Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Yazılı Fetvalar

Gelinlik giymekte bir sakınca var mıdır?

Düğünler örf ve âdetlere göre yapılır. Gelinlik giymek de artık âdet haline gelmiştir. Tesettüre uygun olması kaydıyla, kadınların gelinlik giymesinde bir sakınca yoktur. Gelinliğin köken olarak batıdan geliyor olması, kötü olmasını gerektirmez.

Müslüman hanımların örtünmeleri hakkında bilgi edinmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bir-kadinin-ortmesi-gereken-bolgeleri-nereleridir.html

Başkasının yerine hac yapmak mümkün müdür?

“Hz. Peygamber’den haccın önemi, menâsiki hakkında çok sayıda hadis nakledilmiştir. Ancak, malî gücü olan yaşlı veya hastalara haccın farz olduğu, kendileri yapamıyorsa masrafını karşılamak suretiyle başkasına hac yaptırmaları gerektiğine ilişkin sahih hadis yoktur. Bir konuda ayet ve onu açıklayan sahih hadis yok ise, yorumlardan hareketle farz hükmüne varılamaz. Çünkü yerine getirilmesi katî’ bir delil ile talep edilen şeye farz denir.

Hanefî, Şafiî, Şiî, Zahirî ve Zeydî mezhebi mensupları, çoğunlukla malî gücü dikkate alarak, hastalık ve yaşlılık nedeniyle bizzat hac yapmaktan aciz olan kişiye, vekil aracılığıyla hac yaptırmasının farz olduğu neticesine varmışlardır. Malikî fukahasının çoğunluğu gibi, sağlığı esas alanlar ise, malî gücü olsa dahi, hastalık veya yaşlılık sorunu bulunan kişiye haccın farz olmadığı görüşündedirler.

Ebû Hanife, Serahsî ve İbnu’l-Hümâm gibi bir kısım fukaha ise, malî güçle sağlığı birlikte ele almış ve bu iki unsurdan birini taşımayan kişilere haccın farz olmadığını ileri sürmüşlerdir.

İmam Muhammed, vekâletle yapılan hacda, haccın bizzat hac yapan (vekil) için geçerli olduğunu, adına hac yaptıranın ise böyle bir ibadete vesile olduğu, parasını bu yolda harcadığı için hac sevabı almış olacağı kanaatindedir.

Adına hac yapılmasını vasiyet ederek ölen hac borçlusu adına varislerinin, onun malından hac yaptırmalarının vacip olduğu konusunda fukaha ittifak etmiştir.

Sağlık ve diğer şartlar mevcut iken kendisine hac farz olup da zamanında eda etmeyen ve daha sonra aciz duruma düşen kişinin, kendi adına başkasını vekil göndermekle bu sorumluluktan kurtulamayacağı, dolayısıyla zimmetinde kesinleşmiş olan hac borcundan dolayı Yüce Allah’tan af dilemesi gerektiği, varsa, hac masraflarını karşılayacak miktardaki malını sadaka olarak dağıtmasının, adına hac yaptırılmasını vasiyet etmesinden daha doğru bir davranış olacağı kanaatindeyiz.”

Başkasının yerine hac yapılıp yapılamayacağı konusunda delilleri ile birlikte geniş bilgi edinmek isteyenlerin Doç. Dr. Servet Bayındır’ın aşağıdaki linkte bulunan makalesini okumalarını tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/baskasinin-yerine-hac-yapmak.html

NOT: Bu konuyla ilgili bir dersimizi de aşağıdaki linkten izlemeniz mümkündür:

www.kurandersi.com/mukayeseli-fikih-muzakereleri/2010/baskasinin-yerine-hacc-yapmak.html

Cenaze defnedildikten sonra imamın telkin yapması gerekir mi?

Bunun doğruluk payı yoktur. Mezarın başından son olarak imamın ayrılması, halk arasında “talkın” olarak da bilinen ve hiçbir dayanağı olmayan son işlemden dolayıdır.

Burada bir takım dini bilgiler, ölüye aşılanmaya çalışılır.  Ama telkin, ölülere değil, dirilere ve ölmek üzere olanlara yapılır. Ebû Sa’îd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ölmek üzere olanlarınıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz!” (Müslim, Cenâiz 1, 2)

Cenaze defnedildikten sonra kabri başında ne yapılması gerektiği ile alakalı olarak peygamberimizden nakledilen bir hadis şöyledir:

Ebû Amr Osman İbni Affân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir ölü defnedildikten sonra kabri başında durdu ve şöyle buyurdu:

Kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz ve Allah’tan ona başarılar dileyiniz. Çünkü o şu anda sorgulanmaktadır.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz 69)

Kredi kartı borcunun taksitlendirilmesinde alınan fazlalık faiz olur mu?

Yalnızca böyle bir mesaja dayalı olarak yapılacak taksitlendirme, fıkıh açısından caiz olmaz. Çünkü burada doğmuş olan bir borcun vade farkı karşılığında taksitlendirilmesi durumu söz konusu olmaktadır. Borçtan elde edilen gelir de faizdir. Bu işlemden uzak durmanız gerekir.

Fizik tedavi uzmanına tatil için kaplıca tedavisi yazdırmak caiz midir?

Hakkınız olmayan bir şeyi yalan beyanla elde etmeye çalışmanız caiz değildir. Bu sebeple o parayı almamanız gerekir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler, mallarınızı aranızda karşılıklı rıza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yolu hariç, batıl yollarla yemeyin…” (Nisa, 4/29)

Peygamberimizden de şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:

“İslam’da ne zarara uğramak vardır ne de zarara uğratmak”. (Ahmed b. Hanbel, 1/313)

Doktora gelince; tabii ki o da görevini ihmalden ve yanlış bir işe vesile olmaktan dolayı sorumlu olur.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir. (Nisa, 4/85)

“İyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın.” (Maide, 5/2)

Camide kadınlarla erkekler arasına perde çekilmesi şart mıdır?

Kadınların namaz kılarken erkekleri görmeleri namazlarına bir zarar vermez. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar mescitte en arka safta namaz kılarlardı. Bu esnada erkeklerle arasına günümüzde olduğu gibi bir perde çekilmiş değildi. Hadis kitaplarında sorunuzu yakından ilgilendiren şöyle bir rivayet bulunmaktadır:

Sehl b. Sa’d radıyallahu anh’dan rivayete göre, o şöyle demiştir: Bazı erkekler elbiseleri dar ve uygun olmadığı için çocuklar gibi vücutlarına bağlayarak namaz kılıyorlardı. Böylesi durumlarda erkeklerin arkasındaki saflarda namaz kılan kadınlara: “Erkekler secdeyi bitirip oturmadıkça siz kadınlar başınızı kaldırmayın” denildi. (Buhari, Salât, 6 Amel fi’s-Salât, 14; Müslim, Salât, 133 (441), Ebu Dâvûd, Salât, 78; Nesâî, Kıble, 16.)

Erkeklerin elbiselerini çocuklar gibi boyunlarına asmaları, elbiselerin darlığındandır. Bu hal İslamiyet’in ilk devirlerinde Müslümanların sıkıntı ve zaruret içinde bulun­dukları zamanlarda olmuştur. Ashabı Kiramın bu şekil hareketleri, el­biseleri açılarak avret mahalleri görülmesin, diyedir. Kadınlara da erkek­lerden evvel başlarını secdeden kaldırmamaları bundan dolayı emredilmiştir. Eğer aralarında perde olsaydı zaten kadınların erkekleri görmeleri söz konusu olmazdı.

Bu açıdan namaz kılan kadınlarla erkeklerin arasına perde çekilmesine ihtiyaç yoktur.

Melike Zülâl ismi ne manaya gelir? Kızlara isim olarak konulabilir mi?

Melike, “kadın hükümdar”, “kraliçe”, “padişah hanımı” anlamına gelir.

Zülâl da “soğuk, akıcı ve tatlı su”, “her şeyin katkısız ve saf olanı” anlamlarına gelir.

Buna göre Melike Zülâl gayet anlamlı, güzel bir isim olacaktır. Kızınıza bu ismi koymanızda hiçbir sakınca yoktur.

Şevval ayında 6 gün oruç tutan kişi niçin 1 sene tutmuş gibi sevap alıyor?

Şevval ayında tutulması tavsiye edilen altı gün orucu ile ilgili cevap aşağıdaki linkte bulunmaktadır. Okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sevval-ayinda-tutulmasi-gerektigi-soylenen-orucun-hukmu-nedir.html

Sorunuzun ikinci bölümüne gelince: “Ulemanın beyanına göre Ramazan orucuna Şevval ‘den altı gün eklemekle tutulan orucun bütün sene orucu gibi olması, yapılan amellerin on misli katlandığı içindir:

Ramazan’ın on misli on ay eder, Şevval ayının altı gününün on misli de altmış gün yani iki ay olur. Bu suretle oruç tutan kimse bütün sene (12 ay) oruç tutmuş gibi sevap kazanır.” (Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Oruç Bahsi, 204 (1164.) hadisin açıklaması)

Bu açıklama, ayetlerle örtüşen bir açıklamadır. Çünkü bir ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Kim iyilik yaparsa ona onun on katı verilir. Kim de kötülük yaparsa onun sadece bir katı ile cezalandırılır. Onlara bir haksızlık yapılmaz.” (En’âm, 6/160)

Evden ayrılıp giden çocuğa babasının mirasından pay düşer mi?

Malı babası almışsa bütün evlatları o mala mirasçı olurlar. Ama alındığı zaman kardeşleri adına alınmışsa o zaman zaten mirasa konu olmaz. Sizin ifadenizden bu malın babaya ait olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla hiçbir gerekçeyle evlatlardan biri veya bir kaçı miras dışı bırakılamaz.

Gerdek gecesinde damat gelinin ayağını yıkamalı diye bir hadis var mı?

Halk arasında “hadis” diye bilinen ve evlilik siteleri başta olmak üzere internet ortamında bir hayli yaygın olan bu söz hadis değildir; uydurmadır.

Uydurma hadisleri toplayan kitaplarda, bu rivayetin senedinde bulunan ravi Abdullah b. Vehb için, “güvenilir kişiler hakkında hadis uyduran deccalin teki”, “cerh amacı dışında bu adamın isminin kitaplarda geçmesi bile helal değildir” tanımlaması yapılmaktadır. (Bkz: İbnü’l-Cevzî, Kitâbu’l-Mevdûat, c: 3, s: 62, hadis no: 1273; Zehebi, Mîzânu’l-İ’tidâl, c: 2, s: 523; no: 4678; Şevkânî, el-Fevâidü’l-Mecmûa, s: 126, hadis no: 26-353)

İmam Hatip inşaatına zekat veriliyor da Türk okullarına niçin verilmesin?

İmam Hatip Liseleri, Kur’an Kursları, bazı vakıf veya dernekler kendi öz kaynakları ile değil de halktan topladıkları bağışlar ile hayatiyetlerini sürdürüyorlar. Özel okullar veya kolejler ise bağış kabul edemezler; çünkü öğrencilerinden aldıkları yıllık ücretler hem kendi ihtiyaçlarını karşılarlar hem de sahiplerine kâr sağlarlar. Yani onlar birer ticari kurumdurlar. Bu yüzden ihtiyaçlarını karşılasınlar diye onlara zekât verilemez. Aradaki fark budur.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/zekatimi-yardim-amaciyla-imam-hatibe-versem-olur-mu.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/yurtdisindaki-turk-okullarina-fitre-ve-zekat-verilebilir-mi.html

Bir ailede sadece kocanın zekat vermesi yeterli midir?

Zekât, namaz gibi bireysel bir ibadettir, farz-ı ayındır. Mükellef olan iki kişiden birinin zekât vermesi, diğerinden bu sorumluluğu kaldırmaz. Eğer erkek gibi kadının da zekâtla mükellef olacak kadar kendisine ait parası, ticaret malı varsa onun da kocası gibi zekât vermesi gerekmektedir.

Ramazanda oruç tutamayan hasta ve yolcular da fitre verecek mi?

Hasta ve yolcu olanlar da oruçtan sorumludurlar. Yani oruç onlara da farzdır ama mazeretlerinden dolayı onlara tutmama ruhsatı verilmiştir. Bununla birlikte tutarlarsa daha hayırlı olacağı bildirilmiştir. Dolayısıyla onlar da fitre vermek durumundadırlar.

Lütfen aşağıdaki linkte yer alan cevabı da okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/oruc-tutamayan-hastayasli-ve-gucsuz-olanlar-ne-yapmali.html

Ramazandan önce yapılan yardım fitre yerine geçer mi?

Fitre, Ramazan ayında oruç tutmaya gücü yeten her Müslümanın bir yoksulu doyurmasıdır. Ramazan ayı bitmeden bu durum ortaya çıkmayacağı için, bu ay gelmeden önce fitre veremezsiniz.

Aldığınız elbise fitre yerine geçmez; ama sadaka yerine geçer.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayın:

www.fetva.net/fitre/fitre-en-erken-ve-en-gec-ne-zaman-verilebilir.html

www.suleymaniyevakfi.org/ramazan/fitir-sadakasi-fitre.html

Fitrenin yiyecek olarak mı verilmesi şarttır? Para olarak verilemez mi?

Fitre ile ilgili olarak Bakara sûresinin 184. ayetinde “bir yoksul doyumu yiyecek” ifadesi kullanılmıştır. Yoksulu, yiyecek vererek doyurabileceğiniz gibi onun parasını vererek yiyecek almasını sağlamakla da görevinizi yapmış olursunuz.

Hadislerde sadaka-i fıtrın miktarı, buğday, arpa, hurma veya üzümden bir sâ’ (Resûlullâh döneminde kullanılmakta olan bir ölçü birimi olup yaklaşık 3 kg) olarak belirlenmiştir. Sadaka-i fıtrın bu sayılan maddelerden belirlenmesi, o günkü toplumun ekonomik şartları ve beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Buna göre her Müslüman kendi yöresinde en çok tüketilen temel yiyecek maddesi üzerinden fitre verebilir.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/fitre/fitre-yiyecek-maddesi-mi-olmak-zorunda-bedeli-de-olur-mu.html

İslami hizmet veren vakıf veya derneklere fitre verilir mi?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“(Size yazılan oruç) sayılı günlerde tutulur. Sizden kim, hasta veya yolculuk halinde olursa tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Orucu tutabilecek olanların bir çaresizi doyuracak kadar fidye (fitre) vermesi de gerekir. Kim bir iyiliğin fazlasını yaparsa onun için iyi olur. Oruç tutmanızın ne kadar iyi olduğunu bilseniz, (hasta ve yolcu olmanıza rağmen) tutarsınız.” (Bakara, 2/184)

Bu konuda Resûlullâh’tan nakledilen rivayet şöyledir:

“Resulullah fitreyi, oruç tutanı anlamsız ve çirkin davranışlardan temizlesin; muhtaçlara da yiyecek bir lokma olsun diye farz kılmıştır.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 17; İbn Mace, Zekât, 21)

Ayet ve hadisten açıkça görüldüğü gibi fitre, bir “yoksulu” doyuracak miktarda yiyecektir. Bu açıdan kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere vakıflara veya derneklere verilmesi uygun olmaz. Bizzat fakirlere verilmesi gerekir. Ama bahsettiğiniz vakıf ve dernekler topladıkları fitreleri kendi ihtiyaçları için kullanmak yerine bizzat fakirlere ulaştırırlarsa o zaman onlara verebilirsiniz.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/fitre/vakif-ve-derneklere-fitre-verilir-mi.html

Bir fitreyi üç, dört fakire bölüştürerek verebilir miyiz?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Sayılı günlerde… Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. Onu tutabilenlere bir yoksulu doyuracak fidye de gerekir. Kim bir hayrı içten gelerek yaparsa onun için daha hayırlı olur. Oruç tutmanız sizin için daha iyidir. Bir bilseydiniz!” (Bakara, 2/184)

Burada emredilen bir yoksulu doyurmaktır. Birkaç kişiye pay ettiğiniz zaman hiçbirini doyurmuş olmayacağınızdan emredildiği şekilde, yalnız bir kişiye vermeniz gerekir.

Ramazanda yardım amaçlı verdiğim para fitre yerine geçer mi?

Fitre, Ramazan ayında oruç tutabilenlerin vermesi gereken bir sadakadır. Diğer ibadetlerde olduğu gibi bunda da “niyet” esastır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem “ameller niyetlere göredir” buyurmuştur. (Bkz: Buhârî, Bed’ül-Vahy, 1, İman, 41; Müslim İmaret, 155)

Dolayısıyla yardım amaçlı verdiğiniz para sadaka yerine geçer ama fitrenizi Ramazanın sonunda “fitre niyetiyle” ayrıca vermeniz gerekir.

Oruçlu bir kadının yemeğin tadına bakması mekruh mu?

Bakara sûresinin 187. ayetine göre orucu bozan şeyler; yemek, içmek ve cinsel ilişkidir. Yemeğin tadına bakmak ise ne yemek sayılır ne de içmek. Bu yüzden orucu bozmaz. Fakat bunun sebepsiz yere olması mekruhtur. Çünkü aynı ayette yukarıda “sınır” olarak belirlenen şeylere yaklaşılmaması gerektiği de belirtilmiştir. Hiçbir sebep yokken yemeğin tadına tuzuna bakmak bu sınırlara yaklaşmak olur. Yemeğin tadına tuzuna bakılmaması halinde evde huzursuzluk çıkması ihtimali zaruret kapsamında değerlendirilir. Bu ise mekruhluğu da ortadan kaldırır.

İlgili cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/orucluyken-yemegin-tadina-bakmak-orucu-bozar-mi.html

Şans oyunu oynamak orucu bozar mı?

Şans oyunları dinimizde haramdır. Bunlar orucunuzu bozmaz ama haram işlemiş olursunuz. Peygamberimizden rivayet edilen bir hadis şöyledir:

“Oruç tutan öyle insanlar vardır ki, kârları sadece açlık ve susuzluk çekmektir.” (İbn Mace, Sıyam, 21)

Madem orucunuzu tutarak Allah’ın bir emrini yerine getiriyorsunuz o halde onun kesin olarak yasakladığı şeylerden de uzak durmalısınız.

Şans oyunları ile ilgili cevabımızı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sans-oyunlarindan-elde-edilen-kazanc-dinimize-gore-haram-midir.html