Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Yazılı Fetvalar

Abdestli olmayanın yaptığı yemek yenir mi?

Yemek yapmak veya yemek için abdestli olmak gerekmez. Dinimizde böyle bir şey yoktur. Abdullah İbn Abbâs’tan rivâyete göre, Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem tuvaletten çıktıktan sonra kendisine yemek hazırlanmıştı. Oradakiler “sana abdest suyu getirelim mi?” dediler. Bunun üzerine Resûlullâh şöyle buyurmuştur:

“(Hayır!) Ben ancak namaza kalktığım zaman abdest almakla emrolundum.” (Tirmizî, Et’ime, 40; Ebû Dâvûd, Et’ime, 11)

NebÎmiz; “Ben ancak namaza kalktığım zaman abdest almakla emrolundum” sözüyle, Müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınıza mesh edin ayaklarınızı da topuklarınıza kadar…” (Mâide, 5/6) âyet-i kerimesine işaret etmiş ve namaza kalkmanın dışında hiçbir iş için abdest almakla emrolunmadığını ifade buyurmuştur.

Mest üzerine mesh etme süresi ne zaman başlar?

Hanefilere göre meshin müddeti, ikamet halinde olan (yolcu hükmünde bulunmayan) kimse için bir gün bir gece, yani yirmi dört saattir. En az on sekiz saat (üç günlük) bir mesafeye gitmek üzere yola çıkan bir misafir (yolcu) için ise, üç gün (yetmiş iki saat) geçerlidir. Bu müddetin başlangıcı, mestler giyildikten sonra ilk abdestin bozulma zamanından itibarendir. Örnek verilirse bir kimse abdestini tamamladıktan sonra o taharet üzerine mestlerini giyse de beş saat sonra ondan abdesti bozucu bir hal meydana gelse bu beşinci saatten itibaren meshin müddeti mukim için yirmi dört saat ve misafir için yetmiş iki saat devam eder. Mestleri giyiş zamanına bakılmaz.

Malikîlere göre, mesh için bir zaman yoktur. Guslü gerektiren bir durum olmadıkça, mestler üzerine daima mesh yapılabilir. Ancak cuma namazını kılacak kimseler için, her cuma günü mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamaları mendubdur.

Şafiî ve Hanbelîlere göre, mubah bir yolculukta bulunan kimse için mesh müddeti üç gün, üç gecedir (yetmiş iki saat). Ma’siyet sayılan bir seferde ise bu müddet bir gün bir gecedir (yirmi dört saat). (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, “Mesh Müddeti”, s. 77; 156 ve 158. paragraflar)

Çoraplara mesh edilebilir mi?

Hanefi mezhebinde çoraba meshetmek için iki şart aranır:

1. Çorabın kendiliğinden ayaktan çıkmayacak kadar ayağa tutunması.

2. Derinin rengini gösterecek kadar şeffaf olmamasıdır.

Bugün erkeklerin giydiği çorapların tamamı bu tarife uyar. Kadınların sıfır çorap dedikleri, derilerinin rengini gösteren ince çoraplar ise buna uymaz. Hanefi mezhebi ile ilgili bütün fıkıh kitapları bunu yazar. Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali’nde konu şu şekilde ifade edilir:

“Ayakları topukları ile örten çizmeler, potinler, kendileri ile üç mil kadar yürünebilecek kadar kuvvetli kalın çoraplar ve konçlu aba terlikler mest hükmündedir. Binaenaleyh, bunlar üzerine de mesh yapılabilir.” [1]

Fıkıhta 1 mil 1895 metredir. 3 mil 5685 metre yapar.

Çorabın kalın olmasının anlamı, yukarıda belirttiğimiz gibi, şeffaf olmamasıdır. İbni Abidin, çorabın kalın olmasını, altını gösterecek kadar şeffaf olmaması diye açıklamıştır[2].

Çorap ile yürümek, onu ayakkabı gibi kullanmak değildir. Çorap hangi maksatla giyiliyorsa o mesafeyi o şekilde yürümek demektir. Bugünkü çorapların hepsi bu şekilde yürüyüşe dayanıklıdır.

Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin çoraplarına meshettiği on sahabe tarafından rivayet edilmiştir. Ebu Hanife, önceleri, çoraba meshedilmesi için altına taban geçirilmesi gerektiği kanaatinde imiş. Çünkü o zaman ayakkabı gibi kullanılabilir. Daha sonra bu görüşünden vazgeçmiştir.

Sonuç olarak Hanefi mezhebinde çoraplara meshedilmesi yolunda fetva verilir [3].

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/ayakkabilara-veya-coraplara-nasil-mesh-edilir-bilgi-verir-misiniz.html 
——————————————————————————–
[1] Abdestin Sıhhatine Mani Olmayan Şeyler, 154. paragraf.
[2] İbni Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, İstanbul, 1984, c. 1, s. 269.
[3] Mahmud b. Mevdud el-Mavsılî, el-İhtiyâr, Beyrut, 1975, c.1, s. 25.

Ayakta, pisuvarda küçük abdest yapmak günah mıdır?

Hadis kitaplarında Nebîmizin genellikle oturarak küçük abdestini bozduğu nakledilmektedir. Sünnet olan budur. Fakat bazı özel durumlarda -ki bu ihtiyacını gidereceği yerin temiz olmadığı durumlardır- onun ayakta abdestini bozduğu da vâkîdir.

Burada önemli olan, idrarın kişinin üzerine sıçramamasıdır. Öncelikle buna dikkat etmek gerekir.

Ayakta idrar yapmanın sağlık boyutu da göz önünde bulundurulmalıdır. Ayakta abdest bozulduğunda idrar tam olarak dışarı çıkamamakta, bu durum erkeğin ilerleyen yaşlarında prostat başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olmaktadır. Fakat oturarak abdest bozulduğunda iç ve dış organlar tam bir bütünlük içinde çalışmakta ve idrarın içeride kalmamasını sağlamaktadır. Bu duruma da özellikle dikkat edilmelidir.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise edeple ilgilidir. Genelde insanlar tuvalet ihtiyaçlarını gizli yerlerde yapmayı tercih ederler. Bunun için tuvaletler yapılmıştır. Pisuvarlar bu gizliliği, korunmuşluğu olabildiğince alt seviyeye indirmekte ve hoş olmayan görüntülere sebep olmaktadır.

Bütün bunlara rağmen ayakta küçük abdest gidermenin günah olduğu söylenemez. Söylenebilecek şey en fazla mekruh olabileceğidir. Nitekim Nebîmizin bu konudaki uygulamalarından da bu anlaşılmaktadır.

Bu konuda diğer cevabımızı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ayakta-idrar-yapmak-gunah-midir.html

Ayakta idrar yapmak günah mıdır?

Sahih hadis kitaplarında bahsettiğiniz hadis bulunmamaktadır. Oturarak idrar yapmak, idrarın sıçramaması içindir. Nebîmizin ayakta idrar yaptığına dair rivayet vardır.

Ebû Musa radıyallâhu anh anlatıyor:

“Bir gün Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm’la birlikte idim; küçük abdest bozma ihtiyacını duymuştu. Hemen bir duvarın dibine, kumlu toprak bulunan bir noktaya gelip abdest bozdu, sonra da: “Sizden biri, küçük abdest bozmak isteyince uygun bir yer arasın!” buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Tahâret, 2)

Ebû Vâil’den gelen bir rivayet ise şöyledir:

“Ebû Musa radıyallâhu anh küçük abdest hususunda çok titiz davranır (üzerine sıçramaması için azami gayreti gösterirdi. O kadar ki) küçük abdestini bir şişe içerisine bozar ve ‘Benî İsrâil’den birinin bedenine sidik değecek olsa adam kirlenen derisini bıçakla kazırdı!’ derdi. (Bunu işiten) Huzeyfe radıyallâhu anh dedi ki: ‘Arkadaşınızın titizliği bu kadar ileri götürmemesini tercih ederim. Ben, Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm’la bir beraberliğimizi hatırlıyorum. Beraber yürüyorduk. Derken bir kavmin bir duvar gerisindeki küllüğüne, çöplüğüne rastladık. Resûlullâh, tıpkı sizden birinin ayakta yaptığı gibi durup ayakta idrar yaptı. Ben bu esnada kendilerinden uzaklaşmak istedim. Bana yakın durmamı işaret buyurdu. Geri gelip hemen arkasında dikilip abdestini bozuncaya kadar bekledim.” (Buhârî, Vudû: 65, 66, 67, Mezâlim, 27; Müslim, Tahâret, 73, 74, (273); Ebû Dâvûd, Tahâret, 12; Tirmizî, Tahâret, 9; Nesâî, Tahâret, 24)

Ayakta idrar yapmak, “Hanbelî mezhebinde mubah, Malikîlere göre sıçrama ihtimali yoksa caiz, aksi takdirde mekruhtur. Âlimlerin çoğu “özürsüz olarak ayakta idrar yapmak mekruhtur, ancak buradaki kerahet, ten­zihi kerahettir” demişlerdir. Nevevî’nin ve Bezlü’l-Mechûd yazarının açık­lamalarına göre Hanefîlerin görüşü de budur.”

(KAYNAK: Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Kontrol: Mehmed Savaş, Şamil Yayıncılık, İstanbul, 1987, c: 1, s. 51.)

İstibrâ nasıl olur?

Abdest boz­duktan sonra idrarın tamamen kesildiğini anlamak için bir süre bekleme­yi ve bu amaçla bazı davranışlarda bu­lunmayı ifade eden kelimeye fıkıh dilinde istibrâ denilir. Buna göre tuvaletten çıktıktan hemen sonra abdest almamalı, bir müddet beklemeli, sızıntının kesildiğine kanaat getirinceye kadar istibrâya devam edilmelidir. Çünkü abdest aldıktan sonra idrar sızması halinde abdest bozulur. Bu durum, kadınlardan çok erkekleri ilgilendirdiği için erkeklerin bu konuda daha dikkatli olmaları gerekir.

İstibrânın ne kadar ve ne şekilde yapılacağı her insanın yaratılışına göre farklılık gösterir. Fıkıh kitaplarında istibrâ için yapılan öksürme, yürüme, yatma gibi tavsiyelerin dinî bir mahiyeti olmayıp her kişi ken­di açısından en uygun usulü uygulama­lı, temizliği sağlamadan abdeste başlamamalıdır.

Sigara abdest bozar mı?

Sigaranın pis olup ve içilmesinin caiz olmaması onun abdesti bozmasını gerektirmez. Zira “… Hasta veya yolcu olur veya sizden biri ayakyolundan gelir ya da kadınlara temas etmiş olur da su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi mesh edin…” (Mâide 5/6) ayetinde bildirildiği gibi abdest, vücuda giren şeylerle değil tuvalette çıkan şeylerle bozulur. Sigara içmek abdesti bozmaz.

Aynı hüküm haram olan içkiyi içen, haram olan diğer şeylere dokunan veya yiyen kişiler için de geçerlidir. Bunlar her ne kadar haram olsa da abdest bozucu şeyler değildir.

NOT: Sigara içilmesinin hükmü ile ilgili cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sigara-icmenin-hukmu-nedir-2.html

Yellenmek niçin abdesti bozar?

Mâide sûresinin 6. ayeti mealen şöyledir:

“Müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı meshedin ayaklarınızı da topuklarınıza kadar. Eğer cünüpseniz yıkanın. Hasta veya yolcu olur veya sizden biri ayakyolundan (tuvaletten) gelir ya da kadınlara temas etmiş olur da su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah, sizi sıkıntıya sokmak istemez. Onun isteği sizi arındırmak ve size olan nimetini tamamlamaktır. Belki şükredersiniz.”

Ayette abdesti bozucu olarak “tuvaletten gelme” eylemi zikredilmiştir. Bu ifade mecazdır. Asıl kast edilen “tuvalette olan şeylerdir.” Yani küçük ve büyük abdest ve yellenmek… İnsanların tuvalete gitmeleri edepten dolayıdır. Yoksa o eylemler tuvalete gitmeden de yapılabilir. Altına kaçıran veya kasıtlı olarak altına yapan insanlar, tuvalete gitmedikleri için abdest bozmuş sayılmazlar mı? Yellenme eylemi küçük ve büyük abdest gibi mutad olarak tuvalette yapılır. Bu açıdan tuvalette olan şeylerle herhangi bir farklılık göstermez.

Bunun aksini de düşünmek gerekir. Şöyle ki: Ayette bahsedilen eylem “tuvaletten gelmek”tir. Kişi tuvalete gidip de hiçbir şey yapmadan geri gelse sadece “tuvaletten geldiği için” yine de abdesti bozulmuş olur mu? Hayır, bozulmaz. Demek ki önemli olan tuvalete gitmek veya gelmek değil, oraya gitme amacı ve orada yapılan eylemlerdir. Yellenmek de bunlardan biri olduğuna göre bunun abdesti bozucu şeylerden olduğu konusunda herhangi bir şüphe kalmaz.

Konuyla ilgili hadisler de şöyledir:

“Biriniz karnında bir şey hisseder de ondan bir şey çıkıp çıkmadığını kestiremezse ses işitmedikçe veya koku duymadıkça mescitten/namazdan çıkmasın.” (Müslim, Hayz, 99 (362). Ayrıca bkz: Buharî, Vudû, 4, 36)

“Sizden biri namaz kıldığında eksik mi yoksa fazla mı kıldığın­da tereddüt ederse oturduğu yerden iki defa secde yapsın. Şeytan ken­disine gelip de ‘abdestini bozdun’ (vesvesesini verdiği zaman) zaman, burnuyla bir koku veya kulağıyla bir ses duymadıkça  (içinden) “sen yalan söyledin” desin.” (Ebû Dâvûd, Salât, 191-192)

Burnun koku hissetmesi veya kulağın bir ses duymasından maksat, abdestin bozulduğunu kesin olarak bilmektir. Yoksa ses duymadığı veya koku hissetmediği halde yel çıkardığını bilen bir kimsenin abdesti bozulur. Çünkü çıkan her yelde mutlaka koku ya da ses olacak diye bir şart yoktur.

Başı açık gezmek abdesti bozar mı?

Namaz kılmak da Allah’ın emri, başı örtmek de. Nasıl ki namaz kılmak sureti ile Allah’ın bir emrini yerini getiriyorsanız başınızı örtmek sureti ile de Allah’ın bir diğer emrini yerine getirmelisiniz.

Farzlardan birini yerine getirip diğerini yerine getirememek, yerine getirilene zarar vermez. Namaz kılarsanız Allah’ın bir emrini yerine getirmiş olursunuz. Başınızı örtmemeniz namazınıza engel değildir. Abdestinize de bir zarar vermez.

Sonda kullananların abdesti ne zaman bozulur?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“… Hasta veya yolcu olur veya sizden biri tuvaletten gelir ya da kadınlara temas etmiş olur da su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi mesh edin…” (Mâide, 5/6)

Bu ayet, abdesti bozan şeyleri anlatmaktadır. İnsanlar tuvalete büyük veya küçük abdestlerini yapmak için giderler. Babanız da küçük abdest yerine o torbayı boşaltmak için oraya gider ve abdesti o zaman bozulur.

Hastalar nasıl abdest alır?

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Allah, kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.” (Bakara, 2/286)

Dinin emrettiği konular hususunda Allah Teâlâ insanlara hiçbir zorluk yüklememiştir. O şöyle buyurmaktadır:

“Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi arındırmak ve size olan nimetini tamamlamak istiyor. Belki şükredersiniz.” (Mâide, 5/6)

“Din konusunda size hiçbir zorluk yüklemedi.” (Hacc, 22/78)

“Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur.” (Fetih, 48/17)

Siz ancak yapabileceklerinizden sorumlusunuz. Size hastalığı veren de Allah, emirleri veren de. Dolayısıyla gücünüz neye yetiyorsa onu yapmakla mükellefsiniz. Buna göre sizin yapmanız gerekenler şunlardır:

  1. Yanınızda yardımcınız bulunduğu zaman size abdest aldırır, namazınızı öyle kılarsınız.
  2. Yardımcınız yoksa ve yüzünüzü yıkayabiliyorsanız, yalnız yüzünüzü yıkar namazınızı kılarsınız.
  3. Bunu yapamıyorsanız önünüze konulacak ve yüzünüzü sürebileceğiniz bir miktar toprak olur, bu toprağa, yalnız yüzünüzü sürmek suretiyle teyemmüm alabilirsiniz.
  4. Bunu da yapamazsanız teyemmüm de almaksızın namazınızı öylece kılarsınız.

Bu konuda Büyük İslam İlmihalinde şu bilgi verilmektedir:

“Eli çolak olup suyu kullanamayan kimse, yardımcısı yok ise yüzünü ve kollarını yere sürmek suretiyle teyemmüm edebilir. Elleri ve kolları kesilmiş kimse de yalnız yüzünü yere sürerek teyemmüm yapar, yüzünde yara bulunsa teyemmüm etmeksizin namazı kılar.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İstanbul, 1986, s. 91, paragraf: 208)

Bayanların abdest alma şekli farklı mıdır?

Kadınların abdest alış şekilleri erkeklerden farklı değildir. Farklı olan şudur: Kadınlar kendilerine dinen yabancı olan erkeklerin yanında abdest alırken avret yerleri olan kollarını ve saçlarını açamaz. Fakat erkekler, kadınların yanında bu uzuvlarını açabilirler.

Boynun mesh edilmesi erkekler için de kadınlar için de aynı hükmü taşır. İkisi de zayıf bir hadise dayanır. Mesh edilmesi şart değildir. İlgili cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/abdestte-boynu-mesh-etmenin-hukmu-nedir.html

Abdest alırken gözlerin içi yıkanır mı?

Abdestle ilgili ayette Allah Teâlâ “yüzünüzü yıkayın” emrini vermiştir. Bu emirle muhatap olan hiç kimse gözünün içini yıkamayı anlamaz.

Abdullah İbn Ömer ve Abdullah İbn Abbas’ın (r.a) gözlerinin içini yıkadıkları rivayeti doğruysa bu, onların şahsi içtihatları olur. Bu konuda Nebîmizden nakledilen herhangi bir uygulama veya herhangi bir söz bulunmamaktadır. (Bkz: İmam Nevevî, el-Mecmû’ Şerhu’l-Mühezzeb li’ş-Şirâzî, c: 1, s. 202-203, Fer’un fî Keyfiyyeti’l-Mazmazati ve’l-İstinşâk)

Abdestte boynu mesh etmenin hükmü nedir?

Başı ve kulakları mesh ettikten sonra, iki elin arkaları ile ve üçer parmakla, yeni bir suya gerek kalmaksızın boynu mesh etmek Hanefi mezhebine göre abdestin sünnetlerinden, bazı âlimlere göre de müstehaplarındandır.

Abdestte boyna mesh edilmesine dair Ahmed b. Hanbel’in Müsned‘inde bir hadis bulunmaktadır. Fakat hadis âlimleri, bu hadisin zayıf olduğunu tespit etmişlerdir. Bu yüzden cumhur-u ulema (âlimlerin çoğunluğu), abdestte boyna mesh etmenin mekruh olduğunu ve bunun dinde bir aşırılık meydana getireceğini söylemektedirler. (Bkz: Vehbe ez-Zuhayli, el-Fıkhu’l- İslâmî ve Edilletuhû, c: 1, s. 253)

Mest kullanmak abdestin sevabını azaltır mı?

Bu ve bunun gibi hadislerde tam abdest almak Arapça “isbâğu’l-vudû” olarak ifade edilir. Bu ifade, kişinin abdestini tüm uzuvların hakkını vererek alması için kullanılır. İlgili hadiste “nefsin hoşlanmadığı şeylere rağmen tam abdest almak” ifadesinin, kişinin en zor şartlarda bile abdest uzuvlarını hakkını vererek yıkaması, abdestin sünnetlerine, müstehablarına dikkat etmesi olarak anlaşılması gerekir. Kişi özellikle kış mevsiminde dondurucu bir havada buz gibi bir su ile çarçabuk abdest almak ister. Çünkü böyle zor bir ortam nefsin hoşlanmayacağı bir ortamdır. Bu yüzden organlarını hakkıyla yıkamayabilir. İşte böyle bir ortamda bile abdestini, organlarının hakkını vererek yıkamak kişiyi hadiste belirtilen sevaba ulaştırır.

Mest kullanmak bu hadisteki sevaba engel değildir. Çünkü mest kullanmak Allah Teâlâ tarafından insanlara verilen bir kolaylıktır. Bu kolaylıktan Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem ve Ashabı her zaman yararlanmışlardır. Sevaba engel olsaydı onu en başta Resâlullâh kullanmaz ve Ashabına da kullandırmazdı.

Bir abdestle en fazla kaç vakit namaz kılınabilir?

Abdest, namazın ön şartıdır. Abdest bozulmadığı müddetçe onunla kılınacak namaz konusunda herhangi bir sayı sınırlaması yoktur. Kılabildiğiniz kadar kılabilirsiniz. Bununla ilgili bir hadis şöyledir:

Süleyman b. Büreyde’nin, babasından rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Resûlullâh, fetih günü bütün namazları bir abdestle kılmış ve mestlerinin üzerine mesh etmiş.  Hz. Ömer kendilerine: “Vallahi sen bugün şimdiye kadar yapmadığın bir şeyi yap­tın” demiş. Resulullâh da cevaben: “Ben bunu kasten yaptım ya Ömer.” buyurmuşlardır. (Müslim, Tahâret, 86 (277).

Nebîmizin “ben bunu kasten yaptım” buyurması, bozulmadığı sürece bir abdestle birden fazla namazın kılınmasının caiz olduğunu göstermek içindir.

Buhârî’de de hem Nebîmizin hem de Ashab-ı Kiram’ın abdestleri bozulmadığı sürece aynı abdestle birkaç vakit namazı kıldıkları bilgisi yer almaktadır. (Bkz: Buhârî, Vudû, 54)

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2016, s. 140-141.

Ayrıca aşağıdaki linki tıklamanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/her-namaza-kalkigimizda-abdest-almamiz-gerekiyor-mu.htm