Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Âdeti bittikten sonra tekrar kanaması olan kadın nasıl hareket etmeli?

Eşinizin âdeti sona ermiştir. O kan, âdet dışı bir kanamadır, muhtemelen bir damar çatlamasından dolayı geliyordur. Buna İslam Hukukunda “özür kanı” anlamına gelen “istihaza” adı verilir. Bu durumda olan bir kadından namaz sorumluluğu düşmez. İlişkiye de girebilir.

www.suleymaniyevakfi.org/ramazan-ve-oruc/adetli-kadinin-orucu-ve-namazi.html

Kadınların özel halleri konusunda sağlam ve geniş bilgi edinmek için kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bir jinekolog doktor tarafından vakfımızda verilen semineri izlemenizi tavsiye ederiz. Bu seminerde kadınların âdet günleri, âdet düzensizlikleri, âdet dışı lekelenmeler, lohusalık, lohusalık müddeti ve günlük normal akıntılar hakkında bilgi verilmiştir. Semineri aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

www.kurandersi.com/vakif-etkinlikleri/kadinin-ozel-halleri-2/

Eslem ismini koymakta bir sakınca var mıdır?

Eslem kelimesi Arapçada “Çok (daha, en, pek) doğru, çok sağlam ve emin kişi, şey” anlamlarına gelir.

Kız çocuklarına bu ismin konulmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

Kur’an ve fıtrat ilişkisi konusunda bilgi verir misiniz?

İnsan, doğumundan ölümüne kadar, Allah’ın âyetleri ile yüz yüze yaşar.  Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Biz onlara ayetlerimizi, hem çevrelerinde hem de kendi içlerinde göstereceğiz, sonunda onun gerçek olduğu onlar açısından iyice anlaşılacaktır.” (Fussilet, 41/53)

Allah’ın ayetleri yalnız Kur’an’da olanlar değildir. Tüm varlıklarda; göklerde, yerde, hayvanlarda, bitkilerde, kendi içimizde hâsılı her yerde onun ayetleri vardır.  Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Sağlam bilgisi olanlar için yeryüzünde ayetler vardır;

Kendinizde de vardır; onları görmez misiniz?” (Zariyât, 51/20-21)

Her insan, bu ayetlere bakarak Allah’ın varlığı ve birliği konusunda tam bir kanaate ulaşır. Bu sebeple bütün dinlerde ve bütün toplumlarda Allah inancı vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Onlara sorsan ki:“Gökleri ve yeri ya­ratan, Güneş’e ve Ay’a boyun eğdiren kimdir?” Kesinlikle “Allah’tır” derler. Öyleyse nereden destek alıyor da halden hale giriyorlar?

Allah rızkı, kullarından isteyen ve gerekli güce sahip olan için yayar. Allah her şeyi bilir.

Onlara sorsan ki; “Gökten su indirip ölü toprağı dirilten kimdir?” Şüphesiz “Allah’tır” diyeceklerdir. De ki; Allah neylerse güzel eyler. Ama onların çoğu bunu düşünmezler.” (Ankebut, 29/61-63)

“De ki: Gökten ve yerden size rızık veren kim? Ya da işitmeyi ve görmeyi sağlayan kim? Kimdir o diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran? Ya her işi çekip çeviren kim? “Allah’tır” di­yeceklerdir. De ki; öyleyse hiç sa­kınmaz mısınız?

İşte sizin gerçek Rabbiniz Allah’tır. Hakkın ötesi sapıklık değildir de ya nedir? Nasıl da döndürülüyorsunuz?” (Yunus, 10/31-32)

İnsana düşen, Allah’tan başka tanrı olmadığına inanmak ve ondan başkasına kul olmamaktır. Bunu yapmayan şirke düşer, yani Allah’ın yanında bir başka varlığı da tanrı edinmiş olur.

Şirk, ortak etmek demektir. Allah’a şirk, ona ait özelliklerden birini veya bir kaçını başka bir varlıkta da görmektir. Bu varlık kimi zaman kişinin kendi arzuları olur ama çoğunlukla Allah’a yakın sayılan büyükler ve ruhanilerdir. Din büyükleri ve ruhaniler, yarı insan yarı tanrı sayılarak Allah ile insan arasında arabuluculuk konumuna getirilirler. Onları din adamları temsil eder. Allah’ın ortağı ile ilişkide olmak, Allah ile ilişkide olmak sayılacağından din adamları bu yolla büyük bir din sömürüsü yaparlar. Her namazda okunan Fatiha suresinde “Allahım! Yalnız sana kul olur, yalnız senden yardım dileriz” ayeti yer alır. Bu ayetin gereğini yapan Müslümanlar, şirkten ve sömürüden uzak bir dini hayat sürerler. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah şirki bağışla­maz, onun dışında kalanı dilediği kimse için bağışlar.” (Nisa 4/48)

İnsanların ve tüm varlıkların temel yapısını oluşturan yaratılış, değişim ve gelişim ilke ve kanunları vardır, ona fıtrat denir ((Fıtrat kavramı, Avrupa bilim ve felsefe tarihinde varlık felsefesi olarak yer alır ve son üç yüz yılda ontoloji adı ile anılır.)). Göklerin, yerin, insanların, hayvanların, bitkilerin yani her şeyin yapısı ve işleyişi ona göredir. Bilimde, teknolojide ve insan ilişkilerindeki temel kanunlar da bunlardır. İslam dini tümüyle bu kanunlara uygundur. Çünkü bu dinin sahibi, o kanunları yaratan Allah’tır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmış­tır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam din bu dindir. Ama in­sanların çoğu bunu bilmez­ler.” (Rum 30/30)

İslam dinine uyan, fıtrata, yani tüm varlıkları oluşturan, geliştiren ve değiştiren kurallar bütününe uymuş, varlıklar âlemiyle tam bir uyum içine girmiş olur. Bu uyumu bozacak oluşumlar, kişiyi, toplumu ve çevreyi de bozar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Şunu görmen gerekmez mi: Göklerde ne var, yerde ne varsa; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar ve hayvanlar ile insanların birçoğu Allah’a boyun eğmektedir. Birçok kimse de azabı hak etmiştir. Allah kimi aşağılık saymışsa ona değer verecek biri çıkmaz. Allah ne dilerse onu yapar.” (Hac 22/18)

Kur’an ve fıtrat konusunda sitelerimizde daha geniş bilgiler de bulunmaktadır. Aşağıdaki linklerde bulunan yazılarımızdan konu hakkında geniş bilgi edinmeniz mümkündür:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kuran-fitrat-iliskisi.html

www.suleymaniyevakfi.org/akaid-arastirmalari/kuranda-sey-mesiet-irade-ve-fitrat.html

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kurani-aciklamada-usul.html 

 

İnanan ile inanmayan arasındaki en temel fark nedir?

Nikâh akdinde velinin bulunması ve onlara sorulması şart mıdır?

Veli, yapılacak olan nikâhı denetleyen kişidir. Bu, kızın ailesidir. Yani aile, kızlarına talip olan erkeği araştıracak ve bunun neticesinde kızlarını verip vermeyeceklerine karar verecektir. Bundan sonraki aşamada nikâhın hukuki olarak kayıt altına alınması gerekiyor ki bu da bugün resmi nikâhlarla sağlanmaktadır.

Nikâh esnasında aileye soru sorulması ve onaylarının alınması gerekmez. Nikâh için “evet” veya “hayır” diyecek olan, evlenecek çiftlerdir.

Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/nikahta-neden-veli-sarti-kosuluyor.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/biz-kiz-vekil-tayin-ettigi-halde-kendi-nikahinda-bulunabilir-mi.html

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/nikah-sozlesmesinde-veli.html

Nebîmizin teri ve tükürüğüyle teberrük meselesini açıklar mısınız?

“Hz. Peygamberi canından çok seven bazı sahabiler, onun vücudundan bir parçaya veya tenine değen bir eşyaya sahip olmanın kendilerine dünya ve ahirette fayda sağlayacağına inanıyorlardı. Hadis kaynaklarında yer alan rivayetlere göre Resûlullah’ın saçından kıllar alıp muhafaza edenler, uyurken terini silip kokusuna karıştıranlar, elini yüzüne ve vücuduna sürenler, kanını içenler, tükürüğünü ve abdest suyunun artanını vücuduna süren veya tedavi maksatlı kullananlar ve dokunduğu eşyayı muhafaza edenler olmuştur.

Gerek Hz. Peygamberin zatı, gerekse kullandığı eşya ile teberrük meselesi azınlıkta kalan bazı sahabilerin şahsi tavırları olarak telakki edilebilir. Onların içinde bulundukları psiko-sosyal şartlar muvacehesinde sergiledikleri bu tür davranışların uyulması gereken sünnet kabilinden olmadığı da herkesçe malumdur. Ashabın ileri gelenleri bu nevi davranışlara değer vermemişler, onun sünnetine uymaya çalışmışlardır.

Ashabı ve ümmeti tarafından büyük bir sevgiye mazhar olmuş  bir peygamberin eşyasının değerli bir hatıra olarak muhafaza altına alınıp korunması, uygun zaman ve mekânlarda teşhir edilerek hatırasının yâd edilmesi meşru ve makul sayılır. Nitekim günümüze kadar titizlikle korunan Peygamberimize ait eşyalar, mukaddes emanetler adı altında dini kültürümüzün bir unsuru olmaya devam etmektedir.”

KAYNAK: Nuri TOPALOĞLU, “Hazreti Peygamber’in Zatı ve Eşyası İle Teberrük Meselesi”, Hadis Tetkikleri Dergisi, I/1, 2003, s. 71-95.

Çekini ciro ettiğim esnaftan kâr almam caiz midir?

Arkadaşınızın çeklerini ciro etmekle ona kefil oluyorsunuz. Fıkıh âlimlerinin tamamı bundan dolayı bir gelir elde edilemeyeceği konusunda görüş birliği içindedirler. Bahsettiğiniz malı siz alır, arkadaşınıza satarsanız ondan kâr elde edebilirsiniz.

İhramlı iken dikişli elbise giyme yasağının dayanağı nedir?

5 çocuklu eşim bir başka erkekle kaçtı. Onu geri alabilir miyim?

Siz boşamadığınıza göre eşinizin başka bir erkekle kıydığı nikâh geçersizdir; zina yapmışlardır. Eğer onu tekrar kabul etmek isterseniz edebilirsiniz. Tevbe etmesini ve artık böyle şeylerden tamamen uzaklaşmasını istersiniz. Eğer kabul ederseniz hamile olmadığı kesin olarak belli oluncaya dek onunla ilişkiye girmemeniz gerekir.

Lütfen aşağıdaki linkte yer alan cevapları da okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/karisinin-kendisini-aldattigindan-emin-olan-koca-ne-yapmalidir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/zina-yapmak-nikahi-bozar-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/tevbe-yazili-fetvalar

Adam öldü. Karısı, iki oğlu ve iki kızı kaldı. Miras nasıl taksim edilir?

Miras bırakan geride karısı, iki erkek ve iki kız çocuğunu bırakarak vefat ediyor. Buna göre miras 48’e bölünür. Altı hisse (terekenin 1/8’i) miras bırakanın karısına verilir. Kız çocuklardan her birisi yedişer (toplamda 14) hisse, erkek çocuklardan her birisi on dörder (toplamda 28 hisse) alırlar. 6+7+7+14+14=48

Mirasçılardan herhangi birisinin hakkı, evde oturmak isteyenler tarafından gerek dükkândaki haklarından veya soruda belirtildiği gibi evin toplam değeri hesaplanarak (evde oturmak isteyen mirasçılar tarafından) para olarak ödenebilir.

Hz. Musa, Meryem validemizin ağabeyi, Hz. İsa’nın da dayısı mıdır?

Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Musa Aleyhisselam ile Meryem Validemiz ve onun oğlu İsa Aleyhisselam arasında çok zaman vardır. Tarih açısından Meryem validemiz ile Hz. Musa ve Harun’un kardeş olmaları mümkün değildir. Bunu Yahudiler de Hristiyanlar da böyle kabul ederler. Fakat asıl ihtilaf edilen şey, Meryem sûresinin 28. ayetidir. O ayette Allah Teâlâ, Meryem validemize “Ey Harun’un kız kardeşi!” diye hitap edildiğini bildirmektedir.

“Kimine göre bu ayette adı geçen Harun, Meryem’in gerçek kardeşidir. Ana babası gibi o da iffetli ve salih bir kimse idi. Bu yüzden işin iç yüzünü bilmeyenler, böyle birinin kız kardeşi olan Meryem’e zina etmeyi asla yakıştıramadıklarını be­lirtmek istemişlerdir.

Peygamberimizden rivayet edilen bir hadiste de, İsrâiloğullarında önceki peygamberlerin ve iyi kimselerin isimlerini çocuklarına ad koyma geleneği olduğu için Meryem’in kardeşine de Harun adı verildiğine işaret edilmiştir. (Ahmed b. Hanbel, 4/252)

Buna yakın bir yorum da, Meryem’in peygamber olan Harun’un soyundan gelmiş olması münasebetiyle kendisine böyle hitap edilmiş olduğu görüşüdür.” (Fahreddin Razi ve Muhammed Esed’den naklen: Hayreddin Karaman v.d., Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007, c: 3, s. 597)

Meryem Validemizin Harun isminde bir kardeşi olduğu iddiasını destekleyecek hiçbir tarihi belge yoktur. Öte yandan Meryem’in annesi çocuk sahibi olamayan bir kadındır ve Meryem’in doğumu da ancak dualarına karşılık Allah’tan bir lütuf olarak gerçekleşmiştir. Tüm bunlara rağmen Meryem’in bir erkek kardeşi olduğu kabul edilse bile bunun Kur’an’da niçin açık bir şekilde zikredildiği kolay kolay izah edilemez. Dolayısıyla yukarıdaki bu ilk görüşün doğru olması pek mümkün değildir.

Meryem’in Hz. Harun soyundan geldiği şeklindeki ikinci görüşe gelecek olursak: Bu görüşü destekleyecek tarihi belgeler vardır ki bunların başında Hristiyan kaynakları gelmektedir. Yeni Ahit’teki bazı bölümlerden Meryem’in soyuna yönelik bazı ipuçları yakalayabiliyoruz:

“Yahudiye Kralı Hirodes zamanında Aviya bölüğünden Zekeriya adında bir peygamber vardı. Harun soyundan gelen karısının adı ise Elizabet’ti.” (Luka, 1:5)

“Meryem meleğe:  ‘Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki’  dedi. Melek ona şöyle yanıt verdi: Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi’nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. Bak, senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır. Tanrı’nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.” (Luka, 1:34-37).

Yukarıdaki iki pasajdan anlıyoruz ki Meryem ile Hz. Zekeriya’nın karısı Elizabet akrabadır ve Elizabet, Harun (a.s.)’ın soyundan gelmektedir. O halde Elizabet, Meryem’in ya teyzesi ya da halasıdır, yani Harun (a.s.) ile baba veya anne tarafından akrabalığı vardır. Böylece her iki olasılığa göre de Kur’an’da geçen “Ey Harun’un kız kardeşi!” ifadesinin Meryem Validemizin Harun (a.s)’ın soyundan geldiğini belirttiği ortaya çıkmaktadır.

Bu konuyla ilgili bir araştırmada ortaya koyulan şu tespitler ilgi çekicidir:

“Bu ikisi arasında ayrım yapabilmek için ilgili metinde (Luka, 1:36) geçen Yunanca kelimeyi (akraba kelimesi) araştırmak, İncillerde özellikle de Luka İncilinde geçtiği yerleri mercek altına almamız gerekmektedir. IGENT nüshasına göre burada geçen kelime “soncinasi” şeklinde okunan kelimedir. Dipnotta bu kelimenin bazı nüshalarda “soncinisi” şeklinde yazıldığı bilgisi yer alır. Greek Dictionary of The New Testament gibi Yunanca İngilizce Kitab-ı Mukaddes sözlüklerine baktığımızda kelimenin baba tarafından doğal üreme yoluyla oluşan asabiyet bağı anlamına geldiğini görüyoruz.” (Cemâleddin Şarkâvî, İsa Mesih Harun Soyundan mı Davud mu?, s. 28)

Bu bilgiler ışığında Hz. Zekeriya’nın karısının Meryem’in halası olduğu anlaşılıyor. Meryem de baba tarafından Hz. Harun soyundan gelmektedir. Harun soyu toplum içerisinde kahinlik vazifesi gibi yüksek vazifelerden sorumlu ve dindarlıklarıyla ön planda olan bir kesimdir. Meryem’in nikâhsız olmasına karşın elinde bir bebekle geldiğini gören Yahudi din adamları hem Harun’un soyundan geldiğini hem de anne babasının toplum içerisindeki saygınlığını kendisine hatırlatarak onu en ağır şekilde kınamaya çalışmışlardır.

KAYNAK: Vedat Yılmaz, “Mesih’in Soyu Ve Harun’un Kız Kardeşi Meryem”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Yıl: 2014, Sayı: 6, s. 108.

Cinsel sorunlar yaşayan evli bir erkek başka kadınlarla birlikte olabilir mi?

Bu konuda eşinizin değil; Allah’ın izin verip vermemesi önemlidir. Allah Teâlâ da zinayı kesin bir şekilde yasakladığına göre bundan uzak durmanız gerekir.

Eşiniz bir sorun yaşıyorsa önce onun tedavisini yaptırmalısınız. Bu, mümkündür. Düzelmezse o taktirde bir başka kadınla nikah kıymak suretiyle evlenebilirsiniz. Bunun için o kadının (ikinci eş olacak olan) velisinin izni şarttır. Bir kadın ile bir erkeğin meşru bir şekilde cinsellik yaşayabilmesinin tek şartı nikâhlı olmalarıdır. Usulüne uygun bir nikâh kıydığınız takdirde bir başka kadınla evlenebilirsiniz. Dinen buna hakkınız ve izniniz vardır.

Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkteki cevabımızı okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/imam-nikahli-beraberlikler-ve-ikinci-evlilikler-dogru-mudur.html