeştirler; kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah’tan çekinin ki size ikramda bulunsun.” (Hucurât, 49/9-10)

Allah’ın emrettiği şeyi yapma yerine, Allah’ın yasakladığı bir tavır içine girilmesi çok üzüntü vericidir. Müslüman olmayanlarla ilişki konusunda Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Ey Nebî! Allah’tan çekin de görmezlikten gelenlere ve iki yüzlülere uyma, Allah bilir, doğru karar verir.

Sana Rabbinden vahyolunana uy; Allah, yaptığınız her şeyin içyüzünü bilir.

Sen Allah’a güven, vekil olarak Allah yeter. ” (Ahzâb, 33/1-3)

Kız çocuklarına Alya ismi konulur mu? Manası nedir?

Alya ismi  Arapça kökenli olup (أَلْعَلياءُ) “şeref”, “sema”, “dağ tepesi” ve “yüksek yer” manalarına gelmektedir. Kız çocuklarına isim olarak konulmasında bir sakınca yoktur.

Alya ismi Kur’an’da geçmemektedir. Zaten isimlerin Kur’an’da geçmesi şart değildir.

Tarikatlarda sıkça bahsedilen cezbe halini açıklar mısınız?

Sözlükte “çekmek” anlamına gelen cez­be, tasavvufta “Hakk’ın kulu kendine çekmesi ve aniden yüce huzuruna yük­seltmesi” anlamında kullanılır.

Tasavvufçulara göre Allah’ın sev­diği kulunun kalbinden perdeyi kaldırıp çalışma ve gayreti olmadan onu yakın nuru ile birden bire manevî makamlara yükseltmesi hali cezbe olur. İlk tasavvufî kaynaklarda cezbeye vecd adı verilir ve zikir, semâ gibi konularla birlikte anlatılır. (KAYNAK: Hasan Kamil Yılmaz, “Cezbe”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, cilt, 7, s: 504.)

Bu gibi konularda bizim bir kitabımız bulunmaktadır: KUR’AN IŞIĞINDA TARİKATÇILIĞA BAKIŞ. Bu kitapta tarikatlarda bulunan yanlışlar bizzat şeyhlerinin ağızlarından ortaya konmuştur. Kitabı, www.suleymaniyevakfi.org sitemizden ücretsiz olarak bilgisayarınıza indirebileceğiniz gibi www.suleymaniyevakfi.com dan da sipariş verebilirsiniz.

Kur’an-ı Kerim 23 yıl içinde mi, yoksa sadece 1 aylık bir sürede mi indi?

Bakara sûresinin 185. ayeti, Duhân sûresinin ilk ayetleri ve Kadir sûresi’nde Kur’an’ın Ramazan ayında mübarek bir gecede yani Kadir gecesinde indirildiğinden bahsedilmektedir. İlgili ayetler şöyledir:

“Ramazan ayı ki o ayda insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an indirilmiştir.” (Bakara, 2/185)

“Hâ Mîm. Andolsun o apaçık kitaba ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyarıcıyız. O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır.” (Duhân, 44/1–5)

“Muhakkak ki biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik.” (Kadir, 97/1)

Bu ayetlerde Kur’an’ın bir defada indirildiği değil; Ramazan ayında ve adına “Kadir” denilen bir mübarek gecede indirilmeye başlandığı anlatılmaktadır. Aksi takdirde Kur’an’ın bir gecede toptan indirildiği anlaşılır ki bu, şu ayete aykırı olur:

“İnkâr edenler: Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.” (Furkân, 25/32)

Zaten Kur’an baştan sona okunduğunda uzun bir zaman zarfında indirildiği açık bir şekilde görülebilir. Hem Mekke dönemine hem Medine dönemine değinen ayetler, Peygamberimizin ve ashabının giriştiği mücadeleler ve savaşlar, kâfir, münafık ve ehl-i kitabının davranışları… Hepsi Kur’an’ın bir defada ve toptan indirilmediğinin en önemli delilleridir.

Kur’an-ı Kerim’de engelli doğmakla ilgili ayetler var mıdır?

Kur’an-ı Kerim’de direkt olarak özürlü doğma konusunda bir ayet bulunmamaktadır. Fakat aşağıdaki ayetler incelendiğinde dünya hayatının gereği olan imtihan için bazı insanlarda bazı bedensel engeller bulunduğuna dikkat çekilmekte; ama bunlar gerçek kusur olarak kabul edilmemektedir. Allah’a göre gerçek kusur fiziksel olarak görememek/duyamamak vs. değil; hakka karşı bile bile görmezlik/duymazlık etmektir.

Bakara, 2/155: “Mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek, sizi biraz korku ve biraz açlıkla yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz, bundan kaçış olmaz. Sen sabırlı davrananlara müjde ver.”

Hacc, 22/46: “Öyle yerleri gezip dolaşmadılar mı ki düşünecek kalpleri ve dinleyecek kulakları olsun. Gözler kör olmaz; ama onların göğüslerindeki kalpleri kör olur!”

Bunun yanı sıra Kur’an’da bedensel engelliler için birçok kolaylıklar bulunmaktadır. İlgili ayetler şöyledir:

Tevbe, 9/91: “Allah’a ve Elçisine karşı samimi oldukları sürece güçsüzlerin, hastaların, harcayacak bir şey bulamayanların kendilerini sıkıntıya sokmaları gerekmez. Güzel davranan kimselerin aleyhine yapılacak bir şey yoktur. Allah bağışlar, ikramda bulunur.”

Nûr, 24/61: “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da size de güçlük yoktur (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar.)”

Fetih, 48/17: “Köre sıkıntı yok, topala sıkıntı yok, hastaya da sıkıntı yoktur. Kim Allah’a ve elçisine boyun eğerse onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de yüz çevirirse onu da acıklı bir azaba sokar.”

Namazla mükellef olmayan zihinsel engelliler gusülle mükellef midirler?

Dinimize göre ibadetlerle mükellef olmanın şartlarından biri akıllı olmaktır. Eğer o çocuk namaz kılamayacak derecede zekâ özürlü ise onun gusül abdesti almasına gerek yoktur. Çünkü gusül abdesti namaz için şart kılınmıştır. (Maide, 5/6) Bu yüzden annesi onu her cünüp olduğunda değil, yıkanması gerektiği zamanlarda yıkasın, yeterlidir.

Abdest, gusül ve teyemmüm ile ilgili ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınıza meshedin ayaklarınızı da topuklarınıza kadar. Eğer cünüpseniz yıkanın. Hasta veya yolcu olur veya sizden biri ayakyolundan gelir ya da kadınlara temas etmiş olur da su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah, sizi sıkıntıya sokmak istemez. Onun isteği sizi arındırmak ve size olan nimetini tamamlamaktır. Belki şükredesiniz.” (Maide, 5/6)

Sorunuzla yakından ilgili olan aşağıdaki linkteki cevabı da okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/akil-nedir-islam-ile-mukellef-olmak-icin-gereken-akil-miktari-nedir.html

Kur’an’daki dua ayetlerinin Allah’ın sözü olmadığı iddialarına ne dersiniz?

Kur’ân’daki dualar, mü’minler için örnek dualardır. Yani Allah Teâlâ müminlerin o dualarla kendisine yalvarabileceklerini bildirmiş olmaktadır.

Fatiha suresinde bir anda dua cümlelerine yer verilmesi,  Kur’ân’da sık tekrarlanan bir üsluptur. Buna Arap dilinde iltifat sanatı denilir. Konuşma metinlerine yer verilirken bir anda muhatap değişir. Bu, o dilin kurallarına uygundur. İlk muhataplar Arap olduğu için Kur’an Arap dili ile indirilmiştir. Bu yüzden Kur’ân’da Arap diline ait edebi türlerin kullanılması kadar doğal bir şey olamaz. Neden Mekke müşrikleri bu ayetleri duyduklarında “burada bir uyumsuzluk var” demediler! Diyemezlerdi, çünkü bu onların gayet iyi bildiği bir sanattı. Arap dilini bilmeden, bu edebi sanatlara vakıf olmadan bu tür konularda söz söylemek yanlış olur.

Kur’an bir kitap haline getirilirken herhangi bir müdahale olmuş mudur?

Bunlar Arap diline has anlatım üsluplarıdır; Türkçede olmadığı için size garip gelebilir.

Kur’ân’ı, Allah’tan başkasının kitabı olarak göstermeye çalışanlardan hiçbiri ona böyle bir tenkit yöneltmemiştir. Çünkü Arapça bilenlerin aklına böyle bir şey gelmez.

Nebîmiz hayatta iken Kur’ân’ın tüm içeriği ve bunların hangi sırayla kitap haline getirileceği kesin olarak bilinmekteydi. Bu içerikte hiçbir ekleme, çıkarma veya sıra değişikliği hiçbir dönemde söz konusu olmamıştır; eğer olsaydı, bu değişikliği yapanlar da Allah’ın dininde söz sahibi yani kural koyucu olmuş olurlardı. Ebu Bekir (ra) zamanında Kur’an’ın tüm bölümleri ve ayetleri Nebîmizin öğrettiği şekliyle bir araya getirilmiştir ve bunda bir hata olmadığından emin olunması için sahabe tarafından titizlikle kontrol edilmiştir.

Kur’ân lafzının tamamının Allah’a ait olduğunu söyleyen ayetlerden biri şöyledir:

” Kur’ân’ı baştan sona düşünmezler mi? Allah’tan başkasından gelseydi içinde çok sayıda tutarsızlıklar bulurlardı.” (Nisa, 4/82)

Bunun dışında şu ayetlere de bakabilirsiniz: Bakara 2/23-24; En’âm 6/19, Yusuf 12/2,  İsra 17/88, Neml 27/6, Şûrâ 42/7, Zuhruf 43/3.