Hadis
Kur’an’ın anlaşılmasında hadislerin oldukça önemli olduğu muhakkaktır. Fakat yukarıda öne sürülen iddia tamamen bir çarpıtmadan ibarettir! Bunu ortaya atanlar da gayet iyi bilirler ki Kur’an’da geçen “âbâ” yani “babalar” kelimesi ile kişinin hem babası hem de babasının babası, onun babası vs. yani yukarıya doğru bütün üst soyu (fıkıh diliyle, usulü) kast edilir. Nisâ suresinin 22. ayetinde de “Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın” buyurulmuştur. Bu, kişinin kendi babasının nikahladığı kadınları kapsadığı gibi dedesinin nikahladığı kadınları da kapsar. Buna göre dedesinin nikahladığı babaannesi de kendisiyle evlenilmesi haram olan kadınlar sınıfına girmektedir. Nitekim bu husus fıkıh kitaplarında da bu şekilde izah edilmektedir. Mesela Hanefi mezhebinin temel kitaplarından el-İhtiyâr‘da konuyla ilgili olarak şu bilgiler yer almaktadır:
“Ne kadar yukarıya çıksalar da (anne ve baba tarafından) babanın ve dedenin boşadığı kadınlar, oğul ve toruna haramdırlar. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Geçmişte olanlar bir tarafa babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın.” (Mevsılî, el-İhtiyâr li Ta’lîli’l-Muhtâr, c: 3, s: 85)
Kitap ile Sünnet arasındaki bütünlüğün görülememesi, dini anlama ve uygulamada ardı arkası kesilmez yanlışlara ve sıkıntılara sebep olmuştur. Sünnetin, vahy-i gayri metluv sayılması, Kitap ile Sünnetin iki ayrı kaynak kabul edilmesi ve Sünnetin Kitap üzerine hâkim görülmesi bu yanlışların en önemlilerindendir.
Kur’an-Sünnet ilişkisine dair kaleme aldığımız ve sitemizde yayımladığımız Kur’an’a ve Geleneğe Göre Kitap ve Hikmet başlıklı yazımızı aşağıdaki linkten mutlaka okumanızı tavsiye ederiz:
“Kıyamet günü Cennet’e ilk giren ben olacağım” şeklindeki rivayet, İmam Suyuti’nin Câmiu’l-Ehâdîs (5666, 5667. hadisler) ve Heysemî’nin Mecmau’z-Zevâid adlı eserlerinde (Fiten, 12547. hadis) geçmektedir.
Heysemi, rivayet zincirinde yer alan Muaviye b. Vâhib’i tanımadığını ifade etmiştir.
Kur’an açısından bakıldığında bu rivayetin sahih olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü Allah Teala Peygamberimize şöyle söylemesini emretmiştir:
“De ki: Elçilerin ilki ben değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (Ahkâf, 46/9)
Ayette belirtildiği gibi kendisine nasıl muamele edileceğini bilmediğini ifade eden Resûlullâh’ın “cennete ilk giren ben olacağım” şeklinde bir açıklamada bulunmuş olmasının doğru olamayacağı anlaşılmaktadır.
Baston taşımakla alakalı olarak bazı kitaplarda şu rivayetler yer almaktadır:
“Asa/baston taşımak, müminin alametidir, Nebîlerin de sünnetidir.”
“Asaya dayanmak Nebîlerin sünnetidir.”
“Kim kırk yaşına gelir de eline asa almazsa âsî olmuş olur.”
Fakat söz konusu bu rivayetlerin hiçbiri sahih kaynaklarda yer almamakta ve muhaddislerin beyanıyla herhangi bir asılları bulunmamaktadır. Rivayet zincirinde yer alan ravilerinden bazılarının da (Yahya b. Hâşim el-Ğassânî gibi) hadis uydurmakla meşhur oldukları belirtilmiştir. (Bkz: Deylemî, Kitâbu Firdevsi’l-Ahbâr, Tahkîk: Fevvaz Ahmed Zümerli, Muhammed Mu’tasım Billah el-Bağdadi, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, 1986; c: 2, s. 147, hadis no: 2750; Ali el-Kari, el-Esrâru’l-Merfûa, Tahkîk: Muhammed Lütfi es-Sabbâğ, 2. Baskı, Beyrut, 1986, s: 179, hadis no: 147)
Muhaddislerden Ali el-Kârî, bastonla dolaşmaya Tâhâ sûresinin 17-18. ayetlerinden ve Nebîmizin zaman zaman bastonla dolaşmasından dolayı sıcak bakıldığını vurgulamıştır.
İlgili ayetler şöyledir:
“(Allah sordu:) Sağ elindeki nedir, Musa?”
“O, değneğimdir” dedi. Ona dayanır, onunla davarıma yaprak silkerim; başka işlerime de yarar.”
Ayetlerin hemen devamında Allah Teâlâ, Musa Aleyhisselâma değneğini yere atmasını emretmiş, değnek yere atılınca da bir anda yılana dönüverdiği haber verilmiştir. Yani sadece kuru bir değnek olan şey, bir mucize eseri olarak yılana, daha sonra da tekrar eski haline geri dönmüştür. Dolayısıyla ayetlerde bir mucizenin anlatılması söz konusu olup baston kullanmanın faziletine dair herhangi bir bilgi yer almamaktadır.
Nebîmizin yaşının ilerlemesinden sonra zaman zaman baston kullandığı vakidir, doğrudur. Fakat bu da baston kullanmanın sünnet olduğunu göstermez. Zira bu; onun yemek, içmek, uyumak, giyinmek gibi insani olan davranışlarından biridir. Bunların hükmü de mubahlıktır. Yani Müslümanlar, bu gibi konularda Nebîmizin yaptıklarını yapmak veya terk etmekte serbesttirler.
Nebîmizin hangi davranışlarının sünnet kapsamında olduğuna dair aşağıdaki linkte bulunan cevabımızı okumanızı tavsiye ederiz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/nebimizin-her-davranisi-bizim-icin-sunnet-midir.html