Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Nebîmizin devlet lideri olarak verdiği kararlar da bağlayıcı mıdır?

Allah’ın Resûlü, Allah’ın Elçisi demektir. O, Allah’tan aldığı ayetleri, onun elçisi olarak insanlara tebliğ ediyor, ulaştırıyordu. O aynı zamanda, her konuda o ayetlerden hüküm çıkarıyor, o hükümleri insanlara söylüyor ve uygulamaya koyuyordu. Bunun Kur’an’daki karşılığı hikmet yani doğru hükümdür. Hikmet’i öğretmek ve uygulamak da onun göreviydi. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Nitekim (iyiliklerimi tamamlayayım diye) içinizden size bir elçi gönderdim. O size ayetlerimizi okur, sizi geliştirir, size Kitab’ı ve hikmeti öğretir, size bilmediğinizi öğretir.” (Bakara, 2/151)

Nebîmiz Kur’an’dan hüküm çıkarırken yanılabilmiştir. Eşleriyle ilişkilerinde (Tahrîm, 66/1-6), esirlerle ilgili uygulamasında (Enfâl, 8/67-68), münafıklara izin vermesinde (Tevbe, 9/43) ve bazı Müslümanlara karşı tavırlarında (Abese, 80/1-10) birtakım yanlışlar olunca Cenâb-ı Allah’tan uyarılar almıştır. Böylece hataları düzeltilerek onun bir tanrı olmadığı da gösterilmiştir.

Kur’an, ona indirilen ayetleri barındıran ilahi kitaptır. Nebîmizin Kur’an’dan çıkardığı hikmetler de onun sünnetini oluşturur. Yaptığı hataların düzeltiliyor olması onun sünnetinin Allah Teâlâ tarafından onaylandığını gösterir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Allah ve Resûlü bir işi kesinleştirince artık inananmış bir erkeğin ve kadının, kendi işlerinde seçme hakkı kalmaz. Kim, Allah’a ve Resûlüne başkaldırırsa apaçık bir şekilde sapmış olur.” (Ahzâb, 33/36)

“ Hayır! Rabbine yemin olsun ki bunlar inanıp güvenmezler. Ama aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapar, sonra verdiğin kararı, içlerinde bir sıkıntı duymadan kabul eder ve tam olarak teslim olurlarsa o başka.” (Nisa, 4/65)

Sonuç olarak, onun karar ve uygulamaları, hangi konuda olursa olsun, Müslümanlar için bağlayıcıdır.

Dr. Fatih Orum

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/nebimizin-her-davranisi-bizim-icin-sunnet-midir.html

İmam-ı Azam’a göre Kütüb-ü Sitte’de Kur’an’a aykırı hadis var mıdır?

Doğrudur. İmam-ı Azam Ebû Hanife, kendisine isnad edilen el-Âlim ve’l-Müteallim adlı eserinde Tirmizî ve Ebû Dâvûd’da geçen bu hadisi “Kur’an’a aykıdır” diyerek reddetmektedir. O eserin Türkçe tercümesinden ilgili bölümü aşağıya alıntılıyoruz. Okumanızı tavsiye ederiz:

Talebe (Ebû Mukâtil): “Mü’min zina edince, başından gömleğinin çıkarıldığı gibi, imanı da çıkarılır, sonra tevbe edince iman kendisine iade edilir.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 15; Tirmizî, İman, 11) hadisini rivayet eden kimseler için ne dersiniz? Eğer tasdik ederseniz Haricîlerin (Haricîler, ameli imanın bir parçası olarak düşünen, büyük günah işleyenin kâfir olduğunu iddia eden bir fırka) prensiplerini kabul etmiş olursunuz. Onların görüşlerinden şüphe ederseniz, Haricîlerin prensiplerinde de şüpheye düşmüş ve ifade ettiğiniz haktan rücû’ etmiş olursunuz. Eğer, râvilerin sözünü tekzip edecek olursanız, onlar da sizi Hz. Peygamber’in sözünü yalanlamış olmakla suçlarlar. Çünkü onlar, Hz. Peygamber’e ulaşıncaya kadar, bu hadisi muteber kişilerden nakletmişlerdir.

Âlim (Ebu Hanife): Tekzip etmek, ancak “Ben Hz. Peygamber’in sözünü yalanlıyorum,” diyen kimsenin yalanlamasıdır. Lâkin bir kimse “Ben Hz. Peygamber’in söylediği her şeye iman ederim, fakat o kötülük yapılmasını söylemedi, Kur’ân’a da muhalefet etmedi” derse, bu söz o kimsenin, Hz. Peygamber’i ve Kur’ân-ı Kerim’i tasdik etmesi; Allah’ın Resulünü, Kur’ân’a muhalefetten tenzih etmesidir. Eğer, Hz. Peygamber, Kur’ân’a muhalefet etse ve Allah için hak olmayan şeyleri kendiliğinden uydursa idi, Allah onun kudret ve kuvvetini alır, kalp damarını koparırdı. Nitekim bu husus Kur’ân’da şöyle belirtilir:

“Eğer peygamber söylemediklerimizi bize karşı, kendiliğinden uydurmuş olsa idi, elbette onu kuvvetle yakalar, sonra da kalp damarını koparıverirdik. Sizin hiçbiriniz de buna mâni olamazdı.” (Hâkka, 69/45-47)

Allah’ın peygamberi, Allah’ın kitabına muhalefet etmez, Allah’ın kitabına muhalefet eden kimse de Allah’ın peygamberi olamaz. Onların rivayet ettikleri bu haber Kur’ân’a muhaliftir. Çünkü Allah; Kur’ân-ı Kerîm’de “Zina eden kadın ve erkek..” (Nur, 24/2) ayetinde zâni ve zâniyeden iman vasfını nefyetmemiştir. Keza, “Sizden fuhşu irtikap edenlerin her ikisini de..” (Nisa, 4/16) ayetinde Allah “sizden” kaydı ile Yahudi ve Hıristiyanları değil, Müslümanları kastetmektedir. O halde Kur’ân-ı Kerim’in hilafına, Hz. Peygamber’den hadis nakleden herhangi bir kimseyi reddetmek, Hz. Peygamber’i reddetmek veya tekzip etmek demek değildir. Bilakis, Hz. Peygamber adına bâtılı rivayet eden kimseyi reddetmek demektir. İtham Hz. Peygamber’e değil, nakleden kimseye râcidir. Hz. Peygamber’in söylediğini duyduğumuz yahut duymadığımız her şey can, baş üstünedir. Biz onların hepsine iman ettik, onların Allah’ın Resulü’nün söylediği gibi olduğuna şehadet ederiz. Keza Hz. Peygamber’in, Allah’ın nehyettiği bir şeyi emretmediğine, Allah’ın kullarına ulaştırılmasını emrettiği bir şeye de mâni olmadığına şahitlik ederiz. O, hiçbir şeyi Allah’ın tavsif ettiğinden başka şekilde tavsif etmez. Yine şehadet ederiz ki O, bütün işlerde Allah’ın emrine muvafakat etmiş, hiçbir bid’at ortaya koymamıştır. Allah’ın söylemediği hiçbir şeyi de, Allah’a isnat etmemiştir. Bunun için Allah Teâlâ “Kim Resule itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa, 4/80) buyurmaktadır. (İmam-ı Azam’ın Beş Eseri, Tercüme, Mustafa Öz, 2. Bs., İFAV Yayınları, İstanbul, 1992, “el-Âlim ve’l-Müteallim”, s: 24-25)

Faizden elde edilen kazançla pişen yemekleri yemek caiz mi?

Haramlık ya bir şeyin yapısında ya da elde etme şeklinde olur. İçki ve domuz eti gibi yapısında ise ona haram li aynihi denir ve bu her Müslümana haram olur. Ama faiz, hırsızlık ve gasp gibi elde etme şeklinden dolayı haram ise ona da haram li gayrihi denir ve bu sadece o işi yapana haram olur. Öyle olmasa, herkes kendine verilen para veya malın kaynağını sormak zorunda olur ki, bunu hiç kimse yapamaz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-nedir-cesitleri-nelerdir.html

Hırsızlık veya gasp yoluyla elde edildiğini bildiğimiz malı kabul etmek caiz olmaz. Bu, o malın bize haram olmasından dolayı değil, hırsızlık veya gasp fiilini onaylamış olmaktan dolayıdır.

Faiz geliri, bir akitle elde edilir, dolayısıyla hırsızlık veya gasp yoluyla elde edilmiş maldan farklıdır. Böylelerine ilgili ayetler okunur ve uyarı yapılır. Onun malından yenmesi, onu onaylama anlamına gelmeyecek ya da daha hayırlı bir maksada hizmet edecekse yenebilir.

Ayakkabılarımızı çıkarmadan namaz kılabilir miyiz?

Temiz olmak şartıyla isteyen ayakkabılarıyla, isteyen de çıplak ayakla veya çorapla namaz kılabilir. Bu konuda serbesttir.

Nebîmiz de bazen ayakkabılarıyla bazen çıplak ayakla namaz kılmıştır.

Geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/peygamberimiz-ayakkabiyla-namaz-kilmis-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ben-askerim-namazi-botlari-cikarmadan-kiliyorum-oluyor-mu.html

Mezarlığın içinde mescit inşa edilmesi caiz midir?

Mezarlıkta boş bir alanda mescit yapılmasında bir sakınca yoktur. Sakıncalı olan, bir kabri mescit edinmek veya kabre doğru namaz kılmaktır.

Şunu da hatırlatmakta fayda vardır:

Hz. Peygamber’in son hastalığı sırasında söy­lediği, “Allah Yahudi ve Hristiyanlara la­net etsin. Bunlar peygamberlerinin ka­birlerini mescit edinip mabet haline ge­tirdiler” (Buhârî, Cenâiz, 62; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 76) sözü mescitlerin etrafında kabristan bulunmasını değil, kabirlerin mescit haline getirilmesini yasaklamaktadır.

Bir erkek ölen karısının yüzüne bakabilir veya cenazesini yıkayabilir mi?

Tüp bebek tedavisi mi, kaderimize razı olup sabretmek mi?

Tüp bebek bir tedavi yöntemidir. Normal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftler aşağıdaki linkte belirtilen şartlara uymak kaydıyla tüp bebekle çocuk sahibi olabilirler. Tedavi olmayıp kaderlerine razı olmaları diye bir şey söz konusu değildir. Tedavi olmak da kaderin bir gereğidir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/tup-bebek-yontemi-ile-cocuk-sahibi-olmakta-dinen-bir-sakinca-var-midir.html

Allah bir dert vermişse mutlaka devasını da vermiştir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Üsâme b. Şerîk radıyallahu anh’ten rivâyete göre, o şöyle demiştir: Bedeviler (Peygamberimize gelerek): Ey Allah’ın Resûlü! Hastalanırsak tedavi yoluna gidelim mi? Dediler. Resûlullah da: “Evet tedavi görün. Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz. Çünkü Allah yarattığı her bir hastalık için mutlaka şifasını ya da devasını yaratmıştır. Ancak bir hastalık müstesnadır” buyurdular. Bunun üzerine “o bir hastalık nedir ey Allah’ın Resûlü?” dediklerinde; “O, ihtiyarlıktır” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Tıp, 1; Tirmizi, Tıp, 2; İbn Mâce, Tıp, 1)

Kadın hasta bakıcının yaşlı bir erkeğe bakması caiz midir?

Namaz kılarken çocuklar önümüzden geçerse namaz bozulur mu?

Çocukların namaz kılanın önünden geçmesi namazı bozmaz.

Daha geniş bir cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/namaz-kilarken-cocuklar-onumuze-gecerse-namazi-bozmali-miyiz.html

Her türlü konuşmamızda inşaallah dememiz mi gerekiyor?

Hayır, bu tür konuşmalarda bir sakınca yoktur, onlar birer tahmindir. Allah Teala’nın uyarısı, yani “inşaallah” demek gerektiği gelecekle ilgili “kesin konuşmalar” içindir.

Konuyla ilgili ayet şöyledir:

“Hiçbir şey için “yarın bunu yapacağım”, deme; “Allah şartları oluşturursa” dersen başka.” (Kehf, 18/23–24)

Ayet mealinde “Allah şartları oluşturursa” şeklinde tercüme edilen kelime inşaallahtır.

Necvâ sadakasının hükmü bugün de devam ediyor mu?

Hz. Peygamber ile görüşmeden önce verilmesi gereken sadaka (Mücadele Suresi 12. ayet), bir sonraki ayetle nesh edilmiş, yani yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla bu sadakanın günümüzde hac veya umrede verilmesi söz konusu değildir.

İlgili ayetler şöyledir:

“Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, bilin ki Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin Allah’a ve Resulüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mücadele, 58/12-13)

Nesh konusuyla ilgili geniş bilgi edinmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/nesih-ve-recim-cezasi.html

Kadınların cinsel yaşantılarını kendi aralarında konuşmaları günah mı?

Evli kadınların (ve aynı şekilde erkeklerin) özel mahremiyetlerini, kocaları ile olan ilişkilerini birbirlerine anlatmaları caiz değildir. Nebîmiz sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah katında mevkii en kötü olacak insanlardan biri, karısı ile haşır neşir olup da sonra onun sırrını yayandır.” (Müslim, Nikâh, 123 (1437)

“Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah katında emanete hıyanetin en büyüklerinden biri, karı ile koca beraberce haşır neşir olduktan sonra, ko­casının kadının sırrını yaymasıdır.” (Müslim, Nikâh, 124; Ebû Dâvûd, Edep, 32; Ahmed b. Hanbel, 3/69)

Erkek ve kadınların bir arada bulunduğu bir gün Resûlullâh erkeklere yönelerek şöyle dedi:

“İçinizden karısıyla ilişkide bulunmak istediği zaman kapıyı üstüne kapayıp üzerine (bir örtüyle) örtüp, Allah’ın örtüsüyle örtüneniniz var mı?”

Onlar da “evet” dediler. (Resûl-i Ekrem sözlerine devam ederek):

“Sonra (o kimse) bu işten sonra (bir meclise) oturup ben (bu­gün hanımımla) şöyle şöyle, yaptım diye anlatır mı?” dedi.

Onlar da sustular. (Resûl-i Ekrem) biraz sonra da kadın­lara yönelerek:

“Sizin içinizde de (bu gibi sırları başkalarına) anlatan kimse var mı?” dedi.

Onlar da sustular. Bunun üzerine bir genç kız dizlerinin biri üzerine çöktü ve sözünü (iyi) işitmesi ve kendisini görmesi için boynunu Resûlullâh’a (doğru) uzatarak:

“Ey Allah’ın Resûlü! Bu erkekler de bunu anlatıyorlar ve kadın­lar da”  dedi. Resûlullâh da:

“Bu neye benzer bilir misiniz? Bu bir şeytanın bir şeytanla yolda karşılaşıp halk kendilerine bakarken onunla cinsi münasebette bulunmasına benzer (…)” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 48-49)

Bu hadislerde de geçtiği üzere karı koca arasında cereyan eden cinsel münasebetlerin üçüncü şahıslara anlatılması günah sayılmıştır.