Namaz
Günlük beş vakit farz namazların öncesinde veya sonrasında kılınan sünnet namazlarla ilgili hadis kaynaklarında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Abdullah İbn Ömer ve Hz. Aişe’den gelen sahih rivayetlerde Resûlullâh’ın farz namazların öncesinde ve sonrasında toplam on iki rekât nafile namaz kıldığı rivayet edilmiştir. Bunlar; sabah namazından önce iki, öğleden önce dört ve sonra iki, akşam namazından sonra iki ve yatsı namazından sonra iki rekâttır. Düzenli olarak kılındıkları için “revâtip sünnetler” ve Resûlullâh’ın çoğu zaman kıldığı için de “müekked sünnetler” olarak adlandırılan bu namazlara devam edenlere Allah’ın cennette bir ev/köşk bina edeceği ifade edilmektedir. (İlgili hadisler için bkz: Buhârî, Teheccüd, 25, 29, 34, Cuma, 39; Müslim, Salâtü’l-Müsafîrîn, 291 (729), Cuma, 71 (882); Muvatta, 69; Ebû Dâvûd, Salât, 290, 299; Nesâi, İkâmet, 64, Kıyâmu’l-Leyl, 66, Cuma, 43; Tirmizî, Salât, 206)
Ayrıca ikindi namazının sünnetiyle ilgili Hz. Ali ve Abdullah İbn Ömer’den gelen rivayetlerde Resûlullâh’ın ikindiden önce iki rekât veya dört rekât kıldığı ve bu namazı kılana dua ettiği rivayet edilmiştir. Resûlullâh sürekli olarak kılmadığı için ikindinin sünneti “sünnet-i gayri müekkede” olarak isimlendirilmiştir. (İlgili hadisler için bkz: Ebû Dâvûd, Salât, 297, (1271, 1272), Tirmizî, Salat, 318).
Yatsı namazının farzından önce kılınan dört rekâtla ilgili olarak ise hadis kaynaklarında herhangi bir rivayet bulunmamaktadır.
Nebîmizin kıldığı bu namazlara Kur’an-ı Kerim’de işaret edilmiştir. Allah Teala şöyle buyurmuştur:
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى
“Onların sözlerine katlan. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de her şeyi güzel yapması sebebiyle Rabbine kulluk et; gece vakitleri ile gündüzün bölümlerinde de kulluk et; belki memnun kalırsın.” (Tâhâ, 20/130)
Bu ayet sünnet namazların ne zaman kılınacaklarını açıklamaktadır. Farz namazların vaktini bildiren ayetlerde “namazı dosdoğru kıl.” (أَقِمِ الصَّلَاة) ifadesi geçmektedir.( Bkz: Hûd, 11/114, İsra, 17/ 78.). Fakat bu ayette “tesbih et” (وَسَبِّحْ) ifadesi geçmektedir. Bu vakitlerin farz namaz vakitlerine değil de sünnet namaz vakitlerine işaret ettiğini gösteren ayetteki “belki razı olursun” (لَعَلَّكَ تَرْضَى) ifadesidir. Eğer bu ayetteki vakitler farz namazlar için olsaydı böyle bir ifade yer almazdı. Çünkü farz olan ibadetlerde kişilerin rızaları aranmaz, kesin bir şekilde emredilir. Yine aynı şekilde Kâf suresinin 39 ve 40. ayetlerinde “tesbih et” (وَسَبِّحْ) ifadesinden sonra “güneş doğmadan önce, batmadan önce ve gece” ifadeleri sünnet namazlarının vakitlerine işaret etmektedir.
Bu anlamda Tâhâ suresi 130. ayeti incelediğimizde “güneşin doğmasından önce” ifadesi sabah namazının iki rekâtlık sünnetine, “güneşin batmasından önce” ifadesi ikindi namazının sünnetine, “gecenin anlarında” ifadesi akşam ve yatsı namazlarından sonraki iki rekata ve gece kılınan teheccüd namazına işaret etmektedir. Bu ayetteki “آنَاءِ” kelimesi çok önemlidir. Bu kelime “آن” kelimesinin çoğuludur. Arapçada çoğul ifade en az üç şeyi gösterir. “ gündüzün taraflarında” ifadesi de, kuşluk namazı ile öğleden önce ve sonra kılınan sünnet namazlara işaret etmektedir. Yine bu ifadedeki “أَطْرَافَ” kelimesi çok önemlidir. Bu kelime “طرف” kelimesinin çoğuludur. Dolayısıyla bu ifade de en az üç şeyi göstermektedir.
Bütün bunlar gösteriyor ki sünnet namazlar, Resûlullâh (s.a.v.)’ın Kur’an’dan çıkarmış olduğu doğru hükümlerden ibarettir. Zaten Allah Teala ona: “Kendinde olan ayetlerle öncekileri tasdik eden ve koruma altına alan bu kitabı, sana hak olarak indirdik. O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet…” buyurmuştur. (Mâide 5/48-49).
Nafile namazlarla ilgili diğer bir önemli bir konu da niyet meselesidir. Bu namazları kılmak için niyet edilirken sanki bu namazların Resûlullâh için kılındığı gibi çok yanlış bir algı söz konusudur. Diğer bütün ibadetler gibi bu namazlar da yalnızca Allah için yapılır. Resûlullâh da bizim için örnek teşkil ettiği için elbette O’nun yapmış oldukları bizim için önemlidir. Fakat Resûlullâh örnek almak ibadetleri onun için yapmak anlamında değildir. Bu nedenle tüm ibadetlerde olduğu gibi bu namazların niyetinde de önemli olan kişinin Allah rızası için namaz kılacağını bilmesidir. Bu şekilde niyette bulunmak yeterlidir.
Sünnet namazların terk edilip edilemeyeceği meselesi de diğer önemli bir konudur. Çünkü birçok kişi bu namazları sünnet olarak değil de terk edilmesi halinde büyük vebali olan farz namazlar gibi görmektedirler. Fakat bu namazlar, farz değil nafile namazlardır. Hiçbir ayette ve Resûlullâh’tan nakledilen hadislerde bu namazları kılmayanlar için, bir tehdit ve ceza öngörülmemiştir. Aksine, kılanlar için büyük mükâfatlar olduğundan bahsedilmiştir. Dolayısıyla bu namazları terk etmekle kimse günahkâr olmaz. Bu konuda kişinin sorumluluğu, yalnızca farz namazlardır. Ama sünnetleri kılan kişi de bunların sevabını alır.
Konuyla ilgili görüntülü cevaplarımız için de lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/sunnet-namazlari-peygamberimize-allah-mi-emretmistir.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/sunnet-i-muekkede-neye-denir-sunnetler-kilinmazsa-ne-olur.html
İki secde arasındaki oturuşta Peygamberimizin çeşitli dualar yaptığı rivayet edilmiştir. Bu duaları okuyacak kadar beklemek de sünnettir.
Birkaç rivayet şöyledir:
Abdullah İbn Abbâs radıyallâhu anh’tan rivâyet edildiğine göre: Resulullah sallallâhu aleyhi ve sellem, iki secde arasında:
اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي وَاجْبُرْنِي وَاهْدِنِي وَارْزُقْنِي
“Allahümmağfir lî verhamnî vecburnî vehdinî verzuknî = Ey Allah’ım beni bağışla bana ikramda bulun, afiyet ver, beni doğru yoluna hidayet et ve bana rızık ihsan eyle” derdi. (Tirmizî, Salât, 211; İbn Mâce, İkâmet, 23.)
Huzeyfe radıyallâhu anh’ın rivayetine göre Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem iki secde arasındaki oturuşta):
رَبِّ اغْفِرْ لِي رَبِّ اغْفِرْ لِي
“Rabbi’ğfir lî Rabbi’ğfir lî = Rabbim! Beni bağışla, beni bağışla Rabbim.” derdi. (İbn Mâce, İkâmet, 23)
Konuyla ilgili olarak bir de secde esnasından edilebilecek dualar vardır. Bununla ilgili cevabımızı ise aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/secdede-turkce-olarak-dua-etmek-namaza-zarar-verir-mi.html
Sahabeden Amr b. Selîme/Seleme (ö. 85-704) ile ilgili olarak nakledilen bu rivayet şöyledir:
“Mekke’nin fethinden sonra Cerm kabilesi İslâmiyet’i kabul etmek üzere Nebî’mize bir heyet gönderdi. Amr b. Selime’nin Sahîh-i Buhârî’deki rivayetine göre bu heyette Amr’ın babası Selime de bulunuyordu. Nebîmiz onlara namaz hakkında gerekli bilgileri verdikten sonra içlerinde Kur’ân’ı en iyi bilen kimseyi imam yapmalarını söyledi. Kabilede Kur’ân’ı en iyi bilen Amr olduğu için, o sıralarda altı veya yedi (Buhârî, “Meğâzî”, 53.) bir rivayete göre yedi veya sekiz (Ebû Dâvûd, “Salât”, 60.) yaşlarında bulunmasına rağmen imamlığa geçirildi.” (Ahmet Önkal, “Amr b. Selîme”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 3, s: 91)
Buhârî ve Ebû Dâvûd’da geçen bu rivayetlerden yola çıkan Ebû Sevr, İshâk b. Râhûye ve İmam Şâfiî gibi âlimler, henüz buluğa ermemiş çocukların buluğa ermiş olan büyüklerine imamlık yapabileceğini söylemişlerdir.
Diğer mezhep imamları ise buluğa ermemiş bir çocuğun imamlık yapamayacağını, bu rivayette Nebîmizin, çocuğun imamlığının caiz olduğunu ifade eden bir emri ve takdiri olmadığını, bunun o kavmin kendi tasarrufu olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Caminin kıbleye göre sağ tarafında namaz kılmanın faziletli olduğuna dair herhangi bir ayet ve sahih hadis bulunmamaktadır.
Cemaatle namazla kılarken sağ ve sol ayırt etmeden önce ön safları doldurmak, safları da düzgün ve sık tutmak gerekir. Bu konuda nakledilen hadislerden bir kısmı şöyledir:
Enes radıyallahu anh anlatıyor: Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Saflarınızı düzgün tutun, zira safların düzeltilmesi namazın kemalini (sağlayan şartlar)dandır.” (Buharî, Ezân 132, 72, 74, 76; Müslim, Salât 124, (433, 434); Ebû Dâvûd, Salât 94; Nesâî, İmâmet 27, 28, 30.)
Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhumâ anlatıyor: Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Safları düz tutun, omuzları bir hizaya getirin, aradaki boşlukları kapatın, (safları düzeltmeye çalışan) kardeşlerinizin ellerine karşı nezaketli olun. Arada şeytan gedikleri bırakmayın. Kim safa kavuşursa Allah ona kavuşur. Kim de saftan koparsa Allah da ondan kopar.” (Ebû Dâvûd, Salât 94; Nesâî, İmâmet 31).
Câbir b. Semüre radıyallahu anh anlatıyor: Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Meleklerin Rabbleri indinde saf tutmaları gibi siz de saf tutmaz mısınız?” Biz: “Melekler nasıl saf tutarlar?” dedik.
“Onlar dedi, ön safları tamamlarlar ve safta muntazam dururlar.” (Müslim, Salât 119, (430); Ebû Dâvûd, Salât 94)
Namazda saf düzeni ile alakalı bir cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
Normalde (hazarda: yolculuk hali dışında) 4 rekât olan farz namazlar yolculukta (seferde) 2 rekâttır. Yani yolculuk boyunca farz namazların 2 rekât halinde kılınması, bir kısaltma/kasr olmayıp namazın o şekilde farz olması sebebiyledir.
Nisâ, 4/101-103. ayetler, namazı kısaltmanın yani 2 rekattan 1 rekata düşürmenin sadece korku durumuna has olduğunu açıkça göstermektedir. İlgili ayetler şöyledir:
“Yolculuğa çıktığınızda, ayetleri görmezden gelenlerin (kafirlerin) size saldırı yapmasından korkarsanız o namazı (yolculuk namazını) kısaltmanızda bir günah yoktur. Çünkü kafirler, size açık düşmandırlar.
İçlerinde olur da onlar için namazı tam kılarsan onların bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar ve silahlarını kuşansınlar. (İlk) secdeyi yaptıktan sonra çekilsinler; bu defa namazı kılmamış öbür kısım gelsin, seninle namaz kılsınlar, tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kafirler ister ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da üzerinize ani bir baskın yapsınlar. Yağmurdan zarar görür veya hasta olursanız silahlarınızı bir yere koymanızda bir günah yoktur; ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, o kâfirlere küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır.” (Nisâ, 4/101-102).
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/seferilikte-namazlari-kisaltarak-kilmak-sart-midir.html
Nisâ 4/102’deki “ekâme” (أقام) fiilinin mef’ûlü “es-salat” kelimesidir. Kur’an’da bu ifadenin geçtiği yerlerde namazın tam kılınması gerektiği anlaşılır. Resûlullâh (sav)’in namazı kısaltma yapmadan tam ve 2 rekât kılarak cemaate de imamlık yaptığı durum “فأقمت لهم الصلاة , onlar için namazı tam kıldığın zaman” şeklinde ifade edilmektedir. Namazı tam ve 2 rekât kılan Nebîmizin aksine onun ardında kısaltarak yani 1 rekâta düşürerek kılanlar için “فلتقم طائفة منهم معك onların bir kısmı seninle namaza dursunlar” denilmektedir.
Abdullah İbn Ömer’den nakledilen bir rivayet şöyledir:
“Resûlüllâh ile birlikte (birçok) yolculukta bulundum. İki rekâttan fazla namaz kılmadı. Ebû Bekir’le birlikte bulundum, o da -Allah ruhunu kabzedinceye kadar- iki rekâttan fazla kılmadı. Ömer ve Osman’la da beraber bulundum; onlar da aynı şekilde hareket ettiler.” (İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât, 75; Nesâi, Taksîru’s-Salâtu’s-Salât, 5)
Nebîmiz yolcuyken 4 rekâtlı namazları daima 2 rekât halinde kıldığına ve “Benim namazı nasıl kıldığımı görüyorsanız siz de öyle kılın” (Buhârî, Ezân, 18) dediğine göre bizim de bu şekilde kılmamız gerekmektedir.
Tekrar etmek gerekirse: Seferlikte akşam hariç bütün namazlar iki 2 rekâttır ve burada herhangi bir kısaltma yoktur. Namazlar ancak düşman korkusu varsa kısaltılabilir. Bu da yukarıda belirtildiği gibi 2 rekâtlı farz namazların 1 rekât kılınması şeklinde olur.
Seferilikte namaz konusunda geniş bilgi edinmek için aşağıdaki linkte bulunan cevabımızı da izleyiniz:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/seferilikte-namazlar-kisaltilir-mi-kisaltilmaz-mi.html