Blog
Nebîmiz zamanında bir erkek zina itirafında bulunmuştu. Allah’ın Elçisi sopa istedi. Kırık bir sopa getirildi. “Daha iyisi olsun” dedi. Yeni bir sopa getirildi, budakları yontulmamıştı. “Bundan hafif olsun” dedi. Düzgün, yumuşak bir sopa getirildi. Allah’ın Elçisi emretti, adama sopa vuruldu. Sonra şöyle dedi:
“Ey insanlar! Artık Allah’ın koyduğu sınırlardan kaçınmanızın zamanı geldi. Kim bu pisliklerden bir şey yaparsa Allah’ın örtüsüyle örtünsün. Çünkü bize yüzünü gösterene Allah’ın Kitabını uygularız.” (Muvatta, Hudûd, 2/12.)
“Kim bu pisliklerden bir şey yaparsa Allah’ın örtüsüyle örtünsün” yani tevbe etsin ve kendini düzeltsin. Tevbe, günahı bırakmaktır. Kendini düzeltmek de artık o günahı yapmamak anlamına gelir. Bir kimsenin hakkı üzerine geçmişse o hakkı iade etmeden kendini düzeltmiş olamaz.
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/zina-eden-bir-muslumanin-kurana-gore-cezasi-nedir.html
Yukarıdaki husus, İslam hukukunun tam olarak uygulandığı bir dönem ile ilgilidir. Türkiye gibi İslam hukukunun uygulanmadığı yerlerde Allah’ın kitabını uygulayacak merci olmadığı için tevbe edip kendini düzeltmek, tek seçenek olarak kalmaktadır.
Had cezaları (Allah hakkı olarak yerine getirilmesi gereken, miktar ve keyfiyeti ayet ve hadislerle belirlenmiş cezaî müeyyideler) ile ilgili olarak sitemizde bulunan soru-cevapları aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/icki-icmenin-kuran-ve-sunnette-sabit-bir-cezasi-var-mi.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kurandaki-hadd-cezalarini%E2%80%8En-tarihselligi-savunulabilir-mi.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuranda-zina-cezasindan-baska-ceza-olmadigini-mi-soyluyorsunuz.html
Bir erkeğin avret bölgeleri açık olan kadınlarla aynı mekânda spor yapması caiz değildir. Allah Teâlâ, şöyle buyurmuştur:
“Mümin erkeklere söyle, gözlerini önlerine indirsinler ve avret yerlerini korusunlar. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.” (Nur, 24/30)
Ayrıca Peygamberimiz “gözün zinası, bakmaktır” (Buhari, İsti’zan, 12) buyurarak harama bakılmaması gerektiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla Müslüman bir birey olarak böyle bir ortamdan uzak durmanız gerekir.
Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/musluman-bir-bayan-spor-yapabilir-mi.html
Kunut duaları ayet değildir. Bu yüzden bu duaları bilmeyenler dua mahiyetindeki ayetleri veya ezbere bildikleri herhangi bir duayı okuyabilirler.
KUNUT DUALARI:
اَللَّهُمَّ إِنَّا نَسْتَعِينُكَ وَ نَسْتَغْفِرُكَ وَ نَسْتَهْدِيكَ، وَ نُؤْمِنُ بِكَ وَ نَتُوبُ اِلَيْكَ،
وَ نَتَوَكَّلُ عَلَيْكَ وَنُثْنِى عَلَيْك اْلخَيْرَ كُلَّهُ نَشْكُرُكَ وَ لاَ نَكْفُرُكَ، وَ نَخْلَعُ وَ نَتْرُكُ مَنْ يَفْجُرُكَ.
OKUNUŞU: “Allâhümme innâ nesteînüke ve nestağfiruke ve nestehdîk. Ve nü’minü bike ve netûbu ileyk. Ve netevekkelu aleyk. Ve nüsnî aleyke’l-hayra küllehû neşküruke ve lâ nekfüruk. Ve nahleu ve netrukü men yefcüruk.
ANLAMI: “Allahım, biz senden yardım dileriz, günahlarımızı örtmeni isteriz, bizi yoluna kabul etmeni umarız. Sana inanır, sana yönelir ve seni kendimize vekil ederiz. Yaptığın bütün hayırları yâd eder, sana teşekkür ederiz. Nankör olmayız. Sana karşı günah işleyenle ilişkimizi keser, onu terk ederiz.”
اَللَّهُمَّ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَ لَكَ نُصَلِّى وَ نَسْجُدُ، وَ اِلَيْكَ نَسعْىَ وَ نَحْفِدُ،
نَرْجُو رَحْمَتَكَ وَ نَخْشَى عَذَابَكَ، اِنَّ عَذَابَكَ بِاْلكُفَّارِ مُلْحِقٌ
OKUNUŞU: Allâhümme iyyâke na’budu ve leke nusallî ve nescüd. Ve ileyke nes’â ve nahfid. Nercû rahmeteke ve nahşâ azâbek. İnne azâbeke bi’l-küffâri mülhık.”
ANLAMI: “Allahım, yalnız sana kul olur, senin için namaz kılar, secde ederiz. Sana yönelir, emrine derhal uyarız. Rahmetini umar, azabından da korkarız. Çünkü senin azabın kâfirlerin peşini bırakmaz.”
Bu duaların yerine Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin Ali radıyallâhu anh’a öğrettiği şu duanın da okunması tavsiye edilir:
اللَّهُمَّ اهْدِنيِ فِيمَنْ هَدَيْتَ وَعَافِنيِ فِيمَنْ عَافَيْتَ وَتَوَلَّنِي فِيمَنْ تَوَلَّيْتَ وَباَرِكْ ليِ فِيماَ أَعْطَيْتَ وَ قِنيِ شَرَّ ماَ قَضَيْتَ فَإِنَّكَ تَقْضِي وَلاَ يُقْضَي عَلَيْكَ وَإنَّهُ لاَ يَذِلُّ مَنْ وَالَيْتَ تَبَارَكْتَ رَبَّناَ وَتَعَالَيْتَ
OKUNUŞU: Allâhümme’hdinî fîmen hedeyt. Ve âfinî fîmen âfeyt. Ve tevellenî fîmen tevelleyt. Ve bârik lî fîmâ a’dayt. Ve qınî şerra mâ qadayt. Fe inneke taqdî ve lâ yuqdâ aleyk. Ve innehû lâ yezillu men vâleyt. Tebârakte rabbenâ ve teâleyt.
ANLAMI: “Ey Allahım! Hidayet verdiğin kimseler içerisinde bana da hidayet ver. Afiyet verdiğin kimseler içerisinde bana da afiyet ver. Sevdiğin kimseler içerisinde beni de sev. Bana verdiğin şeylerde bereket ver. Takdir ettiklerinin şerrinden beni koru. Senin velisi olduğun kimse alçalmaz. Sen kutlu ve yücesin ey Rabbimiz.” (Tirmizî, Salât, 341)
Bunları ezberleyemeyenler “Rabbenâ âtina fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve qınâ azâbe’n-nâr” (Bakara, 2/201) duasını okuyabilirler. Anlamı: “Rabbimiz! Bize bu dünyada güzellik ver, Ahirette de güzellik ver. Bizi o ateşin azabından koru!”
Bunu da bilmeyenlerin üç defa; “Allâhümmağfirlî (Allah’ım beni bağışla)” veya üç defa; “Ya Rabbî (Ey Rabbim)” demeleri caizdir.
Birden fazla kişinin belli oranda sermaye koyarak gerçekleştirdikleri ortaklığa sermaye ortaklığı (müşareke) adı verilir. Sermaye ortaklığında zarar, katılımcıların payları oranında olmak zorundadır; kâr ise anlaştıkları oran üzerinden olabilir. Dolayısıyla ortaklıktan söz edebilmek için sermaye ve maktu gelir teminatı olmamalıdır. Bu tür bir teminat, ortaklığı ortadan kaldırır ve caiz olmaz.
Dolayısıyla taraflardan birinin “ben ortak değilim, yalnızca kâra ortak olurum, verdiğim sermayeye de teminat isterim” şeklindeki şartını içeren bir anlaşma yapılamaz. Şayet hiç bir gelir beklemeksizin altı aylığına karşılıksız “karz” verirse bu işlem caiz olur, aksi halde olmaz.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/zarara-katlanmadan-sadece-kara-dayali-ortaklik-kurulabilir-mi.html
Herhangi bir sebepten ötürü bir cenaze, namazı kılınmadan defnedilirse daha sonra kabri başına namazı kılınabilir. Bunun delili aşağıdaki hadislerdir:
Ebû Hureyre’den rivayet edilmiştir: Bir zenci adam yahut zenci kadın mescidi süpürürdü. Günün birinde vefat etti. Fakat Peygamberimiz onun ölümünden haberdar olamadı. Bir gün Peygamberimiz o zatı andı da: “Bu insan ne yaptı?” diye sordu. Sahâbîler: “O öldü ya Resûlallah, dediler. Resûlullah: “Bana (vefatını) haber vermeli değil miydiniz?” buyurdu. Sahâbîler: O şöyle şöyle oldu diye, onun kıssasını zikrettiler. Râvî dedi ki: Sahâbîler bu sözleriyle o kişiyi küçük ve ehemmiyetsiz gördüler. Resûlullah: “Haydi, onun kabrini bana gösteriniz” buyurdu. Akabinde onun kabrine vardı ve üzerine namaz kıldı. (Buhârî, Cenaiz, 66; Müslim, Cenaiz, 71 (956)
Saîd b. Müseyyeb’den rivayet edilmiştir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de yok iken Sa’d’ın annesi ölmüştü. Hz. Peygamber Medine’ye gelince ona cenaze namazını kıldırdı. Aradan bir ay zaman geçmişti. (Tirmizi, Cenaiz, 47)
Diğer sorunuza gelince: Halil Günenç’in Büyük Şafi İlmihali’nde ayakkabı ile cenaze namazı kılınması konusunda şu bilgiler yer almaktadır:
“Ayakkabıyla cenaze namazını kılmak caiz değildir. Meğer ki yeni alınmış ve henüz müteneccis olmamışsa (pislenmemişse) cenaze namazını iade etmek sünnet değildir. Fakat tekrar edilmesi, yani ayrı ayrı ferd ve cemaatlar tarafından kılınması sünnettir.”(Halil Günenç, Büyük Şafii İlmihali, Hilal Yayınları, İlaveli 2. Baskı, s: 177)
Fakat Peygamberimiz ayakkabıları ile namaz kılmıştır. Çünkü o dönemde Mescid-i Nebi’nin tabanı şu an olduğu gibi halılarla kaplı değildi; zemin taş ve topraktandı. Bu yüzden toprak bir zeminde namaz kılarken ayakkabıların çıkarılması şart değildir. Temiz olup olmadıkları kontrol edilir, namaza engel herhangi bir pislik varsa bunlar giderilir ve ayakkabılarla namaz kılınabilir.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/peygamberimiz-ayakkabiyla-namaz-kilmis-midir.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/ben-askerim-namazi-botlari-cikarmadan-kiliyorum-oluyor-mu.html
Cemaatin, imama uyabilmesi için onu görmesi veya sesini duyması gerekir. İmamı göreni görmesi veya ara tekbirlerle cemaati uyaran birini duyması da yeterlidir.
Camilerin üst katından alt katına bir delik açılması, herhangi bir elektrik kesilmesi halinde alt katta bulunan cemaatin namazdan kopmamasını sağlar. Yoksa bu konuda herhangi bir ayet ya da hadis bulunmamaktadır.
Kendinize günlük bir program hazırlayın. Ortalama 1 saatinizi buna ayırın. Zaman olarak da sabah namazı sıralarını tercih etmenizi tavsiye ederiz. Zira bu zamanda zihniniz boş ve dinlenmiş olacağı için okuduklarınız aklınızda kalır. Bunun yanı sıra kendinize bir MP3 tarzı bir dinleme cihazı alın. Buna okuyuşunu beğendiğiniz bir hafızın (mesela Abdulbasit Abdussamed, Minşavi vs. gibi) hatmini yükleyin. Yolda yürürken, vasıtadayken bunları dinleyerek de ezberlerinizi tekrar edebilirsiniz.
Bir de aşağıdaki linkten dünyanın çeşitli bölgelerinden 700’den fazla hafızın okuyuşu ile Kur’an dinleyebilir, bilgisayarınıza indirebilirsiniz. Boş vakitlerinizde kıraatlere, rivayetlere ve hafızlara göre çeşitli şekillerde sınıflandırmanın yapıldığı bu siteyi takip ederseniz ezberlerinizi unutmazsınız.
İnsanlar âlim de olsalar yanlış yaparlar. Biz, bu yanlışları tespit edip düzeltmeye çalışıyoruz. Ama yaptığı yanlışlarından dolayı kimseye “müşrik” denmez. Eğer, “Allah’ın açık ayetlerine rağmen mürtedin öldürülmesi gerektiğine inanıyoruz” derlerse o zaman müşrik olurlar. Yanlış da olsa kendilerine göre ayet ve hadisten delillere dayanmışlardır.
Şu an o kitapları yazan âlimler ölmüşlerdir. Bizler onları mü’min bildiğimiz için arkalarından hayır dualar etmeliyiz. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Onlardan sonra gelenler: «Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin» derler.” (Haşr, 59/10)
“Rabbimiz; hesabın görüldüğü günde beni, anamı, babamı ve tüm mü’minleri bağışla.” (İbrahim, 14/41)
Mürtedlere verilecek ceza ile ilgili fetvalarımız için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/murtedler-oldurulmeli-mi.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/dinden-donenin-boynu-vurulur-sozu-dogru-mu.html
Mukim (yolcu olmayan) misafire (yolcuya), misafir de mukime uyabilir. Bir mukimin misafire uyması halinde misafir olan imam iki rekâtı kıldıktan sonra selam verir, mukim de kalkar ve namazının kalan kısmını tamamlar.
İmam olan misafirin, namazdan önce veya namazdan sonra cemaate dönerek: “siz namazınızı tamamlayın, ben misafirim” demesi müstehaptır. (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, “Seferin Hükümleri”, 268. paragraf)
Seferilik şartları hakkında bilgi almak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
Çocuğu emzirmek, annenin görevidir. Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Anneler çocuklarını tam iki (kamerî) yıl emzirirler. Bu, emzirmeyi tamamlamak isteyen içindir. Annelerin yiyeceğini ve giyeceğini marufa uygun olarak karşılamak babaların görevidir. Kimseye gücünün üstünde yük yüklenmez. Çocuğu yüzünden ne anne zarara sokulur ne de baba (…) ” (Bakara 2/233)
Ayette de görüldüğü gibi iki yaşından önce çocuğunu memeden kesmek isteyen anne bu kararını dahi tek başına veremez. Ancak kocası ile karşılıklı anlaşmak suretiyle çocuğunu erken bir zamanda sütten kesebilir.
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/anneler-cocuklarini-emzirmek-zorunda-midirlar.html
Evlilikte erkeğin de kadının da bir takım ahlaki görevleri vardır. Kadına aile içinde bir görev verilmediği zannedilmemelidir. Kadın, ev içindeki işlere, koca da dışarıdaki işlere bakmakla yükümlü tutulmuştur. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali ile Hz. Fatıma arasında böyle bir görev taksimatı yapmıştır.