Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Yazılı Fetvalar

Tüp bebek tedavisi mi, kaderimize razı olup sabretmek mi?

Tüp bebek bir tedavi yöntemidir. Normal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftler aşağıdaki linkte belirtilen şartlara uymak kaydıyla tüp bebekle çocuk sahibi olabilirler. Tedavi olmayıp kaderlerine razı olmaları diye bir şey söz konusu değildir. Tedavi olmak da kaderin bir gereğidir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/tup-bebek-yontemi-ile-cocuk-sahibi-olmakta-dinen-bir-sakinca-var-midir.html

Allah bir dert vermişse mutlaka devasını da vermiştir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Üsâme b. Şerîk radıyallahu anh’ten rivâyete göre, o şöyle demiştir: Bedeviler (Peygamberimize gelerek): Ey Allah’ın Resûlü! Hastalanırsak tedavi yoluna gidelim mi? Dediler. Resûlullah da: “Evet tedavi görün. Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz. Çünkü Allah yarattığı her bir hastalık için mutlaka şifasını ya da devasını yaratmıştır. Ancak bir hastalık müstesnadır” buyurdular. Bunun üzerine “o bir hastalık nedir ey Allah’ın Resûlü?” dediklerinde; “O, ihtiyarlıktır” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Tıp, 1; Tirmizi, Tıp, 2; İbn Mâce, Tıp, 1)

Namaz kılarken çocuklar önümüzden geçerse namaz bozulur mu?

Çocukların namaz kılanın önünden geçmesi namazı bozmaz.

Daha geniş bir cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/namaz-kilarken-cocuklar-onumuze-gecerse-namazi-bozmali-miyiz.html

Her türlü konuşmamızda inşaallah dememiz mi gerekiyor?

Hayır, bu tür konuşmalarda bir sakınca yoktur, onlar birer tahmindir. Allah Teala’nın uyarısı, yani “inşaallah” demek gerektiği gelecekle ilgili “kesin konuşmalar” içindir.

Konuyla ilgili ayet şöyledir:

“Hiçbir şey için “yarın bunu yapacağım”, deme; “Allah şartları oluşturursa” dersen başka.” (Kehf, 18/23–24)

Ayet mealinde “Allah şartları oluşturursa” şeklinde tercüme edilen kelime inşaallahtır.

Necvâ sadakasının hükmü bugün de devam ediyor mu?

Hz. Peygamber ile görüşmeden önce verilmesi gereken sadaka (Mücadele Suresi 12. ayet), bir sonraki ayetle nesh edilmiş, yani yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla bu sadakanın günümüzde hac veya umrede verilmesi söz konusu değildir.

İlgili ayetler şöyledir:

“Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, bilin ki Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin Allah’a ve Resulüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mücadele, 58/12-13)

Nesh konusuyla ilgili geniş bilgi edinmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/nesih-ve-recim-cezasi.html

Kadınların cinsel yaşantılarını kendi aralarında konuşmaları günah mı?

Evli kadınların (ve aynı şekilde erkeklerin) özel mahremiyetlerini, kocaları ile olan ilişkilerini birbirlerine anlatmaları caiz değildir. Nebîmiz sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah katında mevkii en kötü olacak insanlardan biri, karısı ile haşır neşir olup da sonra onun sırrını yayandır.” (Müslim, Nikâh, 123 (1437)

“Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah katında emanete hıyanetin en büyüklerinden biri, karı ile koca beraberce haşır neşir olduktan sonra, ko­casının kadının sırrını yaymasıdır.” (Müslim, Nikâh, 124; Ebû Dâvûd, Edep, 32; Ahmed b. Hanbel, 3/69)

Erkek ve kadınların bir arada bulunduğu bir gün Resûlullâh erkeklere yönelerek şöyle dedi:

“İçinizden karısıyla ilişkide bulunmak istediği zaman kapıyı üstüne kapayıp üzerine (bir örtüyle) örtüp, Allah’ın örtüsüyle örtüneniniz var mı?”

Onlar da “evet” dediler. (Resûl-i Ekrem sözlerine devam ederek):

“Sonra (o kimse) bu işten sonra (bir meclise) oturup ben (bu­gün hanımımla) şöyle şöyle, yaptım diye anlatır mı?” dedi.

Onlar da sustular. (Resûl-i Ekrem) biraz sonra da kadın­lara yönelerek:

“Sizin içinizde de (bu gibi sırları başkalarına) anlatan kimse var mı?” dedi.

Onlar da sustular. Bunun üzerine bir genç kız dizlerinin biri üzerine çöktü ve sözünü (iyi) işitmesi ve kendisini görmesi için boynunu Resûlullâh’a (doğru) uzatarak:

“Ey Allah’ın Resûlü! Bu erkekler de bunu anlatıyorlar ve kadın­lar da”  dedi. Resûlullâh da:

“Bu neye benzer bilir misiniz? Bu bir şeytanın bir şeytanla yolda karşılaşıp halk kendilerine bakarken onunla cinsi münasebette bulunmasına benzer (…)” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 48-49)

Bu hadislerde de geçtiği üzere karı koca arasında cereyan eden cinsel münasebetlerin üçüncü şahıslara anlatılması günah sayılmıştır.

Müslüman olduğumuz halde niçin Allah’tan hâlâ hidayet istiyoruz?

İslam bir bütündür. Bu bütünlüğü bozucu inanç ve uygulamalar kişiyi yoldan çıkarır. En tehlikeli günah ise şirktir. Namaz kıldığı halde başı sıkışınca “Yetiş ya falan” diye Allah’tan başkasını yardıma çağırarak şirke düşenlerin sayısı az değildir. Bu sebeple doğru yolda sürekli kalabilmek büyük bir dikkat ve gayret ister.

Eğer vaktiniz olur da sitemizde yer alan “Kur’an Işığında Tarikatçılığa Bakış” ve “Kur’an Işığında Aracılık ve Şirk” adlı kitaplarımızı okursanız sizin dediğiniz ibadetleri yaptığı halde ne vahim durumlara düşenler olduğunu görürsünüz. Bu açıdan Fatiha sûresindeki “Bizi doğru yola eriştir” duası oldukça önemlidir.

Adı geçen kitaplara www.suleymaniyevakfi.com sitemizden ulaşabilir, www.suleymaniyevakfi.org/hizmetlerimiz/Kitaplarimizi-indirin.html adresinden de ücretsiz olarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

Hz. Musa’nın annesinin adı nedir?

Hz. Musa’nın annesinin adı Tevrat’ta Yokebed (Yoheved) olarak geçmektedir. (Bkz: Tevrat, Çıkış, 6:20)

Bununla ilgili cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sueda-isminin-manasi-nedir-bu-ismi-koymakta-bir-sakinca-var-mi.html

Hocam milleti korkutmamak için bazı şeyleri söylemeseniz olmaz mı?

Kur’an’dan bildiklerimizi insanlara anlatmak görevimiz olduğu için böyle yapıyoruz. Eğer bildiklerimizi söylemez, gizlersek aşağıdaki ayetlerin kapsamına biz de gireriz.

Allah Teâlâ, ayetlerini gizleyenler hakkında şöyle buyurmuştur:

“Allah, kendilerine kitap verilenlerden kesin söz aldığında şunları söyledi: “O Kitabı insanlara kesinlikle açıklayacaksınız ve asla gizlemeyeceksiniz.” Ama onlar Kitabı arkalarına attılar ve karşılığında geçici bir bedel aldılar. Aldıkları o şey ne kötüdür!” (Al-i İmrân, 3/187)

“İndirdiğimiz açıklayıcı ayetleri ve ana yolu bu Kitapta insanlara açıkladığımız halde gizleyenler var ya, işte Allah onları dışlayacaktır. Dışlayacak olanlar da dışlayacaktır.

Tevbe edip kendini düzelten ve onları açıklayanlar başka. Onların tevbesini kabul ederim. Ben her tevbeyi kabul ederim, ikramım boldur.

Ayetlerimizi gizleyen ve gizlemiş halde iken ölenler var ya, Allah, melekleri ve bütün insanlar onları dışlayacaktır.

Onlar, sürekli dışlanmış olarak kalacaklardır. Ne azapları hafifletilecek, ne de ara verilecektir.” (Bakara, 2/159-162)

İçinde Lut Gölü tuzu bulunan bir kremi kullanmak caiz midir?

Lut kavminin helaki ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Gün doğarken büyük bir gürültüyle sarsıldılar.

Oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine pişmiş balçıktan taşlar yağdırdık

Kalıntı arayanlar için bunda kesin belgeler vardır.

Orası bugün bir yol üzerinde durmaktadır.

Bunda inananlar için de kesin bir belge vardır.” (Hicr, 15/73-77)

Kur’an’da kendilerinden Ashabü’l-Hicr ve Semud Kavmi diye de bahsedilen Salih aleyhisselamın kavminin bulunduğu ve helak edildiği yer hakkında Peygamberimizden rivayet edilen şöyle bir hadis bulunmaktadır:

Abdul­lah İbn Ömer’den: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem –Ashâbü’l-Hicr hakkında- şöyle buyurdu:

“Ağlayıcılar olmanız müs­tesna, sakın azaba uğratılmış olan şu kavmin yurduna girmeyiniz. Eğer ağlayıcılar değilseniz, onlara isabet eden azabın sizlere de isabet et­memesi için, onların yurtlarına girmeyiniz.” (Buhari, Salât, 53)

Bu ayet ve hadisi birlikte değerlendirdiğimizde helak edilen kavimlerin kalıntılarının insanlar için birer ibret vesikaları olduğunu, bu yüzden ibret almak maksadıyla buraların ziyaret edilebileceği anlaşılmakta fakat başka sebeplerle oralarda bulunmak tavsiye edilmemektedir.

Bugün “Ölüdeniz olarak bilinen Lut gölünün suyu, İsrail ve Ürdün kıyılarındaki arıtma tesislerinde ayrıştırılmakta ve içerdiği kimyasal maddeler ya sanayide kullanılmakta ya da ihraç edilmektedir.” (Mustafa L. Bilge, “Lut Gölü”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 27, s: 230)

Hadisteki yasak bunu kapsamamaktadır. Dolayısıyla içinde Lut gölü tuzu bulunan kremleri kullanmakta bir sakınca yoktur.

Namaz kılmayan bir kişiyi evimize almamız günah mı?

Hayır, günah değildir. Belki bu sayede ona neden namaz kılması gerektiği dahi anlatılabilir. Bunun yanı sıra sizi namaz kılarken görüp o da namaza başlayabilir. Bunlardan birini yapmamakta kararlı olsa dahi evinize almanızda bir sakınca yoktur.

Daha geniş bir bir cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/dinini-yasamayan-muslumanlarla-iliskilerimiz-nasil-olmali.html

Komşudan izinsiz olarak internet ağına bağlanmak caiz midir?

Kablosuz ağ yardımıyla sahibinden izinsiz olarak internet hizmetinden yararlanmak caiz değildir. Bununla ilgili cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sahibinden-habersiz-kablosuz-internetini-kullanmak-caiz-mi.html

Müslüman olup da tevbe edemeden ölen kişinin durumu ne olur?

Şirkten vazgeçip Müslüman olan bir kişi hatasını anlamış, tevbe etmiş olur. Tevbe etmek, “dönüş yapmak ve bir daha o günaha dönmemeye karar vermektir. Bu kişi, iyi işler yaparak kendini düzeltirse günahları sevaba çevrilir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Rahman’ın kulları… Allah ile beraber başka bir tanrıyı yardıma çağırmazlar. Haklı bir sebep yoksa Allahın dokunulmaz kıldığı canı öldürmezler; zina etmezler. Kim bunları yaparsa günaha girer.

Kıyamet günü onun azâbı katlanır ve orada itibarsız olarak temelli kalır.

Ancak tevbe eden, inanan ve iyi iş yapan başka. Allah onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah bağışlar, ikram eder.

Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.” (Furkan 25/68–71)

Cinsel ilişkiden önce edilmesi tavsiye edilen bir dua var mıdır?

Cinsel ilişki öncesinde yapılması gereken dua ile alakalı olarak Nebîmizden şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:

“Ümmetimden biri eşine yakınlık etmek istediği vakit:

بِاسْمِ اللهِ اَلّلهُمَّ جَنِّبْنا الشَّيْطانَ وَجَنَّبِ الشَّيْطانَ ما رَزَقْتَنا

OKUNUŞU: Bismillâh. Allâhümme cennibne’ş-şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne mâ razektenâ.

ANLAMI: “Bismillâh. Ya Rabbi! Bizden ve bize vereceğin çocuktan Şeytanı uzak kıl” derse ve bu birleşmeden dolayı kendilerine bir çocuk verilecek olursa Şeytan o çocuğa hiçbir zaman zarar veremez.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 11, Daavât 55, Tevhid 13; Müslim, Nikâh 116 (1434); Ebu Dâvûd, Nikâh 44-45; Tirmizî, Nikâh 8; İbn Mâce, Nikâh 27; Ahmed b. Hanbel, 1/217)

Kadınların saçlarını kestirmelerinde bir sakınca var mıdır?

Erkeklerin ve kadınların saç kestirmelerini yasaklayan bir âyet veya hadis yoktur.

Kadınların saçlarını, kendilerine yabancı sayılan erkeklere göstermeleri haram olduğundan bayan berbere/kuaföre kestirmelidirler.

Aşağıdaki linklerde bulunan soru-cevapları da okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hamileler-saclarini-kestirirse-cocuklari-kisa-omurlu-mu-olur.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bir-kadinin-ortmesi-gereken-bolgeleri-nereleridir.html

Kandil gecelerinde karı-koca ilişkisi yasak mıdır?

Kandil gecelerinde cinsel ilişki yasak değildir. Bununla ilgili daha geniş bir cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

Dini bayramlarda eşler arasında cinsel ilişki yasak mıdır?

Ayrıca aşağıdaki linkte bulunan Kandil Geceleri başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/kandil-geceleri.html

Keramet hak mıdır, değil midir? Sizin buna inancınız var mı?

Kerâmet sözlükte kerîm olmak, değerli ol­mak anlamına gelir[1.] Allah Teâlâ insanı değerli (kerametli) yarattığını ve birçok şeyi on­un em­rine verdiğini açıklamıştır.

“Âdemoğullarına gerçek­ten çok değer verdik (çok kerametli kıldık). Onları ka­rada ve denizde taşıdık ve güzel şeylerle rızık­landırdık. Ya­rattık­larımızın birçoğundan da üstün kıldık.” (İsra 17/70)

İnsanoğlunun dışında, gideceği yere başka­ları tarafından taşınan bir mahlûk yoktur. Bir in­sanın denizde ba­lık gibi yüzerek gitmesi mi kerâmettir, yoksa bir gemide oturarak ve yata­rak gitmesi mi?

Havada kuşlar uçar. İnsanın kuş gibi uçarak is­tediği yere git­mesi mi, yoksa bir uçağın içinde git­mesi mi kerâmettir? Bun­lara bakarak Allah’ın in­sana ne kadar değer verdiğini anlamak gere­kir.

Allah’ın insanoğluna en büyük ikrâmı, şüp­hesiz ki, şirkten uzak bir imandır.

“İnananlar ve imanlarını şirkle[2] bulandırma­yan­lar var ya işte güven onların hakkıdır; doğru yolu tutturan­lar da onlar­dır.(En’am 6/82)

İnsanların en kerîminin, yani en kerâmetli ola­nının kim oldu­ğunu da Allah Teâlâ açıkla­mıştır:

“Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanı­şasınız diye sizi milletlere ve kabile­lere ayırdık. Allah katında en ke­rîm ola­nınız takvâsı en iyi olanınızdır.” (Hucurât 49/13)

Kerâmet deyince yu­karıda anlatılanlar değil, olağanüstü şeyler­ kastedilir. Bunlar bir  el­çide görü­lürse adına mucize, velide görülürse kerâmet denir. Veli, Allah’a karşı gelmekten sa­kınan her müslümandır.

“İyi bilin ki Allah’ın velilerine korku yoktur. Onlar üzüle­cek de de­ğil­lerdir.

Bunlar inanmış olan ve takvâ ehli bulunan kim­selerdir.

Onlara bu dünya hayatında da ahirette de müjde vardır. (Yunus 10/62-64)

O müjde en sıkıntılı anda bile müminleri ra­hat­latır. Allah bu dostlarını yalnız bırakmaz.

“Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu gös­terir.

Onu, hiç ummadığı yerden rızık­landırır. Her kim Allah’a dayanırsa o ona yeter. Çünkü Allah işini tastamam yapar. Al­lah her şeye, muhak­kak bir ölçü koymuştur. (Talâk, 65/2-3)

Yardım eden Allah olduğuna göre yardımı ola­ğan yol­larla da yapar olağan dışı yollarla da. İşte Allah’ın olağan dışı yollarla yaptığı yardıma kerâ­met denir.

Kerâmet Allah’ın bir ni­metidir; bütün ni­metler gibi ona da şükretmek gerekir. Mal, mülk, mevki ve ma­kam gibi kerâmet de insanı saptırabilir. İn­san ke­râmeti değil, Allah’ın rıza­sını aramalıdır.

Allah Teâlâ sıkışık zaman­larda mü­‘min kul­la­rına, şu veya bu şekilde mutlaka ikramda bulu­nur. Yukarıdaki ayet bunu göstermektedir. İnsan bu ik­ramı ken­dinden değil, Allah’tan bilmelidir. Mal ve mülkle övünmek nasıl çirkinse kerâmetle övünmek de çirkindir.

Bedir Savaşı’nda sıkışan Müslü­manların yar­dımına Allah Teâlâ melekleri göndermiş ama zaferin me­leklerin yardımıyla değil Allah katından verildiğini de vurgulamıştır. Onu açıklayan âyet zihin­le­rimizde hep yankılan­malıdır.

“Hani siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da; “İşte ben size birbiri ardınca gelen bin melekle yardım gönderi­yorum” diyerek isteğinizi ka­bul et­mişti.

Allah bunu, sadece size müjde olsun ve gönlünüz bununla rahat­la­sın diye yapmıştı. Yoksa zafer (meleklerden değil) yalnız Allah ka­tındandır.  Allah güçlüdür ve her şeyi yerli ye­rinde ya­par. (Enfal 8/9-10)

Kendisinde kerâmetler görülen kimse kurtuluşa erdiğini zannetmemelidir. Dünya hayatı en­ge­beli bir ko­şu­dur. Her an bir şeye takılıp düşebiliriz.

Ölünceye kadar kulluğa devam etmek gerekir. “Ölünceye kadar Rab­bine ibadet et.” (Hicr 15/99)

(Abdulaziz Bayındır, Kur’an Işığında Tarikatçılığa Bakış, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2010, s: 116-119)

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/keramet-var-midir-varsa-kimler-keramet-gosterebilir.html

—————————————————-
[1]- Mütercim Asım, Kamus Tercümesi, c.IV, s.464,465.

[2]- Ayette şirk diye tercüme edilen kelime “zulüm” dür. Bu anlam hem bir önceki ayetten, hem de Lokman suresinin 13. ayetindeki “Şirk gerçekten büyük bir zu­lümdür.” ifadesinden anlaşılmaktadır.

Ticarette bayilik alarak rekabetin engellenmesi caiz mi?

Normal şartlarda bayilik almak meşru bir işlemdir. Başkası alamadığından bir anlamda bu işlem rekabetin engellenmesini de içerir ama meşrudur.

Fakat ticari amaçla değil de sırf rekabeti engellemek maksadıyla bir bayilik alınırsa bu hukuken meşru görülse de ahlaki bakımdan sakıncalıdır.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Cünüpken yattığımız yatağa gusül aldıktan sonra yatarsak ne olur?

Guslü gerektiren durumlar; cinsel ilişki, rüyada veya uyanıkken boşalma ve kadınların adet ve lohusalık bitimidir. Cünüpken oturulan yere gusül abdesti aldıktan sonra oturmak guslü gerektirmez.

Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/cunupken-giyilen-elbise-gusul-abdesti-aldiktan-sonra-tekrar-giyilir-mi.html

Şifalı taşları alıp kullanmak günah mıdır?

Şifalı olduğuna inanılan taşları alıp kullanmakta bir sakınca yoktur. O, bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir. Fakat taşları programlamak diye bir şeyin dinimizde yeri yoktur. Olması istenen şeyler için taşlara o şeyleri söylemek ve neticesini ondan beklemek İslam’a aykırıdır.

Ayetlere bakıldığında dünyayı isteyenlerin de ahireti isteyenlerin de çalışmaları gerektiği görülmektedir. Bu, Allah’ın kanunudur. Allah bu hususta Müslüman – kâfir ayrımı yapmamaktadır. O şöyle buyurmuştur:

“Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız.

Kim ahireti ister ve bir mü’min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası takdire şayandır.

Hepsine, dünyayı isteyenlere de, âhireti isteyenlere de Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.” (İsrâ, 17/18–20)

“Kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz ve kim ahiret nimetini isterse ona ondan veririz. Şükredenlerin mükâfatını vereceğiz.” (Âl-i İmrân, 3/145)

“Kim dünya hayatını ve dünyanın ziynet ve şatafatını isterse, Biz orada onların işlerinin karşılığını kendilerine tam tamına öderiz ve onlara dünyada asla haksızlık yapılmaz.

Fakat onlara âhirette ateşten başka bir şey yoktur. Onların dünyada yaptıkları bütün işler heder olmuştur, bütün yaptıkları boşa gitmiştir.” (Hûd, 11/15–16)

“Kim öteki dünyada kazanç elde etmeyi isterse onun kazancında bir artış sağlarız: bu dünyada bir kazanç isteyene ise ondan bir şeyler veririz fakat böyle biri, öteki dünyanın nimetlerinden hiçbir pay alamayacaktır.” (Şûrâ, 42/20)

“İnsanlardan kimi der ki: “Rabbimiz! Bize ne vereceksen, bu dünyada ver!” Onun Ahirette bir alacağı kalmaz. Onlardan kimi de; “Rabbimiz! Bu dünyada bize bir güzellik ver, Ahirette de güzellik ver. Bizi o ateşin azabından koru!” derler. Onlardan her birine kazandıklarından bir pay vardır. Allah hesabı çabuk görür.” (Bakara, 2/200–202)

“İnsanın çalıştığından başkası kendinin değildir. Çalışmasına bakılacak; sonra karşılığı tastamam verilecektir.” (Necm, 53/39–41)

“Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız.” (Nahl, 19/97)