Çeklerin zekâtını diğer mallarınızın zekâtıyla birlikte vermeniz gerekir. Ama tahsil ettiğiniz günden itibaren geriye dönük olarak vermeniz de mümkündür. Mesela elinizde iki yıl vadeli bir çekiniz olsa, iki yıl sonra tahsil edince onun iki yıllık zekâtını verebilirsiniz.
Yazılı Fetvalar
Buradan elde ettiğiniz kirayı diğer para veya mallarınızla birlikte hesap eder, hepsinin toplamının üzerinden yüzde iki buçuğunu zekât olarak verirsiniz. Yani mülk değerini hesaplamanız gerekmez.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kirada-olan-evlerin-zekati-nasil-verilir.html
Bir kayınpeder damadına zekât verebilir. Eşinizin malı size değil bizzat kendisine ait olduğu için onun zekât vermesi, sizin zekât almanıza engel teşkil etmez. Eğer kıyıda köşede nisap miktarı olan 85 gr altın veya buna denk paranız, malınız yoksa zekât alabilirsiniz.
Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/bir-kisi-damadina-zekat-veya-fitre-verebilir-mi.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/bir-ailede-sadece-kocanin-zekat-vermesi-yeterli-midir.html
Zekât verdiğiniz kişilerin neye ihtiyacı olduğunu bilmeden onun adına karar vermeniz doğru değildir. Siz üzerinize düşen parayı nakit olarak onlara verin, onlar neye ihtiyaçları varsa onları alsınlar.
Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izlemenizi tavsiye ederiz:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/zekat-olarak-fakirlere-erzak-paketleri-dagitmak-dogru-mu.html
Allah Teala zekât verilebilecek olan sınıfları şöyle sıralamıştır:
“Sadakalar (zekâtlar) sadece; fakirler, miskinler, bu işte çalışanlar ve kalpleri ısındırılanlar içindir. Bir de esirler, borçlular, Allah yolunda ve yolda kalanlar uğrunda harcanır. Bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Allah bilir, doğru karar verir.” (Tevbe, 9/60)
Ayet mealinde altı çizili yerden de görüldüğü gibi borçlu olan kimselere zekât verilebilir. Borcun nereden kaynaklandığının bir önemi yoktur.
Bahsettiğiniz kişiye zekât da fitre de verebilirsiniz.
Borsa ile ilgili cevabımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/borsada-hisse-senedi-alimi-yapmak-caiz-midir.html
Zekât veya fitre veren kişinin içten niyet etmesi yeterlidir. Bunları verirken “bu benim zekâtımdır, fitremdir” demesine gerek yoktur. Hatta karşı tarafı incitmemek için söylenmemesi daha iyi olur.
Bazı Mâlikî fakihlere göre fakirleri inciteceğinden verilen şeyin sadaka veya zekât olduğunu söylemek mekruhtur.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
Orucu bozan şeyler, yemek, içmek ve cinsel ilişkidir. Jinekolojik muayenede kadın herhangi bir ilaç içmediği sürece orucu bozulmaz.
Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayın:
www.fetva.net/oruc/jinekolojik-muayene-orucu-bozar-mi.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/jinekolojik-muayeneden-sonra-gusul-abdesti-almak-gerekir-mi.html
Verdiğiniz bilgilere size zekât düşmez. Çünkü Allah Teâlâ zekâtın ancak elinde malı olandan alınabileceğini bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Mallarından sadaka al; böylece onları arındırmış ve geliştirmiş olursun…” (Tevbe, 9/103)
Verdiğiniz bilgilere göre sizin elinizde malınız bulunmamış oluyor. Zira zekât için elde bulunması gereken mal, aşağıdaki ayetin delaletiyle ihtiyacınızdan fazla olmalıdır. Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“… Sana neyi harcayacaklarını da soruyorlar. De ki: “artanı!”…” (Bakara, 2/219)
Peygamberimizden de konuyla ilgili şu hadisler rivayet edilmiştir:
“Zekât, zenginlerden alınır, fakirlere verilir.” (Buhari, Zekât, 1, 63; Müslim, İman, 29 (19); Ebu Davud, Zekât, 5; Tirmizi, Zekât, 6; Nesai, Zekât, 1; İbn Mace, Zekât, 1)
“Sadaka/zekât ancak zenginden alınır.” (Buhari, Zekât, 18, Vasiyet, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/230.)
Hz. Osman’ın da şöyle dediği nakledilmiştir:
“Bu, sizin zekât ayınızdır. Kimin borcu varsa onu ödesin ki böylelikle onun ne kadar malı olduğu bilinsin. Borcu ödedikten sonra elinde kalan kısmının zekâtını versin. Elinde kalan mal nisap miktarının altında ise zekât vermesi gerekmez.” (Muvatta, Zekât, 1, hadis no: 322)
Hanefilerden İmam-ı Muhammed bu rivayeti zikrettikten sonra şöyle demiştir:
“Biz bu rivayeti esas alarak diyebiliriz ki: Bir kimsenin hem malı hem borcu varsa önce borcunu ödesin. Sonra elinde zekât düşecek kadar mal kalırsa onun zekâtını versin. Bu, Ebu Hanife’nin de görüşüdür.”
Sonuç olarak borcunuzu düştükten sonra elinizde kalan miktar nisap miktarına ulaşmıyorsa –ki sorunuzdan öyle anlaşılıyor- zekâtla yükümlü olmazsınız. Elinizde bulunan malın ticaret malı, nakit para büyük-küçükbaş hayvan veya toprak ürünleri olması arasında bir fark yoktur.
Kadınlar âdetli oldukları günlerde oruç tutmalıdırlar. Çünkü âdet, oruca engel değildir. Fakat âdetli olduklarında kendilerini oruç tutamayacak kadar rahatsız hissedenler hasta hükmünde olurlar. Onlar, hastalara tanınan ruhsatı kullanarak oruç tutmazlarsa Ramazandan sonra bu oruçlarını kaza ederler.
Âdet döneminde oruç tutamayacak kadar kendini hasta hisseden bir kadın, hastalara tanınan ruhsattan yararlanarak işyerinin yemekhanesinde yemeğini yiyebilir. Bunda herhangi bir sakınca olmaz.
YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 112-113.
Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linki de tıklayın:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/adetli-kadinlar-ramazanda-oruc-tutabilirler-mi.html
Kusmak orucu bozmaz. Zira orucu bozan şeyler; yeme, içme, cinsel ilişki ve bu kapsama dâhil olan şeylerdir. Kusmak bunlardan hiçbirine girmez.
Buhârî’de yer alan bir kayda göre Abdullah İbn Abbâs ve İkrime (ra) “Oruç, vücuttan içeri girecek şeylere karşı kendini tutmaktır; dışarı çıkacak şeylere değil” diyerek kusmanın orucu bozmayacağını söylemişlerdir. (Buhârî, Savm, 32)
Fıkıh kitaplarında ise kasten kusmanın oruç bozacağı; fakat istemeden kusmanın bozmayacağı belirtilmektedir. Bu görüşte olanlar, Ebû Hureyre’nin naklettiği şu hadisi delil getirmektedirler:
Allah’ın Elçisi şöyle buyurmuştur:
“Oruçlu iken istemeyerek kusan kimseye kaza gerekmez. (Ama) Kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin.” (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 33; Tirmizî, Savm, 25; İbn Mâce, Sıyâm, 15)
Bu hadise kitabında yer veren İmam Tirmizî şu açıklamalarda bulunmuştur:
“Muhammed (İmam Buhârî) diyor ki: Bu hadis Ebû Hureyre’den değişik şekillerde rivayet edilmiş olup senedi pek sağlam değildir. Ebû’d Derdâ, Sevbân, Fedâle b. Ubeyd’den de Resûlullâh (s.a.v.)’in kusarak orucunu bozduğu rivayet edilmiştir. Bunun anlamı şudur: Resûlullâh nafile oruç tutuyordu, kustu. Zayıf ve güçsüz kaldığı için orucunu devam ettirmedi. Bu konudaki bazı hadisler bu şekilde yorumlanmıştır.” (Tirmizî, Savm, 25)
Oruçla ilgili ayetlere bakıldığında ağız dolusu da olsa kusmanın orucu bozmayacağı anlaşılmaktadır.
YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 99-100.
Devlet av yasağı uygulamıyorsa Ramazan ayında avlanmanın bir sakıncası yoktur.
Yasak zamanı avlanmak konusunda daha önce verdiğimiz cevabımızı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/yasak-zamani-avlanmak-caiz-midir.html
Yüce Allah, Bakara sûresinin 183. ayetinde orucun farz kılınmasının amacını şöyle belirtmiştir:
“Ey inanıp güvenenler! O oruç, sizden öncekilere yazıldığı şekliyle size de yazıldı ki kendinizi koruyasınız.” (Bakara, 2/183)
Görüldüğü gibi orucun esas hikmeti, kişinin kendisini koruyabilmesidir. Esas korunma, Cehennemden korunmadır. Bu ise ancak şirke düşmemekle olur. Bununla birlikte günahlardan da korunmak gerekir. Oruç tutan kişi, canı çektiği ve imkânı olduğu halde Allah’ın emrini kendi arzularına tercih ederek yemeyi içmeyi ve eşiyle cinsel ilişkiyi terk edip böyle bir koruma altına girmiş olur.
Bununla ilgili bir yazımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/firsatlar-ayi-ramazan.html
Bununla beraber oruç insanın sağlığını korur, nimetlerin kıymetini bilmesini sağlar, sabırlı olmayı ve aç kalmanın ne demek olduğunu öğretir.
Oruçta daha nice hikmetler vardır. Onları tespit için uzmanlarıyla ekip çalışmaları yapmak gerekir. Faizin haram kılınmasının hikmetlerini, hiç kimse ekonomi uzmanları kadar bilemez. Orucun hikmetleri de tıp, sosyoloji, psikoloji gibi alanlarda uzmanlaşmış kişilerin yer aldığı ekip çalışmalarıyla tespit edilebilir. Bugün, tıpta oruçla tedavi yöntemi uygulanmakta ve çok ilginç sonuçlar alındığı söylenmektedir.
YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Bs., Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 85-86.
Bu sorunun görüntülü cevabını izlemek için lütfen tıklayınız:
Dakika farkı mevsimlere göre değişir. Ağustos ayında bir derece 6 dakika civarındadır.
Bir de Diyanet takviminde güneşin doğuşu en az gerçek doğuştan 7 dakika önceyi gösterir. Ve bu 7 dakika da 18 derecenin içerisine yedirildiği için süre uzamış oluyor.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/takvimlerdeki-40-dakikalik-hata-2011-yilinda-da-devam-ediyor-mu.html
Hata 40 dakikadan da fazladır. Bir saat geçmeden namazı kılmamak gerekir. Geçen seneden bu yana Diyanet takvimlerinde herhangi bir düzeltme yapılmamıştır.
Konuyla ilgili bilgiler için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
Hastalık veya yolculuk gibi sebepler dışında bir Müslümanın oruç tutmama, akşamdan niyetlenmeme gibi davranış gösterme hakkı ve yetkisi yoktur. Böyle bir davranış kesin olarak Allah’a isyan anlamı taşır.
Bununla ilgili cevaplarımız için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/keyfi-olarak-tutulmayan-ramazan-orucunun-cezasi-nedir.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/oruca-niyet-edilmemisse-yiyip-icilebilir-mi.html
Bakara suresinin 187. ayetine göre orucu bozan şeyler; yemek, içmek ve cinsel ilişkidir. Nikotin bandı bunlardan hiçbirine girmeyeceği için orucu da bozmaz. “Bozar” diyenler bunun hangi sınıfa girdiğini ilmi olarak ispatlamak zorundadırlar.
Allah Teâlâ Bakara sûresi 184 ve 185. ayetlerde hasta olanların oruç tutmayabileceklerini bildirmiştir. Onlar tutamadıkları orucun yerine başka günlerde oruç tutarlar. Fakat güçleri yeter de oruç tutarlarsa bu onlar için daha iyi olur. Oruç tutmaları halinde hastalıklarının artma ihtimali varsa tabii ki bu takdirde oruç tutmamaları gerekir. Ama oruç tutmayıp yerine fidye vermek olmaz.
Hasta ve yolcuların oruca hiç başlamama izinleri olduğu gibi başladıkları oruçlarını bozma izinleri de vardır. Bu durumda tutmadıkları veya bozdukları oruçlarını gününe gün kaza etmeleri yeterlidir; herhangi bir keffaret söz konusu değildir.
YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Bs., Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 87.
Geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/oruc-tutamayan-hastayasli-ve-gucsuz-olanlar-ne-yapmali.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/diyabet-hastalarinin-ramazan-ayinda-oruc-tutmalari-gerekir-mi.html
Hayır, böyle bir uygulama yoktur. Havaların sıcak olması, oruç tutulmasına engel değildir. Orucu (mükelleflerden) sadece hastalar ve yolcular tutmayabilirler ki onların bile tutmaları tavsiye edilmiştir.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/oruc-tutamayan-hastayasli-ve-gucsuz-olanlar-ne-yapmali.html
İlk Müslümanların sıcaklıkların 50 derecelerde seyrettiği Mekke ve Medine şehirlerinde, çöllerinde yaşadıklarını ve oruçlu bir şekilde cihada çıktıklarını hatırlarsanız günümüzde oruç tutmanın o kadar da zor olmadığını anlayabilirsiniz.
Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kpss-ye-hazirlaniyorum-oruc-tutmayip-kaza-edebilir-miyim.html
Aşağıdaki ayetlere göre iş yerinizde dine taban tabana zıt konuşmalara şahit olduğunuzda ve konuşmanız için size izin verilmediği durumlarda yapmanız gereken, tartışmaya girmek değil bir şekilde konudan/oradan uzaklaşmaktır. Ama size de görüşünüzü sorarlarsa o zaman doğru bildiklerinizi de söylemekle yükümlü olursunuz.
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“O, bu Kitapta size şunu indirmiştir: “Allah’ın ayetlerinin görmezlikten gelindiğini ve hafife alındığını işittiğiniz zaman onlarla oturmayın. Başka bir söze geçinceye kadar böyle yapın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” Allah bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde toplayacaktır.” (Nisa, 4/140)
“Ayetlerimiz hakkında haddini aşanları görürsen başka konuşmaya geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık o zalimler takımıyla bir arada olma.
“Allah’tan çekinenlere onların hesabı sorulmaz; ama bu, belki çekinirler diye onlara yapılan bir hatırlatmadır.” (En’âm, 6/68-69)
“Sen bilgi ver[1], o bilgi bir işe yararsa!
Kendine çekidüzen veren o bilgiden yararlanacaktır.
Hayırsız kişi[2] ise ondan kaçacaktır.” (A’lâ 87/9-11)
Görüntülü cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/allahi-gormezden-gelen-insanlara-karsi-tutumumuz-nasil-olmali.html
[1] Bilgi diye çevrilen kelime “zikir”dir. Zikir, sürekli akılda tutulan kullanıma hazır bilgidir. (Müfredat)
[2] Burada ism-i tafdil anlamı verilmemiştir. Çünkü أفعل kalıbı bazen sıfat-ı müşebbehe olur.
Zekât oranı kırkta bir yani yüzde iki buçuktur. 20.000 liranın % 2,5’u ise 500 lira eder. 500 lira sizin vermeniz gereken zekât miktarıdır.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/zekat-fitre-yazili-fetvalar/20000-lirasi-olan-bir-kisi-ne-kadar-zekat-vermeli.html