Namaz
Birbirleri ile karşılaşan Müslümanların önce selamlaşmaları ardından da musafaha (tokalaşma) yapmaları sünnettir. Musafaha ile ilgili olarak Peygamberimizden nakledilen iki hadis şöyledir:
Berâ radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“İki Müslüman karşılaşıp musafahada bulununca ayrılmalarından önce (küçük günahları) mutlaka affedilir.” (Ebû Davud, Edeb, 153; Tirmizi, İsti’zân, 31)
Atâ el-Horasani anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Musafaha edin ki kalplerdeki kin gitsin. Hediyeleşin ki birbirinize sevgi doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin.” (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 16).
Fakat vakit namazlardan sonra cemaatin cami içinde sıraya girerek birbirlerine “Allah kabul etsin” deyip musafaha etmeleri ve bunu adet haline getirmeleri, bu sünnetin kapsamına dâhil değildir. Kütüb-ü Sitte’den “Sünen-i Ebî Davud” un Türkçe tercüme ve şerhinde konuyla ilgili şu faydalı bilgiler yer almaktadır:
Sabah Ve İkindi Namazlarından Sonra Musafaha Yapmak (Caiz Midir?)
İmam Nevevî, “el-Ezkâr” isimli eserinde musafaha konusunda şöyle diyor:
“Şunu bil ki her karşılaşmada musafaha yapmak müstehabtır. Halkın sabah ve ikindi namazlarından sonra âdet hâline getirdiği güzel musafahanın ise şeriatla ilgisi yoktur. Ancak bunun zararı da yoktur. Çünkü prensip olarak musafaha sünnettir. Ve halkın çoğu hallerde aşırı giderek bunu kusurlu halde yapmaları onu sünnet olmaktan çıkarmaz. (…) Mubah olan bidatlerden birisi de sabah ve ikindi namazlarından sonra tokalaşmaktır.” (Muhammed İbn Allân, el-Futûhâtü’r-Rabbâniyye, V, 397-399.)
Hanefi ulemasından Aliyyü’l-Kâri, İmam Nevevî’nin bu görüşüne itiraz ederek şöyle demiştir:
“İmam Nevevî’nin bir nevi çelişki içinde bulunduğu aşikârdır. Çünkü halkın bazı vakitler işledikleri sünnete bid’at denilemeyeceği gibi, halkın bu sünneti sabah ve ikindi namazlarından sonra müstehab ve meşru olmayan şekliyle yapmalarına da sünnet denilemez. Çünkü meşru olan musafahanın zamanı, ilk karşılaşma zamanıdır. Bazen halk karşılaştıkları halde musafaha yapmadan uzun süre sohbet ve ilim müzakeresi yapıyorlar. Sonra namazı kılınca musafaha ediyorlar. Nerede sünnet, nerede bunların yaptıkları! Onun için bizim Hanefî ulemasından bazıları, İmam Nevevî’nin sözünü ettiği bid’atin mekruh ve mezmûm (kınanmış) bidatlerden olduğunu açıkça ifade etmişlerdir.” (Aliyyü’l-Kârî, Mirkâtü’l-Mefâtîh, IV, 74-575.)
(…) Bu konuda İbn Abidin şöyle diyor:
“Sadece namazlardan sonra musafahaya devam etmek, bazı cahillerin bunun sünnet olduğunu ve diğer zamanlarda yapılan musafahalardan daha faziletli olduğunu zannetmelerine yol açar. Oysa seleften hiçbir kimse bu vakitlerde musafaha etmemiştir. Binaenaleyh namazdan sonra musafaha her hâlükârda mekruhtur ve Rafızîlerin sünnetlerindendir.” (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtâr, V, 244.)
KAYNAK: Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Hüseyin Kayapınar, Necati Yeniel, Necat Akdeniz, Şamil Yayınevi, Edep, 141-142. bâb. 5212. hadisin şerhi)
Farz namaz için işverenden izin alınmaz. Bu, sizin insan olmanızdan kaynaklanan hakkınızdır. Ancak size farz olmayan ibadetler için izin almanız gerekir. Mesela öğle namazının dört rekâtı için değil; ama başında ve sonundaki sünnetler için izin almanız icap eder. Fakat “Nasıl olsa izin alınması gerekmiyormuş” diyerek farz namazları da uzatamazsınız. 4 rekâtlık bir namaz, bir kişinin ortalama 4 dakikasını alır. Selam verir vermez işinizin başına dönersiniz. Eğer işyerindeki molalar namaz vakitlerine denk geliyorsa namazları bu vakitte kılmalısınız.
Konu hakkında daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
Yatsı namazı ile fecr-i sâdık arasında bir müddet uyuyup uyandıktan sonra kılınan nafile gece namazına “teheccüd namazı” denir.
İsra suresinin 79. ayetinin delaletine göre teheccüd namazı, sadece Peygamberimize farz olup diğer mü’minler için “sünnet-i müekkede” yani kuvvetli sünnettir. Tüm mü’minlere farz olan ise beş vakit namazdır ve bu, ayetlerle sabittir. Peygamberimiz “Farz namazdan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.” (Müslim, Sıyâm, 202 (1163), 203) buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir.
Fazileti oldukça büyük olan bu namaz, bizden önceki salih kulların devam ettiği, Allah’a yaklaşmaya vesilen olan, günahları örten ve engelleyen bir ibadettir. (Bkz: Tirmizi, Daavât, 115)
Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz, teheccüd namazının en faziletli vaktini şöyle belirtmiştir:
“Farz namazdan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen ortası en faziletli vakittir.” (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, c: 4, s: 16)
Teheccüt namazı, diğer nafile/sünnet namazlar gibi kılınır. Yalnız kıraatin sesli veya sessiz olması hususunda kişi serbesttir. Dilerse tek başına kılmasına rağmen kıraati sesli yapabilir.
İki rekâttan fazla kılınacaksa ikinci rekâtta bir selam vermek tavsiye edilir. Fakat tek selamla 4 rekât kılınacaksa birinci oturuşta sadece Tahiyyat okunur, Salli-Barik duaları okunmaz.
Kişi kendini şirke karşı korumazsa hiçbir şey, onun müşrik olmasını engellemez. Peygamberlerin ibadetlerinde kusur etmeyecekleri açıktır; ama Allah Teâla onları bile şirk konusunda uyarmış ve şöyle buyurmuştur:
“De ki: ‘Ey cahiller! Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi istiyorsunuz?’
Sana da, senden önceki elçilere de muhakkak şu vahyedilmiştir: ‘Eğer şirke düşersen yaptıkların yanar gider ve sen, kaybedenlerden olursun.’
Hayır, yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.
Bunlar Allah’ı gereği gibi değerlendiremediler. Oysa kıyamet günü, bütün yeryüzü onun avucunda, gökler de sağında dürülü olacaktır. O, ortak koştuklarından uzak ve yücedir.” (Zümer, 39/64-67)
“De ki: ‘Gökleri ve yeri bölünme kanunu ile yaratan Allah’tan başkasını mı veli edineceğim? O her şeye bakan; ama bakıma ihtiyacı olmayandır.’ De ki: ‘Bana şu emir verildi: ‘Müslümanların en önde geleni ol; sakın müşriklerden olma.’
De ki: ‘Eğer Rabbime baş kaldıracak olsam ben o büyük günün azabından korkarım.’” (En’âm, 6/14-15)
Sorunuzda geçen ayet ise şöyledir:
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
“Sana vahyedilen kitaba uy ve namazı tam kıl. Çünkü namaz, hayâsızlığı ve kötülüğü engeller. Allah’ı zikir, elbette büyüktür. Allah, ne yaptığınızı bilir.” (Ankebût, 29/45)
Namazın kötülüğe engel olması, namaz kılanın içinin bu konularda daha hassas olması anlamına gelir. Böyle birinin büyük günah işlemeye devam etmesi ya da Allah’a şirk koşması, onun kıldığı namazın gerektiği gibi olmadığını gösterir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden nakledilen bir rivayet şöyledir:
من لم تنهه صلاته عن الفحشاء والمنكر لم تزده من الله إلا بعدا
“Kimin namazı onu hayâsızlıktan ve kötülükten engellemiyorsa o namaz ona, Allah’tan uzaklaştırma dışında bir katkı sağlamaz.” (Taberâni, Mu’cemü’l-Kebîr, c: 11, s: 54)
Çünkü böyle biri yoldan çıktığı halde, namaz kıldığı için kendini doğru yolda zanneder.
Erkekler namazlarını öncelikle camide kılmak durumundadırlar. Sünnete uygun olan budur.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/farz-namazi-ozrumuz-olmadan-tek-basimiza-kilabilir-miyiz.html
Ama ezan okunur ve cemaate yetişememe gibi bir durum olursa o takdirde ev halkıyla birlikte cemaatle namaz kılmak en iyisidir. Bu durumda kişi eşi, annesi, babası veya çocuklarıyla birlikte namaz kılabilir. Bunda bir sakınca bulunmamaktadır. Bu durumda kadınların erkeklerin arkasında durmaları sünnettir ve namazın adabındandır. Buna riayet edilmesi gerekir.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kadinlarla-erkekler-ayni-safta-namaz-kilabilir-mi.html
Evde kılınması tavsiye edilen namaz, farzlar değil, nafile namazlardır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem farz namazlarının haricindeki namazlarını mescidinde değil evinde kılar, ashabına da böyle yapmalarını tavsiye ederdi. Konuyla ilgili hadisler şöyledir:
Zeyd b. Sâbit radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbulü, insanın evinde kıldığı namazdır.” (Buhârî, Ezân 81, İ’tisâm 3; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 213.)
Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız da oraları kabirlere çevirmeyiniz.” (Buhârî, Salât 52, Teheccüd 37; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 208, 209; Ebû Dâvûd, Salât 199, Vitir 11; Tirmizî, Salât 213; Nesâî, Kıyâmü’l-Leyl, 1.)
Câbir radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz farz namazını mescitte kıldığı zaman, o namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Allah Teâlâ bu namaz sebebiyle evinde hayır yaratır.” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 210; İbni Mâce, İkâmet 186.)
Niyetle ilgili sorunuzun cevabını ise aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
Sizin de belirttiğiniz gibi hadis kaynaklarında değil de daha çok fıkıh kitaplarında geçen ve Peygamberimizin söylediği belirtilen rivayet şöyledir:
مَنْ تَرَكَ الْأَرْبَعَ قَبْلَ الظُّهْرِ، لَمْ تَنَلْهُ شَفَاعَتِي
“Kim öğle namazından önceki dört rekâtı terk ederse o kişiye şefaatim ulaşmaz.” (Bkz: İbrahim el-Merğinânî, el-Hidâye, Kahraman Yayınları, İstanbul, 1986, c: 1, s: 72)
Hanefi fıkhının temel kaynaklarından kabul edilen el-Hidâye’nin hadislerini incelediği Nasbu’r-Râye adlı eserinde bu rivayete yer veren İmam Zeylaî, rivayeti “garîbun cidden” şeklinde nitelemiş ve rivayetin hiçbir ravisini zikretmemiştir. (Bkz. Zeylaî, Nasbu’r-Râye, c: 2, s: 162).
İbn Hacer el-Askalânî de el-Hidâye’nin hadislerini incelediği ed-Dirâye adlı eserinde bu rivayetle ilgili olarak “Onu (kaynağını) bulamadım.” demiştir. (Bkz: İbn Hacer, ed-Dirâye, c: 1, s: 205).
Ayrıca İmam Nevevî’nin de “Bu rivayetin aslı yoktur.” dediği nakledilmiştir. (Fetteni, Tezkiretü’l-Mevdûât, c: 1, s: 48)
Sonuç olarak bu rivayet, hadis ilmi açısından delil alınabilecek durumda değildir.
Kişinin sorumluluğu, farz namazları kılmaktır. Sünnetleri kılan sevabını alır; ama kılmayan bundan dolayı günaha girmiş olmaz.
Konuyla ilgili görüntülü cevaplarımız için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/sunnet-i-muekkede-neye-denir-sunnetler-kilinmazsa-ne-olur.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/sunnet-namazlari-peygamberimize-allah-mi-emretmistir.html
Her ezandan sonra ayrıca salâ okumak bidattir. Bid’at ise, Hz. Peygamber ve ashab-ı kiram dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hatta bir benzeri olmayan ve İslam’dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibadet kabul edilen görüş ve amellere, sünnete aykırı davranışlara denilir. (M. Sait Şimşek, “Bid’at”, Şamil İslam Ansiklopedisi)
Dinde sonradan ortaya çıkan ve hakkında delil bulunmayan durumlar hakkında Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“İşlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkarılanlardır.” (Müslim, Cuma, 43.)
“Sonradan ortaya çıkarılan her şey bid’attir.” (Nesâî, Îdeyn, 22; İbn Mace, Mukaddime, 7)
“Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir.” (Müslim, Cuma, 43).
Diyanet’in bu işe neden müdahale etmediğini ise bizden değil, bizzat kendilerinden sorup öğrenmelisiniz.
Sıkıntılı bir durumda olduğunuza göre öğle ile ikindiyi, öğle veya ikindi vaktinde birleştirerek kılabilirsiniz. Bunların sadece farzlarını kılmanız yeterli olur. Birleştirerek tam kılma imkânınız da yoksa masada oturarak kılabilirsiniz. Bununla birlikte namazları zamanında ve tam kılmanın mücadelesini de vermeniz gerekir.
İş yerlerinde namaz konusunda yaşanan sıkıntılara dair daha önce sorulan sorulara verdiğimiz cevapları aşağıdaki linklerden okumanızı tavsiye ederiz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/is-yerinde-namaz-kilmam-imkansiz-ne-yapmaliyim.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/isyerleri-namaz-kilinmasina-musaade-etmezlerse-ne-yapilmalidir.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kilamadigim-namazlarimi-isten-gelince-aksam-kilarsam-olur-mu.html
Başı mesh etmek, abdestin farzlarındandır. Unutarak terk eder de daha sonra hatırlarsanız yeniden abdest almanız ve kıldığınız namazı tekrar kılmanız gerekir. Hatırlamadığınız takdirde yapılacak bir şey yoktur.