Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Hadislere göre insanların en hayırlısı kimdir?

Bahsettiğiniz hadisleri değerlendiren hadis âlimleri bunların, Peygamberimize soru soran kişilerin durumlarına göre verilen cevaplar olduğunu söylemişlerdir. Mesela anne ve babasına iyi davranmayan bir sahabiye “sizin en hayırlılarınız anne ve babanıza iyi davrananızdır” demiş, namazlarını vaktinde kılmayan bir sahabiye “sizin en hayırlılarınız namazlarını vaktinde kılandır”, ahlakında zaaf bulunan bir sahabiye ise “sizin en hayırlılarınız ahlakça en güzel olanınızdır” şeklinde farklı farklı cevaplar vermiştir.

Ölüm parasında öleninin anne ve babasının da hakkı var mıdır?

Kaskodan aldığınız para dâhil, eşinizin mirasının sekizde biri sizindir. Arta kalan kısmın yarısı kızınızın, altıda biri eşinizin annesinin, altıda biri de babasınındır.

Mirası 48 paya bölersiniz. Onun 6 payı sizin, 7 payı annesinin, 7 payı babasının, kalan 28 payı da kızınızın olur. 21 pay kalan mirasın yarısından, 7 pay da artan mirastan almış olur.

Tebliğde ölçü nedir? Bu çağda İslam’ı duymayan kalmış mıdır?

Tebliğde ölçü Kur’ân ayetlerini, kendi anlayacağı dille anlayarak okumak veya dinlemektir. Kendi anladığı dilde Kur’an okumamış veya okumasa da dinlememiş kişilere tebliğ ulaşmış sayılmaz. İslam’dan medya vasıtasıyla haberdar olmak yeterli değildir. Hatta siz buna imamların, hoca efendilerin ve Kur’an’ı ezbere bilen hafızların birçoğunu da katabilirsiniz! Her gün Kur’an okuyup da ne okuduğunu bilmeyen ve kendisine “bilmemesi, anlamaması gerektiği” belletilen kişilerdir bunlar… Evet, bu gibi kişiler de şirkten ve evrensel (fıtrî) doğruları yapıp (adil, doğru sözlü olmak vs.) evrensel yasaklardan (yalan, zina, hırsızlık vs.) kaçınmakla sorumludurlar. Ölçü budur.

Geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuran-teblig-edilmemis-bir-kisinin-allaha-karsi-sorumlulugu-nedir.html

Elimde bulunan haram parayı ihtiyaç sahibi birine verebilir miyim?

Allah’ın haram kıldığı yoldan para kazanmak kişiyi büyük vebal altına sokar. Fakat bu, sadece parayı kazanan kişiye aittir. Haram olan, paranın kendisi değil; kazanma yoludur. O kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, dostlarının, akrabasının, yanında çalıştırdığı işçisinin bunda bir sorumluluğu olmaz. Bu kişilerin ikram ettikleri ve hediyeleri kabul edilebilir.

Haram paradan sahibinin hiçbir şekilde istifade etmesi caiz değildir. Bu yüzden haram olması kuvvetle muhtemel olan miktarı hesap edip ihtiyaç sahibi olan kayınpederinize verebilirsiniz. Bunu verirken incitmemek için haram para olduğunu da söylememelisiniz.

Haram ve çeşitleri ile ilgili olarak aşağıdaki linkte daha geniş bilgi vardır. Okumanızı tavsiye ederiz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-nedir-cesitleri-nelerdir.html

Hataen adam öldüren kişi diyeti nasıl ve ne kadar ödemeli?

Hataen/yanlışlıkla adam öldürme ile olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı yoktur; yanlışlıkla olursa başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, bir mümin esiri özgürleştirmesi ve öldürülenin ailesine ödenecek diyet vermesi gerekir; (öldürülenin velileri) bağışlarlarsa başka. Eğer öldürülen mümin, size düşman olan topluluktan ise mümin bir esiri özgürleştirmek gerekir. Eğer aranızda anlaşma olan bir topluluktan ise ailesine ödenecek diyet ve bir mümin esiri özgürleştirmesi gerekir. Kim bulamazsa art arda iki ay oruç tutar. Bu, Allah tarafından dönüşünün (tevbesinin) kabulü içindir. Allah bilir, doğru kararlar verir. ” (Nisâ, 4/92)

Hataen adam öldürmenin diyeti, beş cins deveden yirmişer tane olmak üzere toplam 100 devedir. Beş cins deve şöyledir:

  1. Binti mehaz: İki yaşına girmiş dişi deve: 20 adet
  2. Binti lebûn: Üç yaşına girmiş dişi deve: 20 adet
  3. Hikka: Dört yaşına girmiş dişi deve: 20 adet
  4. Cezea: Beş yaşına girmiş dişi deve: 20 adet
  5. İbn mehaz: İki yaşına girmiş erkek deve: 20 adet (Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, cilt: 3, sayfa: 48)

Bugün bu 100 devenin kaç lira ettiği hesaplanır ve maktülün ailesine ödenir. Bunun yanı sıra iki ay peş peşe oruç tutulması da gerekir.

Nebîmiz zamanında bunların değeri 1.000 dinar yani 4.350 gr. altın ediyormuş. Bu sebeple fıkıh kitapları diyet olarak 1.000 dinar ödemenin de yeterli olacağını söylerler.  Bunu üç yıl içinde taksit taksit ödersiniz.

Bir erkeğin kadınlık görevini yapmayan karısını aldatma hakkı olabilir mi?

Hiçbir gerekçe zinayı gerekli kılamaz. Fakat siz madem eşinizi seviyorsunuz, onun istediklerini yapmalısınız.

Evlilikte cinsellik son derece önemlidir. Bu yüzden cinsel yönden sorun yaşayan eşlerin sorunlarını mutlaka çözmeleri gerekir. Bunun için ilk yapmanız gereken şey, bu alanda uzman bir doktora/psikoloğa/evlilik danışmanına birlikte gitmek ve durumunuzu izah etmektir. Sizin veya eşinizin tedavi veya terapi ile düzelecek bir durumunuz varsa işleriniz yoluna girer. Sorunu düzeltmek için elinizden ne geliyorsa onu yapmaya çalışın. Bu gibi durumlar tedavisi mümkün ve kolay olan durumlardır. Allah bir dert vermişse mutlaka devasını da vermiştir.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Üsâme b. Şerîk radıyallahu anh’den rivayete göre o şöyle demiştir: Bedeviler: “Ey Allah’ın Resulü! Hastalanırsak tedavi yoluna gidelim mi? Dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evet tedavi görün. Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz. Çünkü Allah yarattığı her bir hastalık için mutlaka şifasını/devasını yaratmıştır. Ancak bir hastalık müstesnadır” buyurdular. Bunun üzerine o bir hastalık nedir? Ey Allah’ın Resulü dediklerinde; “İhtiyarlıktır” buyurdu. (Tirmizi, Tıp, 2; Ebû Dâvûd, Tıp, 1; İbn Mâce, Tıp: 1)

Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/cinsel-sorunlar-yasayan-evli-bir-erkek-baska-kadinlarla-birlikte-olabilir-mi.html

Seferi olmanın şartları nelerdir? Bursa’dan İstanbul’a giden seferi olur mu?

Boşanmalarda karı kocanın lanetleşmesi diye bir şey var mı?

Kocanın karısını zina ile suçlaması ve bunu dört şahitle ispat edememesi halinde, hâkim önünde özel şekilde ve karşılıklı olarak yeminleşme anlamına gelen İslâm hukuku terimine liân denilir.

Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Kadınlarınızdan zina edenlere karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse onları ölünceye veya Allah onlar için bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.” (Nisa 4/15)

Allah Teâlâ Nûr suresinde ise şöyle buyurur:

“Karılarına zina suçu atan ve kendileri dışında şahitleri olmayanlar… Böyle birinin şahitliği, “Allah şahit kesinkes doğru söylüyorum” diye dört defa şahitlik etmesidir.

Beşincisinde, eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetine uğramayı diler.

Kadından o azabı giderecek olan şu şekilde dört defa şahitlik etmesidir: “Allah şahit, kocam kesinkes yalan söylüyor.”

Beşincisinde, eğer doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler.” (Nur 24/6-9)

Burada erkeğin, “Allah şahit kesinkes doğru söylüyorum” diye verdiği her ifade bir şahitlik sayılmıştır. Bunu dört defa tekrarlaması, dört şahitlik sayılarak erkek, zina iftirası suçundan kurtulmaktadır.

Kadının, “Allah şahit, kocam kesinkes yalan söylüyor” demesi bir şahitlik sayılmıştır. Bunu dört kere tekrarlaması, dört şahitlik sayılarak cezadan kurtulmasını sağlamıştır. Böylece kocanın dört şahitliği kadının dört şahitliğine denk tutulmuş olmaktadır.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/karisinin-kendisini-aldattigindan-emin-olan-koca-ne-yapmalidir.html

Gizli nikâhın geçersiz olduğunu öğrendik. Peki ne yapmamız gerekiyor?

Yaptığınızın doğru olmadığını anlayıp pişmanlık duymanız sizdeki Allah korkusunu göstermektedir. Bu çok önemli bir şeydir. Nice insanlar var ki yaptıklarının yanlış olduğunu bile kabul etmiyorlar. Madem ki yanlışınızın farkına vardınız, öyleyse bu yanlıştan dönmenin vakti geldiğini de bilmelisiniz.

Bir erkeği sevebilirsiniz. Bunun günahı olmaz. Günah olan, dinen birbirlerine yabancı olan bir erkekle bir bayanın el ele tutuşmaları, yalnız başlarına kalmaları, herkesten gizli bir şekilde imam nikâhı kıydırmaları vesairedir.

Durumunuzu ailenize mutlaka açmanız gerekir. Onlara durumu güzelce ve tatlı bir dille anlatmalısınız. İzin vermemeleri halinde dinen zor duruma düşeceğinizi, evlenmeniz için onların rızasına ihtiyaç duyduğunuzu vs. güzelce izah edin. İzin verirlerse en kısa zamanda nikâhınızı kıydırır, evlenirsiniz. Karşı çıkarlarsa Evlendirme Dairesine başvurur, resmi nikâhınızı kıydırırsınız. Bu iki yoldan başka yapacağınız herhangi bir şey yoktur.

Ayrıca bugün için sadece imam nikâhı ile evlenmeniz sizi mağdur eder, ortada kalırsınız. Yarın bir gün herhangi bir ayrılık durumunda hiç bir hak iddia edemezsiniz. İşte bunun için ya aileniz devreye girecek ya da resmi nikâhla evlenecek, haklarınızı hukuki koruma altına alacaksınız. Bunu da yapmazsanız evleninceye kadar sabredin, vakitlerinizi oruçlu geçirmeye çalışın. Zira oruç tutmak, insanın nefsini terbiye eder. Bu konuda Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Gençler! Kimin maddi imkânı varsa hemen evlensin. Kim de maddi imkân bulamazsa (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.” (Buhârî, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1)

Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/birbirimizi-seviyoruz-bundan-sonra-ne-yapmamiz-gerekiyor.html

Güneş doğduktan sonra sabah namazı kılınabilir mi?

“Sabah namazı öğle ezanı okuyuncaya kadar kaza değil; eda edilir” sözü, namazını kasten kılmayanlar için geçerli değildir. Uyanmak istediği halde uyanamayan kişiler uyandıkları zaman namazlarını hemen kılarlar. Onlar için sabah namazı kaza değil; eda olur. Özürsüz olarak namazı kılmayanlar o namazı artık kılamazlar. Sabah namazının vakti güneşin doğması ile birlikte çıkar. Bir namazı özürsüz olarak vaktinde kılmamak büyük günahlardandır.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kaza-namazi

Erken kalkmanın ve gün içinde yorgun düşmemenin en temel şartı; erken yatmaktır. Yapılan araştırmalar yetişkin bir insana bir günde 6-7 saatlik bir uykunun yeterli olacağını göstermektedir. Bugünlerde İstanbul’da güneşin doğuşu 06.46 civarındadır. Eğer akşam 12’de yatar 06.00’da uyanırsanız namazınızı kılar, ardından derse gideceğiniz vakte kadar tekrar uyuyabilirsiniz. Böylece hem namazınızı rahat bir şekilde kılar hem de güne dinç bir şekilde başlamış olursunuz.

Benzer sorular için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bazen-sabah-namazlarina-kalkamiyorum-bu-durumu-nasil-gideririm.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/nasil-olsa-kalkinca-kilinabiliyorsa-sabah-namazina-neden-kalkalim.html

Kadınlar kocalarının mallarına hangi oranda mirasçı olurlar?

Mirasla ilgili ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır…” (Nisa, 4/12)

Ayette altı çizili yerde görüldüğü gibi bir kadın, kocasının malına iki şekilde mirasçı olabilir:

1. Eğer çocukları olmasaydı, kocasının malının dörtte birine

2. Çocukları varsa – ki var- kocasının malının sekizde birine mirasçı olur.

Babanızın çocuğu olduğuna göre anneniz onun mirasının sekizde birini alır.

Işın tedavisi gören bir hasta gusül yerine teyemmüm alsa olur mu?

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Allah, kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.”(Bakara, 2/286)

Dinin emrettiği konular hususunda Allah Teâlâ insanlara hiçbir zorluk yüklememiştir. O şöyle buyurmaktadır:

“Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi arındırmak ve size olan nimetini tamamlamak istiyor. Belki şükredersiniz.” (Maide, 5/6)

“O, din konusunda size hiçbir zorluk yüklemedi.” (Hacc, 22/78)

“Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur.” (Fetih, 48/17)

Eğer bu süre içinde vücudunuzun hiçbir yerine su değmemesi gerekiyorsa o zaman teyemmüm edebilirsiniz. Bu, Allah’ın sizin için verdiği bir kolaylıktır. Ama ışın tedavisinin uygulandığı bölge çok küçük bir bölge ise ve vücudun geri kalan bölümlerinin yıkanması zarar vermeyecekse o bölge bir sargı ile sarılır ve diğer yerler yıkanır. Tabii bunun şartı tedavinize zarar gelmemesidir. Zarar gelecekse başta da dediğimiz gibi teyemmüm almanız gerekir.

Konuyla ilgili olarak Peygamberimiz döneminde yaşanan bir olay şöyledir:

Cabir b. Abdillah radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

Bir sefere çıkmıştık, içimizden bir adama taş isabet etti ve başını yardı. Sonra bu zat ihtilam oldu. Arkadaşlarına: “Benim teyemmüm etmeme ruhsat buluyor musunuz?” diye sordu. Onlar da: “Sen suyu kullanabilirsin, sana (teyemmüm için) ruhsat bulmu­yoruz” dediler. Bunun üzerine adam yıkandı ve akabinde de öldü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna geldiğimizde bu hâdise (kendisine) haber verildi. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“Adamı öldürmüşler, Allah da onların canını alsın! Madem bilmiyorlardı, niye sormadılar? Bilgisizliğin şifası sualdir/sormaktır. Ona teyemmüm yeterli olurdu. Yarasına bir bez sarılmalı ve üzerinden mesh edilmeli, sonra da bedeninin geri kalan kısmı yıkanmalıydı.” (Ebu Dâvûd, Taharet, 125, hadis no: 336)

Kadınlara cuma namazı farz mıdır?

Beş vakit namazdan farklı olarak mutlaka cemaatle kılınması gerekli olan Cuma namazı, Yüce Rabbimizin erkek-kadın ayrımı yapmaksızın Kur’an’ın Cuma sûresinin 9. ayetiyle emrettiği bir namazdır. Ancak meşrû mazeretler sebebiyle erkeklere olduğu gibi kadınlara da Cuma namazlarına katılmama ruhsatı verilmiştir.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/cuma-namazi-sadece-erkeklere-mi-farz.html

Bu konuda geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte yer alan yazıyı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/kadin/kadinlarin-cuma-namazi.html

Peygamberimizi herkesten çok sevmek gerektiğine dair bir hadis var mı?

Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9/24)

“Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri de onların analarıdır…” (Ahzab, 33/6)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:

“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki hiçbiriniz, ben ken­disine babasından da, evlâdından da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.” (Buhari, İman, 7)

Enes b. Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Üç özellik vardır ki; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tatmış demektir:

1. Allah ve Resulünü, herkesten fazla sevmek.

2. Sevdiğini Allah için sevmek.

3. Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.” (Buhârî, İman 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, İman 67.)

Görüldüğü gibi Peygamber sevgisi ile ilgili ayet ve hadisler tam bir bütünlük arz etmektedir. Bir Müslüman için Allah ve Resulünün sevgisi her şeyden önce gelir.

Konuyla ilgili görüntülü cevaplarımızı aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/allah-ve-resulunu-her-seyden-cok-sevmek-ne-demektir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/hz-peygamberi-kendi-canindan-cok-sevmeyen-iman-etmis-olur-mu.html