Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

İmam-ı Azam’a göre Kütüb-ü Sitte’de Kur’an’a aykırı hadis var mıdır?

Doğrudur. İmam-ı Azam Ebû Hanife, kendisine isnad edilen el-Âlim ve’l-Müteallim adlı eserinde Tirmizî ve Ebû Dâvûd’da geçen bu hadisi “Kur’an’a aykıdır” diyerek reddetmektedir. O eserin Türkçe tercümesinden ilgili bölümü aşağıya alıntılıyoruz. Okumanızı tavsiye ederiz:

Talebe (Ebû Mukâtil): “Mü’min zina edince, başından gömleğinin çıkarıldığı gibi, imanı da çıkarılır, sonra tevbe edince iman kendisine iade edilir.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 15; Tirmizî, İman, 11) hadisini rivayet eden kimseler için ne dersiniz? Eğer tasdik ederseniz Haricîlerin (Haricîler, ameli imanın bir parçası olarak düşünen, büyük günah işleyenin kâfir olduğunu iddia eden bir fırka) prensiplerini kabul etmiş olursunuz. Onların görüşlerinden şüphe ederseniz, Haricîlerin prensiplerinde de şüpheye düşmüş ve ifade ettiğiniz haktan rücû’ etmiş olursunuz. Eğer, râvilerin sözünü tekzip edecek olursanız, onlar da sizi Hz. Peygamber’in sözünü yalanlamış olmakla suçlarlar. Çünkü onlar, Hz. Peygamber’e ulaşıncaya kadar, bu hadisi muteber kişilerden nakletmişlerdir.

Âlim (Ebu Hanife): Tekzip etmek, ancak “Ben Hz. Peygamber’in sözünü yalanlıyorum,” diyen kimsenin yalanlamasıdır. Lâkin bir kimse “Ben Hz. Peygamber’in söylediği her şeye iman ederim, fakat o kötülük yapılmasını söylemedi, Kur’ân’a da muhalefet etmedi” derse, bu söz o kimsenin, Hz. Peygamber’i ve Kur’ân-ı Kerim’i tasdik etmesi; Allah’ın Resulünü, Kur’ân’a muhalefetten tenzih etmesidir. Eğer, Hz. Peygamber, Kur’ân’a muhalefet etse ve Allah için hak olmayan şeyleri kendiliğinden uydursa idi, Allah onun kudret ve kuvvetini alır, kalp damarını koparırdı. Nitekim bu husus Kur’ân’da şöyle belirtilir:

“Eğer peygamber söylemediklerimizi bize karşı, kendiliğinden uydurmuş olsa idi, elbette onu kuvvetle yakalar, sonra da kalp damarını koparıverirdik. Sizin hiçbiriniz de buna mâni olamazdı.” (Hâkka, 69/45-47)

Allah’ın peygamberi, Allah’ın kitabına muhalefet etmez, Allah’ın kitabına muhalefet eden kimse de Allah’ın peygamberi olamaz. Onların rivayet ettikleri bu haber Kur’ân’a muhaliftir. Çünkü Allah; Kur’ân-ı Kerîm’de “Zina eden kadın ve erkek..” (Nur, 24/2) ayetinde zâni ve zâniyeden iman vasfını nefyetmemiştir. Keza, “Sizden fuhşu irtikap edenlerin her ikisini de..” (Nisa, 4/16) ayetinde Allah “sizden” kaydı ile Yahudi ve Hıristiyanları değil, Müslümanları kastetmektedir. O halde Kur’ân-ı Kerim’in hilafına, Hz. Peygamber’den hadis nakleden herhangi bir kimseyi reddetmek, Hz. Peygamber’i reddetmek veya tekzip etmek demek değildir. Bilakis, Hz. Peygamber adına bâtılı rivayet eden kimseyi reddetmek demektir. İtham Hz. Peygamber’e değil, nakleden kimseye râcidir. Hz. Peygamber’in söylediğini duyduğumuz yahut duymadığımız her şey can, baş üstünedir. Biz onların hepsine iman ettik, onların Allah’ın Resulü’nün söylediği gibi olduğuna şehadet ederiz. Keza Hz. Peygamber’in, Allah’ın nehyettiği bir şeyi emretmediğine, Allah’ın kullarına ulaştırılmasını emrettiği bir şeye de mâni olmadığına şahitlik ederiz. O, hiçbir şeyi Allah’ın tavsif ettiğinden başka şekilde tavsif etmez. Yine şehadet ederiz ki O, bütün işlerde Allah’ın emrine muvafakat etmiş, hiçbir bid’at ortaya koymamıştır. Allah’ın söylemediği hiçbir şeyi de, Allah’a isnat etmemiştir. Bunun için Allah Teâlâ “Kim Resule itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa, 4/80) buyurmaktadır. (İmam-ı Azam’ın Beş Eseri, Tercüme, Mustafa Öz, 2. Bs., İFAV Yayınları, İstanbul, 1992, “el-Âlim ve’l-Müteallim”, s: 24-25)

Faizden elde edilen kazançla pişen yemekleri yemek caiz mi?

Haramlık ya bir şeyin yapısında ya da elde etme şeklinde olur. İçki ve domuz eti gibi yapısında ise ona haram li aynihi denir ve bu her Müslümana haram olur. Ama faiz, hırsızlık ve gasp gibi elde etme şeklinden dolayı haram ise ona da haram li gayrihi denir ve bu sadece o işi yapana haram olur. Öyle olmasa, herkes kendine verilen para veya malın kaynağını sormak zorunda olur ki, bunu hiç kimse yapamaz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-nedir-cesitleri-nelerdir.html

Hırsızlık veya gasp yoluyla elde edildiğini bildiğimiz malı kabul etmek caiz olmaz. Bu, o malın bize haram olmasından dolayı değil, hırsızlık veya gasp fiilini onaylamış olmaktan dolayıdır.

Faiz geliri, bir akitle elde edilir, dolayısıyla hırsızlık veya gasp yoluyla elde edilmiş maldan farklıdır. Böylelerine ilgili ayetler okunur ve uyarı yapılır. Onun malından yenmesi, onu onaylama anlamına gelmeyecek ya da daha hayırlı bir maksada hizmet edecekse yenebilir.

Ayakkabılarımızı çıkarmadan namaz kılabilir miyiz?

Temiz olmak şartıyla isteyen ayakkabılarıyla, isteyen de çıplak ayakla veya çorapla namaz kılabilir. Bu konuda serbesttir.

Nebîmiz de bazen ayakkabılarıyla bazen çıplak ayakla namaz kılmıştır.

Geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/peygamberimiz-ayakkabiyla-namaz-kilmis-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ben-askerim-namazi-botlari-cikarmadan-kiliyorum-oluyor-mu.html

Mezarlığın içinde mescit inşa edilmesi caiz midir?

Mezarlıkta boş bir alanda mescit yapılmasında bir sakınca yoktur. Sakıncalı olan, bir kabri mescit edinmek veya kabre doğru namaz kılmaktır.

Şunu da hatırlatmakta fayda vardır:

Hz. Peygamber’in son hastalığı sırasında söy­lediği, “Allah Yahudi ve Hristiyanlara la­net etsin. Bunlar peygamberlerinin ka­birlerini mescit edinip mabet haline ge­tirdiler” (Buhârî, Cenâiz, 62; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 76) sözü mescitlerin etrafında kabristan bulunmasını değil, kabirlerin mescit haline getirilmesini yasaklamaktadır.

Bir erkek ölen karısının yüzüne bakabilir veya cenazesini yıkayabilir mi?

Tüp bebek tedavisi mi, kaderimize razı olup sabretmek mi?

Tüp bebek bir tedavi yöntemidir. Normal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftler aşağıdaki linkte belirtilen şartlara uymak kaydıyla tüp bebekle çocuk sahibi olabilirler. Tedavi olmayıp kaderlerine razı olmaları diye bir şey söz konusu değildir. Tedavi olmak da kaderin bir gereğidir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/tup-bebek-yontemi-ile-cocuk-sahibi-olmakta-dinen-bir-sakinca-var-midir.html

Allah bir dert vermişse mutlaka devasını da vermiştir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Üsâme b. Şerîk radıyallahu anh’ten rivâyete göre, o şöyle demiştir: Bedeviler (Peygamberimize gelerek): Ey Allah’ın Resûlü! Hastalanırsak tedavi yoluna gidelim mi? Dediler. Resûlullah da: “Evet tedavi görün. Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz. Çünkü Allah yarattığı her bir hastalık için mutlaka şifasını ya da devasını yaratmıştır. Ancak bir hastalık müstesnadır” buyurdular. Bunun üzerine “o bir hastalık nedir ey Allah’ın Resûlü?” dediklerinde; “O, ihtiyarlıktır” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Tıp, 1; Tirmizi, Tıp, 2; İbn Mâce, Tıp, 1)

Kadın hasta bakıcının yaşlı bir erkeğe bakması caiz midir?

Namaz kılarken çocuklar önümüzden geçerse namaz bozulur mu?

Çocukların namaz kılanın önünden geçmesi namazı bozmaz.

Daha geniş bir cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/namaz-kilarken-cocuklar-onumuze-gecerse-namazi-bozmali-miyiz.html

Her türlü konuşmamızda inşaallah dememiz mi gerekiyor?

Hayır, bu tür konuşmalarda bir sakınca yoktur, onlar birer tahmindir. Allah Teala’nın uyarısı, yani “inşaallah” demek gerektiği gelecekle ilgili “kesin konuşmalar” içindir.

Konuyla ilgili ayet şöyledir:

“Hiçbir şey için “yarın bunu yapacağım”, deme; “Allah şartları oluşturursa” dersen başka.” (Kehf, 18/23–24)

Ayet mealinde “Allah şartları oluşturursa” şeklinde tercüme edilen kelime inşaallahtır.