Büyü insanda ağır psikolojik etkiler bırakır. Büyüyü bozmak, bu etkiyi ortadan kaldırmak demektir. Bunun için büyücüye gidilmez. Yapılacak şey, kişinin kendine güvenini sağlayıcı çalışmalardır. Kur’an’ın anlamını düşünerek okumak, bu konuda çok etkili olur.
Yazılı Fetvalar
Büyü; gerçek sebebi gizli olduğu için, olduğundan başka şekilde hayal edilen göz bağlama, şarlatanlık ve hilekarlık demektir. Doğruyu yanlış, yanlışı doğru; hayali gerçek, gerçeği hayal gibi algılamaya sebep olduğundan kötü bir şeydir. Mesela; Hz. Musa (a.s.)’ın asasının bir mucize olarak büyük bir yılana dönüşmesi karşısında bunalan Firavun, sihirbazları yardımına çağırmış, onlar da insanların gözlerini boyamış ve onları korkutmuşlar, (A’raf, 7/116) attıkları ipleri ve değnekleri koşuyor gibi göstermişlerdi. (Taha, 20/66)
Bazı tefsirlerde bildirildiğine göre sihirbazlar, koyun barğırsaklarına civa doldurmuşlar, üstten tutunca değnek, ortadan tutunca ip gibi görünen bu bağırsakları sıcak kumların üzerine atmışlar. Sıcaktan çok etkilenen civa hareketlenince bağırsaklar, yılan gibi kıvrılmaya başlamışlardı. Oraya yılan görmek için gelen insanlar gördükleri manzara karşısında korkuya kapılmış onları koşan birer yılan gibi algılamışlardı. Hz. Musa (a.s.) değneğini atınca değneği sihirbazların yılanlarını yutmuş orada bulunanlardan önce sihirbazlar, bunun bir sihir olmadığını anladıkları için secdeye kapanmış ve Hz. Musa’ya inanmışlardı. (A’raf, 7/120)
Tabiatta bilmediğimiz bir çok kanun vardır. Bazı kimseler bu kanunlardan bazısını öğrenerek insanları etkileyebilirler. Mesela; televizyonun hiç bilinmediği bir yerde kapalı devre televizyon yayınıyla insanları etki altına almak mümkündür. İnsanların büyü için kullandıkları yöntemler yeni keşifler ve yeni gelişmelerle değişebilir.
Cinler aracılığıyla da büyü yapılabilir. Mesela; bir cinci yanına gelen bir kişiyle ilgili bilgileri ilişkide olduğu bir cinden alarak ona söyleyince o şahsı etkisi altına alabilir. “Ben hiç bir şey konuşmadan benim adımı, yaptığım işi, arkadaşlarımla ilişkilerimi vs. bildi” diyerek o şahsa insan üstü değer veren ve etkisi altına giren kişilere her zaman rastlanabilir.
Sihirbazlar yaptıkları işin gerçeğini gizleyerek kendilerini olağanüstü güçlere sahip kişiler olarak takdim edip insanları etkileri altına almaya çalıştıkları için yaptıkları iş haramdır. Allah’ın vermediği bir gücün kendilerinde olduğunu; kendilerinin Allah’a ait bir kısım yetkileri kullanabileceklerini gösterdikleri için aynı zamanda şirk içine girmiş olurlar.
Nafakayı temin babanın görevidir. Çocuğun, yetiştirilmesi ise anneye ait bir haktır.
Çocukların Nafakaları
Kız olsun erkek olsun, çocukların nafakalarını temin babanın görevidir. Annenin bu konuda bir sorumluluğu yoktur. Babanın yokluğunda çocukları geçindirme görevi babanın babasına, o da yoksa diğer akrabaya düşer.
Baba küçük çocuklarına, çalışıp kazanacakları çağa gelinceye kadar bakmaya mecburdur. Çocuklar için belirlenecek nafakalar, onların yaşlarına ve babalarının servetine uygun ve yeterli miktarda olmalıdır. Babalarının geliri yeterli ise çocuklar için birer hizmetçi, yetmezse ikişer hizmetçi de tutulabilir.
Kız evladın, kendine yetecek malı yok ve evli de değilse nafakası babasına aittir. İster bakire olsun isterse iddetini tamamlamış dul olsun, farketmez.
Evladın öğrenim masrafları babaya aittir.
Büyük evladın gelirleri ve kazançları kendilerine yeterli olmaza noksan kalan bölümünü babanın tamamlaması gerekir.
Çocuk için takdir edilen nafaka anneye verilir. Annenin nafakayı çocuğa harcamadığı tespit edilirse ya nafaka güvenilir bir kişiye verilerek annenin ondan sabah akşam azar azar alması temin edilir veya nafakayı harcama vazifesi annenin dışında birine verilir.
Çocukları Yetiştirme (Hidâne) Hakkı
Hidâne, çocuğun, ehliyetli biri tarafından belli bir süre için alıkonup yetiştirilmesi demektir. Çocuğun yetiştirilmesi anneye ait bir haktır. Ancak anne hukuken bununla sorumlu tutulamaz. Yani çocuğa bakması ve onu yetiştirmesi için zorlanamaz. Fakat çocuğun bakımını üstlenecek başka bir kimse yoksa o zaman anne çocuğa bakmaya mecbur tutulur.
Anne boşanıp ayrıldıktan sonra hidâne için babadan ücret talep edebilir. Çocuğun bakılacağı evin kirası babaya aittir. Baba yoksa bunu onun en yakın akrabası öder. Fakat annenin kendi meskeni bulunur da çocuğa orada bakması mümkün olursa ayrıca kira talep edemez.
Anne bir yabancıyla evlenince çocuğa bakma hakkını kaybeder. Çünkü bu durumda çocuk aşağılanıp huzursuz edilebilir. Fakat anne, çocuğun yakınlarından olan bir şahısla, mesela amcasıyla evlenmişse bu hak düşmez.
Anne yabancı biriyle evlendiği halde bu kişi çocuğun bakımını kabul ederse onu annesinden almak caiz olmaz. Çok kere bir üvey baba, karısının hatırı ve Allah rızası için bir çocuğa akrabasından daha iyi bakabilir.
Erkek çocuklar kendi işlerini yapabilecek bir çağa gelinceye kadar annenin yanında kalır, ondan sonra babaya teslim edilirler. Bu müddet yedi, sekiz veya dokuz yaşını tamamlayıncaya kadardır. Uygulamada yedi yaş esas alınmıştır. Erkek çocuklar bu yaştan sonra bir erkek gibi yetişmeye, ilim ve sanat öğrenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu konuda babaları ve dedeleri daha ehildirler.
Kız çocukları adet görmeye veya büluğ çağına yaklaşmaya yani erkeklerin ilgisini çekmeye (müştehat olmaya) başlayıncaya kadar analarının yanında kalırlar. Bundan sonra babalarının ve dedelerinin korumasına daha çok ihtiyaç duyacaklarından analarından alınırlar.
Bir kimse çocuğunu alıp başka bir yere götürmek isterse anne buna mani olabilir. Çünkü çocuğu terbiye etme hakkı çiğnenmiş olur. Ancak baba istediği zaman gelip çocuğunu görebilir.
Bakım hakkı sona ermiş olan çocuğu da anne, istediği zaman görebilir. Kendisi bundan menedilemez.
Kadınların yabancı erkeklerin önünde oynaması nikâhlarının bozulmasına yol açmaz. Bu, doğru bir bilgi değildir. Fakat Müslüman bir bayanın kendisine dinen yabancı olan erkeklerin önünde oynaması asla caiz değildir. Çünkü Allah Teâlâ “zina etmeyin” dememiş; “zinaya yaklaşmayın” (İsrâ, 17/32) buyurmuştur. Bu gibi şeylerin kişiyi zinaya yaklaştıracağı açıktır. Eğer oynanmışsa tevbe etmesi ve bir daha böyle yapmaması gerekir.
Eğer evlilikten sonra gerdek gerçekleşti ise veya halvet-i sahiha meydana gelmişse Talak suresinde belirtilen şekilde boşanma olması gerekir. Bu taktirde kadın mehrin tamamına hak kazanır.
Sorunuzda gerdek gerçekleşmediğini ama 4 ay aynı yatakta yattığınızı belirtmişsiniz ki bu, halvet-i sahiha’dır. Halvet, “aralarında nikâh bağı ve devamlı evlenme engeli bulunmayan bir erkekle kadının baş başa kalmasını, fıkıh terimi olarak sahih bir nikâhtan sonra karı kocanın, üçüncü bir kişinin izinsiz muttali olamayacağından emin bulundukları bir yerde cinsî birleşme olmaksızın baş başa kalmalarını ifade eder.” (Orhan Çeker, “Halvet”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 15, s: 384)
Usulüne uygun boşanmanın nasıl gerçekleşeceğine dair aşağıdaki linkte yer alan yazıyı okumanızı tavsiye ederiz:
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html
Eğer boşanma eşinizin talebiyle olursa ona verdiğiniz şeyleri talep edebilirsiniz. Sizin talebinizle olursa herhangi bir şey alamazsınız.
Boşanmadan sonraki bekleme süresini aynı evde geçirirsiniz. Evin dörtte bir parasını o verdiğine göre dörtte biri onun demektir.
Çocuklar 7 yaşını doldurmuş ve siz de bakacak durumdaysanız sizin almanız uygun olur. Annelerinin durumu uygunsa o da bakabilir. Her iki durumda da anne ve baba her zaman çocukları görebilir. Çocukların bütün masrafları size ait olur.
Detaylı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/anne-babasi-bosanmis-cocuklarin-bakimi-ve-yetistirilmesi.html
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/kadinin-bosanmasi-iftid.html
Bu davranış haramdır. Onların bu yolla aldıkları para da haram olur.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler, mallarınızı aranızda karşılıklı rıza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yolu hariç, batıl yollarla yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.” (Nisa, 4/29)
Eşinizi üç kere boşamanıza gerek yoktur. Eğer ayrılmak istiyorsanız bütün şartlara uyarak ve şahit de bulundurarak boşarsınız ve iddetin sonunda güzellikle ayrılırsınız.
Daha sonra tekrar birleşmeye karar verirseniz birleşebilirsiniz.
İkinci boşamayı yapmak maksadıyla eşinize dönmeniz caiz olmaz. Eğer dönecekseniz aileyi devam ettirmek için dönebilirsiniz.
Detaylı bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html
Kadın kocasına karşı boşanma davası açabilir. Bu konu sitemizde yer almaktadır.
İlgili yazıyı okumak için lütfen tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/kadinin-bosanmasi-iftid.html
Çocukların nafakası babaya ait olur. Kızın anneye daha çok ihtiyacı olduğu için evlenene kadar annenin yanında kalması uygun olur. Erkek çocuklar babanın yanında kalırlar. Farklı bir şekilde anlaşmanız da mümkündür. Bununla ilgili daha geniş cevabımızı okumak için de lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/anne-babasi-bosanmis-cocuklarin-bakimi-ve-yetistirilmesi.html
Mallara gelince: Kadına ait mallar kadının, erkeğe ait mallar erkeğindir. Kadının ve erkeğin ortaklaşa kullandığı mallar da erkeğindir.
Evliliği sona eren kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken süreye iddet denilir. Boşanmanın iddet içinde olması, kadının bu sırada adetten temizlenmiş ama kocasıyla ilişkiye girmemiş olması demektir.
İddet, âdet gören için üç temizlik müddetidir. Adetli iken boşama gerçekleşemeyeceği için böyle bir kadının eşi ile ilişkiye girmeden geçirdiği toplam süre üç adet ve üç temizlik süresidir. Bu da üç ay kadar sürer.
Âdetten kesilen, adet görmeyen veya hamile olan kadınların iddeti ile ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
“Âdetten kesilmiş olanlar hakkında şüpheye düşerseniz iddetleri üç aydır; âdet görmeyenler de öyle. Hamile olanların süreleri doğumları ile biter. Kim Allah’tan sakınırsa Allah onun işinde bir kolaylık oluşturur.” (Talak 65/4)
Erkek, bu durumlarda olan eşini her an boşayabilir. Onun iddeti, boşama anından itibaren başlar.
Daha detaylı bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html
Eğer ortada resmi nikâh varsa kadın mahkemeye başvurur. Resmi yok, sadece imam nikâhı varsa kadın tek başına karar veremez, kendi tarafından bir ve kocası tarafından bir olmak üzere iki hakeme başvurur. Bunlar da evliliğin yürümeyeceği kanaatine varırlarsa kadına iftida hakkı verirler. Hakemlerin vereceği karara göre, kadın da kocasından aldığı mehir ve hediyelerin tamamını veya bir kısmını kocasına vererek ondan ayrılma kararı alabilir. Bunun için kocasının onayına gerek yoktur.
Kadının boşanma yetkisi hakkında daha detaylı bilgi almak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
Boşama için ileri sürülen bu şart, bâtıl bir şarttır. Hiçbir geçerliliği yoktur. Eşiniz anne ve babası ile ister telefonda isterse de yüz yüze görüşebilir, bunu engellemeye sizin hakkınız yoktur! Allah’ın helal kıldığı ve hatta farz kıldığı ana babaya iyi davranmayı siz hangi hakla eşinize yasaklayabilirsiniz? Öncelikle bundan Allah’a tevbe etmelisiniz.
Nikâhın düşmesine gelince: Evlilikte olduğu gibi boşanmada da belirli kurallar vardır.
Bununla ilgili gerekli bilgileri edinmek için aşağıda benzer sorulara verdiğimiz cevaplarda yer alan BOŞANMA ile ilgili yazıyı okumanızı tavsiye ederiz.
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html
Bu konu hakkında daha da detaylı bilgi isteyenler aşağıdaki linkte yer alan yüksek lisans tezini inceleyebilirler:
www.suleymaniyevakfi.org/fikih-arastirmalari/sarta-baglanan-talk-master-tezi.html
Bu konuda Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Kadınları, mehirlerini belirledikten sonra, el sürmeden boşarsanız, belirlediğiniz mehrin yarısı gerekir. Ancak kadınlar veya nikâh düğümü elinde olan taraf (erkek) hakkından vazgeçerse, o başka. Sizin vazgeçmeniz, korunmak için daha uygundur. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın. Allah yaptığınız her şeyi görür.” (Bakara, 2/237)
Bu ayete göre eşinize, mehrin yarısını vermeniz gerekir. Bu Allah’ın emridir. Ama yine ayete göre kız, bundan vazgeçip onları size iade de edebilir veya siz yarısını değil de belirlediğiniz mehrin tamamını ona verebilirsiniz. Ki bunu yapmanızın daha iyi olduğu ayette vurgulanmaktadır.
Daha önce benzer bir soruya verdiğimiz cevap sizin için de geçerlidir. Aşağıdaki linkten ilgili cevabımıza ulaşabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/3-defa-bos-ol-demek.html
Usulüne uygun olarak kıyılan bir evlilik, ancak usulüne uygun bir boşanma ile sona erdirilebilir. Bu konuda halkımızın bilgileri maalesef doğru değildir. Erkeğin bir lafızda eşini üç talakla boşamasının vaki olduğu inancı buna örnektir. Böyle bir şeyin dinimizde yoktur. Bir anlık sinirle ve istemeyerek üç defa “boş ol” demekle boşanma meydana gelmez! Boşanmanın kuralları vardır. Dolayısıyla içiniz rahat olsun.
Bu konuda sitemizde bir yazı bulunmaktadır. Kocanızla birlikte bu yazıyı okumanızı tavsiye ederiz:
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html
Dört mezhebe göre erkek eşini, eşi âdetli iken veya onunla ilişkiye girdiği temizlik döneminde bir talakla boşayabileceği gibi birden fazla talakla da boşayabilir. Eğer eşine; “seni üç talakla boşadım” demişse aynı anda üç talak meydana gelir ve evlilik tamamen sona erer. Şarta veya belli bir zamanın gelmesine bağlanan talâk da geçerlidir. Ne boşama sırasında ne dönme sırasında ne de iddet bitiminde ayrılırken şahit bulundurma şartı vardır! Erkeğin eşine dönmesi halinde iyi niyetli olup olmadığına da bakılmaz.
Oysa bütün bunlar Kur’an ve Sünnete aykırıdır! Talak sûresinin 1 ilâ 3. ayetlerinde boşama ile ilgili hükümler ayrıntılı bir şekilde izah edilmiştir. Eşini boşamak isteyen erkeğin yapması gerekenler şunlardır:
1. İddet içinde boşamak. Yani kadın âdetli olmayacak, ilişkiye girilmemiş bir temizlik döneminde olacak. Âdet döneminde kadını boşamak mümkün olmadığı gibi ilişkiye girilen bir temizlik döneminde de boşamak mümkün değildir.
2. İddeti saymak,
3. Kadını evden çıkarmamak,
4. Kadının evden çıkmaması,
5. Süre içinde veya süre sonunda iyilikle tutmak veya iyilikle ayırmak,
6. Kadını gerek boşarken gerek dönüş sırasında ve gerekse ayrılırken iki âdil şahit tutmak.
Resûlullâh, eşini bir defada üç talakla boşadığını söyleyen kişilere Talak sûresinin 1. ayetini hatırlatarak bunun sadece bir talak sayılacağını söylemiştir. (Ebû Dâvûd, Sünen, Talâk, 10; Ahmed b. Hanbel, 1/265)
Resûlullâh, Abdullah b. Ömer’in, eşini âdetli iken boşadığını öğrenince babası Ömer b. Hattâb’a şöyle demiştir:
“Söyle ona, eşine dönsün; temizleninceye kadar ayrılmasın. Sonra eşi âdet görüp tekrar temizlenirse bundan sonra ister devam etsin, isterse ilişkiye girmeden onu boşasın. İşte bu, o iddettir ki, Allah kadınların ona göre boşanmalarını emretmiştir.” (Buhârî, Talâk, 1, 3, 44, 45) Abdullah b. Ömer demiştir ki; “Nebîmiz, yaptığım boşamayı geçersiz saydı ve şu ayeti okudu: “Ey Nebî! Kadınları boşadığınızda iddetleri içinde boşayın.” Yani onları iddetlerinin başlangıcında boşayın.” (Ebû Davûd, Talak, 4)
Bu konuda sitemizde bir yazı bulunmaktadır. Kocanızla birlikte bu yazıyı okumanızı tavsiye ederiz. Aşağıdaki linke tıklayarak ilgili yazıya ulaşabilirsiniz.
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html
Boşanma hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için aşağıdaki linkte bulunan TV programımızı da izlemenizi tavsiye ederiz:
Size ait olan eşyaları ve nikahta size vaad edilen mehri alırsınız. Ayrıca doğum yapana kadar kocanız size nafaka verir, doğumdan sonra da çocuk için nafaka ödemeye devam eder. Bu durumu bildiren ayetler şöyledir:
“Anneler çocuklarını iki yıl boyunca emzirirler. Bu, emzirmeyi tam yapmak isteyenler içindir. Onların marufa uygun yiyecek ve giyeceği, çocuğun babasına aittir. Kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklenmez. Çocuğu yüzünden ne ana, ne baba zarara sokulur…” (Bakara, 2/233)
“Boşadığınız, fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nispetinde, kendi oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğurmalarına kadar nafakalarını verin. Çocuğu sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin; aranızda uygun bir şekilde anlaşın; eğer güçlükle karşılaşırsanız çocuğu başka bir kadın emzirebilir.” (Talak, 65/6-7)
“İmkânı geniş olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.”
Doğumdan sonra bir başkasıyla evlenme hakkında sahip olursunuz. Fakat anlaşırsanız tekrar eski kocanızla evlenebilirsiniz.
Bu durumda talak/boşanma yine meydana gelir.
Kadının evinden çıkarılmaması, onun da çıkmaması bir de erkeğin iddet sayması talakın vuku bulmasıyla ilgili değil, ailenin yeniden kurulmasıyla ilgilidir. Zira kadın evden çıkar yani evi terk edip giderse veya kocası onu evdev çıkarırsa eşler, bir başkasının yanında birbirlerinin kötü hallerini ortaya dökerek soğukluğun artmasına sebep olabilir ve kötü niyetli kişilerin engeline takılabilirler. Doğal olarak bunun zararını da kendileri çeker. “… Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kendine yazık etmiş olur…” (Talak, 65/1) ayeti bunu göstermektedir.
Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
Talak suresinin ilk ayetlerini okursanız, Allah Teâlâ o ayetlerde bir boşanmanın nasıl olacağını tarif etmektedir. O ayetlere uygun boşanma sadece bir boşanma kabul edilir. İddet içerisinde erkek karısına dönmek isterse dönebilir. Allah şöyle buyurmuştur:
“Eğer kocalar barışmak isterlerse, boşanmış oldukları kadınları almaya daha fazla hak sahibidirler.” (Bakara, 2/228)
Sizin bildiğiniz doğrudur. Bu durum iki kere tekrarlandıktan sonra eşler üçüncü kez boşanmışlarsa işte o zaman kadın bir başka erkekle evlenmeden bir daha eski kocasına helal olmaz.
“Eğer erkek kadını üçüncü defa boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helal olmaz. O evlendiği erkek, o kadını boşarsa, her iki taraf da Allah’ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları taktirde, evlenmelerinde bir sakınca yoktur.” (Bakara, 2/230)
Burada farklı içtihatlar yapılabilir. Bize göre böyle bir durumda talak meydana gelmez. İlgili ayetler şöyledir:
“Kadınlar sürelerinin sonuna geldiklerinde kadınları ya maruf ile tutun ya da maruf ile ayırın. İçinizden güvenilir iki kişiyi şahit tutun; şahitliği Allah için tam yapın. İşte bu size, sizden Allah’a ve Ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Kim Allah’tan çekinerek kendini korursa Allah bir çıkış yolu açar.
Beklemediği yerden ona rızık verir. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. İşini tam yapan Allah’tır. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” (Talak, 65/2-3)
Bu ayetlere göre şahit bulundurulması olmazsa olmaz şart gibi gözükmektedir. Çünkü talak sırasında kadının âdetli olmadığının, değilse o temizlik süresi içinde eşiyle ilişkiye girip girmediğinin itirafla veya başka bir şekilde tespiti, bir de bekleme süresinin bittiğinin tespiti gerekir. Bu tespitler ise ancak şahitlerle yapılabilir. Bu sebeple şahit bulundurulmadığı takdirde talakın meydana gelmeyeceği kanaatindeyiz.
Bu konuda ayrıntılı bilgiye aşağıdaki linkte bulunan yazımızdan ulaşabilirsiniz:
www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/talak-erkegin-bosama-hakki.html
Dinen meşru kabul edilen işlerle uğraşan şirketlerin hisse senetlerini alıp satmak caizdir. Ancak günümüzde borsanın yapılanması ve işleyişi doğru esaslara göre olmadığından haksız kazanca ve sömürüye bütünüyle açıktır. Bu konuda oldukça dikkatli olmak gerekir.
Konuyla ilgili olarak sitemizde yer alan BORSA yazısını okumanızı tavsiye ederiz.
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/borsa.html
Borsa ile ilgili görüntülü cevaplarımızı aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz:
www.fetva.net/is-hayati/borsada-aselsan-gibi-firmalarin-hisselerini-alip-satmak-caiz-mi.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/borsada-islem-yapmak-ve-bankadan-yatirim-fonu-almak-caiz-midir.html