Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Yazılı Fetvalar

İnşaat başlamadan daireleri satmak, satın almak caiz midir?

Gayrimenkulle ilgili bütün özellikler projede ileride haksızlık ve anlaşmazlığa yol açmayacak şekilde belirlenirse, fıkıhtaki İstisna (sipariş) akdi kuralları doğrultusunda böyle bir işlem caiz olur.

“İstisna bir sipariş akdi, bir malın üretimi için imalatçıyla yapılan anlaşmadır. (…)

İleri bir tarihte teslim alınacak veya üretilecek bir malın bedelinin tamamen veya kısmen ödenmesi fiyatı ucuzlatır. Peşin 100 lira olan bir malın iki ay vadeli fiyatı 110 lira olursa, bedelin tamamının iki ay önceden verilmesi halinde fiyatı 90 lira civarında olabilir. Burada da bir mal alımı yapıldığı için faizli işlemden söz edilemez. Ama bu, faizsiz sermaye temini yoludur.”

KAYNAK: Abdulaziz Bayındır, Ticaret ve Faiz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s: 145-146)

İnsan içinden geçen şeylerden de hesaba çekilecek midir?

Cevabınız aşağıdaki linkte bulunmaktadır. Lütfen tıklayınız:

Buhari’nin kendi el yazması nüshası var mı, kayıp mı, bilinmiyor mu?

Hadis ravilerinin biyografilerini ele alan kitaplar, genellikle onların hadis öğrenimi, hocaları, öğrencileri, kitapları, rivayet ehliyeti (cerh ve ta’dil açısından durumu) gibi doğrudan hadis rivayetini etkileyen yönlerine öncelik verirler.  Bir ravinin medeni hali, çocuk sayısı vs. gibi ailevi bilgileri, hadis rivayetiyle doğrudan ilgili olmadığı için üzerinde durulmaz.  Sadece Buhari, Müslim gibi hadisçiler değil, mezhep imamları gibi en çok tanınan âlimlerin bile hayatları bu yönüyle fazla bilinmez. Buhari’nin ailesi hakkındaki bilgilerimiz bu yüzden yetersizdir ama hocaları (mesela İbn Mende (ö. 395/1005) Tesmiyetu Şuyuhi’l-Buhari’sinde, Buhari’nin 309 hocasını tanıtmıştır), hadis yolculukları, öğrencileri, kitapları, nisbesi, doğum ve ölüm tarihleri gibi hadis rivayetiyle ilgili yönleri ayrıntılı bir şekilde bilinir.

el-Camiu’s-Sahih’in müellif nüshası günümüze ulaşmamıştır. Günümüzde mevcut Sahih-i Buhari nüshaları, Ali b. Muhammed el-Yunini (ö. 701/1301) tarafından Buhari’nin meşhur talebelerinden el-Firebri’nin nüshasına dayanılarak hazırlanan nüshaya dayanmaktadır. Firebri’nin kendi nüshasını, hocası Buhari’den iki defa dinlediği rivayet edilir.

Doç. Dr. Hüseyin Hansu

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

NOT: Almanya’dan bizi takip eden bir okuyucumuzdan şöyle bir not gönderilmiştir:

İmam Buhari’nin en önemli beş talebesinden biri Firebri’dir.  (ö. 320/932) O, Buhari’den o kitabı almış, o Hamevi’ye (ö. 381/991), o, Davudi’ye (ö. 467/1074), o, Ebu’l-Vakt’e ( ö. 553/1158) o, İbnü’l-Leti’ye (ö. 635/1237) o da Yunini’ye nakletmiştir.

Süleymaniye Vakfı Selefi mi, Vehhabi mi, Süleymancı mı?

Biz kendimizi “şucu bucu” değil, sadece Allah’ın bizi isimlendirdiği şekilde “MÜSLÜMAN” olarak kabul ediyoruz.

Allah Teâlâ, şöyle buyurmuştur:

“Allah uğrunda gerektiği gibi savaşın. Sizi seçkin kılan Odur. Din işinde size hiçbir güçlük göstermemiştir. Atanız İbrahim’in tuttuğu yolu tutun. (O’nun) Elçisi size örnek olsun, siz de başkalarına örnek olasınız diye size bundan önce de bu Kur’ân’da “MÜSLÜMAN” adını o verdi. Öyleyse namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O sizin koruyucunuzdur. Ne güzel koruyucudur, ne güzel yardımcıdır o.” (Hac, 22/78)

Hangi mezhep Allah’ın kitabına uygun fetva vermişse biz ona uyarız; ama Allah’ın ayetlerine ters gördüğümüz durumlarda da hiçbir mezhebin görüşü ile amel etmeyiz. Nitekim yaptığımız çalışmalarda bu açık bir şekilde görülmektedir. www.suleymaniyevakfi.org sitemizi inceleyebilirseniz bunu görebilirsiniz.

“Dinlerini bölük bölük edip her biri bir kişinin taraftarı olmuş olanlar var ya, sen hiçbir konuda onlardan olamazsın. Onların işi, Allah’a kalmıştır. Daha sonra Allah, onların yaptıklarını kendilerine bildirecektir.” (En’âm, 6/159)

Devletin verdiği teşvik kredilerini almak caiz midir?

Devletin verdiği teşvik kredileri, ülkenin ihtiyaç duyduğu yatırımları ve bir kısım ticari faaliyetleri yapmaya vatandaşı teşvik için açılan kredilerdir. Yerinde ve iyi kullanıldığı takdirde ülke bundan yararlanır. Burada devlet kredi kullanandan herhangi bir menfaat beklemez. Borç olarak verdiği değer ile geriye aldığı değer, ya birbirine eşittir ya da daha azdır. Mesela devlet yüzbin lira teşvik kredisi verir ve daha sonra onu yüz bin lira olarak geri alırsa günümüzde kronik hale gelmiş enflasyon sebebiyle bu yüz bin lira alınan borçtan daha az satın alma gücüne sahip olur ve aradaki fark, devlet tarafından o kişiye bağışlanmış sayılır.  Bazen de enflasyonun altında bir faiz alınır. Bu durumda da yapılan ödeme, yine alınan borçtan az değerde olur.

Burada devletin kârı, kamu yararına bazı yatırımların yapılmasını ve yeni iş sahalarının açılmasını sağlayarak oralarda çalıştırılacak işçi ve alacağı dolaylı ve dolaysız vergiler sebebiyle kamuya yararlı olmaktır. Bu şartlarla verilen teşvik kredisi, faizsiz borç yani karz-ı hasen sayılabilir. Çünkü borcu veren taraf, ondan bir menfaat sağlamamaktadır. Sonuç olarak borç veren devletin, verdiğinden fazlasını almayı şart koşmadığı teşvik kredileri alınabilir.

Yatırım yapmak, zor ve riskli bir iştir. İhracat da öyledir. Kamunun, her ikisine de ihtiyacı vardır. Devletin, bu işleri yapanları teşvik etmesi, günümüz şartları içinde mühimdir. Ancak şartlarına uygun olarak yapılan yatırımlar ve ihracat önemli kârlar bırakır. Bu sebeple aldığı teşvik ile başarı elde etmiş ve kârlı duruma geçmiş olan kişi ve kuruluşlar, kendilerine bu konuda yardımı olan kamuya ve onun adına hareket eden devlete karşı görevlerini yerine getirmek zorundadır. Birinci görev, para değer kaybı dolayısıyla, zimmetine geçmiş olan kamu malını, bir şekilde kamuya döndürmektir. Mesela yüz bin lira teşvik almış ve aldığı gün bunun karşılığı bir buçuk kilo altın ediyor, geriye ancak bir kilo altın değerinde ödeme yapmışsa zimmetine geçmiş olan yarım kilo altın değerindeki kamu malını kamuya döndürmelidir. İhtiyaçlılara yardım, öğretim müesseselerine destek olma vs. gibi yollarla bu meblağ kamuya döndürülebilir. Devlete ödenen vergiler de bu meblağa mahsup edilebilir.

Allah Teâlâ yeri mi önce yarattı, gökleri mi?

Önce şunu belirtmeliyiz ki meallerde hata ve çelişkiler olabilir; ama Kur’an’ın metninde asla ve asla hata ve çelişki bulunmaz.

Arapçadaki ثُمَّ sümme” edatı her zaman Türkçedeki “sonra” manasında kullanılmaz. Bunun “aynı zamanda”, “bu esnada”, “bununla birlikte”, “bir de” gibi manaları da vardır. Nâziât sûresinin 30. ayetinde بَعْدَ ذَلِكَ ba’de zâlike: bundan sonra” ibaresi kullanıldığı için yerin döşenmesinin kâinatın yaratılmasının tamamlanmasından sonra olduğu anlaşılmaktadır. Bakara sûresi 29 ve Fussilet sûresi 11. ayetlerde meallerde “sonra” diye tercüme edilen ثُمَّ sümme” edatına bu edatın yukarıda sayılan manalarından herhangi biri verilince mana doğru olacaktır.

Buna göre Bakara sûresinin 29. ayetinin meali şöyle olmalıdır:

“O, yerde olan her şeyi sizin için yaratandır. O, bununla birlikte göğe yönelmiş ve onları yedi gök olarak düzenlemiştir. O her şeyi bilir.”

Durum böyle olunca Kur’an’ın kendisiyle çeliştiği iddiası da boşa çıkmaktadır.

Kur’an’da çelişki bulunduğunu iddia edenlerin verdikleri bir başka örneği aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/araf-109-110-ayetlerle-suara-34-35-ayetler-arasinda-bir-celiski-mi-var.html

Kadınlar başları açık bir şekilde tesbih çekebilirler mi?

Tesbih çekmek için başı örtmek gerekmez. Kadınlar dinen kendilerine yabancı olan erkeklerin yanına çıkarken ve namaz kılacakları zaman başlarını örtmek zorundadırlar. Kur’an okumak için dahi başın örtülmesi şart değildir.

Bununla ilgili cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuran-i-kerim-okurken-basortusu-takmak-gerekir-mi.html

Gerdek gecesine özel bir dua var mıdır?

Abdullah İbn Mes’ud radıyallahu anh’dan gelen bir rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“(Düğün gecesi) gelin damadın yanına girdiğinde, damat namaza kalkar, gelin de onun arkasında durur ve birlikte iki rekât namaz kılarlar. Ardından erkek şöyle dua eder:

اَلّلهُمَّ بارِكْ لِي فِي أَهْلِي وَبارِكْ لِأَهْلِي فِيَّ

اَلّلهُمَّ ارْزُقْهُمْ مِنِّي وَارْزُقْنِي مِنْهُمْ

أَلّلهُمَّ اجْمَعْ بَيْنَنا ما جَمَعْتَ فِي خَيْرٍ وَفَرِّقْ بَيْنَنا إِذا فَرَقْتَ إِلى خَيْرٍ.

OKUNUŞU: Allâhümme bârik lî fî ehlî ve bârik li ehlî fiyye

Allâhümme’r-zuknî minnî ve’r-zuknî minhum

Allâhümme’c-ma’ beynenâ mâ cema’te fi hayrin ve ferrik beynenâ izâ ferakte ilâ hayrin.

ANLAMI: “Allahım! Beni ve eşimi birbirimize karşı bereketli kıl. ِAllahım! Eşimin benden rızıklanmasını (faydalanmasını) benim de ondan rızıklanmamı sağla. Allahım! Bizleri bir arada tuttuğun sürece hayırda tut ve ayırırsan da hayır üzerine ayır.” (Ali b. Ebu Bekir el-Heysemi, Mecmau’z-Zevaid ve Menbe’ul-Fevaid, c.4, s: 291-292)

Bu rivayet, senedinde bulunan bazı kimselerden dolayı zayıftır. Taberâni’de geçen ve buna göre daha sağlam olan rivayette ise bu dua Peygamberimizin değil; bizzat Abdullah İbn Mesud’un tavsiyesi olarak geçmektedir. (Bkz: Heysemî, a.g.e, c: 4, s: 292)

A’râf 109-110. ayetlerle Şuarâ 34-35. ayetler arasında bir çelişki mi var?

“Sizi, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” sözü, her iki ayette de Firavun’a aittir. Çeviri yapanları yanıltan, Arapçadaki bir kurala dikkat etmemeleridir. Arapçada, kim olursa olsun tek kişiye “siz” diye hitap edilmez. Firavun tek kişi olduğu için “siz” kelimesi burada, ancak onun tarafında ve çevresinde yer alan kişilere hitaben söylenebilir.

“Bu, bilgin bir sihirbazdır” sözü ise A’râf sûresinde Firavun’un çevresindekilere, Şuarâ sûresinde ise Firavun’a aittir. Burada ciddi bir telaş görülüyor. Firavun ve çevresi, onun yaptığının sihir olmadığını anladıkları halde “sihir” diyerek birbirlerini teselli etmektedirler.

Sihirbazlıkla uğraşan kimselerin Firavun gibi güçlü bir hükümdara bir şey yapamayacağı açık olduğu halde onun; “Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” diyerek çevresini yanına çekme çabası, büyük bir korkuya kapıldığını da gösterir. Onun bu korkusu, davranışlardan okunabilir:

“Firavun’un kavminden itibarlı kişiler dediler ki. Bu gerçekten bilgin bir sihirbaz!

(Firavun): Sizi ülkenizden çıkarmak istiyor; ne emredersiniz?” (A’râf, 7/109-110)

Kredi kartı borcunu zamanında yatırmamanın hükmü nedir?

Maddi imkânsızlık nedeniyle borcunuzu geç yatırmanızdan dolayı bir sorumluluğunuz olmaz. Fakat bir önceki aydan hesabınızı iyi ayarlayıp faizin meydana gelmemesine azami ölçüde dikkat etmeniz gerekir.

İmkânınız olduğu halde kart borcunu zamanında yatırmazsanız faiz yemiş değil, “yedirmiş” olursunuz. Faizi yemek nasıl haramsa yedirmek de haramdır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Allah faizi yiyene ve yedirene lânet etsin.”[1]

Tevbe edip bir daha asla bu işlere bulaşmayarak kendinizi düzeltirseniz Allah Teâlâ sizi affeder.

Lütfen aşağıdaki linkte bulunan görüntülü cevabımızı da izleyiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kredi-karti-kullanmanin-dinen-herhangi-bir-sakincasi-var-mi.html


[1] Buhârî, Sahih, Büyü’ 25; Müslim, Sahih, Müsakât, 105. Allah’ın laneti, rahmetinden uzaklaştırması; ikramda bulunmamasıdır.

Tüm organlarımı bağışlamak istiyorum. Organ bağışı caiz midir?

Sitemizde organ bağışı ile ilgili olarak İslâm Fıkıh Akademisi‘nin kararları bulunmaktadır. Bu kararları okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/organ-nakli-ve-bagisinin-dinimizdeki-yeri-nedir.html

Kadın âdetli iken imam nikâhı kıyılabilir mi?

Âdet döneminde kıyılan nikâh geçerlidir. Nikâh için kadının âdetli olmaması diye bir şart yoktur.

Daha geniş cevap için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/gerdek-gecesi-adetli-olan-gelinin-imam-nikahi-gecerli-olur-mu.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/imam-nikahinin-sartlari-nelerdir.html

Pijama ile namaz kılmak günah mıdır?

Pijama ile namaz kılmak günah değildir. Namaz için gerekli olan “setr-i avret” pijama ile de sağlanabilir. Ama aşağıdaki ayete göre pijamanın üstüne pantolonlarınızı da giyerek namaz kılmanız tavsiye edilir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey Âdemoğulları! Her secde yerine vardığınızda süslerinizi (size yakışan giysiyi) giyinin. Yiyin, için ama israf etmeyin.  Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf, 7/31)

Yıldızlama, yıldız falı nedir? Yıldızlamaya baktırmak dinimizde var mıdır?

Kısaca fal bakmak, falcılık yapmak olarak adlandırılabilecek olan bu gibi şeyleri dinimiz kesin olarak yasaklamıştır. Bu tür işlerle uğraşan insanlar geleceği bildiklerini iddia ederler. Eğlence maksadı ile bile olsa bundan uzak durmak gerekir.

Gaybı ne insan ne melek ne cin ne de Allah’ın Elçisi bilebilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“De ki, göklerde ve yerde, hiç kimse gaybı bilmez, onu sadece Allah bilir.” (Neml 27/65)

Şu ayetler, özellikle meleklerle ilgilidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Şurası bir gerçek ki, insanı yaratan biziz. Ona şahdamarından da yakın olduğumuzdan biz, içinin ona ne fısıldadığını biliriz.

Sağında ve solunda oturmuş iki kayıt memuru bulunur.

Bu sebeple ağzından çıkan her sözü kayıt için hazır bekleyen bir gözcü mutlaka vardır”. (Kaf 50/16–18)

Demek ki, Allah kişinin içini bildiği halde melekler ancak ağızdan çıkan sözü bilebilirler.

Cinlerin gaybı bilemeyecekleri ile ilgili olarak da şöyle buyurulur:

“… Rabbinin izniyle, yanında çalışacak cinleri Süleyman’ın emrine verdik. Onlardan hangisi buyruğumuzdan çıksa ona alevli ateşin azabını tattırırdık.

Süleyman’ın istediği her şeyi, yüksek binaları, heykelleri ve büyük havuzlara benzer çanakları ve taşınması güç kazanları yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır dedik.

Süleyman’ın ölümüne karar verdiğimiz zaman, onun öldüğünü gösterecek bir işaret yoktu; yalnız bir güve böceği değneğini yiyordu. Ne zaman Süleyman yere yıkıldı, iyice ortaya çıktı ki eğer cinler gaybı bilselerdi, kendilerini küçük düşüren o azap içinde kalmazlardı.” (Sebe 34/12–14)

Peygamberler sadece Allah’ın ken­dilerine vahyettiği şeyleri bilirler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“De ki: “Ben size, Allah’ın ha­zineleri yanım­dadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size, “işte ben bir meleğim.” de demiyorum. Ben bana vah­yolu­nandan başkasına uymam.” De ki: “Görenle görmeyen bir olur mu? Hiç zihninizi yormaz mısı­nız?” (En’am 6/50)

“De ki: “Eğer gaybı bilseydim, daha çok iyi­lik yapmak isterdim ve bana kötülük de gelmezdi. Ben, inanan kesim için bir uyarıcı ve bir müjdeciden başka bir şey değilim.” (Araf 7/188)

Ticarette yüzde yüz kâr elde etmek helal midir?

Alışverişte kâr haddi ile ilgili olarak sitemizde bundan önce yayımladığımız 3 adet cevabımız bulunmaktadır. Aşağıdaki linklere tıklayarak ilgili cevaplara ulaşabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/alim-satimda-bir-kar-haddi-var-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/islam-hukuku-alisveriste-kar-haddi-belirlemis-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/imam-ebu-hanifenin-kar-haddini-sinirlamasi.html

İsim değiştirirken tekrar ezan okumak veya kurban kesmek gerekli midir?

Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem yeni Müslüman olan sahabilerden sadece isimleri İslam’a, genel edep ve ahlaka aykırı olanların isimlerini değiştirmiş, diğerlerine isimlerini değiştirmeleri gerektiğini söylememiştir.

Farsça kökenli olup “gül toplayan, gül devşiren” manasına gelen Gülçin; dinimize, kültürümüze, örfümüze aykırı bir isim değildir, dolayısıyla değiştirilmesi gerekmez.

Fakat her şeye rağmen bu isimden memnuniyetsizlik duyuluyorsa yeni bir isim alınabilir. Bunun için ezan okumak, kurban kesmek vs. gibi herhangi bir merasim düzenlemeye gerek yoktur. Nebîmizin, isimlerini değiştirdiği sahabilere bu tür bir merasim yaptırdığı bilinmemektedir.

Lütfen aşağıdaki linklerde yer alan soru-cevapları da okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/isim-hangi-durumlarda-degistirilmelidir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/cocuguma-sara-ismini-koymam-uygun-olur-mu.html

Büyük günahlar nelerdir? Büyük günah işleyenler kâfir mi olur?

Büyük günahlara “kebâir” denilir. Onların belli başlıları şunlardır:

Allah’a ortak koşmak, adam öldürmek, zina iftirasında bulunmak, zina etmek, cihattan kaçmak, sihir yapmak, yetimin malını yemek, ana-babaya karşı gelmek, kul hakkı yemek, Mekke’nin hareminde günâh işlemek, faiz yemek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak.

Bir Müslüman hafife almadan, kalbinde tasdik olduğu halde büyük günah işlerse, dinden çıkıp kâfir olmaz.

Kebâirin (büyük günahların) en büyüğü Allah’ı ikinci sıraya koyarak Allah’ın bazı özelliklerine sahip sayılan bir varlığı öne almaktır. Bu, Allah’a şirk koşmak olur.. Buna ekberu’l-kebâir denir.

“Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bunun altındaki günahı, bağışlama düzenine uyan için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa, ona büyük bir iftirada bulunmuş olur.” (Nisâ, 4/48)

Günahların büyük ve küçük diye ikiye ayrılması ayetler ve hadislerle sabittir. İlgili ayetler şunlardır:

“Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisâ, 4/31)

“Onlar (mü’minler), büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.” (Şûrâ, 42/37)

“Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.” (Necm, 53/32)

De ki: “Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını sıralayayım: Hiçbir şeyi Allah ile bir tutmayın, anaya babaya iyilikten geri durmayın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onların ve sizin rızkınızı veren Allah’tır. Fuhşun açığına da gizlisine de yaklaşmayın, Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın, haklı sebeple olursa başka. İşte bunlar, Allah’ın size yüklediği görevlerdir, belki aklınızı kullanırsınız.

Rüşt çağına ulaşıncaya kadar yetimin malına yaklaşmayın, onun iyiliğine olan bir yolla olursa başka. Ölçü ve tartı işlemlerini tam ve dengeli yapın. Biz kimseyi gücünden fazlasıyla yükümlü tutmayız. Yakınınız da olsa söz söylediğinizde adaletli olun. Allah’a verdiğiniz sözü tam olarak yerine getirin. İşte Allah sizden bir de bunları istemiştir, belki aklınızı başınıza alırsınız.

İşte bu benim dosdoğru yolumdur; onu takip edin, başka yolları takip etmeyin, yoksa o takip sizi benim yolumdan ayırır. Bunlar da Allah’ın sizden istekleridir, belki korunursunuz. (En’âm, 6/151-153)

“Rabbin kararını vermiştir; ondan başkasına kulluk etmeyeceksiniz ve anaya babaya iyilikte bulunacaksınız. Onlardan biri, ya da ikisi yanında ihtiyarlayacak olursa sen onlara of! deme ve ilgisiz davranma, ikisine de saygı dolu sözler söyle.

Onları merhamet kanatlarının altına al. De ki; “Rabbim! Küçükken onlar bana nasıl iyilikte bulundularsa sen de onlara o şekilde iyilikte bulun.”

Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Siz iyi davranırsanız o, yanlıştan dönenleri bağışlar.

Yakınlarına, yoksullara ve yolda kalanlara hakkını ver ama saçıp savurma.

Saçıp savuranlar şeytanların yoldaşlarıdır. Şeytan Rabbine karşı çok nankördür.

Rabbinden beklediğin bir ikramın peşinde olduğun için uzak durursan onlara teselli edici sözler söyle.

Ne eli sıkı ol, ne de onu büsbütün aç. Yoksa hem dile düşmüş, hem de açıkta bırakılmış olarak oturur kalırsın.

Senin Rabbin, düzenine uyan ve gerekli güce sahip olan için rızkı yayar. O, kullarının içini bilir ve her şeyi görür.

Yoksulluk korkusuyla evladınızı öldürmeyin. Onların rızkını biz veririz; sizinkini de. Onları öldürmek büyük bir yanlıştır.

Zinaya yaklaşmayın; o, çirkin bir iştir, kötü bir yoldur.

Allah’ın dokunulmaz kıldığı insanı öldürmeyin; haklı sebeple olursa başka. Kim haksız yere öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir; o da katili öldürme işinde aşırıya kaçmasın. Çünkü o yardım görmüştür.

Güçlü haline ulaşıncaya kadar yetimin malına el sürmeyin; daha iyi bir sebeple olursa başka. Bir de verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluk doğurur.

Ölçerken tam ölçün ve doğru tartıyla tartın. Böylesi hem hayırlıdır, hem de sonu daha güzel olur.

Bilgi sahibi olmadığın şeye körü körüne uyma. Kulak, göz ve gönül; bütün bunlar ondan sorumlu tutulur.

Yeryüzünde şımarık şımarık yürüme. Çünkü ne yeri yarabilirsin ne de dağların boyuna ulaşabilirsin.

Buradakiler kötü olanları Rabbin katında çirkin görülmüştür.

Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetler, doğru hükümlerdir. Allah’ın yanında bir başka tanrı oluşturma; yoksa yerilmiş ve kovulmuş olarak Cehennem’e atılırsın. (İsrâ, 17/23-39)

Allah’ın Elçisi şöyle demiştir:

“Felâkete sürükleyen yedi şeyden sakınınız.”

-Ey Allah’ın Elçisi nelerdir onlar?

Allah’a ortak koşmak, sihir, haklı sebeple olması bir yana Allah’ın dokunulmaz kıldığı bir canı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana toplu hücum yapılacağı sırada savaştan kaçmak ve kötü yolla ilgisi olmayan namuslu mümin kadınlara zina iftirasında bulunmaktır.” (Buhârî, Vesâyâ, 23; Müslim, İman 145 (89)

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/buyuk-gunah-isleyenler-mutlaka-cehenneme-girecekler-mi.html

Sünnet namazları kılmayıp yerine kaza namazı kılsak olur mu?

Sünnetlerin kılınmayıp yerine kaza namazı kılınmasıyla ilgili olarak sitemizde daha önceden yayımlanmış bir cevabımız bulunmaktadır. Aşağıdaki linke tıklayarak ilgili cevaba ulaşabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hanefi-mezhebinde-sunnet-namaz-yerine-kaza-kilinabilir-mi.html