Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Gayrimüslim birinin hakkını yiyen Müslümanın durumu ne olur?

Öncelikle “kul” olmaları açısından Müslümanlarla gayrimüslimlerin hakları arasında herhangi bir fark olmadığını söylemek gerekiyor. Bir Müslüman, kendi dindaşlarının haklarına riayet ettiği gibi gayrimüslimlerin haklarına da riayet etmeli, onların haklarına tecavüz etmekten şiddetle kaçınmalıdır.

Sorunuza gelince: Kâfirler asla cennete giremeyecektir. Fakat böyle birinin hakkını yediyseniz ve dünyada iken aranızda bu konuyu halletmemişseniz ahirette hakkını sizden alır. Bu, onu cehennemden çıkarmaz ama hakkın durumuna göre sizi cehenneme sokabilir. Fakat “imanınızı” alacak diye bir şey söz konusu değildir. Bu yüzden ebedi olarak cehennemde kalmazsınız.

Bir erkek hasta olan eşini boşamadan baldızı ile evlenebilir mi?

Dinimize göre eşinizi boşamadan baldızınızla evlenmeniz haramdır. (Bkz: Nisa, 4/23) Fakat hasta olan eşinizi bu durumda terk etmeniz de olmaz. Evet, o hasta olduğu ve sizin hizmetlerinizi yerine getiremediği için mağdur olabilirsiniz. Bu yüzden başka bir eş alma hakkınız da var. Fakat onu boşayıp baldızınızı alarak hasta olan eşinizi tamamen yıkıma uğratacağınızı da unutmayın. Siz onu Allah’ın bir emaneti olarak aldınız. İyi günde olduğu kadar kötü günde de beraber olmak üzere sözleştiniz. Sabredin ve eşinizi tedavi ettirin.

Bundan böyle baldızınızdan da mümkün mertebe uzak durun ki şeytan ayağınızı kaydırmasın.

Kuyumcuların altını satar satmaz hemen geri alıp para vermesi caiz midir?

Bu tür bir işlem caiz değildir. Çünkü parasal özelliğe sahip malların ticaretinde sarf kurallarına uyma zorunluluğu vardır:

Bu tür malların ticaretinde temel kural; cinslerin aynı olması durumunda miktarların eşit, işlemin peşin ve teslimin elden ele olmasıdır. Cinslerin farklı olması durumunda ise (sorunuzda belirtilen para ile altının değişimi gibi) işlem peşin, teslim elden ele ve günlük bedel üzerinden olmasıdır.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Aşure gününde oruç tutmanın hükmü nedir?

Nebîmiz sallallâhu aleyhi ve sellem, Muharrem ayının 9. ve 10. günleri yani âşûrâ/aşure günlerinde oruç tutmayı tavsiye etmiştir. Bu oruçlar hariç Muharrem ayına mahsus bir ibadet yoktur, diğer zamanlarda olan ibadetler bu ayda da devam eder. Mesela normal zamanlarda kılınan nafile namazlar, sünnet olan Pazartesi ve Perşembe oruçları, dualar… Fakat sadece Muharrem ayına mahsus olarak yukarıdaki oruç dışında bir ibadet yoktur.

Aşure orucuyla ilgili hadisler şöyledir:

Aişe (radıyallâhu anhâ) demiştir ki: “Aşure günü cahiliye devrinde, Kureyşlilerin oruç tuttukları bir gündü. O günde Resûlullâh da oruç tutuyordu. Resûlullâh, Medine’ye gelince de aşure günü oruç tuttu ve o günün orucunu emretti. Ramazan orucu farz kılınınca farz oruç Ra­mazan oldu ve aşure terk edildi. Artık isteyen o gün oruç tuttu, isteyen tutmadı.” (Buhârî, Savm 1, 68, Müslim, Sıyâm 113 (1125); Tirmizî, Savm, 49; Ebû Dâvûd, Savm, 64; Muvatta, Sıyâm, 33)

Abdullah İbn Ömer (radıyallahu anhumâ) demiştir ki: Aşure (günü), cahiliye devrinde oruç tuttuğumuz bir gündü. Ra­mazan farz kılınınca, Resûlullâh şöyle buyurdu:

“Bu (gün) Allah’ın günlerinden bir gündür. Dileyen o gün oruç tutar, dileyen tutmaz.” (Buhârî, Savm, 68; Müslim, Sıyâm, 117 (1126); Ebû Dâvûd, Savm, 64)

Abdullah İbn Abbas (radıyallahu anhumâ) demiştir ki: Resûlullâh Medine’ye gelince Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü. Bunun sebebi sorulduğunda Yahudiler: “Bu (gün) Allah (c.c.)’ın Firavun’a karşı Musa’ya yardım ettiği gündür. Biz onu tazim için bugün oruç tutuyoruz” dediler. Bunun üze­rine Resûlullâh: “Biz Musa’ya sizden daha yakınız” buyurdu ve Aşure orucunu emretti. (Buhârî, Enbiyâ, 24, Menâkıbu’l-Ensâr, 52; Müslim, Sıyâm, 127 (1130); Ebû Dâvûd, Savm, 64; İbn Mâce, Sıyâm, 41; Ahmed b. Hanbel, 1/291, 310, 336, 340.)

Yukarıdaki iki hadiste Nebîmizin Mekke’de iken de aşure orucunu tuttuğu ifade ediliyor. Ama son hadiste bu orucun Medine’de başladığı anlaşılmaktadır. Bu durum, bir çelişkiyi gerektirmez. Arap­lar, Hz. İbrahim’in dininden kalma bir ibâdet olarak, Yahudi­ler de Musa Aleyhisselâma uyarak bu orucu tutmuş olabilirler. Yahudilere, Aşure günü oruç tutmalarının sebe­binin sorulması, onların bu orucu hangi gerekçeyle tuttuklarını öğrenmek için olabilir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/asure-gunu-alisveris-yapmak-bereketi-artirir-mi.html

Tatillerde ailesinin yanına giden öğrenciler orada seferi sayılırlar mı?

Ailenizin yanında gittiğinizde seferi olmazsınız. Fakat öğrenci olarak bulunduğunuz şehirden ayrıldığınız andan itibaren ailenizin yaşadığı şehre gelinceye kadar seferi olursunuz.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/seferi-olmanin-sartlari-nelerdir-bursadan-istanbula-giden-seferi-olur-mu.html

Seferilikte akşam namazı üç rekât, diğer namazlar iki rekât olarak kılınmalıdır.

Bir de yolculuk esnasında ihtiyaç olursa öğle ile ikindi namazını ve akşam ile yatsı namazını birleştirebilirsiniz. Bu konuda sitemizde bir araştırma bulunmaktadır. Aşağıdaki linke tıklayarak bu araştırmayı okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/fikih-arastirmalari/namazlarin-birlestirilmesi.html

Kaçak bir mal mesela kaçak bir telefon almak günah mı?

Kaçak bir malı satın almak her şeyden önce yasal değildir. Böyle yapmakla hem kendinizi hem de başkalarını kötü duruma sokmuş oluyorsunuz. Bu konuya kul hakkı açısından bakılmalıdır. Ayrıca, bugün ilgili kuruluşlar tarafından geliştirilmiş olan sistemler satın almış olduğunuz kaçak bir cep telefonunu çalıştırmanızı engelleyebilmekte ve böylece, o malı kullanım dışı tutabilmektedir.

Kaçak bir mal satın almak o malı satan kişinin piyasaya daha çok kaçak mal sürmesine ve dürüst davranan tüccarları ciddi oranda zarara sokmasına sebep olmaktadır. Bu durumda o kişi haksız kazanç elde etmiş olur.

Bekâr bir bayan yanında kimse olmadan umreye gidebilir mi?

Nebîmiz, yol güvenliği olmadığı için kadınların mahremsiz olarak, tek başlarına yolculuk yapmalarına müsaade etmemiştir. Ama yol ve can güvenliği sağlandığı taktirde ki -bu bugün sağlanmıştır- kadınlar yolculuk yapabilirler.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kadinlar-tek-baslarina-yolculuk-yapabilir-mi.html

Fakat günümüz şartları düşünüldüğünde hacc veya umre yolculuğu için kadının yanında akrabalarından en az biri olmalıdır. Kadınlar mümkün mertebe bu şekilde umreye gitmeye çalışmalıdırlar. Fakat her şeye rağmen yanlarında gidecek bir mahremleri olmazsa kendilerine güvenilen bir kadınlar grubu ile de gidebilirler.

Katılım bankasının bizim yerimize ödeme yapması faize girer mi?

Her iki işlem de öz itibarıyla aynıdır; şartlarına uygun olarak yapılırsa murabaha kapsamına girerler.

Fakat dikkat edilmesi gereken husus, aracı konumundaki kişinin (bu banka veya kumaş toptancısı olabilir) malı hukuken kendisinin almış olması; hukuki mülkiyetin ve dolayısıyla bunun getirdiği risklerin önce aracı daha sonra nihai alıcıya intikal etmesidir.

Bu şartları haiz olmayan işlem murabaha olarak adlandırılamaz ve caiz  de olmaz.

Doç. Dr. Servet Bayındır


NOT: Konu hakkında daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/katilim-bankalari-finanse-ettikleri-urunlerde-faize-sebebiyet-veriyor-mu.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/leasing-kullanamadigimiz-durumlarda-ne-yapmamizi-tavsiye-edersiniz.html

Zülâl ismi “altından üstünden ateşler geçen” manasına mı geliyor?

Zülâl ismi (الزلال) şeklinde zây, lâm elif ve lâm harfi ile yazılır ve “soğuk, akıcı ve tatlı su”, “her şeyin katkısız ve saf olanı” anlamlarına gelir.

İlgili ayette geçen zulel kelimesi ise (ظلل) şeklinde zî, lâm ve yine lâm harfleri ile yazılır ve “gölgeler” manasına gelir. Bu kelime çoğuldur, tekili ile “gölge” manasına gelen ez-zulletu (الظلة) dur.

Görüldüğü gibi Zümer Suresi 16. ayette geçen zulel kelimesi ile Zülâl isminin hiçbir alakası yoktur.

Zülâl ismi hakkında sitemizde yer alan cevabı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/melike-zulal-ismi-ne-manaya-gelir-kizlara-isim-olarak-konulabilir-mi.html

Kadına dokunmak abdesti bozar mı?