Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Namaz kılmamıza izin verilmiyor? Ne yapalım?

Namaz, Allah’ın kulları üzerine farz kıldığı bir ibadet olup onu terk etmek veya geciktirmek asla söz konusu değildir. İnsanların bu ibadeti kolay yapabilmesi için Allah bazı hafifletmelerde bulunmuştur. Mesela yolculukta bazı namazların rekât sayısının kısaltılması, öğle ile ikindi ve akşam ile de yatsı namazlarının birleştirilerek kılınması gibi. Bu birleştirmeye yolculukta ruhsat verildiği gibi, mukimlikte de ruhsat verilmektedir. Dolayısıyla söz konusu insanlar iş yerlerinde namazlarını birleştirerek kılabilirler. Mesela öğle paydosunda öğle ve ikindi namazlarını birleştirerek kılmalarında bir sakınca yoktur. Bir işçi iş yerinde kaç namaz vakti kalmaktadır? Genellikle öğle ve ikindi namazlarını eda etmede bir zorluk yaşanmaktadır. Bu sorun da verilen aralarda, paydoslarda, öğle ile ikindiyi birleştirerek kılmak suretiyle aşılabilir. Namazların sadece farzlarını kılmak yeterlidir.

Gece vardiyasında çalışan biri, iş yerinde akşam namazını kılma fırsatı bulamazsa onu da yatsı namazı ile birleştirerek kılabilir. Bu iki namazı, akşam vaktinde birleştirebileceği gibi yatsı vaktinde de birleştirebilir. Bu durumda da namazların sırf farzını kılması yeterlidir. Yani hiçbir surette namazını terk edemez. Kişi, aç kalmamak için nasıl çalışmaya muhtaç ise Müslüman kalabilmek için de ibadete muhtaçtır.

Ayrıca şu da bilinmelidir ki abdest alırken ve namaz kılarken ayakkabıların çıkarılması şart değildir. Abdestte ayakkabıların üzerine mesh edilebileceği gibi ayakkabılarla namaz da kılınabilir.

Cuma namazı konusuna gelince: Eğer çevrede cuma namazı kılınan ve isteyen herkesin katılabileceği bir cami/mescit varsa bu insanlar Cuma namazına gitmek için ellerinden gelen gayreti göstermelidirler. Fakat her yolu denemelerine rağmen Cuma namazına gidemezlerse diğer günlerde olduğu gibi öğle namazını kılmaları gerekir.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2016, s. 151-152.

Tesbih namazının hükmü nedir?

Tesbih namazı kılınması hakkında Nebîmizden nakledildiği söylenen hadisler mevcuttur. Fakat bu hadislerin sağlamlılığı konusunda âlimler üç gruba ayrılmıştır: Hadis “sahihtir” diyenler, “zayıftır” diyenler ve “uydurmadır” diyenler. Bunlardan, hadis zayıftır diyenler çoğunluğu oluşturmaktadır ve onların delilleri diğerlerine göre daha kuvvetlidir.

Mesela Ahmed b. Hanbel tesbih namazı ve rivayetleri hakkında “Bunlar hoşuma gitmiyor” demiştir. Sebebini soranlara “Çünkü bu konuda sahih hiçbir şey yoktur” demiş ve bu konudaki hadisleri reddetmiştir. (Bkz: İbn Kudâme, Muvaffakuddîn Ebî Muhammed Abdillâh b. Ahmed, İbn Kudâme el-Makdîsî, Şemsuddin Ebi’l-Ferec Abdirrahman b. Ebî Ömer Muhammed b. Ahmed: el-Muğnî ve’ş-Şerhu’l-Kebîr alâ Metni’l-Mukni’, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1984, cilt: 1, sayfa: 778)

Yine hadis alimlerinden el-Aclûnî, el-Ukaylî ve Mâlikî âlimlerden Ebû Bekir İbnu’l-Arabî tesbih namazı konusunda herhangi bir sağlam hadis bulunmadığını söylemektedirler. (İsmail b. Muhammed el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 3. bs., Beyrut, 1988, c. 2 s. 421, Hâtime bölümü, bâbu salâti’t-tesbîh; Molla Munâvî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu Camii’s-Sağîr, cilt: 6, s: 263, 8952. hadis.)

“Zayıf da olsa bu rivayetlerle amel edilemez mi?” sorusuna da Subhi es-Salih’in şu sözleriyle cevap verilebilir:

“Şu noktada hiç şüphe yoktur ki, -din nazarında- zayıf rivayetler ne şer’î bir hüküm ne de ahlâkî bir fazilet için kaynak olur; zira zan, gerçekten hiçbir şey ifade etmez. Fezâil (amellerin faziletleri) de ahkâm gibi dinin esas prensiplerindendir. Binaenaleyh bu prensipleri çürük bir temel üzerine, paramparça olacağı bir uçurum kenarına bina etmek doğru olamaz. (…) Gerek şer’î ahkâm ve gerekse fezâil babında, elimizde, başkasına lüzum bırakmayacak kadar çok sahîh ve hasen hadis vardır. Biz -bu şart­ların çokluğuna rağmen- zayıf hadislerin sabit olduğuna bir türlü inanamıyoruz. Böyle olsaydı ona hiç zayıf der miydik? Hâsılı, zayıf hadisler hakkında şüphe etmekten kendimizi alamıyoruz. Zaten dinde, yakînî olmayan şeylerin hiçbir değeri yoktur.” (Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, Terc: M. Yaşar Kandemir, 4. Baskı, Ankara, 1986, s. 178-179.)

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 156-158.

Mâlikîler namazda niçin ellerini bağlamazlar?

Mâlikîler kıyasa dayanarak namazda ellerin bağlanmayacağı hükmüne varmışlardır. Onlar, bunu namazda bir yere veya bir şeye dayanmaya kıyas etmişlerdir. Yani namazda bir yere/bir şeye yaslanmak, ondan kuvvet almak nasıl mekruh ise elleri bağlamak da aynı şekilde mekruhtur. Bu mezhebin kurucusu İmam Mâlik, namazda ellerin bağlanması hususunda kendisine herhangi bir bilgi ulaşmadığını, dolayısıyla farz namazlarda ellerin bağlanmaması gerektiğini söylemiştir. Ona göre nafile namazlarda kıyâm uzun sürerse o zaman ellerin bağlanmasında bir sakınca olmaz. (Sehnûn b. Saîd et-Tenûhî, el- Müdevvenetu’l-Kübrâ, Mısır, tarihsiz, c: 1, s. 74; Ebu’l-Berekât Ahmed b. Muhammed b. Ahmed ed-Derdîr, eş-Şerhu’s-Sağîr alâ Akrebi’l-Mesâlik ilâ Mezhebi’l-İmam Mâlik, Dâru’l-Maârif, Beyrut, tarihsiz, c: 1, s. 324.)

Mâlikîlerin bu konudaki ikinci delili ise Nebîmizin namazda ellerini bağladığını zikretmeyen rivayetlerin, namazda ellerin bağlanacağına dair rivayet edilen hadislerinden daha çok olduğudur. Buna rağmen bir kısım Mâlikî âlimler (ve İmam Mâlik’ten rivayet edilen başka bir görüşe göre) namazda ellerin bağlanmasını, hem bağlanacağına dair rivayet edilen diğer hadislere hem de namazdaki huşû haline daha uygun olduğu için kabul etmişlerdir.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 160-161.

Camimizin kıblesi 45 derece yanlış yapılmış. Ne yapılmalı?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“(Namaza) kalktığın her yerde yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin ki, insanların elinde size karşı delil bulunmasın. İleri geri konuşan konuşur; onlardan korkmayın, benden korkun. Bir de bu, size olan iyiliklerimi tamamlayayım diyedir. Belki işlerinizi yoluna koyarsınız.” (Bakara, 2/150)

Mescid-i Haram, Kâbe’nin yakın çevresine verilen addır. Orada Kâbe tavaf edilir. Mescid-i Haram’da namaz kılanlar yüzlerini Kâbe’ye döndürürler. Dışarıda olanlar da namaz kılarken Mescid-i Haram’ın bulunduğu tarafa yönelirler. Burada ana yönler esas alınır. Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Doğu ile batı arasında tek bir kıble vardır.” (Tirmizî, Salât 256, (342, 343, 344).

Fıkıh kitaplarında söylenen de budur. Dolayısıyla Diyanet yetkililerinin uygulaması doğrudur. 45 derecelik sapma namaza mani olmaz. Çünkü ana yönler arasındaki sapma açısı 90 derecedir.

Hamileler nasıl namaz kılar?

İslam dini kolaylık dinidir. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Allah, kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.” (Bakara, 2/286)

Dinin emrettiği konular hususunda Allah Teâlâ insanlara hiçbir zorluk yüklememiştir. O şöyle buyurmaktadır:

“Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi arındırmak ve size olan nimetini tamamlamak istiyor. Belki şükredersiniz.” (Mâide, 5/6)

“(Allah) Din konusunda size hiçbir zorluk yüklememiştir.” (Hacc, 22/78)

“Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur.” (Fetih, 48/17)

Namazı ayakta kılmaya güç yetiremeyenlerle ilgili olarak şöyle bir hadis bulunmaktadır:

İmrân b. Husayn şöyle demiştir: Bende hemoroit (basur) hastalığı vardı. Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve selleme bu durumdayken nasıl namaz kılacağımı sordum. O da şöyle cevap verdi:

“Namazı ayakta kıl. Buna gücün yetmezse otu­rarak; buna da gücün yetmezse yan üstü yatarak kıl.” (Buhârî, Taksîru’s-Salât, 19; Ebû Dâvûd, Salât, 174)

Siz ancak yapabileceklerinizden sorumlusunuz. Kılabildiğiniz kadar oturarak kılın. Bunu da yapamazsanız hadiste belirtildiği gibi yatarak dahi kılarsınız.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 166-167.

 

Âdetli kadın namaz kılıp oruç tutabilir mi?

Âdetli kadınlar namaz da kılabilirler, oruç da tutabilirler.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/adetli-kadinlar-ramazanda-oruc-tutabilirler-mi.html

Konuyla ilgili geniş bilgiye ADETLİ KADININ ORUCU VE NAMAZI başlıklı yazımızdan ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/ramazan-ve-oruc/adetli-kadinin-orucu-ve-namazi.html

Kadınlarla erkekler aynı safta namaz kılabilir mi?

Resûlullâh (s.a.v.) döneminde kadınların erkeklerin arkasında saf yaptıkları Buhârî ve Müslim gibi sahih hadis kitaplarında geçmektedir. (Bkz: Buhârî, Salât 20, Ezân 78, 161, 164; Müslim, Mesâcid 266-268, (658-660); Muvatta, Kasru’s-Salât 31; Ebû Dâvud, Salât 71; Tirmizi, Salât 173; Nesâî, Mesâcid 43)

Alimler bunu, erkeklerle kadınların namazda bir araya gelmelerinin, karışmalarının önlenmesi olarak yorumlamışlardır. Fakat buna rağmen bir kadın bu kurala riayet etmezse alimlerinin çoğunluğuna (cumhûra) göre kadının namazı geçerli olur. Fakat Hanefi mezhebine göre erkeklerle aynı safta duran kadının namazı bozulmasa da erkeklerin namazı bozulur. Hanefilerin bu hükmünü “ilginç” bulan İbn Hacer el-Askalâni, bunun zorlama bir yorum olduğunu belirtmektedir. (Bkz.: İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî bi Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, Mektebetü’l-Külliyyâti’l-Ezheriyye, Mısır, 1978, c: 4, s. 111, 727. hadisin şerhi )

Hanefilerin “erkeklerle kadınların bu sırayı gözetmeleri farzdır” şeklindeki değerlendirmeleri bazı “zayıf hadis”lere dayanmaktadır. Hanefi fıkıh kitaplarında şu rivayet yer almaktadır:

“Kadınları Allah’ın koymuş olduğu yere, arkaya / arka safa koyunuz.” (Muhammed b. Yusuf ez-Zeylaî, Nasbu’r-Râye li Ahâdîsi’l-Hidâye, 2. Baskı, el-Meclisü’l-İlmî, c: 2 s. 36) Fakat bu hadis sahih hadis kitaplarında yer almamaktadır. Hadis alimleri bu sözün merfu’ (Nebîmize atfedilen hadis) olarak sabit olmadığını, sahabeden Abdullah b. Mes’ud’a ait bir mevkûf bir söz olduğunu belirtmişlerdir.

İkinci rivayet ise Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî gibi hadis kitaplarında yer almaktadır. O rivayet şöyledir:

“Erkeklerin saflarının en hayırlısı ilk saf, en kötüsü ise son saftır. Kadınların saflarının en hayırlısı son saf, en kötüsü ise ilk saftır.” (Müslîm, Salât 132, (440); Ebu Dâvud, Salât 98; Tirmizî, Salât 166; Nesâî, İmâmet 32)

Fakat bu hadisten de bir farziyet çıkarılması kolay değildir. Bu bir fazilet meselesidir. “Hanefiler prensip olarak namazın farzlarının ancak yakîn ve kesinlik ifade eden yollarla sabit olabileceğini kabul ederken, bu muhazat meselesinde, yani cemaatle namaza duruş düzeninin belirlenmesinde, yakîn ifade etmeyen haber-i vahidlerle amel etmişlerdir.” (Yunus Apaydın, “Namaz – Oruç”, İlmihal – 1 İman Ve İbadetler, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, s. 274)

Sonuç olarak kadınların erkeklerin arkasında saf tutmaları sünnete uygundur. Fakat buna rağmen erkeklerle yan yana dururlarsa hem kadınların hem de erkeklerin namazı geçerli olmakla birlikte bu şekilde bir saf düzeni sünnete uygun düşmez.

Bilmeden yanlış tarafa doğru kıldığım namazlar ne olacak?

Kıble yönünü bilmeyen ve yanında soracak bir adam bulamayan kimse, araştırma yapar. Bazı işaretlere, güneşe ve yıldızlara bakarak kıble yönünü araştırır ve kanaat getirdiği tarafa doğru namazını kılar. Namazını tamamladıktan sonra kıble yönünü belirlemede hata ettiğini anlarsa artık o namazı iade etmez. Fakat namaz içinde iken kıble yönünü bilecek olsa o tarafa dönerek namazını tamamlar; yeniden kılması gerekmez. Kıble yönü üzerindeki şüphe, ister şehir içinde, ister kırda, ister karanlık gecede ve gündüz vaktinde olsun, durum aynıdır. Böyle bir kimsenin kapıları çalıp kıbleyi sorması gerekmez.

Secdede Türkçe dua edilir mi?

Konuyla ilgili hadislere baktığımızda secdede ayet ve hadislerde anlatıldığı şekilde Allah’ı tesbih ettikten sonra namaz kılan kişinin istediği gibi dua edebileceğini görmekteyiz.

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise secdede duayı çok yapın.” (Müslim, Salât 215, (482); Ebû Dâvud, Salât 152.)

Resûlullâh da secdede iken çeşitli dualar etmiştir. Bunlar hadis kitaplarında ayrıntılı bir şekilde nakledilmiştir. Bunlardan iki tanesi şöyledir:

“Allâhummağfirlî: Allah’ım beni bağışla”.

“Allâhummağfirlî zenbî kullehû diggahû ve cillehû ve evvelehû ve âhirehû alaniyetehû ve sirrahû: Allah’ım bütün günahlarımı, küçüğünü, büyüğünü, ilkini, sonuncusunu, açığını gizlisini bağışla.”

Resûlullâh’ın bu dualarına bakıldığında bunların ayet olmadığı, yani içinden geldiği gibi dua ettiği görülmektedir. Bu da namazda secdede iken tesbihattan sonra istenilen duanın istenilen dilde yapılacağını gösterir.

Ayrıca hadislerden anlaşıldığına göre secdede dua etmek konusunda farz veya nâfile namaz ayrımı yoktur.

CEVABIN YAYIMLANDIĞI YER İÇİN BKZ: Yahya Şenol – Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, 3. Bs, İstanbul, 2016, s. 80-81.

Vitir namazının ibadetlerimizdeki yeri nedir?

Vitir “tek”, “tek başına olan” anlamına gelir. Yatsı namazından sonra kılınan ve sonu tek rekatlı namazdır. 1, 3, 5, 7… gibi. Peygamberimizin gece namazının sonları her zaman tek rekatlı olurdu. Bu konudaki rivayetler kesindir. Kesin olmayan, bunun sayısıdır.

“Ey Kur’ân ehli, vitir namazını kılın! Çünkü Allah tektir, tek’i sever.” (Buhârî, Daavât, 69; Müslim, Zikir, 5-6; Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl, 27; Tirmizî, Vitir, 2; Ebû Dâvud, Vitir, 1)

“Vitir haktır. Beş rekat ile vitir namazını kılmak isteyen kılsın. Üç rekat ile kılmak isteyen kılsın ve tek rekat ile kılmak isteyen yine kılsın.” (Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl, 40; Ebû Dâvud, Vitir, 3; İbn Mâce, İkâme, 123).

Fakihler bu hadisleri değerlendirmiş ve farklı sonuçlara varmışlardır. Ebû Hanife vitir namazını vacip olarak kabul etmiştir. Ebû Hanife’nin talebeleri Ebû Yusuf, İmam Muhammed’e ve diğer üç mezhep imâmlarına göre ise, vitir namazı sünnet-i müekkededir.

Hanefilere göre vitir namazı üç rekattır ve sonunda selam verilir.

Şâfiîlere göre vitir namazının en azı bir rekat, en çoğu on bir rekattır. Bir rekattan fazla kılınacaksa, önce iki rekata niyet edilir ve sonunda selâm verilir. Sonra vitir namazının bir rekatına niyet edilir ve sonunda selâm verilir.

Malikîlere göre vitir namazı bir rekattır. Ondan önce yatsının farzından sonra kılınan iki rekat sünnet bulunur. Bunların arası selam ile ayrılır.

Hanbelîlere göre de, vitir namazı bir rekattır. Fakat üç veya daha çok rekat olarak da kılınabilir.

Vitir namazıyla ilgili görüntülü cevaplarımızı da aşağıdaki linklerden izlemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/vitir-namazinin-hukmu-nedir-farz-midir-sunnet-midir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/vitir-namazini-kilmadan-yatan-bir-kimse-gunahkar-mi-olur.html

Namazların birleştirilmesi hakkında bilgi verir misiniz?

Öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarının birini diğerinin vaktinde kılmak mümkündür. Bu bazen öne alma (cem-i takdim), bazen de geri bırakma (cem-i tehir) şeklinde olur. Nebimizin buna dair birçok uygulaması mevcuttur. Kur’an-ı Kerim’de de buna engel bir hüküm yoktur.

Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için NAMAZLARIN BİRLEŞTİRİLMESİ başlıklı yazıyı okumanızı tavsiye ederiz. İlgili yazıya aşağıdaki bağlantıyı tıklayarak ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/fikih-arastirmalari/namazlarin-birlestirilmesi.html

 

Namazdayken çalan cep telefonunu kapatmak namazı bozar mı?

Namazda huşûya engel olacak şeyler ortadan kaldırılmalıdır. Cep telefonu namazda huşûyu engelleyen şeylerin başında gelmektedir. Cemaatle namaz kılan bir kişinin kapatmayı unuttuğu cep telefonu çalarsa derhal kapatmalıdır. Yoksa cemaatin huzurunu bozacağından vebal altına girer.

Namazdayken telefonu kapatmak, namazın huşu içinde kılınmasına yardımcı olduğu için namazı bozmaz.

Ebû Katâde’den rivayet edildiğine göre o demiştir ki: Biz öğle yahut da ikindi na­mazı için Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemi beklemekteydik. Bilâl de Resûlullâh’ı na­maza davet etmiş iken bir de baktık ki, kızının (Zeynep) kızı Ümâme binti Ebi’l-Âs omzunda olarak mescide girip namaz kılacağı yere durdu. (Ona uyarak) biz de arkasına durduk. Ümâme, bulunduğu yerde (yani Resûlullâh’ın omzunda) duruyordu. (Resûlullâh) tekbir aldı. Biz de tekbir aldık. Resûlullâh rükû’a varmak isteyince onu tuttu (omzundan aşağı) indirdi. Sonra rükû ve secdeye vardı. Secdeyi bitirip de ayağa kalkmak isteyince Ümâme’yi yine (eski) yerine yani omzuna koydu. Resûlullâh namazı bitirinceye kadar her rekâtta bunu yapmaya devam etti.” (Ebû Dâvûd, Salât, 164-165; Nesâî, İmâmet, 37)

Hadiste de görüldüğü gibi bu tür davranışlar namazı bozmaz. Üstelik Resûlullâh torunu Ümâme sırtında olduğu halde namaz kılarken ashaba da imamlık yapmaktaydı. Demek ki bu tür davranışları yapma konusunda farz-nafile namaz ve imam-cemaat ayrımı yoktur.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 169-170.

Bir evlat babasına imam olamaz mı?

Fıkıh kitaplarına göre imam olacak bir kişide bulunması gereken özellikler şunlardır:

Müslüman olmak, akıllı olmak, erginlik çağına ermek, erkek olmak, Kur’an bilmek..

Bu şartları barındıran herkes imam olabilir. Fakat cemaat arasında imamlığa en layık olanlar ise şunlardır: Dini ilimlerde bilgi sahibi olmak, Kur’an’ı güzel okumak, takva sahibi olmak.

Dolayısıyla bir evlat, babasına imam olabilir.

Tren, uçak, gemi, veya otobüste namaz kılınır mı?

Tren veya herhangi bir vasıta ile seyahat ederken namazlara özellikle dikkat edilmesi gerekir. Namaz vaktinin kaçmaması için kişi elinden geleni yapmalıdır. Fakat vasıtayı durdurmak mümkün olmaz ve namaz vaktinin de geçeceği endişesi vaki olursa vasıta üzerinde namaz kılınır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Eğer korku duyacak bir haldeyseniz namazı yürüyerek yahut binek üstünde kılın. Güvene kavuşunca da bilmediğiniz şeyleri size öğreten Allah’ın öğrettiği gibi Allah’ı anın. (Bakara, 2/239)

Buna göre eğer seferilik hükümlerini taşıyorsanız (akşam namazı hariç) farz namazları iki rekât olarak kılarsınız. “Namaz Vakitleri” bölümünde açıklandığı gibi yolculukta öğle ile ikindi namazı, akşam ile de yatsı namazı biri diğerinin vaktinde birleştirilerek kılınabilir. Kıble için de namaza başlarken kendiniz kıble cihetini tayin veya tahmin ederek namaza başlarsınız, daha sonra tren -veya başka bir vasıta- hangi cihete dönerse dönsün ilk başladığınız gibi devam edersiniz. Bu gibi durumlarda kıble şartı aranmaz.

Eğer rükû’ veya secde etme imkânınız da olmazsa başınızla rükû’da biraz öne eğilerek, secdede rükû’dan da biraz daha eğilerek namazınızı tamamlarsınız.

Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur:

“Allah hiç kimseyi gücünün yetmediği şeyden sorumlu tutmaz.” (Bakara, 2/286)

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2016, s. 157-158.

İnsan niçin namazdayken namazı unutur? Gaflete düşer?

Namaz kılan kişi, doğru yolda olduğu için şeytan onun önüne geçip namazını unutturabilir. Bu, Mâûn Suresindeki ayetin kapsamına girmez. Orada “an salâtihim sâhûn” (namazlarının farkında olmazlar) buyurulur, “fî salâtihim sâhûn” Yani “Namaz kılarken onun farkında olmazlar.” buyurulmaz. Bu sebeple namazın farzları, vacipleri ve sünnetleri arasında, içine vesvese getirmemek diye bir görev yer almaz. Çünkü buna kimsenin gücü yetmez.

Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

Namazda huşû nasıl olmalı?

Namaz kılarken hafif seste dini müzik dinleyebilir miyiz?

Allah Teala namaz kılan müminlerle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Onlar ki namazlarında huşu içerisindedirler.” (Mu’minûn, 23/2)

İnsana huzuru veren, bizzat namazın kendisidir. Bunun dışında kalan her şey huşuya engel olur. Eğer kılınan namaz manevi huzur vermiyorsa demek ki o namaz Allah’ın istediği namaz değildir! Bu yüzden namaz esnasında müzik dinlemek huşuya engeldir, kişiyi namazdan alıkoyar. Müslüman namazda Rabbi ile beraberdir. Bu beraberliği bozacak her şeyi terk etmesi gerekir.

Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/namazda-husu-nasil-olmali.html

Uzaydaki astronotlar nasıl ibadet yapacak?

Kişi 24 saat içinde beş vakit namaz kılmakla sorumludur. Oruç da tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar tutulur. Astronot, kendi durumunu Dünyadaki durumla kıyaslar, bir vakit belirler ve ibadetlerini ona göre yapar.

Uzay elbiseleri içinde abdest ve teyemmümün nasıl olacağını anlatabilmek için o elbiselerle ilgili geniş bilgiye ihtiyaç vardır.