Aşağıdaki linki tıklayarak cevabı izleyebilirsiniz:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/resmi-nikah-dini-nikah.html
Aşağıdaki linki tıklayarak cevabı izleyebilirsiniz:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/resmi-nikah-dini-nikah.html
İslam bir dindir ve dinde kuralları dindarlar değil; bizzat Allah koyar. İnsanlara düşen de bu kuralları uygulamaktadır. Fakat zaman zaman insanoğlu gerek menfaatleri gerekse başka sebeplerden dolayı Allah’ın koyduğu kuralları tanımaz, kendisi kurallar koyar. Bazen de işine gelmeyen kuralları görmezlikten gelir. Bir de işin taklit boyutu vardır. Dini bir konu hakkında Allah’ın ve Resûlünün ne dediğinden çok, eski âlimlerin dediklerine bakanların sayısı bir hayli çoktur.
Âlimlerin nikâh konusuna bakışları da bunlardan biridir. Kimi kendi menfaatleri yüzünden, kimi toplumsal şartların öyle gerektirmesinden ama çoğunluğu da eski âlimleri taklit yüzünden nikâh konusunda farklı ve yanlış hükümler çıkarmışlardır.
www.suleymaniyevakfi.org sitemizin NİKÂH/EVLİLİK başlığı altında 4 adet yazı bulunmaktadır. Oradaki yazıları dikkatli bir şekilde okursanız sorularınıza net cevaplar bulabilirsiniz. Nikâhta velinin yeri, velisiz nikâh, gizli nikâh gibi konuların işlendiği bu yazıları okuyunca gizli nikâh kıyılamayacağını, ailelerin kızlarını zorla evlendiremeyeceğini veya sebepsiz yere evlenmesini engelleyemeyeceğini vs. delilleri ile birlikte görebilirsiniz.
Nikâhta kadın olmaması gerektiğine dair söylenenler doğru değildir. Duyduğunuz şey hurafedir. Şartları yerine getirilmişse nikâh sahihtir.
Evlilik için şahit de yetmez, birçok kimsenin hazır olup o evliliği görmeleri gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“İçinizden evli olmayanları evlendirin …” (Nûr, 24/32)
“Kocaları ile örfe uygun olarak anlaşmışlarsa evlenmelerine engel olmayın.” (Bakara, 2/232)
Bu ve benzeri ayetler, evliliğin denetlenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu sebeple sadece iki kişinin şahitliği ile kıyılan nikâhla da evlilik olmaz, denetlenmesi ve birçok müslümanın bundan bilgisinin olması gerekir.
Dinen evlenmeleri mümkün olan bir müslüman erkekle bir müslüman bayan aralarında nikâh olmadığı müddetçe yalnız başlarına kalamazlar, el ele tutuşamazlar vs. Bunlar, bizlerin değil; Allah’ın koymuş olduğu kurallardır. Biz dünyaya imtihan için gönderildik, imtihan edecek olan ise Allah’tır. Bu durumda bütün kuralları o koyar, bizler değil! Bizlere düşen bu kurallara uymaktır. Ahirette ise kimin ne derece bu kurallara uyduğu belli olacak, buna göre kimine rahmet kimine de azap edilecek.
Sitemizin www.suleymaniyevakfi.org sitemizin NİKÂH/EVLİLİK başlığı altında yazılar-araştırmalar, bir de soru-cevap kısmı bulunmaktadır. Oradaki yazıları dikkatli bir şekilde okursanız sorularınıza net cevaplar bulabilirsiniz. Nikâhta velinin yeri, velisiz nikâh, gizli nikâh gibi konuların işlendiği bu yazıları okuyunca gizli nikâh kıyılamayacağını, ailelerin kızlarını zorla evlendiremeyeceğini veya sebepsiz yere evlenmesini engelleyemeyeceğini vs. göreceksiniz.
Dinen evlenmeleri mümkün olan bir erkekle bir kadın, aralarında nikâh olmadığı müddetçe yalnız başlarına kalamazlar, el ele tutuşamazlar. Sadece el ele tutuşmak için kıyılan bir nikâh çeşidi yoktur! Nikâh tektir ve o da kıyıldı mı normal karı-koca hayatı başlar. Bu durumda cinsel birleşmeyi resmi nikâhtan sonraya ertelemenin hiçbir mantığı yoktur.
Nikâh, yalnızca kız ile erkeğin anlaşması ile kıyılamaz. Bunun için bazı şartlar vardır; bunlar mutlaka yerine getirilmelidir. Aksi takdirde kıyılan nikâh geçerli olmaz.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/imam-nikahinin-sartlari-nelerdir.html
Nikâh için öncelikle kızın velisinin izni, onayı gereklidir. Daha sonra erkeğin eşine ödemesi gereken mehrin belirlenmesi ve son olarak da kıyılan bu nikâhın ilan edilmesi lazımdır. Dolayısıyla ailelerinizden habersiz, herkesten gizli olarak kıyacağınız bu nikâh geçersiz olacaktır.
İşin özü, günaha düşmemek için nikâh kıyılmaz. İşi bir an önce resmiyete dökmeniz gerekmektedir. Zira dinimiz flörtü yasaklamıştır. Benzer bir soru-cevabı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/gizli-nikah-gecerli-olur-mu.html
Nikâhta bir velinin şart koşulması, bu nikâhın denetlenmesi içindir. Bunu denetleyecek olan ilk makam, kişinin ailesidir. Eğer aralarında bir anlaşmazlık çıkarsa yahut veli bulunmazsa bu durumda veli, yetkili makam olur. Bu durumda bugün reşit olmuş iki insanın yalnızca kendi aralarında anlaşmaları ve kendilerince şahit belirlemeleri (ister arkadaş olsun ister akraba) yeterli görülmez. Bu nikâhın hukuki olarak denetlenmesi gerekmektedir. Bunu yapan makam ise bugün Belediye’dir. Dolayısıyla nikâh kıydırmak isteyenler önce ailelerin onayını almak durumundadırlar. Alınamazsa resmi nikâhtan başka çıkar yol bulunmamaktadır.
Nikâhın Denetlenmesi konusunda geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/nikahin-denetlenmesi.html
Nikâhta esas olan denetimdir. Bu denetim günümüzde resmi nikâh sayesinde hukuken yerine getirilmektedir. Resmi nikâhınızı kıydıktan sonra babanız izin vermese de imam nikâhınızı kıyabilirsiniz.
Veli izni olmadan geçersiz olan nikâh, resmi nikâh da olmayan yani hiçbir makam tarafından denetlenmeyen ve sadece kız-erkek ve iki şahidin bulunduğu nikâhtır. Dolayısıyla sizin resmi nikâhtan sonra kıyacağınız imam nikâhınız geçerli olacaktır.
Gelecek ile ilgili planlar yaptığınıza göre artık yeterince birbirinizi tanıyorsunuz demektir. Evlilik öncesi görüşmeler de ancak bu amaçla ve bu kadar olabilir. Bundan sonra yapacağınız şey, en kısa zamanda ailelerinize durumunuzu açmaktır. Onlara birbirinizi sevdiğinizi, evlenmeyi düşündüğünüzü ve aranızda nikâh olmadığı müddetçe günaha gireceğinizi anlatın. Onların da oluru ile nikâhınızı kıydırır, eğitiminize karı koca olarak devam edersiniz.
Yok, onlar hiçbir şekilde izin vermezlerse size iki yol kalır:
1. Ya gider resmi nikâhınızı kıydırırsınız,
2. Ya da aileleriniz evlenmenize yani nikâhınızın kıyılmasına izin verinceye kadar sabreder, o erkekle görüşmezsiniz.
Bunun dışında yapabileceğiniz herhangi bir şey yoktur.
Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/aileden-habersiz-nikah-gecerli-olur-mu.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/gizli-nikah-gecerli-olur-mu.html
Her ne şekilde olursa olsun ailelerden ve resmi makamlardan gizli olarak nikâh kıyılmaz. Yapacağınız şey aslında o kadar da zor değil. Mademki birbirinizi sevdiniz, bunu ailelerinize açıklamalısınız. Onların da rızasını aldıktan sonra fazla vakit geçirmeden düğün hazırlıklarına başlayın.
Düğünü ertelemek kesinlikle iyi bir şey değildir. Bütçenizi sarsmadan, orta halli bir şekilde hazırlanarak düğününüzü yapın. Günah işlemeden rahatça gezip tozmak amacı ile nikâh kıymak bizim dinimizde yoktur. Bazı işgüzarların böyle yapması asla bunun doğru olduğunu göstermez. Siz hayırlı bir işe giriştiğinizde yardımcınız Allah olacaktır.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/gizli-nikah-gecerli-olur-mu.html
Nikâhı kıyan kişinin imam, hoca olması gerekmez. Önemli olan, bu nikâhın, geçerli olabilmesi için gerekli şartları taşıyıp taşımadığıdır.
Erkeğin babası nikâhla ilgili bilgilere vakıfsa nikâhı kıyabilir. Akraba olması sorun değildir.
Nikâh için gerekli şartlara dair aşağıdaki linklerden bilgi edinebilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/imam-nikahinin-sartlari-nelerdir.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/imam-nikahinin-dindeki-yeri-nedir.html
Nikâhta vekalet caizdir. Nikâh bir akittir/sözleşmedir. Bu akitte söz sahibi olan taraflar kız ile erkektir. Kız da erkek de nikâh için başkasını vekil olarak tayin edebilir. Bu şekilde kıyılan nikâh geçerlidir. (Bkz: Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslamiye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c: 2, s: 58, 197. paragraf.)
Nikâhta bizzat kızın olmaması, gelenekten kaynaklanmaktadır. Birçok yerde kızlar, nikâh akdinin tarafı olmaktan hoşlanmazlar. Bazen kızın, evliliğe onay verip vermediğini öğrenmek bile zor olabilir. Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin konu ile ilgili sözleri şöyledir:
“Dul kadın, kendisi ile ilgili olarak velisinden daha çok hakka sahiptir. Bakirenin onayı alınır. Dendi ki, “Ey Allah’ın Elçisi, bakire konuşmaktan utanır.” Dedi ki, “Onun susması, onay vermesi demektir.” (Müslim, Nikâh, 66, 67, 68; Ebû Dâvûd, Nikâh, 26; İbn Mâce, Nikâh, 11; Nesâî, Nikâh, 33, 34.)
“Dul, kendi ile ilgili açık konuşur. Bakirenin susması, onay vermesi demektir.” (İbn Mâce, Nikâh, 1872.)
Nikâhta velinin izni ve onayı erkek için değil; kız için şarttır. Yani kızın annesi ve babasının izni ve onayı olduktan sonra erkeğin ailesinin haberi olmasa da şahitlerin huzurunda kıyılan nikâh geçerli olur. Fakat kızın velisinin izni olmadan kıyılan nikâh geçersizdir. İşte bunun vebali çok büyük olur. Bu nikâhı kıyan her kim ise günah işlemiş olur.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/nikahta-neden-veli-sarti-kosuluyor.html
Nikâh, mutlaka “yetkili” birileri tarafından bir kayıt ve “denetim” altında kıyılmalıdır. Bugün bu denetimi nikâh memurlukları aracılığıyla belediyeler yapmaktadır. Resmi nikâhınızı kıydırdığınızda bu şartı yerine getirmiş olursunuz.
Dini nikâhta olan mehir, resmi nikâhta olmadığı için bir de mehir, yani erkeğin evleneceği eşine vereceği bir mal belirleyerek eksiği gidermiş olursunuz.
İmam nikâhı diye bir kavram dinimizde yoktur. Bu kavram, 1926’da İsviçre Medeni Kanununun kabul edilmesi ile birlikte ortaya çıkmıştır. Kanundaki “kilise nikâhı”, dini nikâh diye tercüme edilmiş, daha sonra bu kavram imam nikâhı olarak anılır olmuştur.
İslam Hukukuna göre nikâh, kızın velisinin onayıyla ve bir tören eşliğinde kıyılır. Veli karşı çıkıyorsa yetkili makama başvurulur. Velinin onayını aldıktan sonra bir mehir belirleyin, tıpkı resmi nikâhta olduğu gibi evlenme beyanlarınızı bildirin ve bunu şahitler ve davetliler huzurunda açıklayın. Mehir miktarını, şahitlerin adını vs. bir kâğıda yazıp kayıt altına alın. Karı koca olarak siz ve şahitler bunu imzalayın. Evliliğiniz için hayır dualar ederek töreni tamamlayın.
Dinimize göre nikâh ancak ve ancak bir denetim altında kıyılabilir. Bu denetimi sağlayacak olan ilk merci ise kadının velisidir. Veli, baba, dede, oğullar, erkek kardeşler amca vs. dir. Bunlar bulunmaz veya bulunur da görevini yapmazsa görev yetkili amire geçer.
Bunlar hayattayken kadın çocuklarından izin almak zorunda değildir. Hele hele eski kocasından hiç değildir. Velisi olan kişiler izin verdikten sonra kadın istediği kişi ile nikâhlanabilir. Bunun dışında hiç kimsenin onu cezalandırma hakkı ve yetkisi yoktur!
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayın:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/dul-kadinlar-ailesinden-izin-almadan-nikahlanabilirler-mi.html
Şahitlere sorulma ve nikâhın kayda geçirilmesi nikâhın olmazsa olmazlarından değildir. Fakat Allah Teâlâ her şeyde ihsanı yani işi güzel yapmayı emretmiştir. Bunun için yazıya geçirilmesi “tavsiye edilir.” Buna aykırı olarak kıyılan nikâh, dini bakımdan geçersiz değildir; tekrarlanmasına gerek yoktur.
İmam nikâhını her sitenin farklı yorumlaması değil, bu konuda Allah’ın ve elçisinin ne dediğidir önemli olan! Sitemizde bu konuyla ilgili yazıları okuduysanız Hanefi mezhebine göre sadece iki şahitle kıyılacak olan nikâhın geçerli olacağı görüşünün HATALI olduğu ilgili ayet ve hadislerle ortaya konulmuştur. Farklı dediğiniz yorumlar da işte bu yanlış görüşe dayanmaktadır.
Bir Müslüman olarak size düşen; doğrunun peşinde olmak, onu aramak ve bulduğunda amel etmektir. Sakın bilmediğiniz konularda kendi fikrinize göre amel etmeye kalkışmayın. İşinize gelen ve hoşunuza giden yorumlara değil; hoşunuza gitmese de doğru olan bilgilere tabi olmanız gerekir. Doğruluğun ölçüsü de söylenenlerin konuyla ilgili ayet ve hadislere aykırı düşmemesidir.
Sitemizin nikâhla ilgili özel bölümünde yer alan yazılarımızı, soru-cevapları bir kez daha okuyun. Konuyla ilgili ayet ve hadisleri gözlerinizle görün. Ondan sonra hangisinin doğru olduğuna karar verebilirsiniz.
İctihad kelimesinin sözlük anlamı, güçlüğe katlanmak ve çaba sarfetmektir. Terim anlamı ise, bir fıkıh bilgininin, şer’î bir hükmü delilinden çıkarmak için çaba sarfetmesi ve bu hususta bütün gücünü kullanmasıdır. Burada delil, İslam hukukunun temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem’in sünnetidir.
İctihad yapan alime müctehid, ictihada konu olan şer’î hükme de müctehidün fîh denir. İslam hukukunun bütün konularında ictihad yapabilecek olan fıkıh bilginine müctehid-i mutlak, yalnızca bazı konularda ictihad yapabilecek olanına müctehid-i mukayyed denir. İctihad yapabilecek seviyeye ulaşmamış fıkıh bilginlerine de mukallid denir. Çünkü bunların çalışmaları, bir başka müctehidin görüşlerini anlama, kavrama ve ona göre fetva vermekle sınırlıdır. Genellikle bir mezhebe bağlı olurlar ve eserlerinde o mezhebin hükümlerini, meselelerini ve rivayetlerini toplarlar. Kendilerine has bir metodla (usul-i fıkıh) ictihad yapacak olan bir müctehidin Kur’an-ı Kerim, hadis-i şerifleri iyi bilmesi gerekir. Fıkıhla ilgili ayetlerin yani ahkâm ayetlerinin dil ve şeriat açısından anlamını iyi bilmeli, hâs, âmm, mücmel, müfesser, nâsih, mensûh gibi Kur’an bilgilerine vâkıf olmalıdır. Ahkâm hadislerinin anlamını dil ve şeriat açısından iyi bilmesi yanında bunların bize kadar nasıl rivayet edildiğini de iyi bilmelidir.
İctihadda kıyasın çok önemli bir yeri vardır. Yanlış kıyaslar yapmamak için müctehidin kıyası iyi bilmesi icabeder. İmam Ebu Hanife (öl. 150/767), İmam Şafiî (öl. 204/819), İmam Mâlik (öl. 179/795) ve İmam Ahmed b. Hanbel (öl. 241/855) bütün bu şartları kendilerinde toplamış olan alimlerdi. Mutlak müctehidler yalnız bu dört zatla sınırlı değildir. Bunların dışında çok sayıda mutlak müctehid olmakla beraber bu dört zat bugüne kadar taraftar buldukları için bunların görüşleri kendi delil ve metodlarını benimseyen çok sayıda fıkıh bilgininin katkısıyla bir mezhep haline gelmiş olup varlıklarını sürdürmektedirler.
İctihad, fıkıh bilgininin bir konu ile ilgili olarak İslam hukukunun temel kaynakları üzerinde derinlemesine yaptığı çalışmalar sonucu elde ettiği kesin görüş ve kanaatidir. Vardığı sonucun hatalı olması ihtimalinden dolayı buna zann-ı gâlip denir. Bu yüzden hiç bir müctehid, kendi ictihadının tam doğru ve diğer ictihadların yanlış olduğunu kesin bir şekilde iddia edemez.
Şeriatın temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde her hukuki olayla ilgili detaylı açıklama yoktur. Ama bunları tâbi olabileceği genel kurallar ve mutlak ifadeler yer almıştır. İşte müctehidler bu genel kurallar ve mutlak ifadelere dayanarak, karşılaştıkları ya da tasarladıkları hukuki olayların şer’î hükümlerini ortaya koymuşlardır.
Muaz b. Cebel (öl. 18/629) radiyallahu anh’ın rivayetine göre Hz. Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem onu Yemen’e gönderdiğinde şöyle buyurmuştu:
– Ne ile hükmedeceksin ya Muaz!
– Allah Teâlâ’nın kitabında olanla.
– Eğer onu Allah Teâlâ’nın kitabında bulamazsan?
– Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in hükmettiğiyle hükmederim.
– Onu Resulüllah’ın hükmettiğinde de bulamazsan?
– Re’yimle ictihad ederim.
Bunun üzerine Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Resulünün memurunu başarılı kılan Allah’a hamdolsun.” (Ebu Davud, K. Akdeye Bab 11; Şemsüddin es-Serahsî, el-Mebsut, C. XVI, s.76)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in Muaz (r. a.)’a aradığı hükmü Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bulamaması halinde ne yapacağını sorması, bu iki kaynağın her olayın açık hükmünü ortaya koymadığını göstermektedir. Hadisin devamında da bu konuda yapılması gerekenin ictihad olduğu belirtilmektedir. Abdullah b. Ömer (r. anhüma)’nın rivayetine göre Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün Amr İbn’ül-As’a (r. a.):
– Şu iki kişi arasında kadılık yap, buyurdu.
Amr İbn’ül-As:
– Sen buradayken ben kadılık yapabilir miyim? dedi.
Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem:
– Evet, dedi.
– Neye göre hükmedeyim? diye sordu.
– İctihadına göre, eğer ictihad yapar doğruyu bulursan on sevap, yok eğer hata edersen bir sevap kazanırsın, buyurdu. (Şemsüddin es-Serahsî, el-Mebsut, Mısır C. XVI, s.76)
Hz. Peygamberin, hata eden müctehidin dahi sevap kazanacağını belirtmesi İslam alimleri için cesaret verici bir şeydir. Böylece durmadan değişen olaylar karşısında yeni yeni ictihadlar yapma hususunda bir çekingenlik söz konusu olmayacaktır.
İlgili ayet şöyledir:
“(De ki:) İsa, o saat /yeniden diriliş saati için kesinlikle bir ilimdir. Sakın o saat hakkında tartışmaya girmeyin! Siz bana uyun; bu dosdoğru bir yoldur.” (Zuhruf 43/61)
suleymaniyevakfimeali.com/Meal/Zuhruf.htm#61
Yukarıda zikredilen ayette Allah Teâlâ, İsa aleyhisselamın kıyamet için bir bilgi/ilim olduğunu bildirmektedir. Bunu anlamak için İsa aleyhisselamın yaratılışına bakmak gerekir. İsa aleyhisselam babasız olarak dünyaya gelmiştir. Allah Teâlâ onun yaratılışının Âdem’in yaratılışı gibi olduğunu bildirmektedir.
“Allah katında İsa’nın durumu tıpkı Adem’in durumu gibidir. Âdem’i topraktan yarattı sonra “Ol!” dedi; o da oluştu. “ (Âl-i İmrân, 3/59)
Âdem aleyhisselam topraktan yaratıldı. Onun İsa aleyhisselam gibi bir annesi de yoktu. Niçin Allah onu İsa’ya benzetti? Çünkü toprak, tıpkı Meryem gibi ona annelik vasfı görmüştü. İkisinin de ortak yönü, babasız dünyaya gelmeleriydi. İşte kıyamet günü insanların kalkışı da aynen böyle olacaktır. Yani babasız ama anne vasıflı topraktan… İsa aleyhisselam işte bu açıdan kıyamet için bir ilimdir/bilgidir. Yani İsa aleyhisselam nasıl babasız dünyaya gelmişse kıyamette insanlar böyle dirilecektir. Kıyamette yeniden dirilmeyi kabul etmeyenlere, imkânsız görenlere Allah Teâlâ İsa aleyhisselamı örnek vermiştir. İsa’nın yaratılışı nasıl olduysa, Âdem’in yaratılışı öyledir; dolayısıyla sizin de yeniden dirilişiniz onun gibi olacaktır.
Görüldüğü gibi ayet, İsa aleyhisselamın kıyametten önce tekrar dünyaya geleceğinden bahsetmemektedir.
İsa aleyhisselamın kıyametten önce tekrar dünyaya gelip gelmeyeceği konusunda daha önce verdiğimiz cevabı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/isa-aleyhisselamin-bedeni-mi-yukseltildi-ruhu-mu.html
Meryem validemiz Harun aleyhisselamın soyundandır. O da İshak aleyhisselamın soyundan gelir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
«Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.» (Meryem, 19/28)
Harun’un kız kardeşi sözü, Araplarda kullanılan bir ifade tarzıdır; Harun soyundan geldiğini göstermek içindir. (Bu görüş, İbn Kesir tefsirinden Ali b. Ebî Talha ve Süddî’nin görüşü olarak verilir. Bkz: İbn Kesir, c: 5, s: 233; tahk: Seyyid Muhammed Seyyid, Vecih Muhammed Ahmed, Mustafa Fethi Abdulhakim, Seyyid İbrahim Sadık. 1426/2005, Kahire.)
Meryem sûresinde İsa aleyhisselam anlatıldıktan sonra birkaç Peygamberden de bahsedilir ve şöyle buyrulur:
“İşte bunlar Allah’ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Âdem’in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsrail’in (Yakup’un) neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman’ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” (Meryem, 19/58)
İşte bu ayet de İsa aleyhisselamın İshak aleyhisselamın soyundan olduğunu gösterir.