Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Yazılı Fetvalar

Mazeretsiz yere oruç tutmayanlar Allah’a isyan mı etmiş oluyorlar?

Siz sadece büyük günahların anlatıldığı ayetlere bakmışsınız. Peki, Allah’ın yapılmasını kesin olarak emrettiği farzların terk edilmesinin hükmü nasıl küçük günah olabilir! Allah’ın kesin olan bir emrini yerine getirmemek, Allah’a isyan etmek demek değil de nedir? İsyan zaten ‘söz dinlememek, emri tutmamak’ demektir. Allah’ın “yapma” dediklerini yapanlar nasıl büyük günah işliyorlarsa “yap” dediklerini yapmayanlar da büyük günah işlemiş oluyorlar.

Namaz, oruç, hac, zekât vd… Bu ibadetlerle ilgili hükümleri bütüncül bir bakış açısıyla okursanız farzları mazeretsiz yere terk edenlerin Allah’a isyan etmiş olacaklarını gayet rahat bir şekilde anlayabilirsiniz.

Ayrıca oruçla ilgili hükümlerin en ince ayrıntısına kadar anlatıldığı ayetlerin sonuncusunda Allah Teâlâ: Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır (hudûdullâh); onlara yaklaşmayın.” (Bakara, 2/187) buyurmuştur. Hiçbir mazereti olmadığı halde oruç tutmayanlar, bu sınırlara yaklaşmakla kalmayıp onları aşmış olurlar. Allah, sınırlarına uyan ve uymayanlarla ilgili olarak ise şöyle buyurmuştur:

“Bunlar Allah’ın sınırlarıdır (hudûdullâh). Allah’a ve elçisine kim itaat ederse onu içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orada temellidirler. Büyük kurtuluş budur.

Kim de Allah’a ve elçisine baş kaldırır ve sınırlarını aşarsa onu temelli kalacağı cehenneme sokar. Alçaltıcı azap onadır.” (Nisâ, 4/13-14)

Kadir gecesinde melekler ve ruhun yeryüzüne inmesinin sebebi ne?

Kadir suresinin tarafımızdan yapılan meali şöyledir:

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla

1) Biz Kur’ân’ı kadir gecesinde indirdik.

2) Kadir gecesi nedir, nereden bileceksin?

3) Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.

4) O gece melekler, yanlarında o ruh (emir) olduğu halde Rablerinin izniyle her bir emir için inerler.

5) O, tanyeri ağarıncaya kadar esenlik gecesidir.

 

Meleklerin ve ruhun ineceğinin belirtildiği 4. ayetle ilgili açıklamamız ise şöyledir:

“Hâ, Mîm. Her şeyi açıklayan Kitaba yemin olsun,

Biz onu mübarek bir gecede indirdik, biz insanları uyarırız.

Karara bağlanmış görevler o gece taksim edilir.

Tarafımızdan verilmiş bir emre göre elçileri (melekleri) yerlerine göndeririz.

Bu, Rabbinin bir ikramıdır, o işitir ve bilir.” (Duhân, 44/1-6)

O gece meleklere görev taksimatı yapılır ve her biri, aldığı emirle görev yerine gitmek için Arş’tan ayrılırlar.

Ruh 20 âyette geçer ve oldukça kapsamlı bilgiler verilir. Bu suredeki ruh, emir kelimesiyle birlikte geçmiştir. Bu şekilde üç âyet daha vardır. İlk âyet şöyledir:

“Sana o ruhu soruyorlar. De ki: ‘Ruh Rabbimin emridir. Size ilimden sadece az bir şey verilmiştir.'” (İsrâ, 17/85)

Bize verilen az ilim ile ilgili olarak şöyle buyurulur:

“… Onlar Allah’ın bilgisinden onun imkân verdiği kadarı dışında bir şey kavrayamazlar…” (Bakara, 2/255)

“De ki: ‘Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsaydı; bir o kadarını daha katsaydık, Rabbimin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi.'” (Kehf, 18/109)

Allah’ın emri olan ruhun bir kısmı Allah’ın indirdiği kitaplardır. Bunu Nahl suresinin ikinci âyeti bildirmektedir.

“Allah, kendi emrinden olan o ruhu meleklerle kullarından seçtiği kimseye indirir ve der ki, “İnsanları uyarın; benden başka ilah yoktur. Öyleyse benden çekinin.” (Nahl, 16/2)

Kadir gecesi Cebrail aleyhisselamın Muhammed aleyhisselama getirdiği de Allah’ın emrinden bir ruh yani Kur’ân âyetleri idi. Bunu konunun üçüncü âyeti açıkça ifade etmektedir.

“İşte bu şekilde sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Yoksa sen bu Kitap nedir, o iman nedir, bilmezdin. Ama onu bir nur yaptık, düzenimize uyduğunu gördüğümüz kullarımızı onunla yola getiririz. Elbette sen doğru yolu gösterirsin.” (Şûrâ, 42/52)

Allah’ın emrinden olan ruh, Allah’ın kitaplarıyla sınırlı değildir. Çünkü Cebrail aleyhisselam, Kadir Gecesi inen ve sayısını bilmediğimiz meleklerden sadece bir tanesidir. Meryem örneğinde olduğu gibi melekler Peygamber olmayana da inerler. Konuyla ilgili dördüncü âyet böyle bir durumu bildirir.

“Bütün katların üstünde olan, hâkimiyeti elinde tutan Allah, insanlara yüzleşme günü uyarısı yapmak için emrinden olan o ruhu kullarından düzenine uyanın içine atar.” (Mü’min, 40/15)

O ruh ile kişi güçlenir ve her konuda Allah’tan yana tavır koymaya başlar. Bu kişilerin özellikleri şu âyette açıklanmıştır:

“Tek bir toplum bulamazsın ki hem Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olsunlar hem de Allah’a ve Elçisine sınır koyan kimseleri sevsinler. Onlar isterse babaları, oğulları, kardeşleri veya aşiretleri olsun. Bunlar Allah’ın kalplerine iman yazdığı ve kendisinden bir ruh ile desteklediği kimselerdir. Onları ebedi kalmak üzere içinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Allah onlardan razı, onlar da ondan razı olmuştur. İşte onlar, Allah’tan yana olanlardır. Bilin ki, Allah’tan yana olanlar umduklarına kavuşurlar.” (Mücâdele, 58/22)

Bütün bu âyetlerden anlaşıldığına göre emir kelimesiyle birlikte zikredilen ruh o emrin içeriğidir. Kadir gecesinde indirilen emirlerden birinin içeriğinin de Kur’ân âyetleri olduğunu gördüğümüze göre Kadr suresinin 4. Âyetinin meali şöyle olur:

تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَ (معهم) الرُّوحُ ( مِّن كُلِّ أَمْر) فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم

“O gece melekler, yanlarında o ruh (emir) olduğu halde Rablerinin izniyle her bir emir için inerler.”

Kadir gecesinde hakkımızda iyi ölçülerin belirlenmesi için Allah’a çok dua etmeliyiz. İtikâfın Ramazan’da olması ve onun son on gününe tahsis edilmesi de bu tür duaların o günlerde yoğunlaşmasının önemini gösterir. Peygamberimiz her yıl bu günlerde itikâfa girerek bunu yapmıştır. Fecr suresindeki 10 gece, Ramazan’daki itikâf geceleridir.

KAYNAK: Abdulaziz Bayındır, Fıtrat Kitabı Kur’an-ı Kerim Meali 30. Cüz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, Genişletilmiş 2. Baskı, İstanbul, 2011, s: 78-79.

Kadir gecesi ile ilgili başka bir yazımızı aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kadir-gecesi.html

Oruçluyken abdest alındığında ağız ve buruna su verilmese olur mu?

O bir vesvesedir; ağzınızdaki suyu boşalttıktan sonra hemen yutkunun ve yutkunmaya devam edin; yoksa şeytan sizi rahat bırakmaz. Kısacası vesvese yapmanıza gerek yoktur.

Ağız ve buruna su vermek abdestin farzlarından değil, sünnetlerindendir. Dolayısıyla bunları terk etmeniz halinde abdestiniz yine de tamam olur. Fakat Peygamberimizin oruçlu iken de abdest esnasında ağzına ve burnuna su verdiğini hatırlatmamız gerekir.

Kendi isteği dışında istifra eden kişi orucunu bozabilir mi?

Kusmak orucu bozmaz. Dolayısıyla sadece bu sebepten dolayı yemek-içmek caiz değildir. Fakat kustuktan sonra hastalanmış olursanız o takdirde orucunuzu bozabilir, Ramazandan sonra da kaza edersiniz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/orucluyken-ilac-alan-kisiye-ne-lazim-gelir.html

Kusmanın orucu bozup bozmayacağına dair daha geniş bir cevap için lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/agiz-dolusu-da-olsa-kusmak-orucu-bozar-mi.html

İş kurmak için kredi çekme niyetinde olan biri ile ortaklık yapılabilir mi?

Böyle bir kişiyle ortak olmamanızı tavsiye ederiz. Her ne kadar faiz borcuna ortak değilseniz de bir kişinin faizli borç almasına sebep olacaksınız. Zamanı gelince o borcun ödenmesiyle ilgili sıkıntıları sizin de çekeceğiniz muhakkaktır.

Kadir gecesinin Ramazanın kaçıncı gecesi olduğu tespit edilebilir mi?

Böyle bir şeyin doğruluk payı olamaz; çünkü hiçbir delile dayanmamaktadır. Aşağıdaki hadiste Nebîmiz sallallâhu aleyhi ve sellem, kadir gecesinin kendisine UNUTTURULDUĞUNU açık bir şekilde beyan etmiştir.

Ebû Saîd radıyallâhu anh anlatıyor: Biz Resûlullâh ile birlikte Ramazan’ın orta on gününde itikâfa girmiştik. Yirminci günün sabahı olunca eşyalarımızı (evlerimize) taşıdık. Sonra Resûlullah şöyle söyledi:

“İtikâfa girmiş olanlar, itikâf mahallerine dönsünler. Zira bu gece bana Kadir gecesinin hangi gece olduğu gösterilmişti, sonra unutturuldu. Siz, onu son on günde ve tek gecelerde arayın…” (Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr 2, 3, İtikâf 1, 9, 13; Müslim, Sıyâm 213, (1167)

Nebîmizin bu açıklaması üzerine kimsenin herhangi bir ilave yapması ve kadir gecesini tespit ettiğini iddia etmesi doğru olmayacaktır.

Kadir gecesi ile ilgili geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/kandil-geceleri/kadir-gecesi.html

İslam dinine göre büyü yapan ve yaptıranın günahı nedir?

Büyü, hedef kitlenin bilmediği yöntemlerle olağanüstü güce sahip olduğu izlenimini vererek insanları etkileyip çıkar sağlamaya yönelik söz ve uygulamalardır. Yalana dayandığı için büyü yoluyla hiçbir sonuç alınamaz. Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“Sihirbazlar ne yaparlarsa yapsınlar, hedefe ulaşamazlar.” (Tâhâ 20/69)

Büyücü, insanüstü güçlere sahip olduğu izlenimini vererek kendini tanrılaştırır. Nebimiz şöyle demiştir:

“Kim büyü yaparsa şirke düşer.” (Nesâî, Tahrîm, 19)

Gelecekten haber verdiğini söyleyen kişiler de vardır. Bunlarla ilgili olarak Nebimiz demiştir ki:

“Gelecekten haber veren kişiye giderek bir şey soran ve söylediğini doğru sayan kişinin kırk gün namazı kabul edilmez.” (Müslim, Selâm, 125, (2230))

Gelecekten haber verdiği iddia eden kişiye gidip bir şey soran ve onu tasdik edenlerin “namazlarının kabul olmaması” ile kast edilen, onların bu namazlardan herhangi bir sevap elde edemeyeceğidir. Yoksa bu namazlarını daha sonra tekrar kılmaları gerekmez.

Bir kadının dul olması zekât veya fitre alması için yeterli bir sebep mi?

Bir kadının zekât veya fitre alabilmesi için sadece dul olması yeterli değildir. Zekât veya fitre alabilmek için dinen fakir sayılmak, yani nisap miktarı mala sahip olmamak şarttır. Kişiyi dinen zengin kılan nisap ise zaruri ihtiyaçların giderilmesinin ardından 85 gr altın veya 595 gr gümüş ya da buna denk para veyahut ticaret malına sahip olmaktır. Eğer halanızın nisap miktarı varsa dul olsa dahi ona zekât verilmez. Ama bu kadar altını veya parası yoksa zekât veya fitrenizi verebilirsiniz.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/zekat-fitre-yazili-fetvalar/bir-kadinin-dul-olmasi-zekat-almasi-icin-yeterli-bir-sebep-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/nisap-miktari-parasi-olan-dul-kadina-zekat-verilir-mi.html

Günde üç kez ilaç almak zorunda olan hastalar oruç tutmasalar olur mu?

İlaç kullanmak zorundaysanız iyileşinceye kadar oruç tutmayabilirsiniz. Böyle bir ruhsatınız vardır. Ramazandan sonra tutamadığınız günleri kaza eder, borçlarınızı tamamlarsınız.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/hasta-veya-yolcu-oldugu-icin-oruc-tutamayanlar-ne-yapmali.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/reflu-hastasiyim-ilac-icmem-gerekiyor-oruc-tutmasam-olur-mu.html

Hiperbarik oksijen tedavisi orucu bozar mı?

Aşağıdaki linkte verilen bilgilere göre medikal bir tedavi sayılan hiperbarik oksijenin, boğazdan geçen sıvı veya katı ilaçlar gibi olmadığı, bu yüzden orucu bozmayacağı anlaşılmaktadır.

www.itf.istanbul.edu.tr/sualtihekimligi/index_dosyalar/Page394.htm

NOT: Hiperbarik Oksijen Tedavisi, bir basınç odasında tümüyle basınç altına alınan hastaya aralıklı olarak % 100 oksijen solutmak suretiyle uygulanan medikal bir tedavi yöntemidir. Bu konuda geniş bilgiye yukarıdaki linkten ulaşılabilir.

Anne ve babaların miras paylaşımını engelleme hakları var mıdır?

Geride miras bırakarak vefat eden kişinin ardından mirasçıların birbirlerine hakları geçmemesi için mirasın fazla vakit kaybetmeden taksim edilmesi gerekir. Eşleri ölen anne veya babalar miras taksimini talep eden çocuklarına darılmamalı, gücenmemelidirler. Zira miras taksimi, onların keyiflerine kalmış bir işlem değil, bizzat Allah’ın emridir.

Sizin durumunuza gelince: Terekenin/mirasın tamamı 40  hisse kabul edilirse 1/8’i olan 5 hisseyi anneniz alır. Kalan 35 hisseyi de her bir kız çocuk (evli-bekâr olmalarına bakmaksızın) 7 hisse alacak şekilde paylaşırlar.

Terekeye ev, araba, nakit para vs. mülkiyeti babanıza âit her şey dâhil edildikten sonra taksim yapılır. Fakat annenizin kocası sebebiyle devletten aldığı dul maaşı dâhil edilmez.

Mü’minlerin ruh ile desteklenmesini nasıl anlamalıyız?

İlgili âyet şöyledir:

“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah’a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah’ın tarafında olanlardır.” (Mücâdele, 58/22)

Ruh ile desteklemekten maksat; meleklerle, doğru bilgiyle ve kendine güvenmesini sağlamasıyla desteklemektir.

Müminlerin meleklerle desteklendiğini belirten âyetlerden bazıları şöyledir:

“O gün Allah şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi düşün. Hani seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de yetişkin iken de insanlara konuşuyordun…” (Mâide, 5/110)

“Doğrusu siz Bedir’de düşkün bir durumda iken Allah size yardım etmişti. Allah’tan sakının ki şükredebilesiniz. O gün sen müminlere şunu diyordun: ‘Rabbinizin, indirilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmez mi?’ Evet, yeter. Eğer sabreder ve sakınırsanız onlar da hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle yardım eder. Allah bunu size, sırf bir müjde olsun ve böylece kalpleriniz yatışsın diye yapmıştır. Yoksa zafer, ancak güçlü ve Hâkim olan Allah katından olur.” (Âl-i İmrân, 3/123-126)

“O gün Rabbin meleklere şunu vahyediyordu: Ben sizinleyim, haydi inananlara destek olun; ben inkâr edenlerin kalplerine korku salacağım. Haydi, vurun boyunların üstüne! Vurun onların her parmağına.” (Enfâl, 8/12)

Meleklerin savaşması ile ilgili başka bir cevabımızı aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/melekler-gelip-bir-insan-gibi-savasmislar-mi-yoksa-mecazi-bir-anlam-mi-var.html

Evlenmeden önceki günahımız evlilikle affedilir mi?

Dinimizde birbirine nikâh düşen kadın ile erkek nikâh olana kadar yabancı kabul edildiği gibi flört, sevgili olmak ve arkadaşlık gibi şeyler de bulunmamaktadır. Zinaya yaklaştıran her şey haram kılınmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çok çirkin bir iş ve kötü bir yoldur.” (İsrâ, 17/32)

“Mümin erkeklere söyle, gözlerini önlerine indirsinler ve edep yerlerini korusunlar….” (Nur, 24/30)

“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini önlerine indirsinler ve edep yerlerini korusunlar….” (Nur, 24/31)

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bir-erkegin-kiz-arkadasi-olabilir-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/flort-zina-midir.html

Allah’a kesin söz verir, tevbe eder, evleninceye kadar birbirinizden uzak kalırsanız Allah Teala sizleri affeder. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Ancak, bunun ardından tevbe edip düzelen kimseler için söz yoktur. Çünkü Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.” (Nur 24/5)

“… Ancak tevbe eden, inanan ve iyi iş yapan başka. Allah onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah bağışlar, ikram eder. Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.” (Furkan 25/68–71)

Ramazanda bilerek orucumu bozdum? Ne gerekir?

Ramazan ayında akıl-bâliğ her Müslümanın orucunu tutması gerekir. Mazeretsiz olarak oruç tutmaması haram olup büyük günahtır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Onu (orucu) sayılı günlerde tutun. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun (…) Sizden kim Ramazanı yaşarsa onu oruçlu geçirsin. Kim o ayda hasta yahut yolculukta olursa o günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. (Bakara, 2/184-185)

Ayetlerde sadece hasta ve yolcuların oruç tutmamaları halinde kaza edebilecekleri bildirilmiştir. Ramazan ayında mazeretsiz olarak oruç tutmayan kişi, ömrünü oruçla geçirse o eksiği kapatamaz.  Peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ‏”‏ مَنْ أَفْطَرَ يَوْمًا مِنْ رَمَضَانَ مِنْ غَيْرِ رُخْصَةٍ وَلاَ مَرَضٍ لَمْ يَقْضِ عَنْهُ صَوْمُ الدَّهْرِ كُلِّهِ وَإِنْ صَامَهُ ‏”

“Kim Ramazan günü bir özrü ve hastalığı olmadan yiyip içerse bütün zamanlarını oruçlu geçirse bile o günün eksiğini kapatamaz.” (‏Buhârî, Savm, 29; Tirmizî, Savm ,27;  İbn Mâce, Sıyâm, 14; Dârimî, Savm, 18; Ahmed b. Hanbel, 2/458, 470.)

Onun yapacağı tek şey, tevbe edip bir daha o işi tekrarlamamaktır.

Benzer soruya cevabımız için lütfen aşağıdaki adresi inceleyiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/keyfi-olarak-tutulmayan-ramazan-orucunun-cezasi-nedir.html

“Alimlerin uykusu, cahillerin ibadetinden hayırlıdır.” hadisi sahih mi?

Rivayet şöyledir:

نوم العالم خير من عبادة الجاهل

“Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır.”

Bu söz Peygamber (sav)’e isnad edilen bir rivayet olarak hadis kitaplarında geçmediği gibi sahabe ve tabiin sözü şeklinde kelâm-ı kibâr da değildir.

Aliyyü’l-Kârî, bazı kaynaklarda geçen “Âlimin uykusu ibadettir” rivayetinin de bir aslı bulunmadığını söylemiştir. Bkz. Aliyyü’l-Kârî, el-Esrâru’l-Merfûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa (el-Mevdûatu’l-Kübrâ), Thk: Muhammed Lütfi es-Sabbâğ, 2. Baskı, Beyrut, 1986, s: 359, hadis no: 567.

İblis, meleklerin hocası mıydı?

İblis’in Allah’ın huzurundan kovulmadan önce meleklerin hocası olduğuna dair açık bir bilgi Kur’an’da ve sahih hadislerle bulunmamaktadır. Kur’an-ı Kerim 11 ayette İblis kelimesine yer verir ve bunların çoğunda Allah Teâlâ’nın meleklere Hz. Âdem’e secde etmeyi emrettiğinden ve onun buna karşı geldiğinden bahsedilir. (bk. el-Bakara 2/34; el-A’raf 7/11) Ayetlerde geçen secde emrinin umumi olarak melekleri kapsadığından hareketle İblis’in de bunlara dâhil olduğunu kabul edenler olmuştur.

Aşağıdaki adresi de inceleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/iblis-cinlerdendi-de-isyan-edince-baska-bir-varliga-mi-donustu.html

Dört büyük melekten başka Kur’an’da melek ismi var mı?

İslâmî literatürde dört büyük melek olarak bilinen meleklerden Kur’an-ı Kerim’de sadece Cebrâil ile Mikâil’in adı geçmektedir. Azrâil Kur’an’da “ölüm meleği” olarak nitelenmekte, İsrâfil’den ise hadislerde bahsedilmektedir. Bunun dışında Kur’an-ı Kerim’de kirâmen katibin, mukarrebûn, hafaza, hamele-i arş ile cennet ve cehennemde görevli olan bazı meleklere işaret edilir. Soruda geçen isimler ise ne melek adı olarak ne de başka bir biçimde Kur’an’da ve hadislerde yer almaz. İslam dininde meleklerin varlığınan inanmak bir inanç esasıdır ve her Müslüman buna inanmak zorundadır. Melekler duyu organlarıyla algılanamayan ancak Allah’ın bildirmesi (vahiy) ile hakkında b ilgi edindiğimiz varlıklardır. Kur’an-ı Kerim’de ve peygamberimizin sözlerinde meleklerin özellikleri ve görevleri hakkında bilgiler verilmiştir. Melekler Allah Teâlâ’nın tabiattaki bazı hadiselerin gerçekleşmesine vesile kıldığı varlıklar olup, O’nun emri ve izni olmadan faaliyette bulunmaları söz konusu değildir.

İslam dininin esasını oluşturan Allah’ın birliği (tevhid) ilkesi, müminlerin yardım taleplerini ve ihtiyaçlarını doğrudan Yüce Allah’a iletmelerini ve bu hususta hiçbir varlığı O’na aracı kılmamalarını öngörür. Namazların her rekatında okunan Fatiha suresinde geçen “Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım bekleriz” (Fatiha 1/4) ayetinde bu husus belirtilmiş ve bir müminin günde beş defa bunu hatırda tutması istenmiştir. Tabiattaki her türden işleyiş Allah Teâlâ’nın kontrolü altındadır. Melekler sadece kendilerine verilen görevi yaparlar.

Allah’a aracılarla ulaşmaya çalışmak insanı müşrik yapar. Bir mümine düşen bu batıl inançlardan uzak olmaktır.

Dr. Osman Demir

Benzer sorularla ilgili olarak aşağıdaki adresleri de inceleyebilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/azrail-ismi-kur%e2%80%99an%e2%80%99da-veya-hadislerde-geciyor-mu.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/azrail-sadece-bir-tane-mi-yoksa-birkac-tane-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/meleklerle-iletisime-gecmek-onlardan-yardim-istemek-mumkun-mudur.html

Kişi engelli çocuğuna fazla mal bırakabilir mi?

Anne veya babanın hayattayken hasta ve engelli çocuğunun tedavisi için gerekli harcamayı ve tedaviyi yaptırır. Bu doğal ve tabii bir durumdur.

Bununla birlikte ölüme bağlı olarak ya da hayattayken çocukları arasında adaletsizlik yapmaması gerekir.

Bu konuda şöyle bir hadis bulunmaktadır:

Âmir eş-Şa’bî şöyle demiştir: Ben Nûmân İbn Beşîr’den kendisi (Kûfe’de) minber üzerinde hutbe okurken işittim; şöyle diyordu: “Babam Beşîr, (anamın zorlamasıyla) bana bir köle hibe etmişti. Anam Ravâha kızı Amre (babama): Sen bu hibeye Resûlullah’ı şâhit yapmadıkça inanmam, razı olmam, dedi. Bunun uzerine babam Beşîr, Resûlullah’a gidip: Yâ Resûlallah! Ben Amre binti Ravâha’dan doğan oğluma bir esir hediye verdim. Fakat yâ Rasûlallah, Amre bana bu hibeye seni şahit tutmamı emretti, dedi. Resûlullah: “Sen Nûmân’a verdiğin hediyen gibi öbür çocuklarına da verdin mi?” diye sordu.

Beşîr: Hayır (vermedim), dedi.

Bunun üzerine Peygamber, Beşîr’e: “Allah’tan korkun da çocuklarınız arasında adaletli davranın.” buyurdu.

Nûmân şöyle dedi: Artık babam, Peygamber’in yanından dönüp geldi ve bana verdiği hediyesini geri aldı. (Buhari, Hibe, 11.)

Miras, Allah Teâlânın belirlediği miras hükümlerine göre taksim edilir. Babanın miras oranlarını belirleme hakkı yoktur. 

Konuyla ilgili benzer sorulara cevaplar aşağıdaki gibidir:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bir-kisi-mirasini-cocuklarindan-sadece-birine-birakabilir-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/miras-konusunda-cocuklar-arasinda-ayirim-yapmanin-hukmu-nedir.html


Nebîmizin başkasının affı için dua etmesi ne anlama geliyor?

Ayetin meali şöyledir:

“Biz hangi elçiyi gönderdiysek bizim bilgimiz altında kendisine boyun eğilsin diye göndermişizdir. Onlar, kendilerini kötü duruma düşürdüklerinde sana gelseler ve (senin huzurunda) Allah’tan bağış dileselerdi sen de onların bağışlanması için dua etseydin[1], o zaman Allah’ın kendine yönelenlerin dönüşünü (tevbesini) kabul ettiğini ve ne kadar merhametli olduğunu elbette göreceklerdi.”

Tevbe,  dönüş yapmak demektir. Kişinin yaptığı günahtan pişmanlık duyup bir daha işlememeye karar vermesi tevbedir. Allah’tan bağış dilemesi de istiğfardır. Bu, onun tek başına yapacağı bir iştir. Onun için Kur’an’da, tevbe ile ilgili emirler, doğrudan günahı işleyenlere yöneliktir. Çünkü bizde, Hristiyanlar gibi günah çıkarma yoktur. Tevbe için bir hocanın yanına gitmek de gerekmez.

Bu ayet tevbe ve istiğfardan bahsetmektedir. Yanlış bir iş yaptıkları zaman Resûlullâh’a gelmeleri pişman olmaları demektir. Bu bir tevbedir. Allah’dan bağış dilemeleri de istiğfardır. Resûlullâh’ın bağış dilemesi ise onlar için Allah’a dua etmesidir. Allah’ın elçisinin duasını almak pek güzeldir. Burada bir aracılık söz konusu değildir.

Allah Teâlâ şu emri vermiştir:

Bil ki, Allah’tan başka tanrı yoktur. Senin günahın için; mümin erkek ve mümin kadınların günahı için bağışlanma dile. Allah, dolaştığınız yeri de durduğunuz yeri de bilir.” (Muhammed, 47/19).

(Bu konuda ayrıntı için bakınız. Abdülaziz Bayındır, Kur’an Işığında Tarikatçılığa Bakış, Süleymaniye Vakfı Yayınları, s. 24-25.


[1]  Ayetin asıl meali, “Resûl de onların bağışlanması için dua etseydi” şeklindedir. “Sen de onların bağışlanması için dua etseydin” yerine böyle denmesi, Arap edebiyatındaki iltifat sanatından dolayıdır. Bu tarz, Arapçada ifadeye güzellik kattığı halde Türkçede şaşkınlık doğurur. Çünkü bizde bu sanat yoktur. Bu sebeple ayete cümlenin akışına göre anlam verilmiştir.