Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

“Çocuklarımın ölüsünü öpeyim” demek yemin sayılır mı?

Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Bu, yemin yerine geçmez. Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhuma anlatıyor:

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Ömer radıyallahu anh’ın, babasını zikrederek yemin ettiğini işitince şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allah’a yemin etsin veya sussun!” (Buhârî, Eymân 4; Müslim, Eymân 1, (1646); Ebu Dâvud, Eymân 5; Tirmizi, Eymân 8; Nesâî, Eyman 5).

Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan Resûlullah’ın şöyle buyurdu­ğu rivayet edilmiştir:

“Babalarınızın, annelerinizin ve putların adları ile yemin etmeyin! Sadece, Allah’ın adı ile yemin edin! (Allah’ın adı ile de) ancak (sözünüzde) doğru olduğunuzda yemin edin!” (Ebû Dâvûd, Eymân, 4)

Bu kişinin söylediği bu çirkin sözlerden dolayı tövbe edip Allah’tan bağışlanma dilemesi gerekir. Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir keffaret vermesi gerekmez.

Vacip, mekruh, müstehap gibi kavramlar nasıl oluşmuştur?

Bu gibi terimler usul-ü fıkıh ilminin oluşması ile meydana gelmiştir. Kur’an’da veya sünnette yer alan hükümlerin yukarıda sayılanlardan hangi sınıfa gireceğini belirlemek herkesin değil, âlimlerin işidir. Bu tasnifi yapacak kadar bilgisi olmayanlar bu gibi konularda bilenlere/âlimlere tâbi olmak durumundadırlar.

Akreditif açma karşılığında bankanın komisyon alması caiz midir?

Kefalet iyilik ve teberru sayıldığı için bundan ücret alınması caiz görülmemiştir. Fakat “bir ithalâtçının, yabancı ülkede bulunan satıcıdan alacağı malın bedelinin tamamına veya bir kısmına bir bankanın kefil olması” anlamına gelen Akreditif tam anlamıyla bir kefalet değildir. Akreditifte banka, bir taraftan ithalâtçıyı desteklemekte, bir taraftan da ithal edilecek malın bedelinin ödeneceğine dair diğer ülkedeki satıcıya güven vermektedir. Bu, dış ticarette önemli bir işlemdir.

Bankanın Akreditif açmak için gerekli muameleleri yapma karşılığında belirli bir komisyon alması caizdir. Çünkü bu yalnızca bir kefalet değil, içinde kefalet de bulunan bir işlemler bütünüdür. Yani bankanın sizden akreditif işleminden alacağı komisyon caizdir.

Cuma namazını hutbeyi okuyan imamın kıldırması gerekmez mi?

Peygamberimizin ve ashab-ı kiramın uygulamasında hutbeyi okuyan kişi, namazı da kıldırıyordu. Fakat bunu yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı için bugün rastlanan bu uygulamaların caiz olmadığı söylenemez.

Ahiret günü ile kıyamet günü aynı gün müdür, yoksa farklı mı?

Ayetlere bakıldığında mahşerin yeniden düzenlenecek olan bu yeryüzünde olacağı anlaşılmaktadır. (İbrahim, 14/48) Kabirlerden kalkıldığı gün yani “kıyamet/kalkış günü” mahşer meydanında mü’min, kâfir ve ehli-vahşi bütün hayvanlar bir arada bulunacaklardır. İşte herkesin herhangi bir ayırıma tabi tutulmadan bir arada bulunacakları son gün yani “el-yevmü’l-ahir” bu olacaktır. Duhân Suresinin “Şüphe yok ki, o ayırış günü (yevmü’l-fasl) hepsinin bir arada bulunacağı vakittir.” (Duhan, 44/40) Ayeti de bu gerçeğe işaret etmektedir.

Mü’min ve kâfirlerin bir daha asla bir araya gelemeyecek şekilde ayrılıp birinin Cennete diğerinin Cehenneme gitmesi; amel defterlerinin dağıtılması, hesap ve mizandan sonra olacaktır. Dolayısıyla bunların hepsine birden inanmak “ahirete inanmak” şeklinde iman esaslarından biri olmuştur.

Sigara içmek de yağlı yemek de sağlığa zararlı. Peki hükümleri aynı mı?

Sigaranın haramlığı görüşü, bir içtihada dayanır. Yani bu konuda “sigara haramdır” şeklinde bir ayet veya hadis bulunmamaktadır. Fakat ayetlerde Allah Teâlâ “pis şeylerin (habâis) haram olduğunu” belirtmiştir. (Bkz: A’râf, 7/157) Bunun yanı sıra sigaranın sağlığa oldukça ciddi bir şekilde zararlı olduğu da aşikârdır. Dolayısıyla bunlara bakarak sigara içmenin caiz olmadığı rahatlıkla söylenebilmektedir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sigara-icmenin-hukmu-nedir.html

Kırmızı et veya diğer yiyeceklerde ise durum farklıdır. Kırmızı et bi zâtihî zararlı olan bir şey değildir. Sadece bazı hastalığı olan kişilere ve ölçüyü kaçırarak yiyen kişilere zararlı olduğu bildirilmektedir. Aslında bu tehlike tüm yiyeceklerde de bulunabilir. Mesela şeker, zararlı bir yiyecek maddesi değildir. Fakat hastalığı olan kişilere doktorlar şekerden kaçınmayı tavsiye etmektedir. Bu, şekerin haram olduğunu değil; sadece o kişinin veya benzer durumda olan kişilerin sağlığına zararlı olduğunu, dolayısıyla herkesin değil sadece bu durumda olanların kaçınmasının gerekli olduğunu gösterir. Fakat bugüne kadar sigaranın bir faydasının olduğunu söyleyen herhangi bir uzmana rastlanmamaktadır. Bilakis herkes için hem de oldukça zararlı olduğu tespit edilmiştir. Bu açıdan bundan şiddetle kaçınmak gerekir.

Fatiha okumadan namaz olur mu? Kişi kendi dilinde namaz kılabilir mi?

Dünyada yapılan her şeyin cezası veya mükafatı ahirette görülecek mi?

Okumak için peruk takmak, başı açmak zaruret kapsamına girer mi?

Okumak için peruk takanlar veya sadece okul esnasında başlarını açıp sair zamanlarda kapatanlar ile hiçbir sebep yokken her zaman başı açık gezen kadınlar bir olamazlar. Birinci grupta yer alanlar “canları öyle istediği için” değil, içinde bulundukları zorluklardan dolayı başlarını açmaktadırlar. Bu yüzden okuldan ayrılır ayrılmaz derhal başlarını kapatıyorlar. Bunların yaptıklarının büyük günah kategorisinde değerlendirilemeyeceği açıktır. Durum böyle olunca aşağıdaki ayetler sebebiyle onların affedilmesi umulmaktadır.

“Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin diğer günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa 4/31)

“Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah’ındır. Bu, Allah’ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.

Bunlar büyük günahlardan ve fuhuştan kaçınanlardır. Diğer günahlar başka. Senin Rabbin, affı bol olandır.” (Necm 53/31-32)

Küçük günahta ısrar etmenin insanı büyük günahlara sürükleyeceği bir gerçektir. Ama yukarıda da değindiğimiz gibi bu, niyetle ilgilidir. Fazla önemsemeden “nasıl olsa Allah affeder” diyerek başını açan bayan, küçük günahta ısrar eden kişiler kapsamına girer. Ama birinci grupta yer alanların bile bile küçük günahta ısrar ettikleri söylenemez. Eğer öyle olsaydı, dersten çıkar çıkmaz, okuldan ayrılır ayrılmaz başlarını örtmez, öylece açık başla dolaşırlardı.

Bir de zaruret durumu izafidir. Kimine göre zaruret olan bir durum diğerine göre zaruret olmaz. Bundan dolayı biz bu kararın mükellefe ait olduğunu özellikle vurguluyoruz. Kişi okumayı, üniversitede okumayı kendisi için bir zaruret olarak görüyorsa ve peruk takma imkânı da yoksa “günahına katlanmak kaydıyla” başını açabilir.

İddet bekleyen eşine dönen erkek bir talak hakkını kullanmış sayılır mı?

Hadislere göre insanların en hayırlısı kimdir?

Bahsettiğiniz hadisleri değerlendiren hadis âlimleri bunların, Peygamberimize soru soran kişilerin durumlarına göre verilen cevaplar olduğunu söylemişlerdir. Mesela anne ve babasına iyi davranmayan bir sahabiye “sizin en hayırlılarınız anne ve babanıza iyi davrananızdır” demiş, namazlarını vaktinde kılmayan bir sahabiye “sizin en hayırlılarınız namazlarını vaktinde kılandır”, ahlakında zaaf bulunan bir sahabiye ise “sizin en hayırlılarınız ahlakça en güzel olanınızdır” şeklinde farklı farklı cevaplar vermiştir.

Ölüm parasında öleninin anne ve babasının da hakkı var mıdır?

Kaskodan aldığınız para dâhil, eşinizin mirasının sekizde biri sizindir. Arta kalan kısmın yarısı kızınızın, altıda biri eşinizin annesinin, altıda biri de babasınındır.

Mirası 48 paya bölersiniz. Onun 6 payı sizin, 7 payı annesinin, 7 payı babasının, kalan 28 payı da kızınızın olur. 21 pay kalan mirasın yarısından, 7 pay da artan mirastan almış olur.

Tebliğde ölçü nedir? Bu çağda İslam’ı duymayan kalmış mıdır?

Tebliğde ölçü Kur’ân ayetlerini, kendi anlayacağı dille anlayarak okumak veya dinlemektir. Kendi anladığı dilde Kur’an okumamış veya okumasa da dinlememiş kişilere tebliğ ulaşmış sayılmaz. İslam’dan medya vasıtasıyla haberdar olmak yeterli değildir. Hatta siz buna imamların, hoca efendilerin ve Kur’an’ı ezbere bilen hafızların birçoğunu da katabilirsiniz! Her gün Kur’an okuyup da ne okuduğunu bilmeyen ve kendisine “bilmemesi, anlamaması gerektiği” belletilen kişilerdir bunlar… Evet, bu gibi kişiler de şirkten ve evrensel (fıtrî) doğruları yapıp (adil, doğru sözlü olmak vs.) evrensel yasaklardan (yalan, zina, hırsızlık vs.) kaçınmakla sorumludurlar. Ölçü budur.

Geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuran-teblig-edilmemis-bir-kisinin-allaha-karsi-sorumlulugu-nedir.html

Elimde bulunan haram parayı ihtiyaç sahibi birine verebilir miyim?

Allah’ın haram kıldığı yoldan para kazanmak kişiyi büyük vebal altına sokar. Fakat bu, sadece parayı kazanan kişiye aittir. Haram olan, paranın kendisi değil; kazanma yoludur. O kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, dostlarının, akrabasının, yanında çalıştırdığı işçisinin bunda bir sorumluluğu olmaz. Bu kişilerin ikram ettikleri ve hediyeleri kabul edilebilir.

Haram paradan sahibinin hiçbir şekilde istifade etmesi caiz değildir. Bu yüzden haram olması kuvvetle muhtemel olan miktarı hesap edip ihtiyaç sahibi olan kayınpederinize verebilirsiniz. Bunu verirken incitmemek için haram para olduğunu da söylememelisiniz.

Haram ve çeşitleri ile ilgili olarak aşağıdaki linkte daha geniş bilgi vardır. Okumanızı tavsiye ederiz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-nedir-cesitleri-nelerdir.html