Evlilik
Kur’an-ı Kerim’de bunlar yasak değildir. Akraba evliliğinden doğma oldukları halde bir sakatlığı olmayan binlerce insan vardır. Sakat doğum olan evliliklerde süt akrabalığının olup olmadığına bakılmamaktadır. Bu yönde bir araştırma Kur’an verilerine göre yapılmazsa çıkacak sonuç tabii ki tatminkâr olmaz.
Evlenilmesi haram olan ve olmayan akrabanın hangisi/hangileri olduğuna dair lütfen aşağıdaki linkte yer alan cevabımızı okuyunuz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/akraba-evlilikleri-hangi-batna-kadar-haramdir.html
Resmi nikâhları yapıldıysa bu nikâh dinen de geçerli olur. Burada şu hadis devreye girer:
“Veli ve iki güvenilir şahit olmadan nikâh olmaz. Bu şekilde kıyılmayan nikâh bâtıldır. Anlaşamazlarsa sultan (yetkili makam) velisi olmayanın velisidir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 20, (2083); Tirmîzî, Nikâh, 14 (1102); İbn Mâce, Nikâh, 15, (1879); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/66.)
Şimdi gidip bir de imam nikâhını kıydırsınlar. Çünkü resmi nikâhta mehir belirleme başta olmak üzere birkaç eksiklik bulunmaktadır. Bunları da imam nikâhı ile tamamlasınlar. Nikâhta önemli olan, denetimdir. Bu denetim de nikâhın hukuken kontrole alınması ile sağlanmıştır. Dolayısıyla herhangi bir sorun yoktur.
Bununla ilgili olarak aşağıdaki linkte bulunan görüntülü cevabımızı izlemenizi de tavsiye ederiz:
Dinimiz ana baba hakkına, onları görüp gözetmeye büyük önem vermiştir. Birçok ayette ana babaya ihsân emredilmiştir. İhsân, “iyi ve güzel davranmak” demektir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et.
Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.” (İsra, 17/23-25)
“Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: «Hem Bana, hem de annene babana şükret! Unutma ki sonunda Bana döneceksiniz.»
Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.” (Lokman, 31/14-15)
Bu ayetlerde yer alan ihsân/iyi davranma ile körü körüne itaati birbirine karıştırmamak gerekir. Annenizin sizi istemediğiniz bir kişi ile evlendirmeye hakkı yoktur. Bu konuda en fazla bir tavsiyede bulunabilir. Evleneceğiniz kişi ile bir hayat geçirecek olan siz olduğunuz için bu konudaki karar da size aittir. Annenizi kırmadan bunu ona iyice izah etmeli, onun da gönlünü almak suretiyle bu meseleyi halletmelisiniz.
Dinimizde evlenmeyi yasak hale getiren akrabalık, yakın akrabalık, sıhrî akrabalık ve süt akrabalığı yoluyla olur.
a- Yakın akrabalar: Bir kişi yakın akrabalarından anne ve nineleri, kendi kızı ve torunları, kardeşleri ve kardeşlerinin kızları ile torunları, halası ve teyzesiyle evlenemez.
b- Sıhrî akrabalar: Bir kişi nikahladığı kadının annesi ve nineleriyle ebediyen evlenemez. Kendisiyle gerdeğe girdiği eşinin kızı ve torunları da aynıdır. Babası ve dedesinin eşleriyle, oğlunun ve torunlarının eşleri de kendisine ebediyen haramdır.
c- Süt akrabalığı: Bir şahsın, iki yaşına kadar sütünü emdiği kadınla o kadının eşi, çocukları ve emzirdiği diğer çocukları kendine süt yönünden akraba olurlar. Bazı istisnaları olmakla birlikte bir Müslüman, yakın akrabalık sebebiyle evlenemeyeceği kadınlarla süt akrabalığı sebebiyle de evlenemez. Mesela bir kişi, sütannesi, süt teyzesi, süt halası ve sütkardeşiyle evlenemez.
Bunlar dışında kalan akrabalarıyla evlenmesinde dinî yönden bir sakınca yoktur.
İlgili ayetler şöyledir:
“Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın. Geçmişte olan oldu. O çirkin, çok iğrenç ve pek kötü bir yoldur!
Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan analarınız, sütkız kardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz karılarınızın yanınızda bulunan kızları size haram kılınmıştır. Gerdeğe girmeden ayrıldığınız kadınların kızları ile evlenmenizin günahı yoktur. Kendi soyunuzdan olan oğullarınızın eşleri ile iki kız kardeşi birlikte nikâhınız altında bulundurmanız da haram kılınmıştır. Geçmişte olan oldu. Allah’ın bağışlaması çok ikramı boldur.
Kocalı kadınlar da haramdır; (savaş esiri olarak alıp) sahip olduklarınız başka. Bu, Allah’ın size yazdığıdır. Bunlar dışında kalanlar ise namuslu yaşamanız ve zinadan kaçınmanız şartıyla size helaldir. Bunlardan hangilerinden nikâh ile yararlanırsanız mehirlerini belirlediğiniz miktarda verin. Mehri belirledikten sonra gönül rızası ile başka bir şekilde uyuşmanızın bir günahı yoktur. Allah bilir, doğru karar verir.” (Nisa, 4/22-24)
Bir Müslüman ibadetlerini yerine getirmezse bunun hesabını Allah’a verecektir. Bize düşen ise ona ilgili ayetleri okuyarak telkinlerde bulunmaktır.
Size tavsiyemiz, onun bu durumunu kabullenmeniz ve ona dostça davranmaya devam etmenizdir. Bir Kur’an meali alın, her gün ona birkaç âyet okuyun. İmanla, ibadetle özellikle de namazla ilgili ayetlerin meallerini okuyun. İnşaallah bundan etkilenir de namazlarını kılmaya başlar. Buna rağmen kılmazsa siz yine de ona olan saygınızı muhafaza edin. Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize de saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizi, Birr, 15; Ebu Davud, Edeb, 66; Müsned, 1/257)
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kayinvalideme-bakmak-zorunda-miyim.html
Kadından emen kız, o kadının süt çocuğu olur. Dolayısıyla onun erkek çocukları ile evlenemez, haramdır. Fakat emen kızın diğer kardeşleri ile emziren kadının hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla emen kızın erkek kardeşi, emziren kadının kızı ile evlenebilir.
Evlilikte süt akrabalığı konusunda geniş bilgi için aşağıdaki linklerde yer alan dersimizi izlemenizi tavsiye ederiz:
www.kurandersi.com/konulu-kuran-sohbetleri/2009/sut-akrabaligi-1.html
www.kurandersi.com/konulu-kuran-sohbetleri/2009/sut-akrabaligi-2.html
Allah hiçbir şekilde kulları arasında ayrım yapmaz. Bekâret ancak kıyılan meşru bir nikâh sonucunda, yani evlilikle giderilebilir. Evlilik dışı birliktelik zinadır. Zina Allah’ın kesin olarak yasakladığı çirkin bir günahtır. Ona yaklaşmak bile haram kılınmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çok çirkin bir iş ve kötü bir yoldur.” (İsrâ, 17/32)
Bakirelik önemlidir ama kızlık zarı, sıçramak, düşmek, yüksekçe bir yerden atlamak gibi sebeplerle yırtılmış olabilir. Aksi sabit oluncaya kadar bir kişinin suçsuz sayılması, temel prensip olduğundan kızlık zarının böyle bir sebeple yırtıldığı varsayılarak değerlendirmenin kadının lehinde yapılması gerekir. Kızlık zarının neden yırtıldığını ne kadının eşi, ne mahkeme, ne de bir başkası sorabilir. Kimseye böyle bir hak tanınmamıştır.
Bakire olması şartıyla bir miktar mehir verilerek evlenilen kadının kızlık zarının yırtık olduğu, kocasıyla ilişki esnasında ortaya çıksa mehirden bir eksiltme de yapılmaz. (Ömer Nasuhi BİLMEN, Hukukı İslamiyye ve Istılahatı Fıkkhiyye Kâmusu, İst. 1985, c: 2, s: 141.)
Bekâret kontrolü ancak şöyle olabilir: Kadın, eşinin kendiyle cinsel ilişkiye giremediğini iddia ederek ayrılma talebiyle mahkemeye başvurursa hâkim bakar; eğer erkek, tedavi edilebilir bir durumda ise tedavi için bir yıl süre tanır ve tedavi olmasını tembih eder. Bu süre sonunda kadın eşinin hâlâ kendi ile ilişkiye giremediğini iddia eder de erkek bu iddiayı reddederse bakılır; eğer kadın bakire ise bekâret kontrolü yapılabilir. Bu kontrol, kadının talebiyle boşanma kararı verebilmek içindir. (BİLMEN, a.g.e., c: 2, s: 351.)
İbadetlerde niyet esas olduğu için kimseye zorla ibadet yaptırılamaz. Bir erkek karısına, ibadetlerini aksatmaması yönünde telkin ve tavsiyelerde bulunmalıdır. Bu, sevabı çok olan bir davranış çeşididir.
Bu konuda sitemizde bulunan benzer bir cevabı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/esime-ve-cocuklarima-dini-yasamalari-icin-baski-yapabilir-miyim.html
İbadet dışında kalan konularda ise erkeğin ev reisi olmasından kaynaklanan bir takım kurallar koyma yetkisi vardır. Mesela evine girmesini istemediği kişileri karısına söyleyip onları eve almamasını veya karısının bazı yerlere gitmemesini emredebilir.
Evlilikte karı koca hakları ve görevleri konusunda açıklamalı bilgi için aşağıdaki linkte bulunan yazıyı okumanızı tavsiye ederiz:
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/gunumuzde-kari-koca-ihtilafinin-sebepleri.html
Kocanız annesi ile aynı evde oturmak zorunda değildir; fakat annesine bakmak, onun ihtiyaçlarını gidermek zorundadır. Anne ve babasının her türlü ihtiyacını karşılamak oğullarının görevidir. Kur’an-ı Kerim’de Allah’a imandan sonra ilk olarak ana – babaya iyilik etmek tavsiye edilmiştir. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et.
Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.” (İsra, 17/23-25)
“Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: «Hem Bana, hem de annene babana şükret! Unutma ki sonunda Bana döneceksiniz.»
Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.” (Lokman, 31/14-15)
Siz de kocanıza anlayışla yaklaşmalısınız. Sonuçta eşlerden biri mutsuz olursa o aile yürümez, bunu bilmelisiniz. Bir de kendi annenizi ve kendinizi düşünün, aynı durum sizin başınıza gelse annenizi sokağa mı terk edersiniz? Size nasıl davranılmasını istersiniz?
İkiniz el ele verin. O, annesine babasına, siz de kayınvalidenize en iyi şekilde nasıl yardımcı olabilirsiniz onu planlayın. Aynı evde oturmak zorunda değilsiniz. Eğer ona Allah rızası için iyi davranırsanız, yardımcı olursanız Allah size bunun karşılığı olarak dünyada da mutlu bir yuva, mutlu bir evlilik ve ahirette de cennet nasip eder inşaallah.
Gelinlerin kayınvalidelerine, kayınpederlerine bakması konusunda sitemizde yayınlanan cevabımızı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kayinvalide-ve-kayinpedere-bakmak.html
Verdiğimiz cevabı bir kez daha dikkatli bir şekilde okursanız cevapta herhangi bir problemin olmadığını görürsünüz. Orada belirtildiği üzere kızlık zarı, sıçramak, düşmek, yüksekçe bir yerden atlamak gibi sebeplerle yırtılmış olabilir ve bunu kadın bilemeyebilir! Kadını bilemediği bir sebepten dolayı sorguya çekmek, onu büyük bir yıkıma uğratmak demektir. Bu, tıpkı zinanın tespitine benzer. 4 kişi yapılan zinayı gözleri ile görmedikçe kadının zina ettiğine hükmedilemez. Yani bir kişi veya iki kişi ya da üç kişi bir kadının zina ettiğini söyleseler onların bu iddiası kabul edilmez. Hatta bu kadının kocası bile 4 şahit getiremezse kadına zina cezası tatbik edilemez. Bunlar, kadınların sosyal konumları gereği Allah tarafından konulmuş bir kalkandır. Bu konuda fıkıh kitaplarında şu hüküm yer almaktadır:
“Bikr olmak üzere bir miktar mehr ile tezevvüc edilen bir kadının hîn-i takarrübde bikr olmadığı tebeyyün etse de yine tesmiye olunan mehrin tamamı lazım gelir. Çünkü bekâret, düşmek, sıçramak gibi muhtelif sebepler ile zâil olabileceğinden kadının hali, salâha haml olunur.” (Ömer Nasuhi BİLMEN, Hukukı İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul. 1985, c: 2, s: 141, 457. madde)
Cümlenin sadeleştirilmiş hali şöyledir: Bakire olmak şartı ile bir miktar mehir ile nikâhlanan bir kadının, kocası ile birlikte olacağı zaman bakire olmadığı ortaya çıkarsa yine de belirlenen mehrin tamamının verilmesi gerekir. Çünkü bekâret düşmek, sıçramak gibi çeşitli sebeplerle bozulabileceği için kadının iyi durumda olduğuna hükmedilir.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kizlik-zarinin-olmamasi-veya-yirtik-olmasi.html
Babanızın yeni bir evlilik yapması için beklemesi gereken herhangi bir süre yoktur. Kendisi için uygun bir eş adayı bulduktan sonra evlenebilir. Eşlerinin ölümünden sonra belirli bir süre (dört ay on gün) beklemesi gerekenler erkekler değil, kadınlardır.
Bir evlat anne ve babasını ziyaret etmek, onların ihtiyaçlarını sormak ve gidermek, onların gönlünü almak zorundadır. Bu, onun evlatlık görevidir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Rabbin kararını vermiştir; O’ndan başkasına kulluk etmeyeceksiniz ve anaya babaya iyilikte bulunacaksınız. Onlardan biri ya da ikisi yanında ihtiyarlayacak olursa sen onlara “Of!” deme ve ilgisiz davranma, ikisine de saygı dolu sözler söyle.
Onları merhamet kanatlarının altına al. De ki: Rabbim! Küçükken onlar bana nasıl iyilikte bulundularsa sen de onlara o şekilde iyilikte bulun.” (İsrâ, 17/23-24)
Fakat bir gelin kayınvalidesi veya kayınpederine bakmak zorunda değildir. Bunu emreden herhangi bir ayet veya hadis bulunmamaktadır. Ama kadının kocasına karşı olan görevlerinden bir tanesi, ona iyilikte bulunmasıdır. Kocasının anne-babası ve akrabalarına iyi davranmayan kadın kocasına da iyilikte bulunmamış olur.
Ayrıca büyüklere iyi davranmak dinimizin tavsiye ettiği güzel davranışlardan bir tanesidir. Bir hadiste Nebîmiz şöyle buyurmuştur:
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize de saygı göstermeyen bizden değildir!” (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 58; Ahmed b. Hanbel, 1/257)
Abdullah İbn Amr’den (rivayet edildiğine göre); Nebîmiz şöyle buyurmuştur:
“Merhametli olanlara Rahmân da merhamet eder. (Öyleyse siz) yerde bulunanlara merhametli davranınız ki gökte bulunan(lar) da size merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 58)
Bir de gelinlerin kendi annelerini ve kendilerini düşünmeleri gerekir. Aynı durumda onlar olsaydı, kendilerine nasıl davranılmasını isterlerse onların da kayınvalidelerine öyle davranmaları gerekir.
Bu açıdan Müslüman hanımların bakıma muhtaç olan kayınpeder ve kayınvalidelerine bakmaları, onların ihtiyaçları ile ilgilenmeleri dinimizce makbul bir iş sayılır ve sevabı da büyük olur. Fakat başta da söylediğimiz gibi bu konuda gelinleri bağlayıcı herhangi bir emir yoktur. Anne ve babasına bakması gereken kişiler onların evlatlarıdır. Bu konuda erkeklerin, eşlerini zorlamamaları, ebeveyninin ihtiyaçlarını eşleri yerine bizzat kendileri gidermeli, bu konuda özverili olan eşlerini de daima takdir etmeli ve onların kıymetini bilmelidirler.
Nikâh, evlilik demektir. Rahatça gezip dolaşmayı, konuşmayı, el ele tutuşmayı, birlikte yaşamayı sözde meşrulaştıran bir formalite değildir! Nikâh dini bir müessesedir, bu tür şeyler istismar edilemez.
Bir kadın aynı anda iki erkekle birlikte evlenemez. Siz nikâhı evlilik olarak kabul etmiyor musunuz? Kocanızla nikâhlı olduğunuz süre içinde bir başkasıyla nikâhlanmanız mümkün olmaz.
Siz zina yapmak için izin istiyorsunuz. O zaman neden istemediğiniz kişi ile evleniyorsunuz? Gidin sevdiğiniz kişi ile evlenin. Zorla evlilik olmaz. Sonra evleneceğiniz kişinin ne suçu var? Onu neden aldatacaksınız? O size güvenecek, sadakatinize güvenecek, helalim diyecek. Ama siz bir başkası ile gönül eğlendireceksiniz. Olmaz böyle bir şey! O zaman bu adamla evlenmeyeceksiniz. Evlenecekseniz diğerini kafanızdan sileceksiniz. İkisinden birine karar verin.
Aileniz sizi istemediğiniz bir evliliğe mi zorluyor? İşte dinimizin buna bir cevabı vardır:
Bir bakire kız Aişe’nin yanına geldi. “Babam beni kardeşinin oğluyla evlendirdi ki, benimle kendi konumunu yükseltsin. Ama ben bundan hoşlanmıyorum.” dedi. Aişe, “Allah’ın Elçisi gelinceye kadar otur.” dedi. Allah’ın Elçisi geldi. Kız durumu ona anlattı. O, hemen babasına bir adam gönderip çağırttı. O konudaki yetkiyi kıza verdi. Kız dedi ki:
“Ey Allah’ın Elçisi! Aslında ben babamın yaptığına izin vermiştim ama bu konuda kadınların bir hakkı var mı, yok mu; öğrenmek istedim ((Nesâî Nikâh 36; İbn Mâce Nikâh 12; Ebû Dâvûd Nikâh 26; Ahmed b. Hanbel, Müsned c. VI, s. 136. Metin Nesâî’den alınmıştır)).”
Bu hadiste de açık bir şekilde görüldüğü gibi bu konuda yani evlilik konusunda yetki kıza yani size aittir. O kişi ile evlenmek istemiyorsanız bunu ailenize açıkça söyleyeceksiniz. İstemediğiniz bir evlilik yapmaya sizi kimse zorlayamaz. Anneniz babanız dahi olsa buna kimsenin hakkı yoktur.
Sorunuzu maddeler halinde cevaplamaya çalışalım:
1. Size gönderdiğimiz cevapta evliliğin çocuk edinme amaçlı olduğunu, ilgili ayet ve hadislerle izaha çalıştık.
2. Cevapta nüfusun ekonomi üzerindeki olumlu etkilerini belirttiğimiz alıntı, “neden çok çocuk yapılmalı” sorusunun cevabı değildi! Sadece ayet ve hadislerde belirlenen hususun bir iktisatçı gözüyle izahı idi.
3. Batılılar, az çocuk yaptığı için kalkınmadığı gibi Müslümanlar da çok çocuk yaptıkları için geri kalmadılar! Müslümanlar Allah’ın indirdiği kitap olan Kur’an‘ı tamamen terk ettikleri gibi O’nun yarattığı kitap olan kâinatı yani bilimi de terk ettikleri için geri kaldı. Oysa Allah’ın kanunu “usulüne uygun olarak çalışana vermek”ti. Hedefi hem dünya hem ahiret olan Müslümanlar dünyalarını kurtaracak bilimi üretemedikleri gibi hem dünyalarını hem ahiretlerini kurtaracak olan Kur’an’ı da hayatlarından uzaklaştırdılar. Ama ahiret gibi bir kaygısı olmayan Batılılar en azından Allah’ın yaratmış olduğu kâinat kitabını okuyarak bilime sarıldılar ve her alanda Müslümanların önüne geçtiler. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, onun ashabı ve bizim ecdadımız olan Osmanlı bir veya iki çocuk yaptıkları mı için tüm dünyaya hâkim oldular? Onlar Allah’ın koyduğu kurallara riayet ettiler ama yine O’nun tavsiyesine uyarak çok da çocuk yaptılar! Böylesine önemli bir hususu göz ardı ederek başarı veya başarısızlığı az veya çok çocuk yapmaya bağlamak ne derece doğru olabilir, orasını siz düşünün! Bu yüzden biz Müslümanlar bugün Allah’ın hem indirdiği kitabı olan Kur’an’a hem de yarattığı kitab olan kâinata dört elle sarılırsak dünyada bir numara oluruz.
Velhasıl-ı kelam, olaylara, perişan durumda olan İslam dünyasını gözlemleyerek yorum getirmek yerine Allah’ın kitabına göre yorum getirmenin peşinde olmamız gerekiyor.
NOT: Adı geçen soru-cevabı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kocanin-karisindan-dinen-cocuk-isteme-hakki-var-midir.html
Evlilik, çocuk sahibi olmak içindir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Oruçlu günlerin gecelerinde kadınlarınızla ilişki size helal kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah, kendinize olan güveni sarsıcı işler yapmakta olduğunuzu bildi ve tevbelerinizi kabul etti. Şimdi onlarla birleşebilirsiniz. Allah sizin için ne yazmışsa, onu arayın…” (Bakara 2/187)
Ayetteki “Allah sizin için ne yazmışsa, onu arayın…” ifadesi, çocuk isteği ile ilişkiye girmeyi gerektirir. Bu sebeple kocanın çocuk isteme hakkı değil, görevi vardır. Bu yüzden Peygamberimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Câbir b. Abdillah, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Cabir! Allah’tan çocuk istemeye bak (Fe aleyke bi’l-keysi, el-keysi)” buyurdu, demiştir. (Buhari, Nikah, 122.)
Ma’kıl b. Yesar’dan gelen başka bir hadiste ise Peygamberimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“… Kocalarını çok seven, çok doğuran, kadınlarla evleniniz. Çünkü ben kıyamet gününde sizlerin çokluğuyla diğer ümmetlere karşı iftihar edeceğim.” (Ebu Davud, Nikâh, 3; Nesâî, Nikâh 11.)
“Kadınların çok çocuk dünyaya getirmeleri, ailenin saadetine vesile olduğu gibi kendi ümmetinin maddeten kalkınmasına da en büyük bir vesiledir. Bu konuda günümüz ilim adamlarından bazıları şunları söylüyor:
“75 yıllık hayatımın sonunda şu kalkınma felsefesine ulaşmış bulunuyorum: Kalkınma bir ağaca benzer. Kalkınma ağacının kökleri, gövdesi, dalları, yaprakları ve yemişleri vardır. Kalkınma ağacının kökleri; dil, din ve sanattır. Gövdesi; nüfus ve nüfus kesâfetidir. Dalları ise, kalkınmayı tamamlayan iktisadî faaliyetlerdir. Nüfus kesafeti olmayan bir memlekette kalkınma ağacının gövdesi gelişemez. Kalkınma için dallardan önce kökleri ve gövdeyi kuvvetlendirmek gerekir. Nüfusun ikdisâdî gelişme için arzettiği önemi vaktiyle A. Smith, Colin Clark, Frederik Listy Myrdal gibi müellifler de uzun uzadıya izah etmişler…” (Sabahaddin Zaim, Türkiye’de Nüfus Meselesi, s: 11)
Dünyada kalkınma hızları en yüksek olan 36 ülkeden 25’inin yani % 70’inin nüfus artış hızları ortadır: (% 1-2 arası). Ancak hızlı kalkınan ülkelerden dördünde yani % 11’inde nüfus artışı yavaş olup % 1’den azdır. Şu halde ülkelerin kalkınma hızı ile nüfus artış hızı arasında müsbet yakınlık korelâsyonu vardır.” (KAYNAK: Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1989, c: 8, s: 70-71.)
Eşlerin birbirlerine isimleri ile hitap etmelerini yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Hakkında yasaklayıcı herhangi bir delil bulunmayan bu gibi durumlar mubahtır. Yani yapılmalarında herhangi bir günah veya sevap yoktur.
Bu, örfle ilgili bir durumdur. Eşlerin birbirlerine isimleri ile hitap etmelerinin ayıp, garip karşılandığı toplumlarda/topluluklarda/gruplarda buna göre davranmak; bunun ayıp, garip karşılanmadığı yerlerde de buna göre davranmak en uygun olanıdır.
Akrabalık ilişkilerini devam ettirmek, Allah’ın emridir. Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Adını anarak birbirinizden bir şeyler istediğiniz Allah’a karşı gelmekten sakının ve akrabalık bağlarına saygı gösterin.” (Nisa, 4/1)
“Allah’a kulluk edin, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, düşkünlere, yakın ve uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve size hizmet eden kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez. “ (Nisa, 4/36).
“Akrabalarına, düşküne ve yolcuya hakkını ver, elindekileri de saçıp savurma.” (İsra, 17/26).
Nebîmiz de “Kimlere iyilik edeyim ya Resulallah!” diye soran bir sahâbîye, “Annene, babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve bunları takip eden akrabalarına iyilik etmek senin görevindir” şeklinde cevap vermiştir. (Buhârî, Edeb, 25).
Bir başka hadislerinde ise şöyle buyurmuştur:
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!” (Buhârî, Edeb 85; Müslim, Îmân 74, 75. )
Konuyla ilgili olarak fıkıh kitaplarında geçen hüküm ise şöyledir:
“Koca, karısının anne-babasını gece yatmamak üzere haftadan haftaya gelmekten ve gelemedikleri taktirde karısını cuma günlerinde onları veya evvelki kocasından olan çocuklarını gidip ziyaret etmekten men edemez. Çünkü ziyaret etmemek, akrabalık bağlarının kopmasına neden olacağından caiz değildir.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslamiye Ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c: 2; s: 165, 562. paragraf)
Yukarıdaki paragrafta geçen “Cuma günlerinde” ifadesi, en azından haftada bir gün bu ziyaretin yapılması gerektiğini gösteren bir ifade olarak anlaşılmalıdır. Yoksa ille de Cuma günü olması şart değildir. Allah’ın verdiği bu hakkı, kimsenin engelleme yetkisi yoktur.