Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Ticari sıkıntılardan dolayı düştüğüm zor durumdan nasıl kurtulabilirim?

Kur’an-ı Kerim, bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu (Mülk, 67/2), insanların korku, açlık, malın eksilmesi ve hatta canlarının acıması, işkence çekmesi vb. yollarla yıpratıcı bir imtihandan geçirileceğini bildirmektedir. Bu tür musibetlerle karşılaşıp da “Benim rabbim Allah’tır, beni yoktan var edip bu günlere getiren odur; bütün derdimi de ancak ona açarım.” deyip Allah’a sığınanların sonunda imtihanı kazanacağı bildirilmektedir. (Bakara, 2/155-157)

Ayrıca faizin iktisadi faaliyeti mahvedeceği Allah’ın kesin kuralıdır. Fakat faizden bahseden ayet kümelerinin bulunduğu bölümde, darlık içinde olduğu için ödeme yapamayan borçlunun sorumlu olmadığı, maddi durumu iyileşinceye kadar ona süre tanınmasının gerekli olduğu da bildirilir. Dolayısıyla siz maddi sıkıntı ve darlık içerisinde olduğunuzdan dolayı borçlarınızı ödeme gücüne sahip değilseniz Allah bundan -eliniz genişleninceye kadar- sizi sorumlu tutmuyor.

Yapılacak olan, şayet varsa önceki hatalardan tevbe edip faiz vb. günahlara bir daha düşmeden helalinden kazanmanın yollarını aramaktır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Her kim insanların mallarını ödemek maksadıyla (borç gibi bir muamele sebebiyle) alırsa Allah o kimseye ödemeyi müyesser kılar.” (Buhari, İstikrâz, 3)

“Bir borçla borçlanan bir kimsenin ödeme niyetinde olduğunu Allah bilince onun borcunu mutlaka dünyada iken öder/ödemesine yardımcı olur.” (Nesâi, Büyû’ 99; İbn Mâce, Sadakât, 11)

“Borç, Allah’ın sevmediği bir şey konusunda olmadığı sürece Allah, borcunu ödeyinceye kadar borçluyla beraberdir.” (İbn Mâce, Sadakât, 11)

Bu yüzden hem helalinden kazanıp çoluk çocuğunuzun geçimini sağlamak hem de borçlarınızı ödemek düşüncesiyle dürüstçe çalıştığınız takdirde Allah Teala size bu imkânı verecektir.

Müslümanın daima Allah’ın belirlediği kurallar dairesinde düşünüp ona göre hareket etmesi gerekir. Sıkıntılar karşısında yılgınlık gösterip, Allah’ın kesin yasakladığı yollara tevessülü aklından geçirmek, bir mümin için asla düşünülemez.

Allah zorluklarla beraber kolaylığı var etmiş, onun kuralını da koymuştur. (İnşirâh, 94/5-6)

Doç. Dr. Servet Bayındır

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/allah-tealanin-bana-yardim-etmedigini-dusunuyorum-ne-yapmaliyim.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/borclarimi-odemek-icin-sans-oyunlarina-katilabilir-miyim.html

 

Ebsar isminin anlamı nedir? Çocuklara isim olarak konulabilir mi?

Ebsâr (الأبصار) kelimesi Arapça’da “göz” anlamındaki “basar” kelimesinin çoğuludur, “gözler” anlamına gelir.

Ebsâr isminin erkeklere isim olarak konulma âdeti yoktur. Bir ismin Kur’an-ı Kerim’de geçiyor olması, onun isim olarak kullanılabileceği anlamına gelmez. Bunun yerine anlamı güzel, dinimize ve örfümüze uygun bir isim bulmanızı tavsiye ederiz.

Kur’an-ı Kerim’de cahiliye döneminden kalma şiir var mıdır?

Kur’an-ı Kerim’in bir şiir olduğuna veya Kur’an’da şiir bulunduğuna dair iddiaların günümüze has olmadığı, benzer iddiaların Kur’an’ın nüzul dönemindeki müşrikler tarafından da ileri sürüldüğü siyer ve tarih kaynaklarında zikredilmektedir. Kur’ân’ın şiir olmadığıyla ilgili Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Muhammed’e şiir öğretmedik; zaten gerekmezdi. Bu, sadece zikirdir ve açıklayıcı kur’ân’dır. Diri olan kimseleri uyarsın ve onun Allah’ın sözü olduğu, görmezlik edenler açısından da kesinleşsin diye indirilmiştir.” (Yasin, 36/69-70)

“Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!” (Hâkka, 69/41).

Kur’an bir bütün olarak şiir olmadığı gibi Kur’an’da herhangi bir şiir de yoktur. Ömer b. Hattab’ın Müslüman olması ile ilgili kaynaklarda geçen rivayet, bu açıdan önemlidir. Hz. Ömer’in ağzından nakledilen rivayet şöyledir:

“Bir gece içki içmek için dışarı çıktım. İçki içecek bir yer bulamayınca, Kâbe’ye gidip tavaf yapmaya karar verdim. Kâbe’ye geldiğimde Peygamber’in namaz kıldığını görünce namazda okuduğu Kur’an’ı dinlemek üzere, ona da görünmemek için Kâbe’nin örtüsü altına girerek yavaş yavaş tam önüne kadar geldim. O beni fark etmedi. Namazda okuduğu Hâkka sûresini dinlemeye başladım. İçimden, ‘Bunun okudukları, Kureyşlilerin dediği gibi bir şair sözüdür.’ diye geçirdiğimde ‘O, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!’ (Hâkka, 69/41) ayetlerini okudu. Bunun üzerine ‘Kâhin ve şair sözü değilse o zaman Muhammed’in kendi uydurmasıdır.’ dediğimde ‘Eğer o (Muhammed), bize karşı, bazı sözler uydursaydı, onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık. Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.’ (Hâkka, 69/44–47) ayetlerini okudu. Her söylediğim, cevaplanıyordu. Kalbim yumuşadı, gözlerim yaşardı. Kur’an, İslam’a girmemi sağladı. İslam kalbime tamamen yerleşti. Nihayet (Peygamber) namazını bitirdi ve evine doğru gitti. Ben de arkasından gittim. Evinin sokağında beni hissetti (fark etti) ve tanıdı. Eziyet edeceğimi zannetti ve ‘Ne var Ey Ömer!’ deyince, ‘Allah’a, Resulüne ve getirdiği şeylere iman etmeye geldim.’ dedim. Kalbimi sıvazladı ve dua etti. Sonra, ‘Allah sana hidayet etti Ey Ömer!’ dedi ve evine gitti.”

(Mehmet Azimli, Hz. Ömer’in Müslüman oluşu ile ilgili olarak naklettiği bu rivayetin halk arasında meşhur olan diğer rivayete nazaran daha güvenilir olduğuna dair önemli bilgiler vermektedir. Geniş bilgi için bkz: Mehmet Azimli, Siyeri Farklı Okumak, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2010, s. 115 vd. Rivayetin yer aldığı klasik kaynaklar için de bkz: Ahmed b. Hanbel, 1/17; İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c: 3, s. 166)

Vadesinde ödenmeyen borçlar konusunda nasıl hareket etmeliyiz?

Bunda iki yol vardır:

1) Arkadaşınızla karşılıklı rıza ile anlaşır, borcu belli bir mala -bu, altın, döviz vs. olabilir- endekslersiniz ve ödeme, o malın bugünkü değeri üzerinden olur. Fakat bu uygulamayı taraflar birbirlerine dayatamazlar.

2) Borcun ödenmesi gerekli olan günden bugüne (ödendiği güne) kadar olan süredeki enflasyon kaybını hesaplar ve anaparaya ilave edersiniz. Bu ikinci şıkkı karşı tarafın/borçlunun gönül rızasıyla kabul şartı yoktur, bunu ödemekle mükelleftir.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/tl-olarak-borc-verip-dolar-veya-altin-olarak-geri-almak-caiz-mi.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/gecikmis-borclarin-odenmesinde-uygulanmasi-gereken-hukum-nedir.html

İki oğlu bir kızı olan adamın mirası nasıl taksim edilir?

Babanızın hayatta iken çocukları arasında adil davranması ve ölüme bağlı olarak adaletsiz tasarruflarda bulunmaması gerekir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/miras-konusunda-cocuklar-arasinda-ayirim-yapmanin-hukmu-nedir.html

Babanızın ağabeyinize ve size verdiği evler ile bankadaki parası da dâhil olmak üzere tüm mal varlığı terekeye dâhil edilerek taksim yapılır. Bu taksimde down sendromlu kardeşiniz de terekeden miras alır. Hastalığı sebebiyle mirastan mahrum edilmesi veya diğer erkek kardeşinden daha az pay alması söz konusu değildir. Hastalığının derecesine göre malı üzerinde doğrudan tasarrufta bulunamaması (onun yerine vasisi malını yönetir) ise ayrı bir konudur.

Babanızın faiz alması, onun günahıdır. Uygun ortamlarda, ilgili ayetleri okuyarak babanızı faiz konusunda uyarın. Siz, malın/paranın sizin mülkiyetinize geçmesinden sonraki durumundan mesulsünüz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-paraya-mirasci-olunur-mu.html

Miras taksimi ise şöyle olur. Eğer anneniz sağ değilse miras, ölenin çocukları olan sizler arasında erkek çocuğun iki kız çocuk hissesi alacağı şekilde paylaştırılır. Toplam miras 5 hisse kabul edilirse, 2 hisse hasta olan erkek kardeşinize, 2 hisse doktor olan ağabeyinize, 1 hisse de size kalır.

Anneniz sağ ise bu durumda miras aşağıdaki linkte belirtilen şekilde paylaştırılmalıdır:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/adam-oldu-karisi-iki-oglu-ve-bir-kizi-kaldi-miras-nasil-taksim-edilir.html

Taassup nedir? Bu kelime ile ne kastediliyor?

Sözlükte ‘yakalamak’, ‘kuşatmak’, ‘sarmak’, ‘bağlamak’ anlamındaki asb (usûb) kökünden türeyen  ve ‘kendi soyuna yardım etmek, körü körüne bağlanmak’ manasına gelen taassup, genelde asabiyetle eş anlamlı kabul edilir.

Başlangıçta “kabile taassubu” anlamında kullanılan asabiyet, zamanla daha geniş bir etnik ve siyasal içerik kazanırken Batı dillerinde “fanatizm” Türkçe’de “bağnazlık” kelimesiyle karşılanan taassup din, düşünce, siyaset, milliyet gibi birçok alanda koyu bir muhafazakârlığı, değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimini, farklılıklara karşı katı  bir hoşgörüsüzlüğü ifade eden bir terim haline gelmiştir. (Konuyla ilgili ayrıntı için  bakınız: Mustafa Çağrıcı, “Taassup”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c: 9, s: 285-286)

Aşağıdaki linklerde konuyla ilgili daha geniş bilgiler bulunmaktadır. Okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/dusunce-platformu/taassub.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/millet-ummet-milliyetcilik-um%C2%ADmetcilik-kavramlarini-aciklar-misiniz.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ne-mutlu-turkum-diyene-dayatmaciligini-degerlendirirmisiniz.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/milliyetcilik-turk-milliyetciligi-vs-gibi-kavramlari-kullanmak-yanlis-midir.html

Borç aldığımız kişi ölürse ne yapmamız gerekiyor?

Kişi öldüğü zaman malı ve alacakları mirasçılarına geçer. Ölen kişiye borcu olanlar da bundan sonra onun mirasçılarına karşı borçludurlar. Dolayısıyla borçlarını bu mirasçılara ödemelidirler.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/borclar/borc-alinan-kisi-olunce-borc-kime-odenir.html

Kadavradan rahim nakli yapılması caiz midir?

Son günlerde basında çıkan haber, kadavradan yapılan rahim nakliyle ilgilidir. İşin uzmanları ile yaptığımız istişareler sonucunda, rahmin, babanın spermi ile annenin yumurtası sonucu oluşan zigotun gelişimi için ortam sağlayan bir yatak rolü gördüğü, rahim yatağı ile herhangi bir genetik geçişin mümkün olmadığına kanaat getirilmiş ve böylesi bir naklin dinen bir sakıncası olmadığı düşünülmüştür. Bununla birlikte, yumurta nakli gibi doğrudan genetik geçişlilik sağlayacağı düşünülen işlemlerin caiz olmadığını da söyleyebiliriz.

Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/organ-nakli-ve-bagisinin-dinimizdeki-yeri-nedir.html

Erzurum’daki gibi ezanların sonuna salâ eklenmesi caiz midir?

Her ezandan sonra ayrıca salâ okumak bidattir. Bid’at ise, Hz. Peygamber ve ashab-ı kiram dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hatta bir benzeri olmayan ve İslam’dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibadet kabul edilen görüş ve amellere, sünnete aykırı davranışlara denilir. (M. Sait Şimşek, “Bid’at”, Şamil İslam Ansiklopedisi)

Dinde sonradan ortaya çıkan ve hakkında delil bulunmayan durumlar hakkında Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“İşlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkarılanlardır.” (Müslim, Cuma, 43.)

“Sonradan ortaya çıkarılan her şey bid’attir.” (Nesâî, Îdeyn, 22; İbn Mace, Mukaddime, 7)

“Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir.” (Müslim, Cuma, 43).

Diyanet’in bu işe neden müdahale etmediğini ise bizden değil, bizzat kendilerinden sorup öğrenmelisiniz.

Faize bulaşmadan nasıl araç alabilirim? Bir yol gösterir misiniz?

Birincisi, leasing yöntemiyle finans kurumundan veya bir leasing şirketinden alabilirsiniz. Leasing sistemi hakkında bilgi edinmek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/leasing-nedir-caiz-olup-olmadigi-hakkinda-bilgi-verir-misiniz.html

İkinci olarak, finans kurumu ile murabaha sözleşmesi yaparak alabilirsiniz. Bu durumda katılım bankasının malın mülkiyetini üzerine geçirmemesi, fıkhî açıdan önemli bir problemdir, akdin hükmünü etkiler.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/katilim-bankasinin-bizim-yerimize-odeme-yapmasi-faize-girer-mi.html

Onlara kabul ettirerek aranızda “özel satış sözleşmesi” yapmak suretiyle bu mahzuru minimize edebilirsiniz.

Kâr oranının miktarı, faizli bankaya gidilmesine ruhsat vermez. Yapılacak olan, kâr oranını düşürmek için sıkı pazarlık yapmaktır.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Cebrail’in 10 sefer daha yeryüzüne ineceğine dair bir hadis var mı?

Hadis kaynaklarında “Cebrail’in Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin vefatından sonra on kez daha inerek her seferinde yeryüzünden bir şeyi kaldıracağı” şeklinde herhangi bir rivayete rastlayamadık.

Peygamberimiz, son peygamber olduğuna göre melek Cebrail’in vahiy getirme göreviyle dünyaya gelmeyeceği açıktır. Bununla birlikte melekler, kendilerine verilen görevleri yerine getirmek üzere Allah’ın uygun gördüğü her zaman dünyaya inerler. Cebrail aleyhisselam da melek olduğundan dolayı -vahiy getirme görevi dışında- başka bir görev için onun da inmesi muhtemeldir. Kadir suresinde bu durumu ifade eden ayetler vardır:

“Biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesi nedir, nereden bileceksin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gece melekler, yanlarında ruh (emir) olduğu halde Rablerinin izniyle her bir emir için inerler.” (Kadir, 97/1-5)

Faiz ödemek zorunda kalanlar faiz yiyenler gibi günahkâr mıdırlar?

Faiz yemek büyük günahlardandır. Nebîmizin şöyle dediği rivayet edilmektedir:

Felakete sürükleyen yedi şeyden sakının!.

– Ey Allah’ın Elçisi nelerdir onlar?

Allah’a ortak koşmak, sihir, haklı sebeple olması bir yana Allah’ın dokunulmaz kıldığı bir canı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana toplu hücum yapılacağı sırada savaştan kaçmak ve kötü yolla ilgisi olmayan namuslu mümin kadınlara zina iftirasında bulunmaktır.” (Buhârî, Vesâyâ, 23; Müslim, İman, 145)

Allah Teâlâ yasaklandığımız şeylerin büyüklerinden uzak kalmayı emrettiği için faiz vermek/yedirmek de yasağın kapsamına girer.

“Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Bu, kötü davrananları yaptıklarına karşılık cezalandırsın; güzel davrananları da daha güzeli ile karşılasın diyedir. Onlar, günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinden uzak duranlardır; diğer günahlar başka. Senin Rabbinin affı kapsamlıdır.” (Necm, 53/31-32)

Faiz veren, o büyük günaha en yakın olan kişidir. İnsan hiçbir zaman faiz almak zorunda kalmaz ama faiz vermek zorunda kalabilir. Şu ayet böyle kimseler için bir müjde niteliğindedir:

“Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz.” (Nisâ, 4/31)

Zorunlu olmadıkça böyle durumlara düşmemek gerekir.

Aşağıdaki linklerde bulunan benzer soru-cevapları da okumanızı, dinlemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bankalardan-kredi-almak-hangi-mecburi-durumlarda-helal-olabilir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/faizle-borclanmak-faiz-yemek-gibi-buyuk-gunah-midir.html

Kur’an-ı Kerim’de geçen “kitap” kelimesi hangi manalara gelir?

Âl-i İmrân suresinin 48 ve Mâide suresinin 110. ayetlerinde Tevrat ve İncil ile birlikte ayrıca kitab (el-Kitâb) kelimesinin geçmesi, bunun Bakara suresi 151. âyette geçen kitab kelimesi ile farkının olmasını gerektir. Bakara suresinde (Bakara, 2/151) geçen “el-Kitâb” ile kastedilen, “Kur’ân”dır. Diğer ayetlerde geçen kitâb kelimesinden kasıt “yazmak”tır. Böyle anlam vermemizin sebebi, ilgili ayetlerde İsâ (a.s.)’dan bahsediliyor ve İncil kelimesinin geçiyor olmasıdır. Öte yandan Kur’an’ın bazı ayetlerinde insana bilmediklerinin kalemle yani yazıyla öğretildiği (Alak, 96/4-5), yine ona ifade etmenin (beyan) öğretildiği (Rahmân, 55/4) bildirilmektedir. Ancak Bakara suresinin 151. ayetinde olduğu gibi herhangi bir karine (belirti, ipucu) bulunmayan yerlerde “ilahi kitap” anlamındadır. Bu ilahi kitabı nebiler tilavet eder, öğretir. Ayrıca bütün nebiler, kendilerine indirilen ilahi kitaptaki hükümleri yani hikmeti de öğretirler.

İlgili ayetlere tarafımızdan verilen mealler şöyledir:

Âl-i İmrân Suresi 48: “Ona (İsa’ya) yazıyı, doğru bilgiyi, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecektir.”

Mâide Suresi 110: “O gün Allah şöyle diyecektir: ‘Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üstünde olan iyiliklerimi hatırla. Hani seni kutsal ruhla desteklemiştim; hem beşikte hem de yetişkin iken insanlara konuşma yapıyordun. Bir de sana yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. İznimle topraktan kuş şeklinde bir şey yaratır, sonra ona üflerdin de yine iznimle kuş oluverirdi. Anadan doğma körü ve abraşı iznimle tamamen iyileştirirdin. Yine iznimle mezardan ölüyü (diri olarak) çıkartırdın. Seni İsrail oğullarından da kurtarmıştım; çünkü onlara açık delillerle geldiğin halde inanmayanlar “bu, açık bir büyüdür.” demişlerdi.”

Bakara Suresi 151: “İyiliklerimizi tamamlayalım diye içinizden size bir de elçi gönderdik. O size ayetlerimizi okur, sizi geliştirir, size Kitab’ı ve hikmeti öğretir; size bilmediğinizi öğretir.”

Soruda bahsi geçen yazımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kitap-ve-hikmet.html