Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Kısırlık tedavisi için yapılan aşılamadan sonra gusül almak gerekir mi?

Doktorlardan edindiğimiz bilgilere göre aşılama sonrası kadında 1-2 gün süreyle adet ağrısına benzer bel ve kasık ağrısı ile birlikte az miktarda kanama görülebilir. Bu, adet değil, tedaviden kaynaklanan adet dışı bir kanamadır. Dolayısıyla bu durumda namaz kılmaya devam etmeniz gerekir.

Bundan dolayı gusül abdesti almanız da gerekmez.

Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/jinekolojik-muayeneden-sonra-gusul-abdesti-almak-gerekir-mi.html

Ennur Kübra ismini koymakta dinen bir sakınca var mıdır?

Ennur kelimesinin başındaki “en”, Arapça’daki elif-lâm (ال)  takısıdır. Bu takı, Nur kelimesinin başına gelince kelimeyi en-Nur şeklinde okutur. Sözlükte ‘aydın ve ışıklı olmak’ manasındaki “nevr” kökünden türemiş olan Nûr ise ‘aydınlık, ışık’ anlamındadır.

Kübra da ‘daha büyük’, ‘çok büyük’ ve ‘en büyük’ manalarına gelmekte ve kız çocuklarına isim olarak konulmaktadır.

Buna göre kızınıza Ennur’un ön eki olmaksızın sadece Nur veya Kübranur şeklinde bitişik yahut da Kübra Nur şeklinde iki ayrı isim koymanız daha uygundur.

Nur ismiyle ilgili ayrıntı için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/nur-ismi-sadece-allaha-ait-bir-isimmi.html

“Hadisi bırak, Kur’an’a bak diyen yalancılar çıkacak.” hadisi sahih midir?

Ebû Ya’lâ’nın tahriç ettiği ve Hz. Peygambere isnad edilen rivayet şöyledir:

“Bir zaman gelecek. Sizden birisine benden bir hadis söylenince o, oturduğu yere yaslanmış bir şekilde şöyle diyecek: ‘Resûlullah böyle bir şey söylemez. Hadisi bırak, bana Kur’an’dan delil getir.’” (Ebû Ya’lâ, Müsnedü Ebî Ya’lâ, c: 3. s: 346)

Bu rivayet, senedinde yer alan Yezid b. Ebân er-Rakkâşî adlı ravi sebebiyle zayıf kabul edilmiştir. (Bkz.: Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1988, c: 1,  s: 155)

Hadis ilmi açısından böyle  bir hadis delil olarak alınamaz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/zayif-hadisle-amel-edilir-mi.html

Sahih hadisler ise Peygamberimizin Kur’an’dan çıkardığı hükümlerdir. Onların hangi ayetlerden çıkarıldığını ancak bir uzmanlar heyeti bulabilir. Bu sebeple “Resûlullah böyle bir şey söylemez. Hadisi bırak; Kur’an’a bak” şeklindeki sözler kesinlikle yanlıştır. Peygamberimiz Kur’an’ı en iyi anlayan kişi o olduğuna göre bu işin uzmanı da odur. O, Kur’an’da zaten var olan; ama bizim kolaylıkla göremediğimiz şeyleri bizlere gösterir. Bu bakımdan bizler onun örnekliğine muhtacız. Dolayısıyla “Hadislere gerek yok, bize sadece Kur’an yeter.” demek, bu gerçeği inkâr etmekten başka hiçbir anlam taşımaz.

Bu konuda geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/dini-anlama-ve-yasamada-sadece-kuran-ile-yetinmek-dogru-olur-mu.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/herkes-hikmete-ulasabilirse-peygamberlere-ne-gerek-vardi.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/hadisler-olmazsa-kurani-anlamak-mumkun-olmaz-mi.html

Herkes hikmete ulaşabilirse Allah’ın elçilerine ne gerek vardı?

Nebilerin, tebliğ görevleri yanında ilahi kitaptaki hükümleri çıkartma görevleri de vardır. Bu, oldukça zor bir iştir. Nebiler bunu hem uygular hem de insanlara öğretirler. Muhammed Aleyhisselâm da Kur’an’dan hüküm çıkartma işini yapmış ve bunu ashabına öğretmiştir. Bu yönüyle o, bize örnektir.

Şayet nebiler gönderilmeseydi insanlar hikmete ulaşma konusunda hızlı mesafe alamazlardı. Tabiatta da her şey var; ama bunları keşfetmek, bunları bir araya getirip teknoloji üretmek emek ister. Ayrıca bunu görev edinen ve bu konuda uzmanlaşan insanlar ister. Herkes kendi bilgisayarını kendi üretmeye kalksaydı ilerleme bu kadar hızlı olamazdı.

Sünnet-hikmet ilişkisi konusunda geniş bilgiye ulaşmak için aşağıdaki linkleri tıklayabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kitap-ve-hikmet.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/sunnet-hikmet-iliskisini-aciklar-misiniz.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/hikmet-nedir-peygamber-olmayanlara-hikmet-verilir-mi.html

Mezhep imamlarının kandil geceleri ile ilgili fetvaları var mıdır?

İmam-ı Azam (ö. 150 h.), İmam Malik (ö. 179 h.), İmam Şafii (ö. 204 h.) ve Ahmed b. Hanbel (ö. 241 h.) gibi mezhep imamlarının kandil geceleri ile ilgili fetvaları yoktur. Çünkü onlar hayattayken bu geceler henüz kutlanmıyordu.

Kandil geceleri Osmanlı döneminde değil, hicretten yaklaşık üç yüz elli yıl kadar sonra Mısır’da, Şii Fâtimî Devleti döneminde kutlanmaya başlanmıştır. Bu geceler, Osmanlılar döneminde ise II. Selim zamanından başlayarak, minarelerde kandiller yakılarak duyurulup kutlandığı için “kandil” olarak anılmaya başlamıştır. Yani bu gecelerin kutlanmaya başlaması değil, kandil olarak isimlendirilmesi Osmanlı döneminde olmuştur. İkisini birbirine karıştırmamanız gerekir.

Kandil geceleri ile ilgili geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazımızı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/kandil-geceleri.html

Erkekler giyecekleri elbiselerde neye dikkat etmelidirler?

Kur’an-ı Kerim’de gerek erkeğe gerekse kadına bakışlarını kontrol etme ve avret yerlerini kapalı tutma emri verilmiştir. Allah Teâlâ, Müslüman erkeklerle ilgili şöyle buyurur:

“Mümin erkeklere söyle, gözlerini önlerine indirsinler ve ferclerini korusunlar….” (Nûr, 24/30)

Ferc, erkeğin ve kadının ön ve arkasıyla onları çevreleyen yere denir ki bu, diz kapağı ile göbeğinin arasıdır. Bu bölgeyi kişinin eşi dışında kimse göremez.

Pantolon giydiğiniz takdirde avret mahallinizi kapatmış olmaktasınız. Otururken, yürürken veya herhangi bir iş yaparken dizlerin üstünün belli olması tabiîdir.

Elbisenizin ten rengini göstermemesi ve çok dar olmaması yeterlidir.

Giyim-kuşam ve elbise ile ilgili hükümler hakkında geniş bilgi edinmek için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazıyı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/basortusu-ve-ortunme.html

Siz gerçekten bu ülkede din özgürlüğünün olduğuna inanıyor musunuz?

Yaptığınız uyarılar ve samimi tenkitler için teşekkür ederiz.

Kitaba bir bütünlük içinde bakarsanız endişesini duyduğunuz hususların açıkça ifade edildiğini görürsünüz. Kitabın 52 ve 53. paragrafları şöyledir:

52: “Din hürriyeti önemlidir. İnanç bir kalp işi olduğu için inanç hürriyetini tanımak veya tanımamak fazla bir anlam taşımaz.  Ama din hürriyeti çok önemlidir. Din deyince, o dinin bütün emir ve yasakları anlaşılır. Bunun daha açık ifadesi, inandığı gibi yaşama hürriyetidir.

İslam, insana inandığı gibi yaşama imkânı sağlar ve inançlara baskı ve hakareti yasaklar. Osmanlının, meyhane açmayı ve domuz yetiştirmeyi Müslüman kesime yasaklayıp gayrimüslimlere serbest bırakması bu yüzdendir.

Bu anlayış, İspanya’dan kaçan Yahudilere kucak açmamıza ve onlara tarihlerinin en mutlu dönemini yaşatmamıza sebep olmuştur. Yahudiler bunun hatırasına 500. Yıl Vakfı’nı kurmuşlardır.”

53. “Ama artık eski hoşgörü ortamı yoktur. Çünkü etkili mevkilerde bulunan ateistler ve dine uzak kimseler, hoşgörülü olamamaktadırlar. Bunlar, çeşitli sebeplerle Müslüman görünme ihtiyacı da duydukları için problem karmaşık hale gelmektedir. 1946’dan beri kurulan siyasi partiler, daha çok oy alabilmek için halkın dinî duygularına hitap etme konusunda adeta yarışmışlardır. Bunların içinde samimi olanlar olduğu gibi dinî duyguları istismar edenler de olmuştur.

Anayasanın 24. maddesine göre ‘Kimse .. her ne suretle olursa olsun,  dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.’

Din istismarının adı ikiyüzlülük ve münafıklıktır. İkiyüzlü ile gerçek dindarı ayırmak zordur. Hele insanlara dinleri konusunda problem çıkarılırsa ikiyüzlüler için bulunmaz bir fırsat doğar. Bu defa gerçek dindarlar din istismarcılığı ile suçlanırlar. Bu da her şeyi altüst eder. Türkiye’de yaşanan budur. Bir de her türlü dinî görüntüye, laiklik adına karşı çıkan, dinî eğitime darbe vurup insanları dinlerinden uzaklaştırmayı çağdaşlık sayanların, kendilerine duyulan tepkileri azaltmak için zaman zaman çıkıp dine saygılı olduklarını, fakat din istismarına karşı olduklarını söylemeleri yok mu, işte bu tavır, daha büyük tepki toplamakta ve dindarlara, alaya alındıkları duygusunu vermektedir.”