Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Yazılı Fetvalar

Hiç çocuğu olmadan ölen kişinin mirası kime kalır?

Eşi öldüğünde tek başına mirasçı kalan kadın “… Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktıklarınızın dörtte biri eşlerinizdir.(Nisâ, 4/12) ayeti hükmünce terekenin dörtte birini alır. Mirasın geri kalan kısmına ölenin çocukları olmadığı için anne ve babası, onlar yoksa nine ve dedesi, kardeşleri ve kardeş çocukları, amca veya halaları gibi yakın akrabaları mirasçı olurlar. Sorunuzda mirasçı olarak bu akrabalardan kimlerin bulunduğunu söylemediğiniz için hangi akrabanın hangi oranda mirasçı olacağını belirtemiyoruz.

Karı-kocanın birbirlerine mirasçılıkları evlilik, diğer hısımlarınki akrabalık (rahim) yoluyladır. Evlilik yoluyla mirasçı olanlar hisselerini aldıktan sonra rahim yoluyla akraba olan hısımlar hisselerini alırlar. İlgili ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:

“Allah’ın kitabında rahim yoluyla akrabalar birbirlerine (vâris olmaya) daha lâyıktırlar.” (Enfâl, 8/75; Ahzâb, 33/6)

“Erkekler için anne ile babanın ve akrabanın bıraktığı mirastan bir pay vardır. Kadınlar için de anne ile babanın ve yakın akrabanın bıraktığı  mirastan bir pay vardır. Miras olarak kalan mal az olsun çok olsun.” (Nisâ, 4/7)

Kız çocuklarına Erva ismini koymakta bir sakınca var mıdır?

Ervâ, Nebîmiz Muhammed Aleyhisselamın halası (Ervâ bint Abdülmuttalib), halasının kızı ve aynı zamanda Hz. Osman’ın annesinin (Ervâ bint Küreyz) adıdır. Her ikisi de sahabi hanımlardır.

Ervâ Arapçada “dişi dağ keçisi” anlamına gelen Urviyye kelimesinin çoğuludur. “Yumuşaklık, hafiflik, letafet, dolgunluk ve güzel görünümlülük” manalarını içermektedir.

Kız çocuklarına bu ismin konulmasında dinen bir sakınca yoktur.

Müslüman ülkelerde cuma namazı kaç rekât kılınıyor?

Müslüman ülkelerde cuma namazı kaç rekât kılınıyor? sorusunun cevabı

1. Bizzat o ülkelerde bulunarak,

2. O ülkelerde bulunanlarla görüşme yaparak,

3. O ülkelerde hangi fıkhi mezhebin yaygın olduğuna bakarak araştırılabilir.

Bu üç şıktan size en uygun olanı, kanaatimizce üçüncüsüdür. Bu yüzden Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi‘nin 8. cildinde yer alan “Cuma” maddesini okumanızı tavsiye ederiz. Orada cuma vaktinde kılınacak namazların hükmü ve miktarı konusunda farklı görüş ve uygulamalar mezheplere göre değerlendirilmiştir. O maddeden hangi mezhebin kaç rekât cuma namazı kılınması gerektiğini söylediğini tespit eder, daha sonra mezhep mensuplarının hangi ülkelerde çoğunlukta olduğuna bakar ve bir sonuca varmaya çalışırsınız.

Allah Teâlâ’yı tam manasıyla kavrayabilmek mümkün müdür?

Yaratılan, yaratanı tam olarak kavrayamaz. Bir bilgisayar ne kadar gelişirse gelişsin, üreticisi hakkında fikir sahibi olamaz. Üreticinin koyduğu kapasiteyi aşan bir program yüklenirse donar, çalışamaz. Biz de ancak bize verilen kadarını bilebiliriz. Bu sebeple Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Allah! … Ondan başka ilah yoktur. O diridir, varlığı kendindendir. Onu ne uyuklama tutar, ne uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa, hepsi onundur. Onun huzurunda, birini yanına alabilecek (şefaat edecek) olan da kimmiş; onun izniyle olursa başka. O, onların önlerinde olanı da bilir; arkalarında olanı da. Onlar onun bilgisinden onun imkân verdiği kadarı dışında bir şey kavrayamazlar. Hâkimiyeti gökleri de kapsar yeri de. Bunları korumak ona ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (Bakara, 2/255)

“Gözler onu kuşatamaz ama o gözleri kuşatır. O nazik davranır, her şeyin iç yüzünü bilir.” (En’âm, 6/103)

“İlk odur, son da o. Açık olan odur, gizli olan da o. O, her şeyi bilir.” (Hadîd, 57/3)

Bu gibi meselelerin çocuklara izah edilmesi noktasında Mehmet Emin Ay’ın Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım adlı kitabından istifade edebilirsiniz.

Bir başkası için kredi çekmenin hükmü nedir?

Bir başkası adına da olsa kredi çekerek faiz günahına ortak olmuşsunuz. Bu yüzden tevbe etmeli, Allah’tan bağışlanma dilemeli ve bir daha başkası için dahi olsa krediye asla bulaşmamalısınız. Böyle yaparsanız Allah Teâlâ günahlarınızı bağışlar, ibadetlerinize de devam ederseniz o günahlarınızı sevaba çevirir.  Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Rahman’ın kulları… Allah ile beraber başka bir tanrıyı yardıma çağırmazlar. Haklı bir sebep yoksa Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı öldürmezler, zina etmezler. Kim bunları yaparsa günaha girer.

Kıyamet günü onun azâbı katlanır ve orada itibarsız olarak temelli kalır.

Ancak tevbe eden, inanan ve iyi iş yapan başka. Allah, onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah bağışlar, ikram eder.

Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.”  (Furkân, 25/68–71)

Bu, anne ve babanıza karşı bir davranış olmadığı için ondan dolayı ayrıca bir günaha girmiş değilsiniz.

Lütfen aşağıdaki linklerde bulunan soru-cevapları da okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bankadan-kredi-cekmek.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bir-kisi-baskasinin-adina-kredi-cekerse-gunahi-kime-ait-olur.html

Kur’an’da konular niçin farklı farklı surelerde işlenmiş?

Kur’an; ibadet, ahlak, hukuk, fizik… kitabı olmadığı için konu sıralaması yapılmamıştır. O, her şeyden bahseden mucizevî bir kitap olduğu için herhangi bir konuyla ilgili olduğu düşünülen bir ayetin daha pek çok konuyla doğrudan ya da dolaylı ilgisi kurulabilmektedir. Ondaki bu ilahi düzen, onu tüketilemez yapmaktadır. Tıpkı rakamlar gibi… Belli bir disiplin altında sıralanan on rakamla sadece bir tane telefon numarası oluşturulabilirken bir sıralama amacı olmadan fonksiyonel olarak hazırda bekleyen on rakamla sonsuz telefon numarası türetilebilir. Şöyle bir örnek verebiliriz:

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“Hatırlayın ki Allah size, iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vaat ediyordu; siz de kuvvetsiz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.” (Enfâl, 8/7)

Bedir savaşından sonra ganimetlerin dağıtılma sürecinde inen yukarıdaki ayette zikredilen vaadin Kur’ân’da izi sürülmek istendiğinde şu ayetlerin konuyla ilgili yönleri olduğu görülecektir. Allah şöyle buyurmuştur:

“Elif, Lâm, Mîm. Rumlar yenildiler. Çok yakın bir yerde; ancak onlar bu yenilgilerinin ardından yeneceklerdir. Bir kaç yıl içinde… Eninde sonunda buyruk, Allah’ındır. O gün inananların da sevineceklerdir. Allah’ın yardımıyla… O, düzenine uyana yardım eder.  Allah mutlak güç sahibidir. Allah’ın verdiği sözdür bu!  Allah, verdiği sözden caymaz; ancak, insanların pek çoğu bunu bilmezler.” (Rum 30/1-6)

Müslümanlar Rûm sûresi sebebiyle muhtemelen bu vaadin gerçekleşeceği zamanı takip ediyorlardı. Kuzeyden gelecek bir haber için kulak kabartıyorlardı. Bu esnada kervan haberi gelmişti ve vaadin bu olabileceği düşünülmüş olmalıydı. Bu amaçla yola çıkıldı; ancak Mekke ordusunun yaklaşmakta olması ve kervanın ele geçirilme ihtimali ortadan kaybolunca bir hedef değişikliği ve buna bağlı olarak da belki bir hayal kırıklığı yaşanmıştı. Fakat bir çatışma da kaçınılmaz olmuştu. Bu ruh haliyle Müslümanlar arasında bir tedirginlik yaşanmaktaydı. Enfâl suresinde bu tedirginliği görmekteyiz. Enfâl suresindeki vaadin konu edindiği ayet, bu ruh halinden bahsediyor olmalıdır. Yani “Sizler, Allah’ın vaadinin gerçekleşmesi dileğiyle kervan için yola çıkmıştınız. Bunun kolay olacağını düşünüyordunuz; ancak Allah sizin için daha hayırlı olanı istediği için orduyla karşı karşıya kaldınız. Vaat ve karşınızdaki ordu hakkında endişeler duymaya başladınız, dua ettiniz, Allah da duanızı kabul etti ve savaş esnasında yaptığınız çok hayati bir hataya rağmen Allah’ın vaadi sebebiyle savaşı kazandınız.” demektedir. Yapılan hata, düşman üzerinde ezici bir baskı kurup nihai bir sonuca ulaşmadan Müslümanların esir almakla uğraşmalarıydı.

Enfal suresinin 67 ve 68. ayetlerinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“Savaş alanına ağırlığını koyuncaya kadar hiçbir peygamberin esir alma hakkı yoktur. Siz, hemen elde edeceğiniz bir mal istiyorsunuz Allah ise sonrasını istiyor. Allah güçlüdür, doğru karar verir.”

Yapmaları gereken, esir almakla uğraşmak yerine savaşa devam edip kaçanları kovalamak olmalıydı. Kâfirlerin kökünün kazınması ancak böyle mümkün olurdu ve Allah’ın muradı da aslında buydu.

“Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.” (Enfâl, 8/7)

Savaş esnasında ve sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili olarak Muhammed suresinin 4. ayetinde şunlar belirtilmektedir:

“Kâfirlerle savaşta karşılaşınca boyunlarını vurun. Galip geldiniz mi bağı sıkı tutun. Esirleri ya fidye alarak veya almayarak serbest bırakırsınız. Harp ağırlıklarını bırakıncaya (karşı taraf tamamen bitince, size karşı koyacak gücü kalmayınca) kadar.” (Muhammed, 47/4)

Bu hata sebebiyle savaşın sonu çok acı olabilirdi.

“Daha önce Allah, (iki topluluktan biri sizin olacak diye) yazıya geçirmeseydi, aldığınız esirlerden dolayı başınıza büyük bir felaketin gelmesi kaçınılmazdı.” (Enfal, 8/68)

Nitekim Uhud’da böyle oldu. Mekkelilerin Bedir’de yaşadığı acıyı, Müslümanlar Uhud’da yaşadılar:

“Siz bir yara aldıysanız, karşınızdaki topluluk da vaktiyle benzeri bir yara almıştı. Böyle günleri, bir ona bir öbürüne, insanlar arasında döndürüp dururuz. Bu, Allah’ın inanmış olanları ortaya çıkarması ve içinizden kimilerini tanık tutması içindir. Allah, yanlış yapanları sevmez.” (Âl-i Imran 3/140)

Ama Allah’ın vaadi olduğu için Bedir’de böyle bir acı yaşanmadı. İşte Enfâl suresinde sözü edilen vaat, Rûm sûresindeki vaat olmalıdır.

Görüldüğü üzere, Kur’ân’ın çeşitli surelerinde geçen ayetler farklı bir konunun parçalarını teşkil edebiliyor. Tabiatta dağınık şekilde; ama bir görev icra ederek bulunan farklı maddelerin bir amaç için laboratuarda bir araya getirilmesi gibi, Kur’ân ayetleri de her türlü konunun parçası olarak işleme girmeye hazır malzemelerdir. İlk bakışta dağınık bir görüntü çizen bu ilahi diziliş, sonsuz işlem kabiliyetine sahip bir diziliştir.

Dr. Fatih Orum

Nişanlımın eğitim masraflarını karşılıyorum. Bu, zekât yerine geçer mi?

Nişanlınız eğer dinen zengin sayılmıyorsa yani kıyıda köşede birikmiş 85 gr altını veya buna denk bir parası yoksa onun masraflarını zekâtınızdan karşılayabilirsiniz. Bunu ona söylemeniz de gerekmez.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/zekat-verirken-bu-benim-zekatim-dememiz-gerekiyor-mu.html

Ama nikâhınız kıyılıp da dinen karı koca olduğunuz andan itibaren artık ona zekât veremezsiniz.

Kadınlar cuma günü öğle namazı kılmazlar mı?

Hayır, bu bilgi doğru değildir. Cuma günü öğle namazı kılmayacak olanlar, cuma namazını cemaatle kılan kimselerdir. Eğer kadınlar cuma namazına gidemezlerse o günün öğle namazını kılmakla mükelleftirler. Fakat cuma namazına gitmiş olanlar, o günün öğle namazını kılmazlar.

Kadınların cuma namazı kılmaları ile ilgili cevabımızı aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kadinlara-cuma-namazi-farz-midir.html

Emlakçılık yapmak haram mıdır?

Yalan söyleyip gerçek dışı beyanlarda bulunulmadığı taktirde emlakçılık yapılabilir. Burada zihinleri karıştıran şey, komisyonculuktur. Fiyat artışına sebep olmayan hizmetler, yardımlar, aracılıklar, pazarlama ve dağıtım işleri dinen yasak değildir. Üreticinin malını tüketiciye arz eden, satıcıya müşteri bulan ve bunun için de muayyen bir ücret veya yüzde alan hizmetler meşrûdur.

Alınacak olan komisyon için pazarlık yapmak mümkün olduğu gibi emlakçılar arasında oluşmuş örfe göre belirlemek de mümkündür.

Vadeli satılan bir malın bedeli, yeni fiyatı üzerinden mi hesaplanır?

Satış yapılıp mal teslim edildikten sonra müşterinin borcu, sadece 100 TL olur. Eğer bu borcu zamanında ödemez, para da enflasyon sebebiyle değer kaybederse ödeme gününden itibaren meydana gelen enflasyon farkını borçlunuzdan isteyebilirsiniz. Bunun dışında bir talebiniz olamaz.

Ödemeyi geciktiren borçluya uygulanacak ceza ile alakalı olarak aşağıdaki linkte geniş bir araştırmamız bulunmaktadır. Okumanızı tavsiye ederiz.

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/odemeyi-geciktiren-borcluya-maddi-ceza.html

Osmanlı’nın son döneminde mirasta arazilerin taksimi nasıl yapılıyordu?

Osmanlı’nın son döneminde şahsi mülk olan terekenin taksiminde İslâm Miras Hukuku (Ferâiz) hükümleri esas alınırken kişinin mülkü olmayıp devletin çeşitli şartlarla halka verdiği (hala gerçekte mülkiyeti devlete ait olan) toprakların (mîrî arazi) taksiminde ise İntikal Kanunu esas alınmaktaydı. Sorunuzdaki miras taksimi, bu farklılıktan kaynaklanmaktadır.

1284/1868’de yapılan değişiklikle İntikal Kanunu’na göre miri arazinin taksiminde ölenin çocukları veya torunları bulunduğunda eşine hisse verilmemekte, 1328/1912 tarihinde yürürlüğe giren İntikal Kanunu Kararnamesi’ne göre ise mirasçı kalmış karı veya kocaya ölenin çocuğu varsa miri arazinin taksiminde dörtte bir hisse verilmektedir. (Ayrıntı bilgi için bkz: Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, c: 5, s: 389-406)

Lina isminin anlamı nedir? Kız ismi olarak konulabilir mi?

Lina ismi, Haşr sûresinin 5. ayetinde geçen “lîne (لِينَةٍ)” kelimesinin latin harfleri ile yazılmış şekli ise bu kelime, “yumuşak hurma ağacı” manasına gelir. Bunun, çocuklara isim olarak konulmasının bir sakıncası yoktur. Ama telaffuz açısından Türk diline daha uygun bir isim bulmanızı tavsiye edebiliriz.

Niçin katılım bankalarının finansmanında faiz olduğunu söylüyorsunuz?

Katılım bankaları, sözlü olarak yaptıkları işlemlerde, işlem şayet satım ise “satıcı”, kiralama ise “kiraya veren” gibi bütün sorumlulukları üstlenmek durumundadırlar. Soruda da belirtildiği gibi eskiden birçok hukuki muamelede yazılı evrak kullanılmazdı; fakat bu işlemleri yapanlar, işlemde hangi konumda iseler o konumun gerektirdiği bütün hakları ve sorumlulukları yerine getirmekle mükellef tutulurlardı. Yani klasik dönem fıkıh kitaplarında bir arazinin satımında tapu senedinin yazılması, teslimi şart koşulmaz; fakat satıldığı belirtilen arazinin anlaşmada belirtilen şartlara sahip olmadığı anlaşılırsa sorumlusu satıcı olurdu.

Bakkaldan bir kg. peynir alındığında şayet peynirin bozuk olduğu anlaşılırsa müşteriye, peyniri bakkala götürüp iade etme ve bedelini alma hakkı doğar.

Nikâh olayı da aynı şekildedir. Şayet sözlü olarak bir nikâh kıyılmışsa bu akitten doğan bütün hak ve sorumluluklar taraflar açısından bağlayıcı olur. Yani eşlerden biri öldüğünde yahut ayrılık gerçekleştiğinde ilgili hukuki hükümler, taraflar için tatbik edilir. “Biz belge imzalamamıştık, bu sorumlulukları kabul etmiyoruz.” denemez.

Günümüz bankacılığında ise bankalar, yazılı olarak “kredi verdik”, sözlü olarak da “alım-satım yaptık” dedikleri için, akit sonrası ortaya çıkan ihtilaflarda genelde kredi sözleşmesi şartlarına göre hukuki ihtilafların çözümü yoluna gitmeleri birçok hak kaybına sebep olmaktadır. Bankaların yaptığı herhangi bir sözleşme incelenirse işlemden kaynaklanacak hiçbir sorumluluğu kabul etmediklerinin açıkça yazılı olduğu görülecektir.

Geliri helal kılan, nimetle birlikte külfete de katlanmaktır. Yalnızca nimetten yararlanıp külfete (riske) hiç katlanmadan elde edilen gelir, kâr değil, faizdir.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Bu konuyla ilgili diğer cevaplarımızı, aşağıdaki linklerden okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/katilim-bankalari-finanse-ettikleri-urunlerde-faize-sebebiyet-veriyor-mu.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/katilim-bankalarinin-gayrimenkul-finansmani-faizli-midir-degil-midir.html

Bir gelin, üvey kayınpederinin yanında başı açık durabilir mi?

Bir kadının kayınpederi, kocasının öz babasıdır. Üvey kayınpeder, gerçek kayınpeder sayılmaz. Bu yüzden gelin, onun yanında başı açık duramaz.

Konu hakkında geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan soru-cevabı da okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bir-gelin-kayinpederinin-yaninda-basi-acik-durabilir-mi.html

Ödül karşılığı oynanan oyunlar kumar kapsamına girer mi?

Katılımcıların ortaya belli bir miktar para veya bir mal koyup oyun sonunda kazananın ona sahip olduğu bütün eylemler, adı ne olursa olsun kumardır, dolayısıyla haramdır. Fakat üçüncü bir kişi, ortaya bir miktara para veya mal koyar da kazanan, o malı alırsa o zaman helal olur.

Spor müsabakalarında parayı, o müsabakayı seyretmeye gelen üçüncü şahıslar verdiğinden kazanan takım, o paranın tamamını veya büyük bir bölümünü alabilir.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Haftalık veya aylık altın günü düzenlemekte bir sakınca var mı?

Kura ile altın günü yapmayı yasaklayacak herhangi bir delil bulunmamaktadır. Altın günlerinde diğer kişilerden alınan altına karşılık kişinin geri verdiği altın aynı sayıdadır. Bunda da herhangi bir sakınca yoktur.

En’âm suresi 143 ve 144. ayetlerde anlatılan hayvanlar 8 çift mi, 8 eş mi?

O ayetlerde kullanılan kelime, “zevc” (زوج) kelimesinin çoğulu olan “ezvâc” (ازواج)‘tır. Bu da birçok mealde yanlış olarak tercüme edildiği gibi “çift” değil, “eş” manasına gelir. Yani orada dişili-erkekli olmak üzere koyun, keçi, sığır ve deve gibi dört farklı hayvandan bahsedilmektedir. Bu da 4 x 2 = 8 eder. Eğer meallerde olduğu gibi 8 çift olmuş olsa 8 x 2 = 16 hayvan olması gerekirdi ki ayette böyle bir şeyden bahsedilmemektedir.

İlgili ayetlerin tarafımızdan yapılan meali şöyledir:

“Sekiz eş: Koyundan iki, keçiden iki… De ki: “(Allah) iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa dişilerin dölyataklarındaki yavruları mı haram kıldı? Eğer doğru kimselerseniz bilerek söyleyin.

Deveden iki, sığırdan iki… De ki: “(Allah) iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa dişilerin dölyataklarındaki yavruları mı haram kıldı? Allah böyle buyururken yanın da mıydınız?” İnsanları bilgisizlikleri sebebiyle saptırmak için Allah’a iftira edenden daha zalimi kim olabilir? Allah, zalimler takımını yola getirmez.” (En’âm, 6/143-144)

Adam öldü. Karısı, dört oğlu, üç kızı kaldı. Miras nasıl taksim edilir?

Miras bırakanın eşi, mirasın sekizde birini aldıktan sonra kalan, kız ve erkek çocuklar arasında erkek çocuğun, iki kız çocuk hissesi alacağı şekilde paylaştırılır. Buna göre miras 88 hisse kabul edilerek sekizde biri olan 11 hisse miras bırakanın karısına, kalan 77 hisse de çocukları arasında her bir erkek çocuğun 14, her bir kız çocuğun 7 hisse alacağı şekilde taksim edilir.  11+14+14+14+14+7+7+7=88

Sabit bir gelir elde etmek şartıyla paramı kuyumcuda işletebilir miyim?

Yapılan bu işlem, faizli bir işlemdir ve fıkhen caiz değildir. Caiz olabilmesi için aranızda kâr-zarar paylaşımına dayalı bir ortaklık kurmanız gerekir. Siz sermayeyi verirsiniz, kuyumcu çalıştırır; geliri de aranızda anlaştığınız kâr oranı üzerinden paylaşırsınız. Zarar edilmesi durumunda sizin sermayeniz, kuyumcunun da emeği boşa gitmiş olur.

Doç. Dr. Servet Bayındır

Konu hakkında daha geniş bilgi edinmek için aşağıdaki linklerde bulunan fetvaları da okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sabit-bir-kar-garantisi-ile-ortaklik-yapmak-caiz-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/zarara-katlanmadan-sadece-kara-dayali-ortaklik-kurulabilir-mi.html

Yahudilerin âlemlere üstün kılınmasını nasıl anlamalıyız?

Âlem, “ilm” kökünden türemiştir, ‘bir şeyin varlığını gösteren iz, alâmet ve işaret’ demektir. Yaratıcının varlığını gösteren her şey, âlemdir. Dolayısıyla “âlemlerin Rabbi” demek, “bütün varlıkların Rabbi” demektir.

Bakara Suresi 47. ayette Yahudilerle ilgili olarak geçen âlem kelimesi ise sadece insan cinsini gösterir. “Sizi âlemlere üstün kıldım” sözü, Allah’ın onları diğer insanlara tercih ederek kitap ve peygamber gönderdiği anlamına gelir. Yoksa bu ifadeler, kıyamete kadar onların her şeyden ve herkesten üstün oldukları anlamına gelmez.

Konuyla yakından ilgili başka bir soru-cevabı da aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/lanetli-olmalarina-ragmen-yahudiler-nasil-super-guc-olabiliyor.html