Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Kur’an

Necvâ sadakasının hükmü bugün de devam ediyor mu?

Hz. Peygamber ile görüşmeden önce verilmesi gereken sadaka (Mücadele Suresi 12. ayet), bir sonraki ayetle nesh edilmiş, yani yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla bu sadakanın günümüzde hac veya umrede verilmesi söz konusu değildir.

İlgili ayetler şöyledir:

“Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, bilin ki Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin Allah’a ve Resulüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mücadele, 58/12-13)

Nesh konusuyla ilgili geniş bilgi edinmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/nesih-ve-recim-cezasi.html

Nahl 44. ayette Peygamberimize Kur’an’ı açıklama yetkisi mi veriliyor?

Allah Teâlâ yeri mi önce yarattı, gökleri mi?

Önce şunu belirtmeliyiz ki meallerde hata ve çelişkiler olabilir; ama Kur’an’ın metninde asla ve asla hata ve çelişki bulunmaz.

Arapçadaki ثُمَّ sümme” edatı her zaman Türkçedeki “sonra” manasında kullanılmaz. Bunun “aynı zamanda”, “bu esnada”, “bununla birlikte”, “bir de” gibi manaları da vardır. Nâziât sûresinin 30. ayetinde بَعْدَ ذَلِكَ ba’de zâlike: bundan sonra” ibaresi kullanıldığı için yerin döşenmesinin kâinatın yaratılmasının tamamlanmasından sonra olduğu anlaşılmaktadır. Bakara sûresi 29 ve Fussilet sûresi 11. ayetlerde meallerde “sonra” diye tercüme edilen ثُمَّ sümme” edatına bu edatın yukarıda sayılan manalarından herhangi biri verilince mana doğru olacaktır.

Buna göre Bakara sûresinin 29. ayetinin meali şöyle olmalıdır:

“O, yerde olan her şeyi sizin için yaratandır. O, bununla birlikte göğe yönelmiş ve onları yedi gök olarak düzenlemiştir. O her şeyi bilir.”

Durum böyle olunca Kur’an’ın kendisiyle çeliştiği iddiası da boşa çıkmaktadır.

Kur’an’da çelişki bulunduğunu iddia edenlerin verdikleri bir başka örneği aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/araf-109-110-ayetlerle-suara-34-35-ayetler-arasinda-bir-celiski-mi-var.html

A’râf 109-110. ayetlerle Şuarâ 34-35. ayetler arasında bir çelişki mi var?

“Sizi, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” sözü, her iki ayette de Firavun’a aittir. Çeviri yapanları yanıltan, Arapçadaki bir kurala dikkat etmemeleridir. Arapçada, kim olursa olsun tek kişiye “siz” diye hitap edilmez. Firavun tek kişi olduğu için “siz” kelimesi burada, ancak onun tarafında ve çevresinde yer alan kişilere hitaben söylenebilir.

“Bu, bilgin bir sihirbazdır” sözü ise A’râf sûresinde Firavun’un çevresindekilere, Şuarâ sûresinde ise Firavun’a aittir. Burada ciddi bir telaş görülüyor. Firavun ve çevresi, onun yaptığının sihir olmadığını anladıkları halde “sihir” diyerek birbirlerini teselli etmektedirler.

Sihirbazlıkla uğraşan kimselerin Firavun gibi güçlü bir hükümdara bir şey yapamayacağı açık olduğu halde onun; “Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” diyerek çevresini yanına çekme çabası, büyük bir korkuya kapıldığını da gösterir. Onun bu korkusu, davranışlardan okunabilir:

“Firavun’un kavminden itibarlı kişiler dediler ki. Bu gerçekten bilgin bir sihirbaz!

(Firavun): Sizi ülkenizden çıkarmak istiyor; ne emredersiniz?” (A’râf, 7/109-110)

Peygamberimiz şu anda bizim bütün amellerimizi görüyor mu?

Kur’an’a göre bebekler 24 ay mı, 30 ay mı emzirilir?

Kur’an’da zina cezası niçin iki ayrı zamanda belirlenmiştir?