Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Yazılı Fetvalar

Çok yemek yemek kalbi karartır mı?

Bazı hadislerde kaçınılması gerektiği söylenen “çok yemek” görecelidir; kişiden kişiye farklılık gösterir. Size göre çok olan bir yemek başkasına göre az olabilir. Peki, kötülenen şey nedir? Kötülenen, doyduktan sonra da yemeye devam etmektir. Bu da israf ve sağlığa zararlı bir durum olduğu için yasaklanmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Yiyin, için ama israf etmeyin.  Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31)

Bunun içindir ki Peygamberimiz midenin üçte birinin yemekle, üçte birinin su ile doldurulmasını, kalan üçte birinin de rahat nefes alınması için boş bırakılmasını yani tıka basa yemek yenilmemesini öğütlemiştir. İlgili hadis şöyledir:

Mikdâm b. Ma’dikerîb radıyallahu anh’tan rivayete göre, o şöyle demiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu işittim:

“Âdemoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Âdemoğluna kendisini ayakta tutacak kadar yemesi içmesi yeterlidir. Şayet bu miktardan fazla yiyecek ise midesini üç kısma ayırsın; bir kısmını yiyecek, bir kısmını içecek, bir kısmını da nefes almak için.” (Tirmizi, Zühd, 47, İbn Mâce, Et’ime, 50)

Zaten günümüzde uzmanlar tarafından dengeli ve yeterli beslenme konusunda tavsiye edilen de budur.

Kur’an-ı Kerim’de geçen “gizli dost”tan kasıt tam olarak nedir?

O ayetlerde “gizli dostlar” şeklinde tercüme edilen ahdân (اخدان) “dost, arkadaş” anlamına gelen hidn (خدن) kelimesinin çoğuludur. Daha çok “şehvet duygusuyla dostluk eden kişi” için kullanılır. (Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredat, h-d-n maddesi, s: 277)

Yukarıdaki açıklamaya göre gizli dost olmak için ilişkiye giriyor olmak değil, o duyguyla arkadaşlık ediyor olmak yeterlidir.

Havyar yemek caiz midir?

Bilindiği gibi havyar, balık yumurtasıdır. Allah Teâlâ kara hayvanlarının aksine, suda yaşayan hayvanların helal olduğunu -hiçbir istisna koşmaksızın- şöyle bildirmiştir:

“Deniz avı ve onun yiyeceği size de, yolculara da bir geçimlik olarak helal kılınmıştır…” (Maide, 5/96)

Buna göre balıklar ve yumurtaları da helaldir. Hz. Peygamberden nakledilen hadislere göre balığın ölüsü de yasak kapsamına girmemektedir. Hz. Peygambere deniz suyunun hükmü sorulmuş, O da şöyle cevap vermiştir:

“Denizin suyu temiz; meytesi/ölüsü de helâldir.” (Muvatta, Tahâret, 12, Sayd, 12; Ahmed b. Hanbel, 2/237, 361, 378, 393; İbn Mâce, Tahâret, 38; Ebû Dâvûd, Tahâret, 41; Tirmizî, Tahâret, 52; Nesâî, Tahâret, 46, Miyâh, 4, Sayd, 35)

www.fetva.net/yazili-fetvalar/olu-baliklar-ayetlerde-haram-kilinan-meyte-kapsamina-girer-mi.html

Kur’an kavramları için hangi kitapları tavsiye edersiniz?

Her bir kelimenin Türkçe karşılığını Arapça-Türkçe sözlüklerde bulamayabilirsiniz. Zira temel Arapça sözlüklerden Türkçe’ye tercüme edilenler neredeyse yok denecek kadar azdır.

Bu tür araştırmalar için öncelikle Elmalılı tefsirinde aradığınız kelimenin geçtiği ilk ayete bakabilirsiniz. Elmalılı genelde kelimelerin kökenleri hakkında bilgi verir. Bunun yanı sıra Râgıb el-İsfehânî’nin Türkçe’ye “Müfredat: Kur’an Kavramları Sözlüğü” adıyla tercüme edilen kitabını da tavsiye edebiliriz. Bir de hangi kelimeyi arıyorsanız o kelime ile ilgili olarak Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’ne bakmayı da ihmal etmemelisiniz.

Adam öldü. Miras 2 oğul, 2 kız ve ölmüş oğlunun çocuklarına nasıl verilir?

Miras sekiz hisse üzerinden taksim edilerek her bir kız çocuk 1 hisse (iki kız çocuk 2 hisse), hayatta bulunan iki oğul 2’er hisse (toplamda ikisi 4 hisse), daha önce ölmüş oğlun hayatta bulunan çocukları da 2 hisseyi alırlar. Eğer bu çocuklar (yani torunlar) kızlı erkekli iseler kendilerine düşen 2’lik hisseyi erkek torunun iki kız torun hissesi alacağı şekilde taksim ederler. Burada torunların amca veya halalarıyla terekeden mahrum edilmelerine ilişkin delil bulunmamaktadır.

Mirasla ilgili ayette “Allah çocuklarınız hakkında terekeden erkek çocuğun iki kız çocuk hissesi almasını emreder.” (Nisâ 4/11) buyrulmaktadır. Babaları veya anneleri daha önce ölmüş torunlar da ayetteki çocuk kapsamındadırlar. Ayrıca birçok ayette yetimler konusunda Müslümanlar uyarılmaktadırlar. İlgili ayetlerden birisi şöyledir:

“Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.” (Nisâ 4/10.)

Ev içinde ayakkabı giymekte bir sakınca var mıdır?

Ev içinde kullanılmaları kaydıyla evde terlik veya ayakkabı giyilmesinde herhangi bir sakınca yoktur.

Sakıncalı olan, kirli olan terlik veya ayakkabılarla eve girmektir. Zira dinimize göre “temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim, Taharet, 1 (223); Tirmizi, Daavat, 86; Darimi, Vudû, 2; Ahmed b. Hanbel, 4/260)

Kocasından boşanan kadın mehrini geri vermek zorunda mı?

Evlilik öncesinde kadına mehir verilmesini isteyen Allah Teala evlilik esnasında da kadının her türlü ihtiyacını karşılama görevini erkeğe vermiştir. Bu, erkeğe ciddi manada maddi bir yük oluşturur. Eğer boşanma talebi erkekten gelirse erkek, mehir olarak verdiği şeylerden bir kuruşunu karısından geri alamaz. Bu, aşağıdaki ayetin hükmüdür:

“Bir eşi bırakıp yerine bir başka eş almak isterseniz, bıraktığınıza yüklerle mal vermiş olsanız bile hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi alacaksınız?

Nasıl alacaksınız ki biriniz diğerine kaynaşmış, üstelik o kadınlar sizden sağlam bir söz almışlardır.” (Nisa, 4/20-21)

Fakat boşanma talebi kadından gelirse ve bunda erkeğin herhangi bir suçu, kabahati yoksa bu taktirde kadın, erkekten aldığı mehri geri vermek zorunda kalır.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bosanmayi-kadin-istiyorsa-mehrini-geri-vermek-zorunda-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/koca-kendisini-aldatan-esini-bosarsa-mehrini-de-vermek-zorunda-mi.html

Bunda anlaşılmayacak bir şey yoktur. Eğer bu şart olmasaydı, bazı kadınlar iftidayı para kazanma yolu yaparlardı. Bir erkekle evlenir, mehri alır, sonra iftida ile ondan ayrılır, başka bir erkekler evlenir, ondan da mehir alırdı.  Ama iftidada aldıklarını iade etme şartı bu yolu kapatmıştır.

Konuyla ilgili deliller için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/kadinin-bosanmasi-iftid.html

Lyoness sisteminden para kazanmak caiz midir?

Bahsedilen uygulamada artı bir değer üretmeksizin, sadece tüketimden gelir elde etme gibi bir durum söz konusudur. Oysa ilgili ayette “Mümin­ler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin” (Nisa, 4/29) buyrulmaktadır. Ticaret ise mal ve hizmetin kendisi, mekânı veya zamanında bir değişiklik yapmayı ifade eder.

Ayrıca, örnek sözleşme metninden anlaşıldığı üzere, bu sisteme girebilmek ve dolayısıyla kazanç sağlamak için çok sayıda birbirleriyle çelişen sözleşmeyi içinde barındıran paket bir ürün (mürekkep akit) söz konusudur ki, aynı sözleşmede birbirlerini nakzeden akitlerin yer alması fıkıhta yasaklanmıştır.

Uygulamayı mahzurlu kılan bir diğer unsur ise, insanların çalışmadan başkalarının emeğinden geçiniyor olması ve en önemlisi global düzeyde üretici ve satıcıları baskı altına alacak, onların rızalarını zedeleyecek tekelleşmeye yönelik bir hedefi de barındırmasıdır.

Sonuç olarak mevcut bilgiler ışığında bu tür organizasyona katılmanın fıkhen caiz olmadığı kanaatindeyiz.

Doç. Dr. Servet Bayındır

NOT: Benzer bir sistem hakkında daha önce verdiğimiz cevabı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/network-marketing-caiz-midir.html

Toki erken ödeme indiriminden yararlanmak için kredi çekebilir miyim?

TOKİ’ye olan borcunuzu, her yılın Ocak ve Temmuz aylarında, bir önceki 6 aylık dönemdeki memur maaş artış oranı, ÜFE ve TÜFE oranlarından en düşük olana göre ödüyorsanız, paranın değer kaybının bir kısmını ödediğiniz için faize girmiş olmazsınız.

TOKİ’nin bankayla yaptığı sözleşme sizi bağlamaz. Farklı bir durum varsa lütfen bildirin ki, ona göre cevap verelim.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/tokinin-alt-gelir-grubuna-yonelik-projesinden-ev-almak-caiz-midir.html

Erken ödeme indiriminden yararlanmak için bir bankadan alacağınız kredi sizi faize sokar. Faiz de haramdır. Bundan kaçınmanız gerekir.

TOKİ’nin alt gelir grubuna yönelik projesinden ev almak caiz midir?

Verdiğiniz bilgilere göre TOKİ’nin düzenlediği bu projede yapmak istediği, enflasyona karşı kendini korumak olmalıdır. İslam fıkhı açısından borçlanmalardan enflasyon farkını almak caizdir. Bu sebeple o evi alabilirsiniz.

Borçlu ile alacaklı sadece enflasyon oranında bir artış konusunda anlaşabilirler. Bunun üzerindeki artışlar faize girer. Bu konuda sitemizde BORÇLANMALARDA ENFLASYON FARKI başlıklı bir yazı bulunmaktadır. Aşağıdaki linke tıklayarak ilgili yazıyı okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/islam-fikhi-acisindan-borclanmalarda-enflasyon-farki.html

NOT: Bu cevap soruda belirtildiği üzere TOKİ’nin enflasyon oranında zam yaptığı alt gelir grubuna yönelik projesi için geçerli olup diğer projelerini kapsamaz. Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/en-dusuk-memur-maasina-gore-zam-yapilan-konut-projeleri-caiz-mi.html

Kredi kartı ile taksitli altın satın almak caiz mi?

Altını veresiye satmak ve almak caiz değildir. Nebîmiz altın alım satımının peşin olmasını ve altının derhal teslim alınmasını şart koşmuştur.

Tarih, alım satım görüntüsü adı altında nice faiz yollarının ortaya çıkmasının örnekleri ile doludur.  Bu yüzden kredi kartı ile altın alım satımı faize bulaşma tehlikesi olduğu için caiz değildir. Mesela kişi 1.000 liralık altını ayda 100 lira ödemek kaydıyla 10 eşit taksitle alıp aynı kişiye peşin 950 liraya satabilir. Bu durumda 950 lira almış ama 1.000 lira borçlanmış olur ki bu faiz olur.

www.suleymaniyevakfi.org sitemizin “Kitaplarımızı İndirin” bölümünde bulunan TİCARET VE FAİZ adlı kitabımızı ücretsiz olarak bilgisayarınıza indirebilir, konu ile ilgili geniş bilgileri oradan edinebilirsiniz.

www.suleymaniyevakfi.org/hizmetlerimiz/Kitaplarimizi-indirin.html

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/esnaftan-kredi-karti-cektirerek-nakit-para-almak-faiz-midir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kuyumcudan-altin-satin-alip-parasini-daha-sonra-odemek-caiz-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuyumcularin-altini-satar-satmaz-hemen-geri-alip-para-vermesi-caiz-midir.html

Kavimlerin helakı da bir düzene göre mi olmuştur?

Kavimlerin helaki, Allah’ın kurduğu düzenin sonucudur. Cezalandırma sapıklıklarından ötürü olduğu gibi doğaya zarar verdiklerinden ötürü de olur.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Kim yola gelirse kendi yararına gelir, kim de yoldan çıkarsa kendi zararına çıkar. Kimse kimsenin yükünü çekmez. Biz elçi göndermeden azap etmeyiz.

Bir kenti yok etmek istersek (elçimizle) oranın ileri gelenlerine emirlerimizi ulaştırırız; onlar, orada yoldan çıkarlar ve cezanın şartları olgunlaşır. Sonra orayı tarumar ederiz.

Nuh’tan sonra da nice nesilleri yok ettik. Kullarının günahını Rabbinin bilmesi ve görmesi yeter.” (İsra, 17/15-17)

“İnsanların ellerinin yaptığı şey sebebiyle karada ve denizde bozulmalar olur. Belki vazgeçerler diye Allah da onlara yaptıkları şeylerin bazısını tattırır.” (Rum, 30/41)

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bizim-ummetimiz-icin-topyekun-helak-olmasi-soz-konusu-mudur.html

Nâziât 29. ayetteki gün kavramını açıklar mısınız?

Bazı ayetlerdeki “altı gün”, göklerin ve yerin yaratılmasından önce başlayan ve yaratılmasıyla tamamlanan altı gündür. Dolayısıyla o, dünyanın kendi etrafında bir kere dönmesiyle oluşan günden farklıdır.

“Göğün gecesini karanlıklaştırdı ve gündüzün de ışığını çıkardı. Yeri, bundan sonra döşedi” (Naziat 79/29-30) ayetleri ise göklerin ve dünyanın yaratılmasının tamamlanmasından sonraki günü göstermektedir. Bu son ayetlerdeki gün, şu anda anladığımız gündür. Sohbetlerde bu farka dikkat çekilmektedir.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/yaratilisla-ilgili-ayetlerde-gecen-alti-gun-kavrami-ne-anlam-ifade-ediyor.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/allah-teala-yeri-mi-once-yaratti-gokleri-mi.html

Birçok ayette geçen ulul elbab ne manaya gelmektedir?

Kur’an-ı Kerim’de 16 ayette geçen “ulü’l-elbâb” ifadesini saf akıl sahipleri” olarak dilimize çeviriyoruz. (Bkz: Ragıp el-İsfahani, el-Müfredat, l-b-b mad., s: 733) Bununla, fıtratı bozulmamış, kendisi için gerçek ortaya çıktığında bunu kavrayan, kabul eden, kişisel zaaf ve beklentiler sebebiyle görmezlikten gelmeyen kişiler kastedilmektedir.

Bu tabir, sağlam duruş sergileyen kişiler için de kullanılır. Çünkü bu tür insanlar, herhangi bir konuda donanımlı olsun veya olmasın, doğrulara açıktırlar ve gerçek ortaya çıktığında herhangi bir tarafa çekmeden gerçeği kabul edip hareketlerini ona göre düzenlerler. Önyargı ve saplantıları olmadığı için sürekli gelişim halindedirler.

Cuma gecesi, perşembeyi cumaya bağlayan gece midir?

Kur’ân’a ve Nebîmizin hadislerine göre cuma gecesi, cuma günü güneşin batmasından doğmasına kadar devam eden süredir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Güneş ayı yakalayamaz; gece de gündüzü geçemez. Her biri farklı bir yörüngede yüzüp giderler.” (Yasin, 36/40)

Gece, gündüzü geçemeyeceği için önce gündüz, sonra gece gelir. Bu sebeple günün ilk namazı öğle namazıdır. İsrâ 78 ve Hûd 114. ayetler bunu gösterir. Cebrail aleyhisselam Kâbe’de Nebîmize iki gün namaz kıldırmış, her birinde önce öğle namazını kıldırmıştır. Nebîmiz namaz vakitlerini tarif ederken de aynısını yapmıştır.

Bu kadar açık ayet ve hadislere rağmen bugün müslümanlar, sadece hac günlerinde gündüzün önce, gecenin sonra olduğunu kabul eder, diğer günlerde günü, güneşin batmasıyla bitirir ve başlatırlar. Bunun sebebi Kameri ayların bitişinin ve başlamasının işaretinin; güneşin batmasından sonra görülen hilal olmasıdır.

Ramazan’da oruca başlamadan önce teravih namazı kılınması, son günün akşamında kılınmaması da bundandır. Ama bu, Nebîmizin veya sahabenin uygulaması değildir.

Ramazan ayı, son gün güneşin batmasıyla bitseydi bayram namazı, o günün akşam namazı vaktinde kılınır, fitreler de o andan itibaren farz olurdu. Hâlbuki bayram namazı, o gecenin sabahında güneşin doğmasından sonra, kerahet vaktinin çıktığı andan itibaren kılınır. Fitreyi de güneşin doğmasından itibaren vermek gerekir.

İkrime’nin İbn Abbâs’tan rivâyetine göre “Resûlullâh fitreyi, oruçlunun ağzından çıkabilecek olan boş ve çirkin sözler için bir temizlik ve çaresiz kalmış kişiler (miskinler) için yemek olsun diye farz kılmıştır. Kim onu namazdan (bayram namazından) önce verirse makbul bir zekât olur. Kim de namazdan sonra verirse sadakalardan bir sadaka olur.” (Ebû Davûd, Zekat 18)

Hilalin görülmesinin yeni ayın başladığını göstermesi, ayın o andan itibaren başladığı anlamına gelmez. Bu sebeple gelenekte oluşan anlayış doğru değildir; cuma gecesi, cuma günü güneşin batmasıyla başlar, güneşin doğmasına kadar sürer.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/araf-suresi-54-ayete-gore-gece-mi-once-gelir-gunduz-mu.html

Kur’an’a göre cansız varlıkların da bir dili var mıdır?

Kur’ân, canlı cansız, bütün varlıkların dilinden, duygularından, ibadetlerinden ve görevlerinden bahseder. Bununla ilgili olarak kaleme aldığımız Kur’an’da Eşyanın Dili başlıklı yazımız aşağıdaki linkte bulunmaktadır. Okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kuranda-esyanin-dili.html

Allah Teâlâ insanları yoldan çıkarmak ister mi?

Hûd sûresinin 34. ayeti ve tarafımızdan yapılan meali şöyledir:

وَلاَ يَنفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدتُّ أَنْ أَنصَحَ لَكُمْ إِن كَانَ اللّهُ يُرِيدُ أَن يُغْوِيَكُمْ هُوَ رَبُّكُمْ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

“Sizin iyiliğiniz için ne kadar gayret edersem edeyim, Allah yoldan çıkışınızı onaylamışsa bu gayretlerimin size bir faydası olmaz. O, sizin Rabbinizdir. Onun huzurunu çıkarılacaksınız.”

Buradaki “irade” fiili, Yasin sûresinin son ayetinde bahsedilen irâde-i tekvîniyye kısmına girer. O ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

 

“Bir şeyi irade ettiğinde yaptığı, sadece ona “ol” demektir; sonra o şey oluşur.” (Yasin, 36/82)

Buna göre irade ikiye ayrılır; birincisi “istek”, ikincisi “kararlılık”tır.

Şu ayet, Allah’ın “istek” anlamındaki iradesini gösterir.

وَاللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا

“Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister; arzularının peşine takılanlar da büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler.” (Nisâ, 4/27)

Allah’ın istek anlamındaki iradesi yerine gelmeyebilir. Ama karar anlamındaki iradesi kesin olarak yerine gelir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

إِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ

“Senin rabbin irade ettiği şeyi yapar.” (Hûd, 11/107)

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuranda-gecen-sae-ve-erade-filleri-istemek-manasina-mi-gelir.html

Hûd sûresinin 34. ayetindeki irade fiili de Allah’ın kararını yansıtmaktadır. Bu yüzden biz mealde “Allah yoldan çıkışınızı onaylamışsa” ifadesini kullandık. Allah’ın, kulun yoldan çıkışını onaylaması, uzunca bir sürecin sonu, dönüşü olmayan yolun başlangıcı, tevbenin fayda vermediği andır. Yüce Allah, kula her türlü imkânı verir. Kul için doğru yol ve diğer yollar ortaya konur. Ancak kul, doğru yola girmeme hususunda ısrarcı davranır ve bu tavır artık onun fıtratını bozarsa kul kendi yolunu seçmiş olur. Yüce Allah, bu yoldan çıkışı onayladığında -ki kul bunu kendisi seçmiştir- artık kulun yapacağı bir şey kalmaz. Bu, tüm uyarılara rağmen, bilerek, yıllarca sigara içtiği için ciğerleri iflas eden ve hayatta kalması için artık yapılabilecek bir şey olmayan hasta gibidir.

İrade ve meşiet kelimeleri hakkında geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazıyı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kuranda-irade-sey-ve-fitrat.html

Kandil gecelerinde daha fazla ibadet yapmak sakıncalı mıdır?

Alışkanlık haline getirilen nafile ibadetlerin, Kur’an okumalarının bazı gecelerde artırılması, bazı gecelerde azaltılması, bazı gecelerde de terk edilmesi sakıncalı değildir.

Fakat “sevabından dolayı özellikle şu gece daha fazla nafile kılayım, daha fazla Kur’an okuyayım demek” sakıncalıdır. Bu, o gece yapılacak amellere diğer gecelerden daha fazla sevap verileceği gibi bir iddia taşır. Hakkında ayet veya hadis bulunmayan bu gibi konularda fikir ileri sürmek ise doğru değildir. Zaten bidatlerin ortaya çıkışı ve sürdürülüşü bu gibi masum gerekçelere dayanır. O yüzden dikkatli olmakta fayda vardır.

Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/dini-hayat-icin-kandil-geceleri-gerekli-degil-midir.html

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/kandil-geceleri.html

Mirac hadisesi Nebîmizin mucizelerinden değil midir?

Mirac olayı harikulade, olağanüstü bir olaydır ama nebîliği ispat amacıyla gösterilen bir mucize değildir. Nebîliği ispat etmek için gösterilen mucizeler, insanların gözleriyle görebilecekleri bir şekilde gerçekleşir. Hâlbuki mirac hadisesine sadece Nebîmiz şahit olmuş, bu yolculuğa melek Cebrail’den başkası eşlik etmemiştir. Bu da miracın diğer mucizeler gibi olmadığını göstermektedir.

Bununla ilgili başka bir cevabımızı aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/peygamberimizin-kurandan-baska-mucizesi-yoksa-mirac-nedir.html