Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

İhalelerin önceden belirlenen firmalara verilmesinin hükmü nedir?

Şayet ihaleyi veren kişi, işin bizzat sahibi ise bunda bir mahzur olmaz. İhaleyi istediği firmaya verebilir.

Ancak devlet veya büyük şirketler adına çalışan kişilerin yürürlükte bulunan normal ihale uygulamalarının aksine, birilerine haksız rekabet imkânı sağlamaları, rant oluşturmak ve bunu paylaşmak üzere böyle bir işe girişmeleri helal değildir.

Özellikle de kamu mallarını yöneten kişi ve kurumların bu konuda oldukça hassas olmaları, emanetçisi olarak bulundukları milletin malını haksız yere yememeleri ve yedirmemeleri gerekmektedir.

Kazancın helal olması için dikkat edilmesi gerekenlerle alakalı olarak aşağıdaki linkte yer alan bilgileri okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kazancimizin-helal-olmasi-icin-ozellikle-nelere-dikkat-edelim.html

Eti helal olan hayvanların içyağlarını yemek de helal midir?

Etinin yenmesi helal olan hayvanların sakatat ve içyağları da helaldir. Bunları yasaklayan hiçbir delil bulunmamaktadır. En’âm suresinin 146. ayetinde normalde helal olan küçük ve büyükbaş hayvanların içyağlarının sadece Yahudilere ve o da ceza olarak haram kılındığı bildirilmiştir. İlgili ayet şöyledir:

“Yahudilere tüm tırnaklıları da haram kıldık. Sığır ve koyunların sırtlarına ve bağırsaklarına yapışık olanlarla kemiklerine karışanlar dışında kalan içyağlarını da haram kıldık. Bu, azgınlıklarına karşılık onlara verdiğimiz cezadır. Biz doğruyu söyleriz.” (En’âm, 6/146)

Müslümanlara haram kılınanlar ise bir önceki ayette (145. ayet) sayılmış ve orada içyağına yer verilmemiştir:

“De ki: ‘Bana gelen vahiyde yiyene yemesi haram kılınmış bir şey bulamıyorum; kendiliğinden ölmüş olan (hayvan) veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki o pisliktir (rics)- veyahut da yoldan çıkmak suretiyle Allah’tan başkasının adı anılarak kesilmiş olursa başka.’ Kim zorda kalır da saldırganlık etmez ve aşırı gitmezse senin Rabbin bağışlar ve merhamet eder.” (En’âm, 6/145)

Âl-i İmrân sûresi 45. ayeti kader açısından nasıl anlamamız gerekir?

Âl-i İmrân 45 ve 46. âyetler şöyledir:

“Bir gün melekler Meryem’e dedi ki: Meryem, Allah sana kendi “Söz”ünü[1] müjdeliyor. Adı Mesih’tir; Meryem’in oğlu İsa. O, Dünyada da ahirette de itibarlı ve Allah’a yakın kişilerden olacaktır. Hem beşikte hem yetişkin çağda insanlara hitap edecek ve iyilerden olacaktır.”

Allah Teala her insanı, böyle iyilerden olsun diye yaratmış; ama yanlış yapanların değerini düşürmüştür. Tîn Suresi şöyledir:

1) İncire ve zeytine,

2) Sina dağına,

3) Bir de şu güvenli şehre yemin olsun ki,

4) Biz insanı en güzel hasletlerle yarattık.

5) Sonra onu aşağıların en aşağısına çevirdik.

6) İman edip iyi işler yapmış olanlar farklıdır; oları bitmez tükenmez bir ödül beklemektedir.

7) Ey insan, bu din karşısında seni yalana sürükleyen nedir?

8) En doğru karar, Allah’ın kararı değil midir?

Her insana yapılan uyarı, İsa aleyhisselama ve bütün nebilere de yapılmıştır:

“(Ya Muhammed) De ki: ‘Ey cahiller! Allah’tan baş­kasına kulluk etmemi mi istiyorsunuz?’

Sana da senden önceki elçilere de şu mu­hak­kak vahyedil­miştir: ‘Eğer şirke düşersen yaptıkların yanar gider ve sen, kaybeden­lerden olursun.’

Hayır; yalnız Allah’a kulluk et ve şükreden­ler­den ol.

Bunlar Allah’ı gereği gibi değer­lendiremediler. Oysa kıyamet günü, bütün yer­yüzü onun avucunda, gökler de sa­ğında dürülü olacaktır. O, ortak koştuk­larından uzak ve yücedir.”  (Zümer, 39/64-67)

“Unutma ki, bütün nebilerden söz aldık. Senden, Nuh’dan, İbrahim’den, Musa’dan, Meryem oğlu İsa’dan… Her birinden sağlam söz aldık.

Bunu, doğrulara doğruluklarını sormak için yaptık. Görmezlikten gelenlere de acıklı azap hazırladık.” (Ahzâb, 33/7-8)

İsa aleyhisselam daha önce vefat ettiği için Kur’an’da onunla ilgili övücü nitelemeler vardır. Kur’an inerken Muhammed aleyhisselam hayatta olduğu için onun aşağıdaki sözlerini ve daha sonra gelen ayeti iyi anlamak gerekir:

Ensar’dan Ümmü’l-Alâ diyor ki: Muhacirlere kura çekilince bize Osman b. Maz’ûn düştü. Onu evlerimize yerleştirdik. Sonra ölümüne sebep olan hastalığa tutuldu. Vefat edince yı­kandı ve kendi elbiseleri içine kefenlendi.  Muhammed sallal­lahu aleyhi ve sellem içeri girdi. O sırada dedim ki: ‘Ebu’s-Sâib![2] Allah sana rahmet eylesin. Allah’ın sana gerçekten ikramda bulunduğuna şahidim.’ Bunun üzerine Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: ‘Allah’ın ona ikram ettiğini ne biliyorsun?’ Dedim ki, ‘Babam sana kur­ban ey Allah’ın Elçisi, Allah ya kime ikram eder?’ Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bu­yurdu ki: ‘Evet, ona kaçınılmaz gerçek geldi. Vallahi onun için hep hayırlar bekliyorum. Ama ben Allah’ın Elçisi olduğum halde nasıl karşıla­na­cağımı vallahi bilmiyorum.’

Ümmü’l-Alâ dedi ki: Vallahi bundan sonra hiç kimseyi tezkiye etmem.”[3]

Bir âyet şöyledir:

“De ki: ‘Ben elçilerin ilki değilim; bana ve size ne yapılacağını bilmem. Ben sadece bana vahyolunana uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (Ahkâf, 46/9)

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hz-isa-daha-dogmadan-dunya-imtihanini-kazanacagi-bildirilmis-midir.html

 


[1] Buradaki “Söz” İsa aleyhisselamdır. Allah’ın “ol” emri ile babasız olarak Meryem anamızın rahminde oluşmaya başladığı için bu adı almıştır. Bunu bize 47. ayet haber vermektedir.

[2] Osman b. Maz’un radıyallahu anhın lakabıdır.

[3] Buhârî, Cenâiz, 3.